Clinton-Yeltsin görüşmelerinin stenogramları

img
Clinton-Yeltsin görüşmelerinin stenogramları YDH

Rusya’nın eski Devlet Başkanı Boris Yeltsin ile Amerikan Başkanı Bill Clinton arasındaki görüşmelerden ilginç bölümler.




Yayınlandığı sırada Türkiye’de nedense pek ilgi çekmeyen; ama son derece önemli bir haberi hatırlatmak, Rusya’yı anlamak açısından önemli olabilir. 

Söz konusu haber, 31 Ağustos’ta TASS ve arkasından seçkin kimi gazeteler tarafından yayınlanmıştı. 

Geçtiğimiz aylarda Bill Clinton kütüphanesinden, Yeltsin ile görüşme ve yazışmaları içeren yaklaşık 600 sayfa yayınlanmıştı. TASS’ın haberi, bu belgelerden özel bir seçimle çıkartılmış bazı başlıkları kapsıyordu.

Aslında canlı ve kendine has bir entelektüel tartışma ortamı bulunan Rusya’da da, genellikle Putin karşıtı olan liberaller Yeltsin’e genellikle toz kondurmazlarken, Sergey Kara-Murza gibi sol düşünürler özellikle ABD ve NATO ile ilişkileri üzerinden Yeltsin’i ağır biçimde eleştirirler. Ancak bu tartışmada resmi haber ajansları da genellikle Yeltsin dönemine yönelik siyasi eleştirilere pek girmezler.

TASS’ın haberi, Clinton Başkanlık Kütüphanesi sitesinde yayınlanan belgelere dayanarak, bu döneme dokunuyor olması itibariyle de haber değeri taşıyordu. Haberde çevrilen stenogramlarda, Yeltsin’in Clinton’a karşı haddinden fazla “yumuşak” olması, bazen sır sayılabilecek bilgileri sızdırma eğilimi göstermesi, ondan neredeyse seçimlere yönelik rüşvet anlamına gelebilecek maddi yardım istemesi ve Clinton’un da Yeltsin’i kolaylıkla aldatılabilir gördüğü izleniminin doğması dikkat çekiyordu. 

Rusya’da travmatik bir etki yaratan Yugoslavya’nın NATO tarafından bombalanması ve Clinton’un Yeltsin’e verdiği sözünü tutmadığı vurgusu yapılan NATO’nun eski SSCB ülkelerine genişlemesiyle ilgili bölümler de büyük önem taşıyordu.

Öte yandan haberde, Yeltsin’in Clinton’u, “varis” olarak Putin’i seçtiğini söyleyip kişisel özellikleri hakkında bilgi verdiği bölümlerin bütünüyle çevrilmiş olması da ilginçti. Bu bölümlerin yayınında belki de Putin değil Yeltsin hedef alınmıştı ve Putin’in ABD açısından hiç de Yeltsin’in Clinton’a reklam ettiği gibi biri olmadığını (veya öyle çıkmayarak ABD için hayal kırıklığı olduğunu) vurgulamaya yönelikti.

İngilizcede “sen” ve “siz” arasında bir fark gözetilmediği halde, Rusça çeviride Yeltsin’in zaman zaman “sen” diye hitap ediyor olması ise, çevirilerin Rusça resmi stenogramlardan da kontrol edildiği anlamına geliyor olabilir.

21 Nisan 1996, Kremlin:

Boris Yeltsin: [Seçimlerin] ilk turunda kazanmayı kesin bir hedef olarak önüme koydum. Sizden de [RF KP genel sekreteri] Zyuganov’u kabul etmemenizi peşinen rica ediyorum.

Bill Clinton: Endişelenmenize gerek yok. Başka bir sonuç almak için zaten elli yılımızı harcadık. [Bu seçimleri aslında KP’nin kazandığı ancak Yeltsin’in hileyle başkanlığı ele geçirdiği neredeyse kesindir. — HY]

8 Mayıs 1996, telefon görüşmesi:

Boris Yeltsin: Benim bir sorum daha var, Bill. Lütfen beni doğru anlayın. Bill, seçim kampanyam için Rusya için borç olarak acilen 2.5 milyar dolar lazım.

Clinton cevap olarak, Paris Kulübüne borç ödemesinin süresini kaldırsa bu Rusya’ya yardım etmez mi diye soruyor. Yeltsin, etmez, diyor. Bunun üzerine Clinton, gerçekten öyle mi diye durumu “teyit etme” sözü veriyor.

17 Eylül 1996, telefon görüşmesi:

Boris Yeltsin: Teşekkürler, Bill. ABD’den uzmanların operasyonla ilgili görüş alışverişi için gelebilecek olmalarının [Yeltsin’in 5 Kasım’da geçireceği ameliyatla ilgili Amerikalı doktorların gönderilmesi] iyi fikir olduğunu düşünüyorum.

Bill Clinton: Size böylelikle yardım etmek istedik... Bütün dünya size yardım etmek istiyordu.

6 Aralık 1996, telefon görüşmesi:

Boris Yeltsin: Doktorlarınız iyi, harika uzmanlar. Çok şey yaptılar. Operasyon öncesinde, sırasında ve sonrasında hep buradaydılar. Benim için yaptıklarınızı asla unutmayacağım.

21 Mart 1997, Helsinki:

Yeltsin ve Clinton, Amerikalıların “nükleer çantası” hakkında konuşuyorlar. Amerikalılar bu çantaya, Amerikan futbolu topunu hatırlattığı için “top” diyorlar.

Bill Clinton: Umarım hiçbirimizin bu oyuncaklarla oynaması gerekmez.

Boris Yeltsin: Benim, Rusya “topuyla” ilgili bir eğitime katılmam gerekmişti. Kamçatya yarımadasına nükleer başlık fırlatılmasını bekliyorlardı... Parmağımızı sürekli o “düğmenin” üzerinde tutmasak ne olurdu sanki? Birbirimizle temasta kalmak için yeterince aracımız var. Bizi ne zaman bulacaklarını her zaman bilirler. Belki de “çantayı” sürekli yanımızda taşımamak için anlaşmamıza değer.

Bill Clinton: Ben bunu bir düşüneyim. Gerçi tabii ki çantayı değil de kodları ve şifreli telefonları taşıyabiliriz.

Boris Yeltsin: Evet, hem seninle ben bunu yapması gereken biricik liderleriz.

15 Nisan 1997, Heskinki:

Yeltsin ve Clinton, NATO’nun genişlemesi üzerine konuşuyorlar.

Boris Yeltsin: Çok önemli bir şey var: Genişleme, eski SSCB ülkelerine dokunmamalı. Böyle bir formülasyon olmayan bir anlaşma imzalayamam. Bilhassa da Ukrayna. Eğer onları çekerseniz, bu, Ukrayna ile bir dizi meselede görüşmelerimizde sorun çıkartır.

Clinton, Yeltsin’i, böyle bir formülasyonun gerekli olmadığına dair ikna etmeye koyuluyor. Neticede 27 Mayıs 1997 tarihli Rusya-NATO paktında Yeltsin’in istediği formülasyon bulunmuyor.

20 Haziran 1997, Denver:

Kadınlar hakkında konuşuyorlar.

Bill Clinton: İyi görünüyorsunuz.

Boris Yeltsin: Bunu bana kadınların söylemesini tercih ederim.

Denver’de G7’nin Rusya’nın da katılımıyla G8’e dönüşmesi karara bağlanmış, ancak 2014’de Kırım’ın ilhakıyla Rusya’nın G8 üyeliği dondurulmuştu.

24 Mart 1998, telefon görüşmesi:

Yugoslavya’nın bombalanması hakkında konuşuyorlar.

Boris Yeltsin: Bu benim için büyük bir hayal kırıklığı, Bill. Oysa karşılıklı büyük ilerlemeler kaydetmiştik. Çok şey yapmıştık. START-2 meselesiyle ilgili Duma ile anlaşmıştım, 6 Nisan’da Duma, anlaşmayı onaylayacaktı. Bomba atmak kolay iş. Diğer bir mesele, meselenin yapıcı bir şekilde çözülmesi için uzun süreli arayışlar. Ama biricik doğru yaklaşım da bu. Eğer güçlerimizi birleştirmezsek Miloşeviç’i tavrını değiştirmeye zorlayabiliriz. Zaten Yugoslavya parlamentosu da dün gerekli adımları attı.

Bill Clinton: Yalnız müsaadenle bir şey söyleyeyim. Diplomasiden vazgeçmememiz gerektiğine eminim. Ne ki, şeyden sonra...

Boris Yeltsin: Tabii, birbirimizle konuşacağım. Ama bizim aramızdaki gibi büyük bir güç birliği ve dostluk bir daha olmayacak.

17 Mayıs 1998, Birmingham:

Yeltsin’in bir ayıyla “karşılaşması” üzerine konuşuyorlar.

Boris Yeltsin: Ayıyla burun buruna geldim. Nefesim kesildi. Benden sadece 20 metre ötedeydi. İyi nişancı olmak, doğruca kalbine atmak gerekti. [Ayı taklidi yapıyor.] Ben ördek avını severim; ama hiç suyun içinde rahat rahat oturmazlar. Kendini esas, onlar havadayken sınarsın. Bununla karşılaştırıldığında START-2 meselesi basitten de basit! Biliyor musun, Bill, insanlar bizim birbirimize itimadımızı kaybettiğimizi, ortaklığımızın sınırına geldiğini söylüyorlar. Herkes bilsin ki aramız gayet iyi. Senin Rusya ile ilgili son beş senedir yürüttüğün siyasete  bakınca kaybedeceğim bir şey yok, başkanlıkta kalan zamanında da epey bir not toplarsın. Bana gelince, senin karşında fazla boyun eğmekle eleştiriyorlar beni. Boyuna Batıcı deyip duruyorlar.

Bill Clinton: Zaman her şeyi yerli yerine koyar. [Özgün tutanaklarda “Time will bear you out” diyerek ayı diye kelime oyunu da yapıyor.]

8 Eyül 1999, telefon görüşmesi:

Yeltsin, Putin hakkında konuşuyor.

Boris Yeltsin: Şüphesiz seninle bizim hükümetin yeni başı Vladimir Putin arasında yeri temaslar ve görüşmeler olacak, Auckland, Yeni Zelanda’da... Yakında, birkaç güne kadar sayın Putin ile karşılaşacaksın. Nasıl biri olduğunu bilesin diye ondan kısaca bahsetmek istiyorum sana. 2000’de Rusya’nın başkanının kim olabileceğini düşünüp taşınarak çok zaman geçirdim. Ne yazık ki bu dönemde uygun bir aday bulamadım. Neticede onunla [Putin] karşılaştım, biyografisini, ilgi alanlarını, çevresini vb. inceledim. Onun kontrolü altında olup bitenlere bakınca sağlam bir adam olduğuna kanaat getirdim. Ama aynı zamanda çok titiz ve kuvvetli, çok sosyal. Ortağı olan kişilerle kolaylıkla iyi ilişkiler ve temaslar sürdürebilir. Onun şahsında çok yüksek nitelikli bir ortak göreceğinden eminim. 2000’de adaylığını destekleyeceklerine de inanıyorum. Bunun üzerinde çalışıyoruz.

Bill Clinton: Bu çok iyi bir haber. Bugüne kadar sayın Putin ile iyi ilişkilerimiz olduğunu söylemek isterim; Auckland’de onunla buluşmayı sabırsızlıkla bekliyorum. Bundan sonra onunla yakın ilişki içinde oluruz. Aradığın için teşekkürler, Boris.

19 Kasım 1999, İstanbul:

Sağlamlık, akıl ve manevi metanet üzerine konuşuyorlar.

Bill Clinton: Seçimleri kim kazanıyor?

Boris Yeltsin: Tabii ki Putin. Boris Yeltsin’in varisi olacak. Demokrat, Batı’yı biliyor.

Bill Clinton: Çok da akıllı.

Boris Yeltsin: Sağlam biri. Manevi metanet sahibi. Manevi olarak sağlam. Onun kazanması için her şeyi yapacağım; tabii kanun çerçevesinde. Ve kazanacak. Meseleler üzerine birlikte çalışacaksınız. Demokrasi ve ekonomi alanında Yeltsin çizgisini sürdürecek, Rusya temaslarını genişletecek. Gelişmek için enerjisi ve aklı var.

Diyet, Kızlar ve Yaşlılık

TASS’ın aynı gün yaptığı bir başka haberde iki liderin “telefon görüşmelerinde ve buluşmalarında devamlı olarak şahsi meseleler hakkında sohbet ettikleri, bu bağlamda aşırı kilolar ve diyetle tartıştıkları, keza seçim kampanyası yürütmenin zorluklarını konuştukları” vurgusu da önemli. 

Örneğin, Nisan 1996’da iki lider Kremlinde yemekten sonra Yeltsin’in seçim kampanyasını da konuşuyorlar. Clinton burada Yeltsin’e, “Çok zayıfladığınızı fark ettim. Bir şeyler yemeniz lazım,” diyor. Yeltsin de buna karşılık “sabahları ve geceleri pek az yediğini, gündüz de getirdiklerinin ancak yarısını yediğini” söylüyor.

Aynı yılın 18 Haziran’ında, seçimlerin birinci turundan sonraki ilk telefon görüşmesinde Yeltsin, Clinton’a, başkanlık kampanyasının kendisini çok bitkin düşürdüğünden yakınıyor. Cevap olarak Clinton şöyle diyor: “Bir müzik grubundan kızlarla dans ettiğiniz fotoğrafları gördüm, harika görünüyordunuz. Kimse benim için böyle ayarlamalar yapmadığı için üzgünüm.”

20 Haziran 1997’de ikili gene karşılaşıyorlar. Clinton görüşmenin başında Yeltsin’e komplimanda bulunuyor ve gayet iyi göründüğünü söylüyor. Yeltsin, 30 kg verdiğini söylüyor ve ekliyor: “Ama kafam daha iyi çalışmaya başladı, şimdi daha enerjik oldum. Yalnız biraz yaşlandım.”

 

Hazal Yalın. Çoğunluğu klasik Rus edebiyatından kırka yakın çevirisi var. Aralarında Tolstoy, Dostoyevski, Saltıkov-Şçedrin, Gogol, Turgenyev, Puşkin, Zamyatin, Kuprin, Gonçarov, Leskov, Grin, Zoşçenko, Strugatski Kardeşler gibi yazarların bulunduğu çeviriler, Kitap, İthaki, Helikopter, Remzi gibi yayınevlerinde yayınlanıyor. @Hazal_Yalin