Son OPEC toplantısı Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirlikleri arasındaki ihtilaflara yeni bir boyut kazandırdı.
YDH- Fars Haber Ajansı, müttefik olarak bilinen Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirlikleri arasındaki ihtilafların geçmişine ve sebeplerine dair bir analize yer verdi.
***
Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü OPEC’in yeni dönem toplantısı iyi bir şekilde sona ermedi. Örgütün üyelerinin çoğu, Birleşik Arap Emirlikleri’nin muhalefetine rağmen bir anlaşmaya vardı; ancak bu kez Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirlikleri arasındaki ihtilaf, aşikar oldu. OPEC anlaşması çerçevesinde çıkan ihtilafın merkezinde bugün ortaya çıkan geçmişe dair şiddetli anlaşmazlıklar gizliydi.
Pazartesi günü OPEC toplantısından sonra Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin enerji bakanları, medyaya verdikleri demeçlerde ülkelerinin tutumlarını açıkladılar. Suudi Arabistan Enerji Bakanı Abdulaziz bin Salman, konuyla ilgili olarak şunları söyledi:
“Suudi Arabistan ve Rusya’nın petrol üretiminin azaltılması anlaşmasının süresinin uzatılması yönündeki teklifi, Birleşik Arap Emirlikleri dışında herkes tarafından kabul edildi. Eğer bir ülke buna itiraz ediyorsa neden şimdiye kadar buna sessiz kaldı?”
Buna karşı Birleşik Arap Emirlikleri Enerji Bakanı Suheyl el-Mezrui de ülkesinin adalet ve insaf istediğini Emirliklerin de diğer ülkeler gibi misliyle mukabele istediğini söyledi. O, açıklamasının devamında “Zulme uğrayıp kurban edilenlerin sabır ve fedakarlığa devam etmelerini kabul edemeyiz” dedi.
El Meyadin televizyonunun pazartesi günkü akşam haberine göre dünya medyası hemen bu açıklamayı aldı ve ihtilafın boyutlarına dair değerlendirmeler yapmaya başladı.
İngiliz Financial Times gazetesi, “Birleşik Arap Emirlikleri gücünü Suudi Arabistan’a gösterdi” başlıklı haberinde ihtilafın kökenine indi ve şunları yazdı:
“Emirlikler’de, Suudi çok uluslu şirketlerin karlı devlet sözleşmelerini engellemek için yaptığı tehditler, Emirliklerin ticari merkezi olan Dubai’ye yani çok uluslu şirketlerin büyük çoğunluğunun yoğunlaştığı bir yere yönelik zımni bir saldırı olarak görülüyor. Ancak Suudiler gerilimi azaltıyor ve OPEC’deki çekişmelerin bir iş meselesi olduğunu, korona sınırlamalarıyla ilgili bir mesele olduğunu, siyasetle değil sağlıkla ilgili bir sorun olduğunu söylüyor.”
Ancak bu ekonomik sorun Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirlikleri arasındaki ilk sorun değil. Abu Dabi ile Riyad arasındaki rekabet ne yeni nede gizli bir mesele değil.
El Meyadin televizyonu haberinde ayrıca Birleşik Arap Emirlikleri’nin askeri ve ekonomik nüfuzunu arttırarak özel bir konum elde etme peşinde olduğuna işaret ediyor. Örneğin 2009 yılında Körfez İşbirliği Örgütü’ne üye ülkelerin ortak para projesi, Birleşik Arap Emirlikleri’nin ayrılması yüzünden büyük bir darbe yedi. Bu ayrılma meselesi, “El Banku’l Merkezi el-Halici el-Mustakbeli”nin (Körfezin Geleceği Merkez Bankası) merkezi olarak Birleşik Arap Emirlikleri’nin seçilmemesi üzerine gerçekleşti.
Bu mesele, Körfez İşbirliği Örgütü’nün “Körfezin Geleceği Merkez Bankası”nın merkezinin Birleşik Arap Emirlikleri değil, Suudi Arabistan olmasına karar vermesi üzerine gerçekleşmişti. Bu imtiyaza Suudi Arabistan’a kıyasla daha fazla layık olduğunu düşünen Emirlikler bu konuda daha önce adaylık açıklamıştı ve bu karara da daha önce itiraz etmişti.
Abu Dabi ve Riyad’ın eskiye dayalı ihtilafları
Emirlikler ile Suudiler arasındaki ilişkilerdeki gerginliğin geçmişi sınır ihtilaflarına uzanır. Suudi Arabistan’ın kurucusu Abdulaziz Al-i Suud, bu ülkenin sınırlarını Emirliklere, Katar’a ve Umman sultanlığına doğru çekmesi iki taraf arasındaki ihtilafların başlangıcı oldu.
Bu ihtilaftaki asli mesele “el-Berimi” adlı vahaydı. O dönemde ihtilaf, bölgenin çatışan taraflar arasında taksim edilmesiyle çözüldü ve nihayetinde 6 köy Emirliklere, 3 köy de Umman’a kaldı.
Suudi Arabistan o dönemde, söz konusu ülkelerin en büyüğü olarak 1984’te Birleşik Arap Emirliklerine ‘Cidde Anlaşması’ adlı bir anlaşma dayattı. Bununla eş zamanlı olarak Birleşik Arap Emirliklerini bağımsız bir devlet olarak tanıdı bunun karşılığında da ödülünü aldı. Bu ödül, iki ülkenin sınırındaki petrol zengini bir bölgeydi.
Emirlikler daha sonra bu durumu düzeltmek için çaba gösterdi; ancak bu çabalar ya Suudi Arabistan’ın muhalefetiyle karşılaştı veya Abu Dabi çeşitli şekillerde baskı altına alındı. Örneğin Birleşik Arap Emirlikleri vatandaşlarının kimlik kartlarında Suudi topraklarının bir bölümünü kendi sınırlarında gösteren harita bulunması nedeniyle 2009 yılında Suudi Arabistan topraklarına girmesine izin verilmedi.
Yemen önemli bir ihtilaf
Salman bin Abdulaziz, Suudi Arabistan kralı olduktan sonra oğlu Muhammed’i veliaht olarak tayin etti. Böylece Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri arasındaki ihtilaflar da yeni bir boyut kazandı. Abu Dabi, Yemen savaşı sırasında derhal Suudi koalisyonuna katıldı. Suudileri Katar’a abluka uygulamak için kışkırtmada da baş rol oynadı.
Bütün bunlara rağmen iki taraf arasındaki ihtilaflar, hatta Yemen’e saldırılardaki ortaklıklarına rağmen kısa sürede ortaya çıktı. Çünkü Birleşik Arap Emirlikleri, Müslüman Kardeşler örgütünün Yemen kolu olan Islah Partisini geçmişten beri hedef olarak görüyordu. Halbuki Islah Partisi’nin liderleri Suudi Arabistan’da ikamet ediyordu ve Islah Partisi’nin silahlı grupları da Suudi destekli Mansur Hadi hükümetiyle işbirliği yaparak Suudilere yardım ediyordu.
Bu ihtilaflar ilkin 2017’de ortaya çıktı. Emirliklere bağlı güçler, Mansur Hadi hükümetine bağlı Cumhurbaşkanlığı Muhafızları 4. Tugay Komutanı Mehran el-Kubati’yi Yemen’in güneyindeki Aden havaalanında tutukladı. Bu olaydan birkaç saat sonra Mansur Hadi, bir kararname yayımlayarak şu an Birleşik Arap Emirlikleri tarafından desteklenen Aydros Zubeydi’yi Aden valiliğinden azlederek onun yerine Abdulaziz el-Meflahi’yi tayin etti.
Savaşın üstünden zaman geçip de Suudiler hem ekonomik hem de askeri açıdan ağır yenilgiler aldıkça Birleşik Arap Emirlikleri Suudilerin Yemen’de büyük bir batağa saplandığını anladı. Bu yüzden de Haziran 2019’da Suudi koalisyonundan güçlerini çektiğini açıkladı. Bu kararın da hem stratejik hem de taktiksel sebeplerle alındığını söyledi.
Halbuki Emirlikler, Yemen’in güneyindeki bazı bölgelere, Sokotra Adası’na ve el-Mahra iline hakimdi ve bu Abu Dabi için hayati önemdeydi. Ayrıca Amirlikler Güney Yemen’deki stratejik havaalanlarını ve limanları kontrol ederek Mekran Denizi ve Aden Körfezi’ne hakim oldu. Yemen’in doğusundaki bazı petrol ve gaz sahalarını ele geçirdi; doğal olarak bunlar da Suudi Arabistan’ın zararına oldu.
Suudi Arabistan tüm bu krizleri kontrol altına almaya çalıştı. Kendi desteklediği silahlı gruplarla Birleşik Arap Emirlikleri’nin desteklediği silahlı gruplar arasında anlaşma yapılmasını sağlayarak çatışmaları durmaya çalıştı. Ancak ihtilaflar hala canlı ve çatışmalar da zaman zaman yeniden yaşanıyor.
Katar ablukası ve Emirliklerin rolü
Mısır’ın da destek verdiği Fars Körfezi’ne kıyısı olan ülkeler ile Katar arasında ihtilaflar başladığında Emirlikler Katar’a abluka uygulanmasını ve diğer ülkelerin de Katar’a karşı kışkırtılmasını sağladı. Bu öyle bir noktaya ulaştı ki Katar medyası da doğrudan Birleşik Arap Emirlikleri’ni hedef aldı.
Bugün de Suudi Arabistan ve müttefiklerinin Katar’la ilişkilerin normalleştirmesine rağmen Doha ile Abu Dabi ilişkileri hala soğuk ve hala normal düzeyine dönmedi.
Financial Times gazetesi, konuyla ilgili haberinde şöyle yazdı: Abu Dabi, Doha ile barış sürecinin hızlı olmasından endişeli. Emirliklere göre Katar, Suudi Arabistan’la eski durumuna dönerse kendisi Suudi Arabistan’la ittifakından ve ekonomik anlaşmalarından kaynaklanan avantajları kaybedebilir. Katar, gelecekte Suudi Arabistan’la İran arasında veya Suudi Arabistan’la Türkiye arasında yakınlaştırıcı bir rol oynayabilir ve tüm bunlar, özellikle de İsrail’le normalleşme anlaşması yaptıktan sonra Emirliklerin oynadığı rolün aleyhine olabilir.
Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirlikleri arasındaki uçuşların askıya alınması
Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirlikleri arasındaki ihtilafların son göstergesi, birkaç gün önce ortaya çıktı. Suudi Arabistan, aralarında Birleşik Arap Emirlikleri’nin de bulunduğu üç ülkeyle uçuşları “korona virüsünün yeni varyantının yayılmasını önlemek amacıyla” askıya aldığını açıkladı. Birleşik Arap Emirlikleri de buna aynı şekilde karşılık verdi.
Öte yandan Emirates Air hava yolları Suudi Arabistan’a yaptığı tüm uçuşları ikinci bir bildirime kadar askıya aldığını duyurdu. Birçok analist bu durumun korona salgının önlenmesiyle ilgili olmadığı, bunun Emirlikler ile Suudiler arasındaki yeni ihtilaflardan kaynaklandığı görüşünde.
Çeviri: YDH