Şimdilik “sol yurtsever güçler” adı altında neredeyse blok olarak hareket eden sol, belli bir iç tutarlılığı korursa, neoliberal blok geçmişe göre çok daha zayıflayacaktır.
Uzunca bir süredir, Rusya’da solun yeniden yükselişe geçtiği üzerine gözlemlerimi yazmaya çalışıyorum.
Bu yükselişin ortaya çıkışını gösteren birbiriyle çelişik iki temel görüngü vardı. İlki, 2021 ocak ayındaki gösterilerdi.
Gösteriler, neoliberal muhalefetin Nemtsov’dan sonraki altın çocuğu Navalnıy’ın “Putin’in sarayı” iddialarıyla ortaya çıkmıştı. O zaman, daha önceki gösterilerle bunlar arasındaki yapısal bir farka dikkat çekmiştim: Rusya’da iktidarı hedef alan gösteriler geleneksel olarak orta burjuvazinin alametifarikası olduğu halde, ilk defa geniş emekçi kitleler de, üstelik pandeminin en korkutucu ilk aşamasında, sokaklara dökülmüşlerdi. Dahası, gösterilerin ağırlık merkezi de ilk defa, Kremlin’in sessiz rıza kaynağı olan taşraya kaymıştı.
Kuşkusuz, pandeminin yarattığı gelecek belirsizliğinin bunda bir payı vardı; ama (o yazımda altını çizdiğim ifadelerle) “sosyal eşitsizliğin derinlemesine ve hem öfkeli hem de öz güvenli bir bilincine varıştan söz etmek daha doğru” olurdu. Şöyle demiştim:
“... öfkeyi perçinleyen, katmerleyen şey sınıf eşitsizliğinin ölçüsüz boyutu ve bunun Putin iktidarında meydana gelmiş olması. Tamamen doğru, içgüdüsel bir ‘kendinde sınıf’ tepkisi bu. Trajik olan, büyük burjuvazinin provoke ediyor olması.”[1]
Geçen yıl yaz aylarına doğru Duma seçimleri kampanyası sırasında da bu gözlemlerimi yineledim. Bütün bunların sonucunda, YDH’da şöyle yazdım:
“... Birleşik Rusya’nın toplam seçmen nezdindeki dramatik kaybından başka, liberal iktisat siyasetinden pandemiyle birlikte katlanan genel rahatsızlık da, iktidarı ortak bir ilke (devletlilik) çerçevesinde ve ortak bir düşmana (Batıcı liberalizm) karşı solla uzlaşmaya itebilir.”[2]
Ancak seçimler, Rusya Federasyonu Komünist Partisinin (RFKP) beklenen yükselişinden başka önemli bir sonuç daha ortaya çıkardı: Neoliberal muhalefetin Navalnıy sonrası “sistem-içi” temsilcisi Yeni İnsanlar, yüzde 5 barajını aşmayı başardı. Bu durum, Kremlin açısından bir yol ayrımı anlamına gelebilirdi: Seçim öncesi ortamın dayattığı gibi sola eğilmek mi, “sistem-içi” neoliberal muhalefet odağına dayanarak sağa eğilmek mi?
Günümüz şartlarında, yaptırımlar Rusya ekonomisini en temelinden sarsarken tutulacak yol daha da ölümcül sonuçlar doğurabilir.
Tam burada, geçen yazımda yazdığım “iki anayol ve onların arasında zorlu bir patika” ile karşılaşıyoruz.
Bu anayollardan biri, iktidarla daha önceki ilişkileri bakımından makul ve mutedil kabul edilecek RFKP ve ondan da makul ve mutedil kabul edilecek olan “Adil Rusya”nın başı çektiği solda, diğeri de “Yeni İnsanlar”dan başka Merkez Bankası ve ondan da sağdaki Maliye Bakanlığı’nın temsil ettiği sağda.
“Başı çekmek” deyişini rastgele kullanmıyorum. Bunlar gerçekten de temel eğilimleri ve direnç odaklarını temsil ediyorlar.
Merkez Bankası, öteden beridir Rusya’da oyunu emperyalist dünyanın kurallarına göre oynamaktan yana tayin edici güç sayılır. Bu doğrudur. Ancak son yazımda değindiğim Nornikel’e ayrıcalık olayı, Merkez Bankası’nı da aşan bir sağ eğilimin Maliye Bakanlığı’nda hâkim olduğunu gösteriyor.
Bunların her ikisi de Rusya’nın eski kapitalist yolundan yanalar; ancak bakanlık, büyük burjuvaziye ayrıcalık ihsanında Merkez Bankası’nı bile geride bırakıyor.
Bakanlık, Kremlin kararnameleri ve hükümet tedbirleriyle şimdilik etkisizleştiriliyor. Merkez Bankası ise ilk raundu kazandı; bankanın başkanı Nabiullina, Putin tarafından beş yıllığına yeniden aday gösterildi.
2013’ten beri bankanın başında olan Nabiullina, tam bir Friedman okulu dogmatiği; bununla birlikte işini iyi yapan bir teknokrat.
Putin’in 28 Şubat’ta Merkez Bankası ve Maliye Bakanlığı yetkilileriyle yaptığı toplantıda hem bakanın hem başkanın istifalarını verdiği, ancak Putin’in kabul edilmediği çok konuşulmuştu.
Nabiullina’nın hem de Rusya’nın 300 milyar dolar rezervinin batı ülkelerinde dondurulduğu ortaya çıktıktan sonra yeniden aday gösterilmesi büyük tepki doğurdu. Bürokrasinin böyle bir seviyesinde bulunduğu halde henüz yaptırımlara maruz kalmamış tek kişi olması da tepkiyi katlıyor.
RFKP lideri Zyuganov’un açıkça bu iki kişiyi kastederek “ben olsam derhal kurşuna dizerdim” demesi, bu tepkinin boyutunu gösterebilir.
Bu yüzden, Nabiullina’nın 20 Nisan’da yapılacak adaylık oylamasında Duma’dan ne kadar hayır veya çekimser çıkacağı büyük önem taşıyor. “Yeni İnsanlar” (15 sandalye) blok olarak evet diyecektir; RFKP (57 sandalye) ve “Adil Rusya” (28 sandalye) blok olarak hayır diyecektir; Jirinovski’nin tekkesi LDP’nin (23 sandalye) ne diyeceği hiçbir önem taşımıyor; ama Birleşik Rusya’nın (325 sandalye) ne kadar ve kimlerden fire vereceğini görmek gerekecek.
Şimdilik “sol yurtsever güçler” adı altında neredeyse blok olarak hareket eden sol, belli bir iç tutarlılığı korur ve muhalefetini sürdürürse, neoliberal blok tamamen tasfiye edilmese bile gücü geçmişe göre çok daha zayıflayacaktır.
[1] https://medyagunlugu.com/haber/rusyada-kirilma-ani-mi-48687
[2] https://www.ydh.com.tr/HD16774_rusyada-secimler-yaklasirken.html