Savaş sonrası Gazze'de aşiretlerin rolü

img
Savaş sonrası Gazze'de aşiretlerin rolü YDH

Yaniv Voller, War on the Rocks'ta yayımlanan makalesinde, Gazze'de gelecekte kurulacak herhangi bir yönetimde aşiretlerin ne ölçüde belirleyici olabileceğini tartışıyor.




YDH- Düzensiz savaş, kontrgerilla ve milisler üzerine araştırmalar yapan Yaniv Voller, War on the Rocks adlı analiz platformunda ''THE INEVITABLE ROLE OF CLANS IN POST-CONFLICT STABILIZATION IN GAZA'' başlığıyla yayımlanan makalesinde, Gazze'de kurulacak bir yönetimde aşiretlerin rolüne dikkat çekiyor. 

***

“Filistinli aşiretler, kabileler ve aileler Filistin siyasi sisteminin yerini alamaz.” 

Bu açıklama bir Filistin hükümet yetkilisi ya da Filistin'deki demokratik reformlar konusunda uzman bir danışman tarafından yapılmadı. Aksine, bizzat Gazzeli aşiret ve ailelerin temsilcileri tarafından yapıldı. 

Bu kesin yalanlama, İsrail rejimi bölgedeki savaş operasyonlarının sona ermesinin ardından bu aşiretleri gelecekteki vekiller olarak desteklemeyi amaçladığı iddialarına yanıt olarak geldi.

İsrail hükümeti bu fikri gerçekten de değerlendirdi ve bu da siyasi yelpazedeki yorumculardan sert eleştiriler aldı. Bu eleştirilerin birçoğu geçerlidir. 

Ancak güvenlik ve hizmet sağlayıcısı olarak aşiretlerin potansiyelini tamamen göz ardı etmek, aşiretlerin Hamas'ın idari olarak çekilmesinin yarattığı boşluğu doldurmak için devreye giren önemli aktörler olduğu gerçeğini göz ardı etmek anlamına gelir.

Aşiretlerin çatışma sonrası Gazze'deki rolü meselesi İsrail ve Filistin dışındaki politika yapıcılar arasında henüz kayda değer bir ilgi görmedi. 

Ancak hem bölgedeki hem de diğer çatışma sonrası ortamlardaki deneyimler, kabilelerin ve aşiretlerin çatışma sonrası ortamlara dahil olmasının kaçınılmaz olduğunu gösteriyor.

'Ertesi gün' senaryoları

İsrail ordusunun, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun Hamas'ın Gazze Şeridi'ndeki son kalesi olarak nitelendirdiği Refah kentine girmek üzere olması, çatışmayı çok tartışılan “ertesi gün”e bir gün daha yaklaştırıyor. 

İsrail rejiminin karşı karşıya olduğu uzun vadeli zorluk, Şerit'teki güvenlik durumunu İsrail'in doğrudan müdahalesi olmadan kontrol etme ve aynı zamanda bir düzen görüntüsü oluşturma ihtiyacı olmaya devam ediyor. 

Başta yabancı gözlemciler olmak üzere İsrailli gözlemciler de en makul çözüm olarak Filistin Yönetimi'nin sivil işleri yürütmek üzere Gazze'ye dönmesini savunuyor.

Her ne kadar Filistin Yönetimi yolsuzluk ve radikal grupların İsrail ile işbirliği suçlamaları gibi doğal zayıflıklardan muzdarip olsa da, bu çözümün savunucuları Gazze halkıyla olan bağları, bölgeye aşinalığı ve yönetim ve İsrail otoritesiyle ilişki konusunda edindiği deneyim nedeniyle Gazze'nin sorumluluğunu üstlenebilecek tek aktör olduğunu vurguladılar. 

Filistin Yönetimi Başkanı Mahmut Abbas, bir Filistin devletinin kurulmasına yönelik müzakerelerin yenilenmesi şartıyla, bu ödüllendirici olmayan görevi üstlenmeye hazır olduğunun sinyallerini verdi.

Ancak Netanyahu rejimi böyle bir planı en azından kamuoyu önünde kararlılıkla reddetti. Farklı gerekçeler öne sürse de bunun altında yatan neden muhtemelen Netanyahu'nun Filistin devletini güçlendirebilecek her türlü hamleyi küçümsemesi.

Alternatifler nelerdir? Refah'ın işgalinden sonra İsrail rejimi, İsrail ordusu aracılığıyla Şerit üzerinde doğrudan kontrol sahibi olmaya devam edebilir. 

Bir başka olası senaryoda Hamas toparlanabilir ve İsrail'in çekilmesinin ardından Şerit'in bazı bölümlerini yeniden ele geçirebilir. 

Son olarak, bazı İsrailli politika yapıcıların tercih ettiği bir senaryoya göre, İsrail'in diplomatik ilişkilerinin olduğu Arap ülkeleri (Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır gibi), ABD ve Avrupa'nın öncülük ettiği uluslararası bir görev gücü Gazze üzerindeki yetkiyi devralabilir.

Başka alternatifler arayan İsrail rejimi, Gazze Şeridi'ndeki bazı önde gelen aşiretlere yetki ve güç devretmeyi de düşünüyor. 

İsrailli güvenlik yetkilileri, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nden olası çekilmesinden sonra oluşacak boşluğu aşiretlerin doldurması ihtimalini araştırmak üzere aşiret liderleri ve köy muhtarlarıyla temasa geçti bile.

İsrail bunu resmi olarak bir politika olarak ilan etmiş değil. Ve aşiretlerin kendilerine biçilen işlevi nasıl yerine getirecekleri de tam olarak belli değil: 

Gazze'nin işlerini yürütmek için aşiret ve köy liderlerinden oluşan bir konsey mi olacak, yoksa önde gelen aşiretlerin her biri bir bölge üzerinde kontrol sahibi mi olacak? İsrail rejimi kabileleri dahil etmek için bir plan sunmadı. 

Yine de bu politika henüz hayata geçirilmeden önce bile şiddetli eleştirilere maruz kalmıştı. Bu stratejiyi eleştirenlerden bazıları kabilelerin (halk arasında hamula olarak adlandırılır) “geçmişte kaldığı” uyarısında bulundu. 

Bu eleştirmenler, birinci intifadadan bu yana Filistinlilerin bu akrabalık yapısından koptuğunu savunuyor. Diğerleri ise İsrail'in geçmişte Batı Şeria'da yerel aşiretlere dayalı bir sivil yönetim sistemi kurma girişimlerine işaret ediyor.

Köy Birlikleri olarak adlandırılan bu sistem hedeflerine ulaşamadı ve ilk intifadanın patlak vermesinden önce dağıldı. 

Daha radikal bir bakış açısı ise bu planı, geçmişte sömürgeci rejimlerin yaptığı gibi Gazze'yi “yerel kabileler tarafından yönetilen emirliklere bölmek” isteyen sömürgeci bir plan olarak tasvir etti. 

Son olarak gözlemciler, aşiretlerin kaçakçılık ve insan ticareti de dahil olmak üzere yasadışı ekonomik faaliyetlere karıştığını vurguladılar. 

Bu nedenle, aşiretlere çatışma sonrası Gazze'de bir rol verilmesinin aralarındaki rekabet ve çekişmeyi derinleştirme riski taşıdığı ve bunun da kriminal şiddetin ve savaş ağalığının artmasına yol açacağı uyarısında bulundular.

Tüm bu senaryolar arasında Filistin Yönetimi'nin Gazze Şeridi'ne geri dönmesi, Netanyahu'nun itirazlarına rağmen, en olası senaryo olmaya devam ediyor. 

İsrail'in Gazze'yi doğrudan kontrol etmesi uluslararası alanda sert tepkilere yol açacak ve İsrail ekonomisi üzerinde de yük oluşturacaktır. 

Hamas'ın geri dönüşü de bu noktada pek olası görünmüyor. İsrail'in Netanyahu'nun başlangıçta ilan ettiği örgütü yok etme hedefinin gerisinde kaldığı aşikâr; zira Hamas'ın cepleri Şerit'in içinde ve dışında İsrail güçlerine saldırmaya devam ediyor. 

Ancak Hamas insan gücünün ve altyapısının önemli bir bölümünü kaybetmiş durumda ve bu da yönetim kabiliyetlerini geri kazanmasını zorlaştıracak. 

Son olarak, İsrail'in Orta Doğu'daki ortakları, yerli bir Filistin liderliğini içermeyen herhangi bir rolü reddetti ve bir kez daha Filistin Yönetimi'ni resme geri getirdi.

Ancak bu, aşiretlerin Gazze Şeridi’nnin yönetiminde bir rol oynamayacağı anlamına gelmiyor. 

Sahadaki gerçekler göz önüne alındığında, aşiretlerin Gazze'deki her türlü siyasi ve güvenlik faaliyetine katılımı kaçınılmazdır. 

Filistin Yönetimi'nin geri dönüşünün önünü açacak olanlar da dahil olmak üzere her türlü politika, aşiretlerin Gazze'deki herhangi bir siyasi oluşumda oynayacakları önemli rolü dikkate almalıdır.

Tarih

İsrail devleti, kontrolü altındaki Arap nüfusla etkileşime geçmek ve onlardan destek almak için aşiret ve kabilelere güvenme konusunda uzun bir geçmişe sahiptir. 

Yishuv (İsrail rejiminin öncülü) 1940'larda Filistin Mandası'ndaki Dürzi ve Bedevi Araplarla ittifak kurmak için aşiret ve kabile bölünmelerini kullandı ve İsrail'in ilk yıllarında Dürzi ve birçok Bedevi İsrail güvenlik güçlerine entegre edildi. 

İsrail'in var olduğu ilk yıllarda ve 1980'lerin başına kadar, hakim Mapai Partisi Arap oylarını güvence altına almak için aşiret ileri gelenlerini ve muhtarları Knesset üyesi olarak içeren uydu listeleri kullandı.

İsrail'in Gazze'deki aşiret politikasına yönelik eleştirilerin gündeme getirdiği Köy Birlikleri örneği, İsrail'in Filistinli aşiretlerle ilişkilerinde yaşanan bir başka olaydır. 

Köy Birlikleri, 1970'lerin sonunda Filistin Kurtuluş Örgütü'nün artan etkisine alternatif olarak yerli muhafazakar bir liderlik oluşturmak amacıyla Batı Şeria'daki Askeri Valilik tarafından başlatılan bir girişimdi. 

Başlangıçta İsrail ordusunun finanse ettiği Birlikler, kırsal kesimin çıkarlarını güvence altına alma karşılığında İsrail makamlarıyla işbirliği yapmaya istekli aşiret ileri gelenlerinden oluşuyordu. 

Her Birlik birkaç köyü ve aşireti kapsıyordu ve eşrafa kendilerini korumaları için yerel idari yetki ve silahlar veriliyordu. 

Bu eşraf hala Filistin milliyetçiliğine ve Batı Şeria'nın bağımsızlığına bağlı olsa da, rakipleri onları İsrail ile işbirliği yapmakla suçladı ve Birlik liderlerini hedef aldı. 

Sistem sonunda ortadan kalktı ve aşiretler ya liderlik iddialarından vazgeçtiler ya da ilk intifadaya giden yıllarda Filistin Kurtuluş Örgütü ile ittifak kurdular. 

O zamandan beri, Köy Birlikleri, eleştirmenler tarafından Filistin'i kontrol etmek için geleneksel sosyal yapılara güvenmenin başarısızlığının bir örneği olarak ve Filistin davasına ihanetle eş anlamlı olarak kullanıldı. 

Ve bu hafıza, İsrail'in Gazze'deki aşiret liderlerine olan güvenini küçümseyen eleştirilerine hizmet etti.

Öte yandan, sistemin başarısızlığının ana nedenlerinden biri Likud rejiminin girişimi aktif bir şekilde sabote etmesiydi. 

Yerleşimci Gush Emunim lobi grubu, Filistinliler için özerkliği ve hatta bağımsızlığı ilerletebilecek yerel bir liderliği destekleme girişimlerinden korkuyordu. 

Bu nedenle Likud ve Knesset'teki temsilcileri Başbakan Menahem Begin ve Savunma Bakanı Ariel Şaron'a girişimi desteklemekten vazgeçmeleri için baskı yaptı. 

Başka bir deyişle, Köy Birlikleri'nin başarısızlığı, İsrail'in politikayı sürdürme konusundaki isteksizliği kadar sistemin popüler olmamasıyla da ilgili olabilir.

Farklı bir örnek de Güney Lübnan'daki Güvenlik Kuşağı'nda İsrail'in vekili olarak görev yapan Güney Lübnan Ordusu'dur. 

Yakın tarihli araştırmamda gösterdiğim gibi İsrail, 1980'lerin sonunda Güney Lübnan Ordusu'nun rütbeli askerlerinin çoğunluğunu oluşturan Şii askerleri harekete geçirmek için aile ve aşiret yapılarına dayanıyordu. 

Bu güç, daha çok İsrail'in Mayıs 2000'de Güvenlik Kuşağı'ndan çekilmesinin ardından hızla çöküşüyle hatırlanıyor. 

Bununla birlikte, yaklaşık yirmi yıl boyunca İsrail'in Güvenlik Kuşağı'nı (Gazze Şeridi'nin iki katından daha büyük ancak daha seyrek nüfuslu) asgari bir İsrail ordusu varlığıyla kontrol etmesini kolaylaştırdı.

O halde İsrail için potansiyel bir müttefik olarak aşiretlere başvurmak neredeyse tarihsel deneyime gömülü doğal bir harekettir.

Günümüzde aşiretler 

Aşiretlerin ve liderlerinin hala ne kadar etkisi var? Filistinlilere kabilecilik ve aşiretçilik prizmasından bakmak indirgemecilik riski taşıyor. 

Filistin toplumu gerçekten de şehirleşen ve daha iyi eğitimli Filistinlileri geleneksel akrabalık yapılarından uzaklaştıran önemli sosyal ve ekonomik değişimler geçirdi. 

Hamas'ın İslamcı ideolojisi de birçok açıdan kabilecilik ve aşiretçiliğe radikal bir alternatif olarak ortaya çıkmıştır.

Öte yandan, aşiretlerin Filistin siyaseti ve toplumuyla ilgisini tamamen göz ardı etmek çok aceleci olabilir. Aşiretlerden uzaklaşma doğrusal olmamıştır. Aşiretler hala yüz binlerce üyeden oluşuyor.

İronik bir şekilde, İsrail'in Oslo Anlaşmalarını takiben Batı Şeria'nın bazı bölgelerinden çekilmesinin ardından, Filistin Kurtuluş Örgütü'nün liderliği, şimdi Filistin Yönetimi'nde kilit pozisyonları üstlenerek, aşiret liderlerini yükseltmede İsrailli yetkililerin yerini aldı ve onları yeni yönetimde iktidar pozisyonlarına entegre etti.

Filistin Yönetimi'nin idari kapasitesi ikinci intifada sırasında çöktüğünde, yerel nüfusa güvenlik ve hizmet sağlama boşluğunu dolduranlar bu aşiretler oldu.

Batı Şeria'da bu aşiretler, Abbas'ın Yaser Arafat'ın yerine Otorite'nin başkanı olmasından sonra bile güçlü olmaya devam ettiler. 

Bu ilişkiler, Filistin Yönetimi'nin zaman zaman aşiretlerin kendi politikalarına muhalefet etmesini ve aşiret liderlerini itaat altına almasını engelleyebildiği gerilim ve çekişmelerle dolu olabilir. 

Yine de bu ilişkiler, sosyal bir kurum olarak klanın Filistin'in sosyal ve siyasi yaşamıyla hala ilgili olduğunu gösteriyor.

Gazze'de de aşiretler toplumda ve yerel siyasette aktif olmaya devam etmiştir. Gazzeli aşiretler politikalarında ve diğer siyasi aktörlerle etkileşimlerinde yekpare bir yapıya sahip değiller. 

Örneğin Helles aşireti gibi bazı aşiretler, 2006-2007 yıllarında iki hareket arasında yaşanan çatışmaların ardından Hamas'ın Filistin Yönetimi'ni Gazze'den çıkarmasından sonra bile el-Fetih'e sadık kaldı. 

Helles ve el-Fetih'e bağlı diğer aşiretler, Hamas'ın Gazze'yi ele geçirmesini takip eden yıllarda da Hamas ile ara sıra çatışmaya devam etti. 

‘Doğmuş’ gibi diğer aşiretler el-Kaide'ye katıldıklarını iddia etmiş ve bu örgütün kisvesi altında Hamas'la savaşmışlardır. 

Diğer aşiretler ise yıllar boyunca Hamas'la işbirliği yaptı, özellikle de kazançlı kaçakçılık ve ticaret girişimlerini korumak için. Bu ilişkiler gerginliğini korumuş ve işbirliğinin yanı sıra zaman zaman çatlaklar ve çatışmalar da yaşanmıştı.

Dolayısıyla aşiretler Filistin siyasetinin bir parçası olmaya devam etti ve ister Filistin Yönetimi ister Hamas olsun yerel liderlikle ilişkileri karmaşık; ama alakasız değildi. 

Dahası, İsrail'in 7 Ekim saldırısına misilleme yapmasının ardından Hamas zayıflarken, aşiret liderleri Gazze'de bir kez daha güçlü bir şekilde ortaya çıktı.

Etki alanı geniş Gazzeli aşiretler yardım konvoylarının güvenliğini sağlıyor ve koruyor, yardım dağıtıyor ve ülke içinde yerinden edilmiş nüfus da dahil olmak üzere bölgedeki diğer rutin faaliyetleri düzenliyor. 

Aynı zamanda, bu aşiretlerden en azından bazıları kaos ve şiddetten faydalanarak suç faaliyetlerini genişletti ve kaçakçılık operasyonlarına ek olarak, yerinden edilmiş Gazzelilerin geride bıraktığı mülkleri yağmalayarak fayda sağladı.

Kriz dönemlerinde Filistinli aşiretlerin yükselişi diğer vakalardaki yaygın eğilimlere uyuyor. 

Geçmiş deneyimler, modern devletlerin eksikliklerinin veya çöküşlerinin aslında aşiretler gibi “geleneksel” sosyal yapıların etkisini güçlendirebileceğini ve yeniden oluşturabileceğini gösteriyor. 

Nitekim Suriye ve Irak'ta toplumları parçalayan iç savaşlar sırasında aşiretler ve kabileler yenilenmiş bir birliktelik yaşamıştı.

Benzer şekilde, 2001 sonrası Afganistan'da, ülkenin Peştun olmayan bölgelerindeki aşiret savaş ağaları, 1990'larda Taliban'ın yükselişiyle kaybettikleri etkiyi yeniden kazandılar.

Irak ve Suriye'de hükümetler isyanla mücadele operasyonlarında bu aşiretlerden yardım isterken, Afganistan'da aşiret ağaları etkili valiler ve Kabil'deki merkezi hükümetin ortakları haline geldi.

Bu örnekler ışığında, Gazzeli aşiretlerin artan gücü ve uyumu, yaklaşan bir sosyal kriz döneminde doğaldır ve daha fazla Gazzelinin korunmak için aşiret ve kabileye döndüğünü görebiliriz. 

Aşiretler Hamas'ın kendi bölgelerinde bıraktığı boşluğu çoktan doldurdu. Silah stoklarına sahip olmaları ve kendi bölgelerindeki üyelerini harekete geçirme kabiliyetleri sayesinde, aşiretler bir düzen görüntüsünü koruyacak ve çıkarları ve geçmişleri göz önüne alındığında, Şerit'te kalan Hamas ceplerine karşı koyacak ilk kişiler olabilir.

Sırada ne var?

Aslında aşiretlerin her türlü siyasi oluşumda bir rol oynaması muhtemeldir. 

Hamas'ın toparlanması ve Şerit'in bazı bölgelerinde kontrolü yeniden ele geçirmeye çalışması gibi daha az olası bir senaryoda, özerkliklerini yeniden tesis etmeye ve kaçakçılık güzergahlarını ellerinde tutmaya çalışan, artık cesaretlenmiş aşiretlerle karşılaşması kaçınılmazdır. 

Filistin Yönetimi de dahil olmak üzere Gazze'de güvenliği yeniden tesis etmek isteyebilecek herhangi bir yönetimin aşiretlerin çıkarlarını ve nüfuzlarını dikkate alması gerekecektir.

Büyük aşiretler ise İsrail'le işbirliği yapmak ya da Gazze Şeridi'ni ele geçirmeyi kabul etmek gibi bir niyetleri olduğunu açıkça reddetti. 

Dolayısıyla aşiret liderlerinden Gazze'nin siyasi işlerini yürütecek resmi bir organ oluşturulması pek olası görünmüyor. 

Öte yandan, bazı aşiretler İsrail ya da Hamas'la herhangi bir bağlarını reddederek ve özerkliklerini yineleyerek eylemlerini koordine etme kabiliyetlerini gösterdiler. 

Dolayısıyla İsrail'in aşiret liderlerine yetki ve güç devretme planı muhtemelen gayrı resmi olacak ve her aşiret Hamas'ın ceplerine karşı olası bir koordinasyon karşılığında kendi bölgesi ve kaçakçılık yolları üzerinde kontrol sağlayacaktır. 

Geçmiş örneklere bakıldığında, çatışmaların sona ermesinden sonra aşiretlerin katılımı Güney Lübnan Ordus’undan çok gayri resmi Köy Birlikleri sistemine benziyor.

Yetkinin aşiret liderlerine devredilmesi kesinlikle kısa vadeli bir çözümdür ve Filistin Yönetimi'nin olası geri dönüşünü engellemeyecektir. 

Ancak Filistin Özerk Yönetimi liderliğindeki bir yönetim de kendini aşiretlerle pazarlık halinde bulacaktır. 

Yaklaşık yirmi yıllık yokluğun ardından ve Gazze'nin yıkımının ortasında Filistin Yönetimi'nin güvenlik altyapısı için bir temele ihtiyacı olacaktır. 

İşte bu noktada Batı Şeria'daki aşiretlerle olan tecrübesi ve Gazze'deki aşiretlerle olan ilişkileri faydalı olacaktır. Bazı aşiretler bunu suç faaliyetlerini genişletmek için bir fırsat olarak görebilir.

Öte yandan, daha önceki örnekler aşiretleri marjinalleştirmenin ya da onları bastırmaya çalışmanın sadece yapıcı bir angajman fırsatını kaçırmakla kalmayıp aynı zamanda onları başka fırsatlar aramaya da itebileceğini göstermektedir. 

Örneğin Irak'ta Nuri el-Maliki'nin el-Kaide'ye karşı savaşan aşiretlere karşı antipatisi, hoşnutsuz aşiret üyelerinin İslam Devleti ile işbirliği yapmasına neden oldu.

Gazze'de ortaya çıkacak herhangi bir yönetim, ister geçici bir İsrail yönetimi, ister Filistin Yönetimi liderliğindeki bir yönetim, isterse de iyileşmiş bir Hamas hükümeti olsun, aşiretlerin potansiyel suç faaliyetleriyle ancak sivil otoriteler tarafından tasarlanan kurumlara katılımlarını güvence altına alarak baş edebilecektir. 

Çeviri: YDH