Nükleer silah tartışması devam ediyor. İlkin tartışmanın nasıl çıktığına, sonra (dün Peskov'un dediği gibi) "doktrine", son olarak da ABD doktriniyle temel farkına bakmak gerek.
Tartışmanın nasıl çıktığını hatırlayalım:
Nükleer silah tartışmasının başlatılması genellikle Rusya’ya mal edildi; oysa tartışmayı ilk başlatan Britanya yönetimiydi. Önce zamanın başbakanı, sonra dışişleri bakanı (şimdiki başbakan) daha mart başında nükleer silahlardan söz ettiler. Sabık hükümetin dışişleri bakanı, teneke leydi Liz Truss, müstafi başbakanın yerini alacak kişiyi belirlemek için yürütülen seçim kampanyası sırasında (bu ifade yanlış anlaşılmamalı; Britanya demokrasisinde başbakanı halk değil sadece Muhafazakâr Parti delegeleri seçtiler) nükleer silah düğmesine ilk basan olmaktan kaçınmayacağını da söyledi. ABD dışişlerinin ideolojik yayın organı Foreign Affairs ise eylül sayısında “Rusya ile NATO arasında bir nükleer savaş çıkabileceğini” yazdı. Son olarak listeye Biden katıldı.
Kremlin sözcüsü Peskov dünkü basın toplantısında, Biden’in (Ukrayna’nın yarısının sahibi olan oğlunun telefon defterine “pedofil” diye kaydettiğini unutmayalım) “Rusya Ukrayna’da nükleer silah kullanırsa...” şeklindeki sözlerinin sorulması üzerine, “doktrini okuyun, orada her şey yazıyor,” cevabını verdi.
Öyleyle doktrine bakalım. Açık belgelerdir bunlar, hemen hepsi Kremlin’in web sitesinde bulunur; ilk bakması gerekenlerden pek azının bakmayı akıl etmesi ise ancak akıl tembelliğine yorulabilir.
Doktrin
Aslında bir doktrin hep vardı, ama 2020’ye kadar gizli tutulmuştur.
Sözü edilen doktrin, 2 Haziran 2020 tarihli ve 355 sayılı başkanlık kararnamesidir. Kararnamenin başlığı şöyle: “Rusya Federasyonu’nun nükleer caydırıcılık alanındaki devlet siyasetinin temelleri hakkında”.
Kararname dört bölümden oluşur. İlk bölüm “Temel ilkeler” başlığını taşır. İkinci bölümde “Nükleer caydırıcılığın esası”, üçüncüde “Rusya Federasyonu’nun nükleer silah kullanmaya geçişinin şartları” sıralanır. Son bölüm ise “Devlet iktidarı federal organlarının, diğer devlet organlarının ve teşkilatlarının devletin nükleer caydırıcılık siyasetinin hayata geçirilmesindeki görevleri” üzerinedir.
Kararnamenin ikinci maddesi şöyle der:
“Potansiyel bir düşmanın Rusya Federasyonu’na ve (veya) onun müttefiklerine karşı saldırganlıktan caydırmanın garanti edilmesi devletin en yüksek öncelikleri arasındadır. Saldırganlığın caydırılması, nükleer silahlar da içinde olmak üzere, Rusya Federasyonu’nun askeri gücünün tamamı tarafından temin edilir.”
Üçüncü maddeye göre bu devlet siyaseti sadece askeri alanda değildir; “nükleer caydırıcılık kuvvetlerine ve vasıtalarına dayanılarak yürütülen, koordine edilmiş, ortak bir fikirle birleşmiş siyasi, askeri, askeri-teknolojik, diplomatik, iktisadi, enformatif ve diğer tedbirleri” kapsar.
Dördüncü madde nükleer caydırıcılığın “savunma niteliği” taşıdığını vurgular; buna göre bu siyaset: “... nükleer kuvvetlerin potansiyelini nükleer caydırıcılığı temin etmek için yeterli bir seviyede tutmaya yönelmiştir ve devletin egemenlik ve toprak bütünlüğünü korumayı, potansiyel düşmanı Rusya Federasyonu’na ve (veya) onun müttefiklerine saldırıdan caydırmayı, askeri bir çatışma halinde de askeri eylemlerin tırmanmasına imkân vermemeyi ve bunların Rusya Federasyonu ve (veya) onun mütefikleri tarafından kabul edilebilir şartlarda önlenmesini garanti eder.”
Beşinci madde, nükleer silahların “sadece caydırıcılık vasıtası olarak mülahaza edildiğinin” altını çizer; buna göre “bunların kullanılması en uç ve zaruri bir tedbir” olacaktır ve Rusya Federasyonu “nükleer tehdidin azaltılması ve nükleer çatışmalar da içinde askeri çatışmaları provoke edebilecek devletler arası ilişkilerin keskinleşmesine imkân vermemek için her türlü zaruri çabayı gösterir”.
Altıncı madde normatif ve hukuki zemini genel çizgileriyle anlatır. Yedinci madde, kararnamedeki ilkelerin yerine getirilmesini nükleer caydırıcılığın teminine katılan bütün devlet organ ve teşkilatları için yükümlülük sayar. Sekizinci madde ise sayılan ilkelerin geliştirilebileceğini vurgular: “İşbu temeller savunmanın teminine etki eden dış ve iç faktörlere bağlı olarak geliştirilebilir.”
İkinci bölümde teorik bir çerçeve ortaya konulur.
Dokuzuncu maddeye göre:
“Nükleer caydırıcılık, potansiyel düşmanın Rusya Federasyonu’na ve (veya) müttefiklerine saldırı halinde misillemenin [bedelini ödemenin, intikamın] kaçınılmaz olduğunu kavramasını temin etmeye yöneliktir.”
Onuncu madde bu silahların silahlı kuvvetler bünyesinde muharebeye hazır durumda olacağını vurgular; keza bu maddeye göre: “Nükleer caydırıcılık... Rusya Federasyonu’nun bu tür silahları kullanmaya hazır ve kararlı oluşuyla temin edilir.”
On birinci maddeye göre:
“Nükleer caydırıcılık barış zamanında, dolaysız saldırı tehdidi döneminde ve savaş zamanında, nükleer silahların kullanılmasının başlangıcına kadar aralıksız hayata geçirilir.”
On ikinci madde “askeri-siyasi ve stratejik durumdaki değişikliklere bağlı olarak Rusya Federasyonu’na karşı askeri tehditlere (saldırı tehditleri) dönüşebilecek ve nötralize edilmesi için nükleer caydırıcılığın hayata geçirildiği temel askeri tehlikeleri” sayar:
“a) potansiyel düşmanın Rusya Federasyonu’na ve onun müttefiklerine eş sınırlı topraklarda ve bitişik deniz bölgelerinde, bünyesinde nükleer silah temin vasıtalarını da bulunduran genel amaçlı kuvvet grupları oluşturması;
“b) Rusya Federasyonu’nu potansiyel düşman olarak mülahaza eden devletler tarafından füze savunma sistem ve vasıtalarının, orta ve kısa menzilli seyir füzelerinin ve balistik füzelerin, hassas nükleer olmayan ve hipersonik silahların, saldırı amaçlı insansız hava araçlarının, yönlendirilen enerji silahlarının konuşlandırılması;
“c) Uzayda füze savunma vasıtalarının ve saldırı sistemlerinin kurulması ve konuşlandırılması;
“d) devletlerin elinde, Rusya Federasyonu’na ve (veya) onun müttefiklerine karşı kullanılabilecek nükleer silahların ve (veya) diğer kitle imha silahlarının, keza bu türden silahları temin vasıtalarının bulunması;
“e) nükleer silahların, bunların temini araçlarının, bunların yapımı için teknolojilerin ve teçhizatın kontrol dışı yaygınlaşması;
“f) nükleer güç olmayan devletlerin topraklarında nükleer silahların ve bunların temini vasıtalarının konuşlandırılması.”
On üçüncü madde, nükleer caydırıcılığın kimi hedeflediğini yeterince açık seçik belirtir:
“Rusya Federasyonu nükleer caydırıcılığı, Rusya Federasyonu’nu potansiyel düşman olarak mülahaza eden ve nükleer silahlara ve (veya) diğer türden kitle imha silahlarına yahut genel amaçlı kuvvetlerden büyük bir askeri potansiyele sahip muhtelif devletlere ve askeri koalisyonlara (bloklar, ittifaklar) karşı hayata geçirir.”
On dördüncü maddenin, kuzeyde Baltık ülkelerinden güneyde Moldova ve Romanya’ya kadar olan, Rusya’nın Avrupa sınırlarına bitişik veya dolaysız yakınlıktaki ülkeleri kastettiği de yeterince açık bellidir:
“Rusya Federasyonu nükleer caydırıcılığın hayata geçirilmesinde potansiyel düşman tarafından diğer devletlerin topraklarına taarruz vasıtaları (Rusya Federasyonu’na ve (veya) müttefiklerine karşı kullanılabiecek seyir füzeleri ve balistik füzeler, hipersonik hava araçları, saldırı amaçlı insansız hava araçları, yönlendirilmiş enerji silahları, füze savuma vasıtaları, nükleer füze uyarıları, nükleer silahlar ve (veya) diğer kitle imha silahları) konuşlandırılmasını dikkate alır.
On beşinci madde, nükleer caydırıcılık ilkelerini sıralar.
On altıncı madde, “Rusya Federasyonu’nun nükleer caydırıcılık kuvvetlerinin kara, deniz ve hava temelli nükleer kuvvetleri kapsadığını” belirtir.
Üçüncü bölümün ilk maddesi, on yedinci madde, nükleer silahların ne zaman kullanılacağını vurgular:
“Rusya Federasyonu, kendisine ve (veya) müttefiklerine nükleer silah ve diğer kitle imha silahları kullanılmasına cevap olarak, keza Rusya Federasyonu’na karşı konvansiyonel silahların kullanıldığı saldırganlık halinde, bizatihi devletin varlığı tehdit altına girdiğinde nükleer silah kullanma hakkını saklı tutar.”
On sekizinci maddeye göre nükleer silah kullanma kararı başkan tarafından alınır.
On dokuzuncu maddeye göre “Rusya Fedeasyonu’nun nükleer silah kullanması ihtimalini belirleyen şartlar” şunlardır:
“a) Rusya Federasyonu ve (veya) müttefiklerinin topraklarına saldıran balistik füzelerin ateşlendiğiyle ilgili güvenilir istihbarat alınması;
“b) düşman tarafından nükleer silahların veya diğer kitle imha silahlarının Rusya Federasyonu ve (veya) müttefiklerinin topraklarında kullanılması;
“c) düşmanın, Rusya Federasyonu’na ait, devreden çıkması halinden nükleer kuvvetlerin cevabi eyleminde başarısızlığa yol açacak kritik önemdeki devlet ve askeri tesisleri üzerinde etkide bulunması;
“d) Rusya Federasyonu’na karşı konvansiyonel silahlarla yapılan saldırganlık, bizatihi devletin varlığı tehdit altına girdiğinde.”
Bu maddenin bütün bentleri hayati bir önem taşır.
Yirminci maddeye göre Rusya Federasyonu Başkanı, başka ülkeleri, Rusya’nın nükleer silahları kullanma kararı aldığından veya bunları kullanmaya hazır olduğundan veya kullandığından “zaruret halinde” haberdar edebilir.
Beş maddeden oluşan son bölüm esasen bir özettir.
ABD doktriniyle arasında ne fark var?
Tek bir şey dışında, hemen hiçbir fark yok. Ama o tek şey de yeterince ciddi zaten. ABD’nin 2019 tarihli nükleer doktrininde şöyle denir:
“Nükleer silahların çatışmaya sokulması, savaşın gidişatını radikal şekilde değiştirebilir veya hızlandırabilir. Nükleer silahlar, ABD’nin savaşı kaybettiği sonucuna varıldığında, kontrolün kaybedilmesi riskinde veya çatışmayı ABD için çok daha avantajlı şartlarda bir barışa erişmek hedefiyle tırmandırmak için, savaşın gidişatında kullanılabilir.”