Mahmud Abbas

img
Mahmud Abbas YDH

SAAF-İranlı araştırmacılardan Ali Muntezeri’nin, Filistin Özerk Yönetimi Lideri Mahmud Abbas’ın kimliği ve siyasi tutumuyla ilgili




SAAF-İranlı araştırmacılardan Ali Muntezeri’nin, Filistin Özerk Yönetimi Lideri Mahmud Abbas’ın kimliği ve siyasi tutumuyla ilgili yazısını Baztab adlı internet sitesinden Alptekin Dursunoğlu tercüme etti.

 

Mahmud Abbas

 

FKÖ ile İsrail arasında 1993 yılında imzalanan barış anlaşmasından sonra Mahmud Abbas’ın adı da her zamankinden çok daha fazla dillerde dolaşmaya başladı. O günlerden itibaren onun ismi  “barışın mimarı” ve “FKÖ’nün iki numaralı adamı” diye şöhret kazandı.

 

Tam adı “Mahmud Abbas Mirza” olan Mahmud Abbas, bugün 1993’te tohumu atılan Filistin Özerk Yönetimi’nin lideri olma konumunu koruyor.

 

Daha yakından tanımak için “Mahmud Abbas Mirza” için tarihi araştırdığımızda onun Ortadoğu’nun yakın tarihinin en tartışmalı ve en önemli isimlerinden biri olduğunu görüyoruz.

 

Tam ismi “Mahmud Rıza Abbas Mirza”dır. 1935 yılında Filistin’in İngiliz mandası altında olduğu dönemde Safed kentinde bir çiftçi ailesinin çocuğu olarak dünyaya geldi.

 

Filistinli solcu yazar Abdülkadir Yasin, Kahire’de yayınlanan “el-Usbu’ el-Arabi” gazetesinin 13.1.2000 tarihli sayısında şunları yazıyor:

 

“Mahmud Abbas bir Bahai’dir. Onun asıl ismi Mahmud Abbas Mirza’dır. İran kökenli bir aileye mensuptur ve ailesi Bahai’lerin İran’da baskı altında olduğu dönemlerde İran’ı terk etmiştir.”     

 

Halen Kahire’deki “Ortadoğu Ulusal Araştırmalar Merkezi” ve “Arap Araştırmaları Merkezi” adlı düşünce kuruluşlarının danışmanlığını yapan Mısırlı emekli General Selahaddin Selim, Abdülkadir Yasin’in ifadelerini doğruluyor.

 

Birçok Filistinli şahsiyet bu görüşü paylaşmasına rağmen, şimdiye kadar bu konuda bilim adamlarını ikna edebilecek bilimsel ve tarihi bir belge ortaya konamadı. Peki bu konuda ortaya konan iddiaların kaynağı ne?

 

Ebu Mazen’in ismi ve doğum yeri, onun kimliği konusundaki tartışmalarda etkili olan hususların başında geliyor. Bu konuda ileri sürülen deliller şöyle:

 

1-Onun tam adı Mahmud Rıza Abbas Mirza’dır. Rıza ve Abbas isimleri Filistinli ailelerde yaygın olan isimler değildir. Bu isimler daha çok Fars kökenli ailelerde yaygın olan isimlerdir.

 

2-Mirza soy ismi ise Araplar arasında, özellikle de Filistinliler arasında kesinlikle yaygın olan bir isim değildir. Bu, yüzde yüz İranlılara ait bir ismidir.

 

3-Mirza isminin İranlılar arasında özel bir anlamı bulunmasına rağmen, “Baha”nın isminin Abbas Mirza olmasından dolayı Bahailer arasında oldukça yaygın bir isim olarak kullanılmaktadır. Mahmud Abbas’ın Bahai olduğuna inananlar, onun ismindeki “Mirza”nın, Bahailiğin kurucusundan, Abbas isminin ise Bahailiğin Filistin’deki en etkin simalarından olan “Abbas Efendi”den (ölm.1921) geldiğine inanmaktadırlar.  

 

4-Bahailer, İran’dan gelip Filistin’de özellikle de Hayfa’da (Bahailer için kutsaldır) ve Safed’de yerleştiler. Mahmud Abbas da Safed’de doğmuştur.

 

İsimlerinin açıklanmasını istemeyen iki Filistinli Müslüman şahsiyet, Filistinliler arasında bu görüşün yaygın olmasına rağmen Mahmud Ababs’ın Bahai olduğuna dair bir delilin olmadığını söylüyor. Ayrıca onlar Filistin İslami hareketlerinin Mahmud Abbas’a karşı onun dini veya mezhebi üzerinden bir tutum takınmadığını, ona karşı tutumlarının siyasi görüşlerinden ve programından kaynaklandığını ifade ediyorlar ve Mahmud Abbas’ın, Bahai olduğu yönündeki iddiaları yalanladığını ve kendisinin Sünni bir Müslüman olduğunu belirttiğini aktarıyorlar.

 

Ebu Mazen’le yaşıt olan ve onu çocukluğundan beri tanıdığını belirten Filistinli bir siyasi şahsiyet de Mahmud Abbas’ın babasını tanıdığını, onun Müslüman bir çiftçi olduğunu söylüyor.

 

Bununla birlikte onun hakkında iki görüş daha bulunmaktadır: Görüşlerden birine göre bu aile Bahai idi ve kendi inancını gizledi, binaenaleyh bugün de aynı yolu izlemektedir. Diğer görüşe göre ise Abbas’ın ailesi İran’dan Bahai kimliğiyle geldi; ama daha sonra Müslümanlığa yöneldi. Bundan dolayı da Mahmud Abbas kendisini Sünni bir Müslüman olarak görmektedir.

 

Ebu Mazen, İsrail terörüne rağmen hayatta olan az sayıdaki el-Fetih kurucularından biridir. El-Fetih’in kurucularından birçoğunun İsrail terörü sonucu öldürülmesine veya buna hedef olmasına rağmen, onun şimdiye kadar hiçbir zaman Mossad’ın terör listesinde yer almadığı kesin olarak ifade edilmektedir. Bazıları, Mahmud Abbas’ın düşüncelerinin, onu terör listesine girmesinden koruduğunu düşünmektedir. Onun eskiden beri bir “gerçekçi” olarak tanımlandığı ve bu düşüncesinden dolayı da İsrail’i bir gerçeklik olarak kabul ettiği söylenmektedir.

 

Mısır’da hukuk öğrenimi gören Mahmud Abbas, doktorasını Sovyetler Birliğinde tamamladı. Filistin’in çağdaş tarihi içerisinde onun Oslo Anlaşması dışında “parlak” bir geçmişine rastlanamamakta, bununla birlikte onun sürekli olarak etkili bir konuma gelmek için çalıştığına tanık olunmaktadır.

 

Muhtemelen 1976’da Siyonistlerle irtibat konusunda oynadığı önemli rolden dolayı Yaser Arafat onu Filistin Kurtuluş Örgütü’nde önemli mevkilerde tutmaya mecbur kalmıştır. Yoksa Arafat kendisinden sonra fiili bir halef yaratabilecek bir kişi değildi.

 

Mahmud Abbas, İsrailli solcularla ve barış yanlılarıyla 1976’dan beri gizli bir ilişki içerisinde olduğunu “Oslo Yolunda” adlı kitabında itiraf etmekte ve şöyle demektedir.

 

“FKÖ’nün İsraillilerle gizli bir ilişki kurmaya karar verdiği 1976’daki Filistin Ulusal Meclisi toplantısından sonra ben İsrailli solcularla ve barış yanlılarıyla temaslar kurdum.”

 

Onun “gerçekçi”liğinin yanı sıra “laikliği” de İsrailliler nezdinde Mahmud Abbas’ın sevimli bir sima olarak gözükmesinde etkili oldu. Yaser Arafat’ın 2000 yılında onu başbakan olarak ataması üzerine dönemin İsrail Adalet Bakanı “Yossi Belin” 12.3.2003 tarihli Yediot Ahronot gazetesinde şöyle yazdı:

 

“Onun başbakan olarak atanması bir fırsat yaratmaktadır. Bu, ulusalcı ve laik bir grubun liderliğindeki Filistin’le tarihi bir barış için son fırsattır. Bu fırsatın kaçırılması bizi İslamcı gruplarla karşı karşıya getirecektir ki bu da bizim açımızdan zorlu şartların oluşmasına sebep olacaktır.”

 

Ebu Mazen şimdiye kadar Filistinli İslami gruplara, hatta intifadaya karşı çok tuhaf bir siyasi tutum takındı ve bunları en iyi fırsatları boş yere heba etmek olarak niteledi.

 

Kuşkusuz onun bu tuhaf tutumu kendisini en bariz şekilde 1995’teki “Belin Ebu Mazen” anlaşmasında gösterdi. Bu anlaşmanın en önemli maddelerinden bazıları şunlardı:

 

-Kudüs kenti yerine, Kudüs’ün yakınlarındaki Ebudeys bölgesi Filistin’in başkenti olacak.

 

-İslamcıların faaliyetlerini önlemek için gerekli tedbirler alınacak.

 

-Yahudi yerleşim merkezleri mevcut durumuyla kalacak.

 

-Filistinli mültecilerin dönüşü planı geçersiz kılınacak.

 

-Filistin’deki ders kitaplarından İsrail’in yok edilmesine ilişkin ifadeler çıkarılacak.

 

El-Kudsu’l- Arabi gazetesi Yazı İşleri Müdürü Abdülbari Atvan, intifadanın başladığı dönemde Mahmud Abbas’ın intifadaya karşı tutumunun çok kötü olduğunu belirtmekte ve 27.11.2002 tarihli yazısında şöyle demektedir. “Sayın Ebu Mazen, intifadanın ilk gününden beri intifadaya karşıdır. Özellikle de intifadanın askeri bölümüne…”

 

Ebu Mazen hem birinci intifada, hem de ikinci intifada konusunda şimdiye kadar olumlu hiçbir şey söylememiştir. O, aynı şekilde şimdiye kadar direniş gruplarının eylemleri konusunda övücü hiçbir açıklamada bulunmadığı gibi, onları sürekli olarak kınamıştır.

 

O, 31.10.2000 tarihli Şaku’l- Evsat gazetesine verdiği demeçte şöyle demektedir: “Filistinliler açısından savaş, seçenek dışıdır, mevcut tek seçenek barış için diyalogdur.” Abbas, verdiği mülakatta direnişi tercih edenlere sert çıkmakta ve onları “yok edicilik yanlıları” diye nitelemektedir. Onları barışa da uluslar arası meşruiyete de inanmamakla suçlayan Abbas, onların Filistin halkı içerisinde hiçbir yerinin olmadığını söylemektedir.

 

Ebu Mazen, Filistin başbakanlığına getirildiğinde İsrail’de yayınlanan Yediot Ahronot gazetesi, Reuters’ten naklen şöyle yazıyordu: “Ebu Mazen hükümetinin asli görevi, Filistinli cihat gruplarına karşı çıkmak olacak. O, İsrail’in güvenliğine karşı eylemler yapan Hamas ve İslam’i Cihat gibi grupları engelleyecek.”

 

2000 yılından beri Ebu Mazen’in Filistin’de bir iç savaş ateşi tutuşturacağı görüşü dile getirilmekteydi. Çünkü onun siyasi düşüncesi, bu grupların Filistin siyasi arenasından kökünü kazımaya yönelikti. Bundan dolayı da bugün Hamas ve İslami Cihat, Filistin’de yaşanan iç çatışmaların Mahmud Abbas’ın siyasi tutumundan kaynaklandığını düşünmektedir.

 

FKÖ ile İsrail arasında 13.9.1993 tarihinde imzalanan Oslo Anlaşması’ndan beri Filistinli uzmanlar, FKÖ içerisindeki laik ve liberal kanatların işgal altındaki topraklarda İslami gruplarla çatışacağını beklemekteydi. Merhum Yaser Arafat’ın Filistinliler üzerindeki inkar edilmez birleştirici rolü sayesinde bu çatışmalar ertelenmekteydi.

 

Mahmud Abbas’ın liderliği altında, Filistinliler arasında çatışmaya sebep olacak potansiyele sahip kişiler FKÖ ve el-Fetih içerisinde gücü eline geçirdiler. ABD ve İsrail’in İslamcıları yok etmesi için ona verdiği kayıtsız şartsız destek onu bu hataya düşme konusunda cesaretlendirdi.

 

Hamas’ın serbest ve demokratik seçimlerle iktidara gelmesi sebebiyle Ebu Mazen oluşturulan birçok dengenin suya düştüğünü ve İsraillilerle yaptığı Oslo barışının yok olmakta olduğunu gördü.

 

Bu anlaşmanın imzalandığı günden beri İsrail, stratejik olmayan birkaç madde haricinde anlaşmanın tüm maddelerini yok saydı ve Filistinlilerin en temel insani haklarını çiğnedi. Yapılan anlaşma doğrultusunda Filistinlilerin meşru haklarını itiraf etmek yerine şimdiye kadar on binlerce Filistinliyi şehit etti, yaraladı veya evsiz bıraktı.

 

5.4.1994 tarihinde Kahire’de imzalanan 2. Oslo Anlaşmasında da Filistin düğümü çözülmedi. Bu anlaşmaya göre İsrail’in Filistin’de işgal ettiği bazı bölgelerden çekilmesi ve Filistin’de Özerk Yönetimin siyasi, ekonomik ve güvenlik yapısının kurulması gerekiyordu. İsrail çeşitli bahanelerle bu anlaşmada belirtilen yükümlülüklerini yerine getirmedi ve bu maddeleri ayaklar altına aldı.

 

Hamas’ın iktidara geldiği bir yıl boyunca Mahmud Abbas, Filistin özerk Yönetimi lideri sıfatıyla Hamas’tan Birinci ve İkinci Oslo Anlaşmaları doğrultusunda İsrail’i tanımasını istiyor. Buna karşı çıkan Hamas Filistin’de bir ulusal birlik hükümetinin kurulmasını talep ediyor.

 

El-Fetih içerisindeki Ebu Mazen’e yakın kadrolar, Gazze’de ve batı Şeria’nın bazı bölgelerinde silahlı çatışmalar çıkararak Hamas’ı iç savaş çıkaran bir grup olarak göstermek ve uluslar arası baskılarla Hamas hükümetini devirmek istiyorlar.

 

FKÖ merkezindeki eski kadrolar, yıllardır FKÖ ve el-Fetih içerisinde demokratik ve adil bir yeniden yapılanmaya gidilmesini engellediler. Böylesi bir yeniden yapılanmaya gidilmesi durumunda el-Fetih içerisindeki eski kadroların yerlerini yeni kuşağa bırakacağına kesin gözüyle bakılıyor. Aylardır, hatta yıllardır bu tür bir yeniden yapılanmaya gidilmesini önleyen en etkili aktörün Mahmud Abbas olduğu da açıktır.