Hizbullah’tan İsrail’e üç şok

img
Hizbullah’tan İsrail’e üç şok YDH

Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah’ın Çarşamba günü yaptığı konuşmada verdiği mesajlar ırkçı İsrail rejiminde ve bölgede şok etkisi yaptı.




YDH- Londra’da yayımlanan Rey el-Youm gazetesi, Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah’ın Çarşamba günü yaptığı konuşmada Hizbullah’ın İran’ın teknik desteğiyle insansız uçak ürettiğini ve sıradan füzeleri nokta vuruşu yapan hassas isabetli füzelere dönüştürdüğünü açıklayarak İsrail kamuoyunda yaratığı şok etkisini değerlendirdi.

Rey el-Youm, haberinde, şu ifadelere yer verdi: “Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah’ın Ragıb Harb, Seyyid Abbas Musevi ve İmad Muğniye gibi şehit direniş komutanlarını anma törenleri münasebetiyle yaptığı konuşma güven ve memnuniyetin zirvesiydi.

Seyyid Hasan Nasrullah, zaman zaman esprili ifadelere de yer verdiği konuşmasında “Hizbullah, insansız hava araçlarını ve daha fazlasını kendi üretiyor. Satın almak isteyenler sipariş versin” dedi.

Hizbullah Genel Sekreteri, alaycı bir dille İsrailli yetkililere seslenerek İsrail’in kaygı ve çöküş halinde olduğunu ve binlerce siyonistin işgal altındaki Filistin topraklarından kaçmayı düşündüğünü söyledi.

Seyyid Hasan Nasrullah, İsrailli generallerin özellikle de İsrail’de yıllık olarak düzenlenen strateji konferansında dile getirdiği Hizbullah’ın İran’dan sonra İsrail için ikinci büyük tehdit olduğuna ilişkin değerlendirmelerine değindi ve onlara birkaç mesaj verdi.

Birinci mesaj şuydu: Hizbullah’ın askeri tesisleri, normal balistik füzeleri, nokta vuruşu yapan isabat oranı yüksek füzelere dönüştürebiliyor. Artık bu füzelerin İran’dan, Irak’tan ve Suriye’den temin edilmesine gerek kalmadı.

İkincisi: Hizbullah güvenlik merkezi, yüksek izleme kapasitesi ile son derece net ve kesin istihbaratlar ediniyor. İsrail rejiminin bu füzelerin yerini tespit edip bunları imha etmek için kullandığı işbirlikçileri biliyor ve İsrail’in bu çerçevedeki her türlü hareketine karşı koymaya da hazırlıklı bulunuyor. Yani Hizbullah Genel Sekreteri’nin açıklamasından Ensariye-2 operasyonunun hazır olduğu anlaşılıyor.

Ensariye operasyonu neydi?

5 Eylül 1997 saat 00.10. İsrail ordusunun ‘Şayetet-13’ adlı seçkin deniz komando birliğine mensup 16 kişilik bir grup. Parlak olmayan siyah elbiseler ve uzun çizmeler giymiş bir şekilde direnişin önde gelen bazı liderlerini kaçırma göreviyle Sur kenti limanından Lübnan topraklarına girdi ve iki katlı bir evin yakınındaki kayalık sahil yolundan ilerlemeye koyuldu.

Bu tim en ileri teknolojik cihazlarla ve silahlarla donatılmıştı. Onlardan biri olan Çavuş İtamar İlaya, sırt çantasında yola yerleştirilmek üzere mayınlar taşıyordu.

Şayetet-13, İsrail deniz kuvvetleri komutanlığına bağlı üç özel kuvvetten biridir. Bunlar kara, deniz ve hava saldırılarında yer alıyor ve düşman topraklarının derinliklerinde yapılacak gizli operasyonlar için kullanılıyorlar.   

Bu birliğin temel görevlerinden biri, “kurtarma ve anti terör operasyonları” yapmaktır.

İsrail rejiminin bu seçkin birliği, Lübnan topraklarında birkaç kilometre ilerlemişti ki onların gelişini bekleyen Hizbullah’ın Ensariye köyünde kendileri için kurduğu pusuya düştü.

Hizbullah’ın 20 kişilik pusu ekibi 4 timden oluşuyordu ve timin komutanlığını da Ensariye köyü halkından olan Ebu Şemran yapıyordu.

Hizbullah’ın pusu timinde yer alan kişiler ağaçlara saklanmıştı ve komutanları düşman güçlerinin kendi aralarında İbranice yaptıkları konuşmaları duyabilecek kadar onlara yakındı.

İsrail’in seçkin birliği, öngörülen yere gelince Ebu Şemran, operasyon emrini verdi. Hizbullah birliği, daha önceden onların beklendiği yere patlayıcı tuzakları yerleştirmişti. Ancak bu bölge Ensariye köyündeki çiftçilerin çalışma alanı olduğu için onların zarar görmemesi için bu patlayıcılar geceleri yerleştirilip, gündüzleri kaldırılıyordu.

Hizbullah komutanı Ebu Şemran’ın operasyon emri üzerine yerleştirilen bombalardan biri büyük bir gürültüyle patlatıldı. İsrail birliği ne olduğunu anlayamaya çalışırken ikinci bomba da patlatıldı.

Portakal bahçelerine saklanmış olan Hizbullah timleri de İsrail’in seçkin komando birliğini makineli tüfekler ve el bombalarıyla avlamaya başladı.

İsrailli analistlerden Aleks Fişman, olayla ilgili yazısında şöyle demişti: “Birlik, Hizbullah’ın tuzağına düştü. Halbuki bu birlik Hizbullah’a pusu kurmak için oraya gitmişti. İsrailli komandolar, operasyonun başlangıcında “Vadi Saklum” bölgesinde hazırlıklarını yaptı. Botlara binerek deniz yoluyla bölgeye intikal etti; ancak patlamadan sonra askerler, pusuya düştük diye bağırmaya başladı. Birkaç saniye sonra ikinci ve üçüncü patlamalar oldu ve birlikle bağlantı kesildi. Savaş uçakları ve helikopterler onları kurtarmak için harekete geçtiler; ancak artık iş işten geçmişti.”

İlk çatışmada daha önce yerleştirilen bombaların patlatılması sonucu aralarında birliğin komutanı Yarbay Yossi Korakin’in de bulunduğu çok sayıda İsrail askeri öldürüldü.

Çatışmalar sırasında Çavuş İtamar İlaya’nın sırt çantasındaki mayınların patlaması sebebiyle kendisi paramparça olurken mayınların patlamasıyla saçılan şarapnellerden dolayı da çok sayıda İsrail askeri de öldü.    

20 Dakika süren çatışma sonunda 12 İsrail komandosu öldü, 3’ü yaralandı sadece telsizci yara almadan kurtuldu.

İsrail savaş uçaklarının ve helikopterlerinin saldırı ve kurtarma operasyonu ile yaralı askerler ile cesetler tahliye edilirken Hizbullah, ele geçirdiği İsrailli askerlerin ceset kalıntılarına karşılık 65 Lübnanlı mahkumun serbest bırakılmasını sağladı ve İsrail rejimi, çatışmalarda hayatını kaybeden 40 Hizbullah savaşçısı ile Lübnan askerinin cenazelerini Hizbullah’a vermek zorunda kaldı.

Ensariy operasyonunda öldürülen İsrail askerlerinin ceset kalıntılarına karşılık teslim alınan Lübnanlıların naaşları arasında Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah’ın oğlu Hadi Nasrullah’ın naaşı da vardı.