Suat Delgen, The Cradle'da, Türkiye İhracatçılar Meclisi ve İsrail Merkezi İstatistik Bürosu verilerinin ışığında Türkiye-İsrail ticaret devamlılığını değerlendiriyor.
YDH- Batı Asya jeopolitiğine odaklanan çevrimiçi haber bülteni The Cradle'da ''How Turkiye bypasses its own Israel trade ban via Greece'' başlığıyla yayınlanan makalenin yazarı savunma analisti Suat Delgen, Türkiye'nin, İsrail pazarına tarım, tekstil, sanayi, demir çelik sektörü, otomotiv endüstrisi ve plastik, elektronik ekipman ihracatını dolaylı yollardan ve alternatif yöntemlerle nasıl sağladığını açıklıyor.
Mayıs 2024'te, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ve İsrail Merkezi İstatistik Bürosu (CBS) tarafından sağlanan ithalat ve ihracat verileri incelendiğinde kayda değer bir durum ortaya çıktı. Türkiye'nin İsrail ile ticareti tamamen durdurduğuna dair resmi açıklamasına rağmen, iki ülke arasındaki ticaretin devam ettiği görüldü. Türkiye ve İsrail arasındaki ekonomik etkileşimin bu beklenmedik devamı, Türkiye'nin ilan ettiği ticaret ambargosunun etkinliği konusunda soru işaretleri yarattı. Sonuç olarak, iki ülke arasındaki ticaret devam ettiği ve Yunanistan'ın bir aracı görevi gördüğü anlaşıldı.
Türkiye, coğrafi yakınlığı, rekabetçi fiyatları ve ürün kalitesi nedeniyle son yıllarda İsrail ile önemli bir ticaret ortağı haline geldi.
İsrail ise COVID-19 salgınının ardından tedarik zincirlerini çeşitlendirmeye başladı ve Çin'le olan ticari bağımlılığını azalttı.
Türk imalatı
Bu değişim, Türkiye'nin üretim kabiliyetlerine olan ilginin artmasına yol açtı. 2023 yılının başlarında, İsrailli lojistik ve tedarik zinciri yönetimi şirketi Gaash Worldwide, Türk imalatının avantajlarını vurguladı. Analizleri, Çin fabrikalarının yüksek hacimli üretim yapabildiğini, ancak Türk üreticilerin ürünlerinde üstün kalite ve dayanıklılık sunduğunu öne sürdü.
İki ülke arasındaki ticaret ilişkisi tarım ürünleri ve tekstilden daha sofistike sanayi ürünlerine kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyordu. Yıllık yaklaşık 1,2 milyar dolar değerindeki ihracatıyla demir ve çelik sektörü ağırlığını koruyordu.
Otomotiv endüstrisi de yaklaşık 563 milyon dolara ulaşan araç ihracatı ile önemli bir rol oynamıştır. Plastik ve elektronik ekipman ihracatı da sırasıyla yaklaşık 516 milyon dolar ve 385 milyon dolar ile benzer şekilde önemli bir yer tutmaktadır. Bu ticaret modeli, Türkiye'nin İsrail pazarına hem temel mallar hem de yüksek değerli sanayi malları sağlayan kilit tedarikçi rolünün altını çizmektedir. Ankara ile Tel Aviv arasındaki ekonomik ilişkiler geçen yıl Ekim ayında gerçekleştirilen Aksa Tufanı Operasyonu'nun ardından önemli bir değişim geçirdi.
İsrail'in Gazze'ye düzenlediği ve dokuzuncu ayına giren askeri operasyon, Gazze Şeridi'ndeki sivil nüfusu büyük bir yıkıma uğratarak çoğunlukla kadın ve çocukların ölümüne, bir insani krize neden oldu.
İşgal ordusunun zulmü ve savaş suçları Türk kamuoyunda geniş çaplı bir öfke yarattı. Sivil toplum örgütleri ve destekçilerinin çoğu dindar olan Yeni Refah Partisi (YRP), Ankara'nın İsrail ile tüm ticareti durdurmasını talep eden ülke çapında protestolar düzenledi.
Siyasal sızıntı ve ticari taktikler
Başlangıçta Türk Ticaret Bakanlığı bu tepkileri görmezden gelmeye çalıştı. Ancak siyasi sonuçları Mart ayında Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) yerel seçimlerde büyük bir hezimete uğrayarak 20 yıl sonra ilk kez Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) gerisine düşmesiyle ortaya çıktı. AKP stratejistleri bu kaybı kısmen geleneksel oy tabanlarının bir kısmının İsrail ile ticaretin devam etmesini protesto etmek için desteklerini YRP'ye kaydırmasına bağladılar.
Siyasi baskıya yanıt olarak Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yönetimi kararlı adımlar attı. Nisan ayında Ankara, cumhurbaşkanının çeşitli iç ve dış seçmenlerini yatıştırmak için düzenlendiğinden şüphelenilen bir hamleyle İsrail'e 54 kategoride mal ihracatına kısıtlama getirdi. Mayıs ayının başında Türkiye'nin İsrail ile tüm ithalat ve ihracat faaliyetlerini askıya aldığını açıklamasıyla daha kapsamlı önlemler alındı.
Buna karşılık İsrailli ithalatçılar ticaret akışını sürdürmek için alternatif yöntemler araştırmaya başladı. Önerilen stratejilerden biri, Türk ürünlerinin işgal devletine nihai nakliyesinden önce, başta Avrupa olmak üzere üçüncü ülkeler üzerinden yönlendirilmesini içeriyordu.
Bu yaklaşım, Türk üreticilerin İsrail pazarına dolaylı olarak mal tedarik etmeye devam etmesine izin verirken kısıtlamaları aşmayı amaçlıyordu.
iShip Forwarding gibi İsrailli nakliye şirketleri, Türk ürünlerini İsrail'deki nihai varış noktalarından önce aracı ülkelere taşıyan yeni lojistik rotalar geliştirdi.
Belirli transit ülkeler açıklanmamakla birlikte, Bulgaristan ve Romanya seçenekler arasında zikredilmiştir. Ek maliyetler getirmesine rağmen bu yöntem iki ülke arasındaki mal akışının devam etmesini sağladı.
İsrailli ithalatçılar, Türk mallarının İsrail'e akışını sürdürmek için Slovenya gibi ara varış noktalarını kullanarak hızla adapte oldular. İki hükümet arasındaki gerilim tırmandıkça bu uygulama da hızla yaygınlaştı.
Dolaylı yollar ve doküman kaçakları
Atlatma stratejisi nakliye belgelerinin değiştirilmesini içeriyordu. Konşimentoda nihai varış yeri olarak bir İsrail limanı belirtmek yerine, mallar başlangıçta üçüncü bir ülke limanına gönderiliyordu. Oradan da yeni belgelerle İsrail'e yeniden yönlendiriliyor ya da yeniden ihraç ediliyordu.
Bu yöntem, Türkiye'nin küresel ticaret ağının geniş ölçeği göz önüne alındığında, Türk gümrüklerinin ihracatın nihai varış noktalarını kapsamlı bir şekilde araştırmada karşılaştığı zorluklardan yararlandı.
Türk gümrük idaresi titiz denetim prosedürleriyle bilinse de, ihracat hacminin büyüklüğü her sevkiyatın nihai varış noktasının ayrıntılı olarak incelenmesini zorlaştırıyor. Sonuç olarak, Türk ihracatçılar mallarını Bulgaristan, Yunanistan ve Mısır gibi ülkelerdeki aracı limanlara gönderebileceklerini keşfettiler. Kargo bu noktalarda yeni evraklarla farklı gemilere aktarılıyor ve böylece İsrail'deki varış noktaları gizlenmiş oluyordu.
Türkiye'nin İsrail ile ticarete getirdiği ihracat kısıtlamalarının etkinliği, bu tür atlatma stratejileri nedeniyle başından beri sınırlıydı. Rusya, İran ve Kuzey Kore'nin de gösterdiği gibi, en sert yaptırım rejimlerini bile aşmanın yolları vardır.
Türkiye'nin İsrail ve Mısır da dahil olmak üzere çeşitli ülkelerle mevcut serbest ticaret anlaşmaları (STA) ve AB ile olan gümrük birliği bu durumu kolaylaştırmaktadır. Türkiye'nin açık ekonomisinin ve ticaret anlaşmaları ağının doğası, bu tür kısıtlamaların tam olarak uygulanmasını zorlaştırmaktadır. Mısır rotalarını kullanmak mantıklı bir alternatif gibi görünse de, devam eden çatışma bu seçeneği karmaşıklaştırdı.
Kilit bir ticaret aracısı olarak Yunanistan
Sonuç olarak, Avrupa kanalları dolaylı da olsa Türkiye-İsrail ticaret akışını sürdürmek için en uygun alternatif olarak görünmektedir. TİM ve CBS tarafından Mayıs ayı için yayınlanan veriler, Türkiye ile İsrail arasındaki ticaretin Yunanistan üzerinden devam ettiğini göstermektedir:
CBS rakamları Mayıs ayında İsrail'in Türkiye'den 116,8 milyon dolar değerinde mal ithal ettiğini ortaya koyarken, TİM'in Mayıs 2024 verilerine göre Türkiye'nin İsrail'e ihracatı 4,4 milyon dolar.
Aynı dönemde Türkiye'nin bölgesel rakibi Yunanistan'a yaptığı ihracattaki önemli artış dikkat çekicidir. Nisan 2024'te Türkiye'nin Yunanistan'a ihracatı 226,3 milyon dolar iken, Mayıs ayında 149,3 milyon dolar artarak 375,8 milyon dolara ulaştı.
TİM'in ayrıntılı ihracat dökümüne göre Türkiye'nin Nisan ayında Yunanistan'a çelik ve çimento ihracatı sırasıyla 33 milyon dolar ve 4 milyon dolardı; bu rakamlar Mayıs ayında iki katına çıkarak 60,7 milyon dolar ve 8,95 milyon dolar oldu.
CBS verileri İsrail'in Nisan ayında Yunanistan'dan yaptığı ithalatın 33,2 milyon dolar (Nisan 2023'te 37,2 milyon dolar), Mayıs ayında ise 39,2 milyon dolar (Mayıs 2023'te 41,8 milyon dolar) olduğunu gösteriyor.
Bu rakamlar, Türkiye'nin Mayıs ayında Yunanistan'a yaptığı ihracattaki 149,3 milyon dolarlık artışın, İsrail'e yapılan ihracatın Yunan ticaret tesisleri üzerinden yönlendirilmesinden kaynaklandığını göstermektedir.
Etkililikten uzaktan, daha çok sembolik olan Türkiye'nin İsrail'le ticaret ambargosu
Verilerin de gösterdiği üzere, günümüz dünyasında Rusya'ya yönelik yaptırımların etkisizliğine benzer şekilde, Türkiye'nin "İsrail ile tüm ticari faaliyetleri durdurma" yönündeki beyanının da kayda değer bir etkisi bulunmamaktadır.
Sonuç olarak, Ankara'nın kararı İsrail'e, nakliye maliyetlerinin biraz artması dışında, çok az zarar veriyor.
Türkiye'nin kararının serbest ticaret bölgelerini kapsamadığını da belirtmek gerekir. İsrail, alternatif bir seçenek olarak İzmir ve Mersin Serbest Ticaret Bölgeleri üzerinden Türkiye ile ticaretini rahatlıkla sürdürebilir.
Günümüzün giderek dijitalleşen küresel ekonomisinde ticareti etkin bir şekilde engellemek neredeyse imkansız hale gelmiştir; para her zaman bir yolunu bulur. Ankara'nın resmi olarak ilan ettiği kısıtlamalara rağmen devam eden Türkiye-İsrail ticaretinin de gösterdiği gibi, iç siyasi kaygılarla getirilen çözümler çoğu zaman anlamlı sonuçlar doğurmuyor.
Çeviri: YDH