Seyyid Nasrullah’ın konuşmasının şifreleri

img
Seyyid Nasrullah’ın konuşmasının şifreleri YDH

Londra’dan yayın yapan Rey el-Youm elektronik gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Abdulbari Atvan, Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrullah’ın Erbain konuşmasını yorumladı.




YDH- Arap dünyasının saygın gazetecilerinden Rey el-Youm elektronik gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Abdulbari Atvan, Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah’ın Lübnan’ın doğusundaki Baalbek kentinde Erbain törenleri dolayısıyla yaptığı konuşmanın önceki konuşmalarına göre çok farklı nitelikte olduğunu belirtti.

Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah’ın Erbain münasebetiyle yaptığı son konuşmanın sadece gücü ve açık sözlülüğü bakımından değil Lübnan içinde, bölgede ve uluslararası çevrelere yönelik verdiği mesajlar bakımından da daha önce yaptığı tüm konuşmalardan farklı olduğunu ve Seyyid Nasrullah’ın sabrının tükenmeye başlamasına rağmen öfkesini bastırarak kendine hakim olmaya çalıştığını belirten Atvan şunları söyledi:

“Bir yazar, bir siyasi analist, milletinin sorunlarıyla ilgilenen bir Arap vatandaşı ve gasp edilmiş haklarının en kestirme yoldan geri alınması için direnişin meşruluğuna inanan biri olarak Seyyid Hasan Nasrullah’ın konuşmalarının tamamını olmasa da büyük çoğunluğunu takip ederim. Seyyid Hasan Nasrullah bu konuşmasında dişlerini sıktı, o kadar ki ben onun Lübnan’ın gaz ve petrol sahalarını kurtarmak üzere Lübnan, Filistin, Yemen, Irak, Suriye ve İran gibi birden fazla cephe açılacağının belirtilerini görmekte olduğumuz bir savaşı ilan etmek üzere olduğunu hissettim.”

Gazeteci Abdulbari Atvan, Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah’ın yaptığı Erbain konuşmasında dikkat çekici sekiz noktanın bulunduğunu belirterek onları şöyle açıkladı:

Birincisi: İsrail’in tartışmalı Kariş gaz sahasından gaz çıkarması bir kırmızıçizgidir. Lübnan haklarını tam olarak almadıkça bu gerçekleşmeyecektir. Muhtemelen onun “gözlerimiz ve füzelerimiz şu an bu sahaya çevrilmiştir” şeklindeki sözleri, belki de çok daha büyük gelişmeler için şiddetli bir hazırlığın ana göstergeleridir.

İkincisi: Nasrullah’ın ‘Lübnan hükümetine müzakereleri sürdürmesi için fırsat verdik, sükunetimizi koruduk, müzakerelere yardım etmiyor diye nitelenen söylemleri durdurduk; zira biz sadece üzüm yemek istiyoruz’ şeklindeki sözleri kendisine yöneltilen savaş taraftarlığı suçlamalarına bir cevaptır.

Üçüncüsü: Bu konuşmada Amerika ve İsrail’le işbirliği yapanlardan tamamen uzak ve beri olduğu açık bir dille ortaya koydu ve şöyle dedi: Bizim Lübnan’ımız sisin Lübnan’ınızdan farkıldır. Allah’a şükürler olsun ki biz sizler gibi değiliz. Gerçekleştirdiğiniz katliamlar sizin kanlı Lübnan kimliğinizin bir göstergesidir. Siz Sabra ve Şatilla’da yaptıklarınızla göstermiş oldunuz ki ölüm kültürüne inanan sizsiniz, biz değiliz. Biz hayat kültürüne inanıyoruz. Biz Güney Lübnan’ı tek bir tavuk bile kesmeden kurtardık.   

Dördüncüsü: Sabra ve Şatilla katliamı, sadece Filistinlilere yönelik değildi; aynı zamanda Lübnanlılara yönelikti. Orada 1900 Lübnanlı ve 3500 Filistinli şehit edildi. Hala 500 Lübnanlı kayıp. Bu cinayetin failleri cezadan kaçtılar. Peki o halde suçluların cinayetlerinin bedelini ödemesi gerekmez mi?  

Beşincisi: Nasrullah, daha sonra Arapları ve onların medyasını şiddetle eleştirip kınadı. Bu, belki de ilk defa oluyor. Bunun sebebi şuydu. Necef ve Kerbela’da Erbain törenlerine 20 milyondan fazla insan katılıyor, hiçbir sorun yaşanmıyor, büyük cömertlikler, eşsiz bir sıcaklık ve samimiyet sergileniyor. Bütün bunlar adeta başka bir galakside oluyormuş gibi buna ilişkin bir haber bile yapılmıyor.   

Altıncısı: O, son konuşmasında Hamas’ın oy birliği ile Suriye ile barışma kararını övdü. Liderlik ve halk düzeyinde ulusal birliği bozmaya yönelik komplolar karşısında sergilenen kararlılığı takdir etti. O, İsrail’in tekrarlanan saldırılarını kınadı. Bu açıklamayı çok olumlu ve ileri bir tavır olarak niteledi. Onun arkasında durabilecek olan tüm direniş gruplarının dayanışması gerektiğini belirtti.

Yedincisi: O, Lübnan hükümetini Amerika’nın hiçbir güvencesine inanmaması konusunda uyardı. Çünkü Amerika taahhütlerine bağlı kalmıyor. Lübnanlıları ve Filistinlileri, Sabra ve Şatilla katliamında korumadı. Oslo anlaşması maddelerine, İran’la yaptığı nükleer anlaşmaya bağlı kalmadı. Bu uyarı, Washington’un deniz sınırlarını çizecek bir anlaşmayı garanti etme sözü verdiğine dair haberlerin ardından geldi.

Sekizincisi: Lübnan’ın ve belki de Arapların karşısında kendilerini krizlerden kurtaracak petrol servetlerini geri almak şeklinde tarihi bir fırsat bulunuyor ve bu fırsat bir daha tekrar etmeyecek. Muhtemelen o, Batı’nın Ukrayna savaşındaki çıkmazına, Avrupa ülkelerinin kendi arasında ve Amerika ile yaşadıkları ihtilaflara işaret ediyor.”

Gazeteci Abdulbarti Atvan yazısının sonunda Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah’ın son konuşmasında kendine özgü gülümsemesinin olmadığına dikkat çekti ve bu du konuşmanın barışın gerçekleşmemesi halinde Nasrullah’ın savaş ilanından önce yapılmış son konuşması olabileceğini belirtti.