İsrail, Hizbullah'a karşı kazanabileceğine sahiden inanıyor mu?

img
İsrail, Hizbullah'a karşı kazanabileceğine sahiden inanıyor mu? YDH

Lübnan direniş hareketi konusunda önde gelen uzmanlardan Emel Saad, topyekûn bir savaşın İsrail'in çöküşüne yol açabileceğini söyledi.




YDH - Araştırmacı gazetecilik portalı The Intercept'in kurucuları arasında yer alan ve daha önce Irak, Afganistan, Somali ve Yemen'de muhabirlik yapmış olan Jeremy Scahill,  Drop Site News portalında yayımlanan İngiltere'deki Cardiff Üniversitesi'nde uluslararası ilişkiler ve siyaset alanında öğretim görevlisi olan Emel Saad ile mülakatında, Siyonist rejimin Hizbullah ile 'topyekun savaş' ihtimalini ele alıyor.

İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun, cumartesi günü işgal altındaki Golan'ın Mecdel Şems kasabasında Suriyeli Dürzi cemaatini hedef alan saldırının ardından Lübnan'a 'sert' bir askeri saldırı düzenleme sözü vermesi üzerine pazartesi günü Beyrut havaalanındaki uçuşlar iptal edildi. Korkunç olayda bir futbol sahasında 12 çocuk hayatını kaybetmişti.

İsrail ve ABD, derhal Hizbullah'ı güney Lübnan'dan fırlatılan bir Felak-1 roketiyle kasabayı vurmakla suçladı. Hizbullah saldırının arkasında olduğu suçlamasını reddetti ve hem Hizbullah hem de Lübnan hükümeti Birleşmiş Milletler'i bağımsız bir soruşturma yürütmeye çağırdı. 

Bu olayla ilgili suçlamaların kamuoyuna yansıyış biçimi, birbiriyle çelişen suçlama teorilerinin ortaya çıkmasına neden oldu. Cumartesi günü erken saatlerde Hizbullah, İsrail'in güney Lübnan'da düzenlediği hava saldırısında dört Hizbullah askerinin öldürülmesine misilleme olarak yakınlardaki İsrail'in askeri tesislerine bir dizi saldırı düzenlediğini duyurmuştu.

Futbol sahasındaki katliam haberleri ortaya çıkmaya başladığında Hizbullah, derhal bir açıklama yayımlayarak '(Mecdel Şems) olayıyla hiçbir ilgisi olmadığını ve tüm yanlış iddiaları kategorik olarak reddettiğini' söyledi.

Hizbullah, İsrail'e ait bir Demir Kubbe hava savunma füzesinin hedefini şaşırarak kasabayı vurduğunu iddia etti. İsrail ise saldırıyı gerçekleştiren Hizbullah komutanının kimliğini tespit ettiğini öne sürdü.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Sözcüsü John Kirby, pazartesi günü yaptığı açıklamada "(Hizbullah'ın) inkârlarına rağmen, bu onların roketi ve onların kontrol ettiği bir bölgeden fırlatıldı," dedi.

Cumartesi gününden bu yana Netanyahu ve diğer üst düzey İsrailli yetkililer, Golan Tepelerindeki ölümleri Lübnan'a yönelik daha geniş çaplı bir saldırıyı önleyici olarak meşrulaştırmak için silah olarak kullandılar.

Cumartesi günü İsrail devletinin resmi Twitter/X hesabından yapılan bir paylaşımda "Hepimiz Dürziyiz," ifadesi kullanıldı. Netanyahu, pazartesi günü Mecdel Şems'i ziyaret ederek "Bu çocuklar bizim çocuklarımız," dedi; oysa işgal altındaki Golan Tepeleri'nde yaşayan 20 ila 25 bin Dürzi'nin büyük çoğunluğu İsrail vatandaşlığını reddediyor ve İsrail'in savaşlarını ve politikalarını düzenli olarak protesto ediyor.

Öldürülen 12 kişiden hiçbiri İsrail vatandaşlığına sahip değildi. Netanyahu, "İsrail bunun basitçe geçip gitmesine izin vermeyecek ve veremez. Cevabımız sert olacak," dedi.

Bölge sakinlerinden oluşan bir kalabalık Netanyahu ile yüzleşmek için toplandı ve zaman zaman İbranice sloganlar atarak Netanyahu'nun gitmesini istedi. Diğerleri ise 'Katil! Katil!' sloganları attı ve Netanyahu'yu ‘çocuklarının kanı üzerinde dans etmeye’ gelmekle suçladı.

Bazı bölge sakinleri basın mensuplarına, İsrail ile Hizbullah arasındaki bir savaşta herhangi bir tarafça yakıt olarak kullanılmak istemediklerini söyledi ve her iki tarafın da kasabalarına neden saldırdığını sorguladı. 

Haaretz'e göre Mecdel Şems kurbanlarının aileleri Netanyahu ile görüşmeyi reddetti. Netanyahu, kasabadan ayrılana kadar ziyarete medya sansürü uygulandı. Ziyarette Netanyahu'ya Şin Bet istihbarat teşkilatının direktörü Ronen Bar eşlik ederken, Savunma Bakanı Yoav Gallant da bir gün önce bölgeyi ziyaret etti.

İsrail ilk olarak 1967 yılında Suriye'nin güneybatısındaki Golan bölgesinin büyük bir bölümünü işgal etti ve 1981 yılında Golan Tepelerini resmen ilhak etti.

Uluslararası hukuka göre burası Suriye toprağı olarak kalmaya devam ediyor. Başkan Donald Trump, 2019 yılında ABD'nin onlarca yıllık politikasını tersine çevirerek Golan Tepelerini resmen İsrail toprağı olarak tanıdı. Başka hiçbir ülke buna uymadı.

Mecdel Şems'teki kanaat önderlerinin hiçbir İsrailli yetkilinin cenazelere katılmaması yönündeki yazılı taleplerine rağmen, aşırı sağcı Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ve bir avuç İsrailli yetkili, pazar günü 10 kurban için düzenlenen cenaze törenine katıldı. Yas tutanlar onları bağırarak aşağı indirdi ve gitmelerini istedi. Bazıları Smotrich'i 'katil' olarak kınadı.

Biden-Harris yönetimi, Mecdel Şems olayına cevaben İsrail'in Lübnan'a saldırmakta haklı olacağını açıkça teyit ederken, daha geniş bir bölgesel çatışma ya da İsrail ile Lübnan arasında topyekun bir savaş istemediğini iddia etti.

Düzenlediği basın toplantısında Kirby, daha geniş çaplı bir savaştan söz edilmesinin 'abartılı' olduğunu söyledi ve ekledi: "Böyle bir sonuçtan kaçınabileceğimizden eminim". Hizbullah ve İsrail 7 Ekim 2023'te Hamas öncülüğünde düzenlenen saldırılardan bu yana birbirlerine askeri saldırılar düzenlese de bugüne kadar 2006 yılında İsrail ve Hizbullah arasında 34 gün süren kara ve hava savaşlarına benzer bir tırmanma yaşanmadı. 

Cumartesi gününden bu yana İsrail güney Lübnan'da bir dizi saldırı başlattı, fakat bu saldırıların kapsamı son on ay içinde gerçekleştirdiği önceki saldırılara benziyordu. Gallant, pazar günü yaptığı açıklamada "Hizbullah bunun bedelini ağır ödeyecek," dedi.

Netanyahu rejimi son 10 aydır sürekli olarak Lübnan'a ve özellikle de Hizbullah'a karşı savaş tehdidinde bulunurken, önde gelen pek çok bölge analisti böyle bir eylemin İsrail için askeri ve siyasi açıdan felaketle sonuçlanacağı görüşünde.

Çok daha az sofistike ve silahlı gruplar olan Hamas ve İslami Cihad, Gazze'deki İsrail kara kuvvetlerine karşı yaklaşık 10 ay süren bir ayaklanma yürütmeyi başarırken, ABD tarafından sağlanan silahlarla sürekli bombardımana maruz kaldılar. 

İran da İsrail'e saldırma konusunda istekli olduğunu gösterdi. İran'ın yanı sıra Yemen'deki Ensarullah, Hamas ve İslami Cihad'ın yanı sıra Suriye hükümeti ve Irak'taki İslami Direniş'i de içeren Direniş Ekseni'nin yükselişi, İsrail'le bir savaşta Hizbullah'ın yanında yer alabilecek bir dizi başka gücü de beraberinde getiriyor.

Tüm bunları bugün Hizbullah ve Direniş Ekseni konusunda önde gelen uzmanlardan biri olan Emel Saad ile konuştum.

Saad, İngiltere'deki Cardiff Üniversitesi'nde uluslararası ilişkiler ve siyaset alanında öğretim görevlisi ve Hizbullah: Siyaset ve Din (İslam Üzerine Eleştirel Çalışmalar) ve İran Bağlantısı: Suriye, Hizbullah ve Hamas ile İttifakı Anlamak adlı kitapların yazarı. Şu anda Lübnan'da yaşıyor.

Jeremy Scahill: İşgal altındaki Suriye toprağı Golan'da gerçekleşen bu saldırının arkasında Hizbullah'ın olduğuna inanmadığınızı belirttiniz.

Emel Saad: Evet. Hizbullah'ın bu saldırının arkasında olma ihtimalinin çok düşük olduğunu söyledim, sadece açıklamayı yayımladıkları için değil. Evet, bu alışılmadık bir durumdu ve ilk kez böyle bir açıklama yapıyorlardı -daha önce yaptılar mı bilmiyorum- ama 8 Ekim'den beri (Hizbullah'ın Hamas liderliğindeki 7 Ekim saldırılarını desteklemek amacıyla İsrail'e karşı 'dayanışma' saldırıları düzenleyeceğini duyurduğu zaman) böyle bir açıklama yapmamışlardı. Bu da açıkça durumun ciddiyetine ve saldırının sorumluluğunu reddettiklerine işaret ediyordu. 

Fakat bunun da ötesinde, yalnızca mantık ve emsaller temelinde vb. Her şeyden önce, bu kasaba, Mecdel Şems, İsrail toprağı değil.

İşgal altındaki Suriye toprağı ve sakinleri Suriyeli Dürziler. Çoğunluğu İsrail vatandaşlığına geçmeyi ve orduda görev almayı reddediyor. Ve Direniş Ekseni'nin sadık destekçileri. Suriye'de Beşar Esad hükümetini desteklediler. Hizbullah ve Hamas'ı desteklediler. Dolayısıyla Hizbullah'ın kendi müttefiklerine saldırması epey saçma olur. 

Bunun da ötesinde, Hizbullah'ın İsrailli sivilleri kasıtlı olarak hedef alacağını da düşünmüyorum. Onlara saldırmazlar, zira bu topyekûn bir savaşa yol açar. Bu çok ama çok kışkırtıcı olur. Ve (Hizbullah Genel Sekreteri Hasan) Nasrallah'ın yakın zamanda İsrail'i böyle bir misillemeyle tehdit ettiğini biliyorum, eğer sivillerimizi hedef almaya devam ederseniz biz de aynı şeyi yapmak zorunda kalacağız diyor.

Ancak o zaman bile Hizbullah'ın sivilleri arayıp bulacağını ve onları bu şekilde katledeceğini sanmıyorum. Muhtemelen sivil nesneleri hedef alacaklar ki bu sivilleri hedef almaktan çok farklı ve adil olmak gerekirse bunu hala görmedik.

İsrail'de (Hizbullah saldırılarından kaynaklanan) gerçek bir sivil kayıp görmedik, oldukça az sayıda sivil kayıp oldu. Dolayısıyla bu faktörlere dayanarak, bunun en azından kasıtlı bir saldırı olma ihtimalinin çok düşük olduğunu düşünüyorum.

Jeremy Scahill: Görünüşe göre baskın teoriler şunlar: Ya Hizbullah tarafından yapılan bir hedefi şaşmış atış ya da bir hata ya da İsrail'in Demir Kubbe sisteminin bir hatası ve İsrail'in mühimmatlarından birinin futbol sahasına isabet etmesi. Bunun bir komplo olduğunu, İsrail'in kasabayı kasten vurduğunu ve suçu Hizbullah'a atmak istediklerini öne süren insanlar da gördüm.

Emel Saad: Birkaç teori var ama bence daha az teori olan ve daha çok deneysel olarak desteklenen, bunun yanlış ateşlenen bir İsrail önleme füzesi olduğu, gelen bir roketi engellemeye çalıştığı.

Bunun için bazı ampirik kanıtlar olduğunu söylüyoru, zira Arap televizyonlarında ve tabii ki bunu Batı basınında görmedik; ama Demir Kubbe'den gelen önleme füzesinin hedefi vurduğunu gerçekten gördüklerini söyleyen görgü tanıklarıyla konuşan birkaç haber gördük.

Bir muhabirimiz İsrailli bir sağlık görevlisinin kendisine bunu söylediğini ancak tutuklanacağı için bunu canlı yayında söyleyemeyeceğini söylediğini aktardı. Dolayısıyla bu tür birkaç haber var ve en olası izah bu gibi görünüyor. 

Fakat bundan diğer (İsrail karşıtı direniş) örgütlerinin sorumlu olma ihtimali de var. Hizbullah İsrail'le savaşta yalnız değil. Bu dayanışma cephesini kurduklarından beri, aslında bazıları seküler, bazıları İslamcı olan birkaç örgüt daha var.

Örneğin bunlardan biri, son zamanlarda bu sınır ötesi saldırılarda oldukça fazla yer alan Lübnanlı Sünni İslamcı örgüt Cemaat el-İslamiye. Ve üyeleri İsrail tarafından oldukça sık hedef alındı. Dolayısıyla bu hedefi yanlışlıkla vurmuş olabilirler. Eğer başka bir örgütse de bu kesinlikle bir hataydı. Kimse için kasıtlı bir hedef olmayacaktı.

Jeremy Scahill: Eğer bu Hizbullah'ın yanlışlıkla açtığı bir ateşse, Hizbullah'ın yanlışlıkla sivilleri öldürmesi durumunda sorumluluğu üstlenmesine dair bir emsal var mı?

Emel Saad: Evet, bu güzel bir soru, zira 2006 yılındaki temmuz savaşı sırasında Hizbullah'ın roketlerinden biri yanlışlıkla bir Filistin kasabasına düştüğünde böyle bir olay yaşanmıştı. Hizbullah sadece sorumluluğu üstlenen ve özür dileyen bir açıklama yapmakla kalmadı, Nasrallah bizzat televizyonda özür diledi ve kurbanın ailesine başsağlığı diledi (Bu olayda Hizbullah roketleri Nasıra'da iki Arap çocuğu öldürmüştü.

Nasrallah, el-Cezire'de yayımlanan mülakatında "Kendi adıma ve kardeşlerim adına bu aileden özür diliyorum. Elbette özür kelimesi yeterli değil. Tüm sorumluluğu üstleniyorum. Böyle bir niyetim yoktu," demişti). Yani Hizbullah'ın sorumluluk üstlenme, bu tür hataları kabul etme gibi bir mazisi var. Bence bu da Hizbullah'ın bu olayın arkasında olmadığına dair argümanına, daha doğrusu iddiasına daha fazla itibar kazandırıyor. 

Bence bakmamız gereken bir diğer nokta da bunun zamanlaması. Geçen hafta Hizbullah bir dizi insansız hava aracı görüntüsünün üçüncüsünü yayımladı. İsrail üzerinde belirli bir askeri üssü gözetliyordu ve İsrail'i bu askeri üssü hedef alacağız diye tehdit ediyordu.

Daha önceki videolarda da sadece askeri değil sivil hedefleri de tehdit etmişlerdi. Hizbullah birkaç gün sonra İsrail'i bu şekilde kışkırtacaksa neden İsrail'i vurmaktan caydırmak için tüm bunları yapsın?

Hizbullah, İsrail'in topyekün bir savaş başlatmaya karar verdiyse, bu kararı aldıysa, ki hepimiz bunun olası bir senaryo olmadığını varsayıyoruz, ancak böyle bir kararın alınmış olma ihtimali her zaman vardır.

Eğer böyle bir karar alındıysa, Hizbullah neden İsrail'e daha da tırmanması için mühimmat vermek istesin ki? Topyekûn bir savaş başlatmak için değil de kendisine karşı daha da tırmandırmak için olsa bile, bu kesinlikle mantıklı değil. Bu videonun amacı da böyle bir saldırıyı caydırmaktı. Dolayısıyla kasıtlı olarak hedef alınmış olması mantıklı değil. 

Şimdi, tekrar dönecek olursak, bu bir hata mıydı? Biliyorsunuz, bazı insanlar Hizbullah'ın saniyeler önce Mecdel Şems'e 3 kilometre uzaklıktaki Golan'da bir yeri vurduğunu ilan eden bir açıklama yayımladığını söyledi. Bu olayın iç yüzünü öğrenmeye çalıştım.

Bunu söylemek çok zor ama bu kadar uzaktan ıskalamış olmaları pek mümkün değil. Askeri uzmanlarla görüştüm -ki bence bu çok daha ikna edici- eğer Felak-1 (füzesi) ise, çünkü Hizbullah açıklamasında duyurduğu hedefi, yani bir İsrail tugayını vurmak için Felak-1'i kullandı.

Eğer Felak-1 kullanmış olsalardı çok daha büyük bir krater görürdük ve krater 53 kiloluk böylesine ağır bir savaş başlığından beklenenden çok daha küçüktü. Çok çok daha büyük olacaktı ve çok daha fazla yıkım olacaktı.

Jeremy Scahill: O halde İsrail neden bu olaya el koymakta ve Hizbullah'ı suçlamakta bu kadar acele ediyor? İsrail'in Hizbullah ile topyekun bir savaş istediğine gerçekten inanıyor musunuz?

Emel Saad: Bunu yapmasının iki nedeni olabilir. Bence en muhtemel olanı topkyekun bir savaş istemesi değil. Birincisi, dikkatleri kendi soykırım suçlarından ve her gün öldürdüğü çocuklardan başka yöne çekmek istiyorlar.

Şimdi, yalnızca bir ya da iki gün önce bir çocuk okulunu vurmuş ve çok sayıda çocuk katledilmişti. Dolayısıyla bu İsrail için çok uygun bir durum ve (İsrail'in) 'Bakın, Hizbullah çocuk katili' demesini sağladı.

Yani kesinlikle bir propaganda amacına hizmet ediyor. Kesinlikle böyle bir unsur var. Bundan ne tür bir askeri ya da stratejik değer elde edebileceğine gelince, bence bunu müttefikleri, Batılı arabulucular vs. aracılığıyla Hizbullah'a baskı yapmak için kullanabilir. Ve halihazırda bunu yapıyorlar.

Şu anda Hizbullah'a sadece İsrail'e karşılık vermemesi, İsrail saldırısını absorbe etmesi için değil, aynı zamanda sınır ötesindeki tüm çatışmaları durdurması için de baskı yapıyorlar. Dolayısıyla (Hizbullah) üzerinde bu tür bir baskı uygulamak için kullanılıyor çünkü içeride de devletten ve halktan çok fazla baskı olacağını varsayıyor. Ve devlet açısından bunun gerçekleştiğini söyleyemem. Yani baskı unsuru ve propaganda değeri var. 

Üçüncüsü, İsrail'in sahip olduğu bir hedef bagajı olabilir, daha önce vurmaya cesaret edemediği askeri hedefler, zira belki de biraz riskli, çünkü olağan harekat bölgesinin dışındaki alanlarda oldukça önemli saldırılar olacak.

Bunun dışında kalabilir ve şimdi karşı saldırıya geçmiş gibi görünürse bu hedefleri vurarak paçayı kurtarabileceklerini düşünüyor olabilirler, zira bu çatışmada şimdiye kadar ilk kez Hizbullah'ın sorumluluğu reddettiğini ve İsrail'in yine de karşı saldırı hakkımız var dediğini görüyoruz. Yani bence bunu olabildiğince sağmaya çalışıyorlar. 

Şimdi, İsrail'le ilgili olarak her zaman bir ihtimal var, çünkü burada rasyonel bir aktörle karşı karşıya değiliz, İsrail'in rasyonelliğine kesin gözüyle bakamayız ve bence her zaman irrasyonel bir karar verilmesi ve ABD'yi daha geniş bir savaşa sürüklemeye çalışması olasılığı var, çünkü Hizbullah'ı vurmak ve topyekün savaşı riske atmak istiyorsa bunu yapmak zorunda kalacaktır, aslında ABD'nin askeri desteğine ihtiyacı olacaktır. Yani böyle bir ihtimal her zaman olabilir. 

Jeremy Scahill: İsrail'in Hizbullah'a yönelik askeri saldırılarının normal alanının dışında vurmak isteyebileceği hedefler olduğunu söylerken ne tür hedeflerden bahsediyorsunuz?

Emel Saad: Yani şahsen bilmiyorum ama sadece stratejik değer açısından değil, konumları açısından da olabilirler. Örneğin Bekaa, güneydeki bu sınır bölgelerine kıyasla biraz daha sınır dışı. Bu yüzden örneğin Bekaa'yı vurabilirler.

Bu tür saldırılar yaptılar ama güneydeki kadar çok değil. Yani Bekaa daha sınırın dışında. Ve Hizbullah yeni bir denklem benimsedi. İsrail ne zaman Bekaa'ya saldırsa, Hizbullah da karşılık olarak Golan'a saldırıyor.

Yani Bekaa'nın vurulmamış bazı kısımları olabilir. Tamamen başka bir bölge de olabilir. Bunu gerçekten bilmiyorum. Ama Beyrut'un vurulacağını sanmıyorum, eğer (İsrail'in) bir savaş riskine girmek istemediğini varsayarsak, Beyrut'a yaklaşacaklarını sanmıyorum.

Fakat yine de burada İsrail'in ne derece rasyonel davrandığını öngörmek son derece zor, zira esasında sadece rasyonel olmamakla kalmayabilir, aynı zamanda son derece aptalca davranabilir ve Beyrut'u vurursa Hizbullah'ın askeri bir hedef olması halinde bunu absorbe edeceğini düşünebilir.

Bunu bilemeyiz. Bundan şüpheliyim. Çeşitli haberlere göre ABD'nin İsrail'i Beyrut'u ya da nüfusun yoğun olduğu bölgeleri vurmaması konusunda uyardığını biliyorum. Dolayısıyla büyük olasılıkla bu tür sınırlamalara uyacaklarını düşünüyorum.

Jeremy Scahill: İsrail'in Beyrut havaalanını bombalamayı düşündüğüne dair bazı söylentiler bile vardı.

Emel Saad: Bunu gördüm. İsraillilerin çok fazla gürültü çıkardığını düşünmüyorum ve Twitter'da çok fazla dezenformasyon yayan hesap var ve bunlar bazen gazeteci, bazen aktivist ya da her neyse, hatta İsrailli yetkililer olmayan insanlar.

Yani çok fazla yalan haber ve söylenti yayıyorlar, hatta Batılı hükümetler bile bunu yapıyor. Örneğin, son zamanlarda yaptıkları şey vatandaşlarını uyarmak ve Lübnan'ı terk etmelerini istemekleri. Bu yeni bir trend değil.

Savaşın başlangıcından bu yana devam ediyor ama son iki gün çılgıncaydı. Amerikan vatandaşlarına mesajlar göndermeye başladılar, Fransa da katıldı, Almanya, diğer pek çok ülke, tüm Batılı ülkeler, daha önce hiç yapmadıkları bir şekilde onları ülkeyi terk etmeye çağırıyorlar.

Bu da gözdağı kampanyasının bir parçası. Lübnanlılar üzerinde baskı kurmak, bu da Hizbullah üzerinde baskı kurmak ve onları İsrail'in vereceği büyük bir karşılıkla tehdit etmek. Yani bu da işin içinde.

Jeremy Scahill: Hizbullah Amerikan siyaseti bağlamında bu tür çılgınca bir anı nasıl değerlendiriyor? Joe Biden gibi İsrail'in yaşamı boyunca kendini adamış bir destekçisi, kendini Siyonist olarak tanımlayan biri, şimdi bir dönem daha aday olmaktan vazgeçiyor. Şimdi muhtemelen Donald Trump'a karşı Kamala Harris var. Netanyahu'nun da kısmen Amerikan siyasetine dayanarak kendi oyununu oynadığı aşikar. ABD'de önümüzdeki birkaç ayın siyasi belirsizliği göz önüne alındığında, Hizbullah hareketinin ABD'nin bu konudaki rolünü nasıl gördüğüne dair en olumlu hissiyatınız nedir?

Emel Saad: Bence Hizbullah, özellikle de Nasrallah, pek çok kez tüm bunlardan nihai olarak ABD'nin sorumlu olduğunu açıkladı. Ve Hizbullah İsrail'i ABD'nin vekili olarak görüyor. Şimdi, evet, İsrail'in bir tür manevra alanı var.

Bir vekil olarak, tamamen borçlu değil. Hizbullah liderlerinin bunu bu şekilde gördüğünü sanmıyorum. Netanyahu'nun kendi şahsi gündemi olduğunu ve ABD'nin isteklerine her zaman uymamak için sebepleri olduğunu düşünüyorlar ama aynı zamanda ABD'nin bir gerilimi önleme konusunda yeterince ciddi olduğuna da inanmıyorlar.

Bence bunun ABD'nin çıkarına olmadığına inanma eğilimindeler. Ve bunu daha önce de söylediler. Bu benim kendi analizim değil. ABD'nin topyekün bir savaş istemediğini açıkça söylediler. Ancak bunu önlemek için yeterince çaba sarf etmediklerini de düşünüyorlar. İşte buradaki çelişki de bu.

Adaylar açısından bunun oldukça zor olduğunu düşünüyorum. Burada insanlarla konuştuğunuzda -sadece Hizbullah değil- insanlar genelde kimin en kötü aday olacağından emin değille, zira bir anlamda Biden'dan daha ne kadar Siyonist olabilirsiniz ki?

Trump açısından bakacak olursak, Trump'ın pek çok çelişkili mesaj verdiğine şahit olduk. İsrail'e karşı diğer durumlarda olduğu kadar uzlaşmacı olmadığı durumlar oldu, bu yüzden biraz kafa karıştırıcı.

Ancak Trump aynı zamanda (İranlı General) Kasım Süleymani ve (Iraklı direniş komutanı) Ebu Mehdi el-Mühendis'i (3 Ocak 2020'de Bağdat'ta bir insansız hava aracı saldırısında) öldüren başkan. Yani riskten kaçınmıyor.

Hatta bazılarına göre irrasyonel. Bence bu çok doğru. Peki Kamala hem Biden'dan hem de Trump'tan daha iyi olabilir mi? Bence şu ana kadarki bazı açıklamalarına ve bazı raporlara dayanarak Kamala'nın daha az kötü olabileceğine dair genel bir his var; burada Hizbullah'tan bahsetmiyorum, genel olarak Lübnan'da.

Ancak İsrail'in Trump'ın kazanmasına bel bağladığı gibi Hizbullah'ın da herhangi bir adaya bel bağladığını sanmıyorum.

Jeremy Scahill: Eğer İsrail Hizbullah'la savaşmak isterse, bu çatışmaların ve savaşların geçmişine ve Hizbullah'ın İsrail'e verdiği tepkiye bakarak Lübnan tarafından bu nasıl görünüyor? Eğer İsrail kara kuvvetleri gönderir ya da çok ağır ve geniş çaplı bir bombalama kampanyasına girişirse Hizbullah'ın nasıl bir karşılık vermesini bekleyebiliriz?

Emel Saad: Bence İsrail istihbaratı oldukça farkında çünkü İsrail ve ABD istihbarat raporlarında ve diğerlerinde bu analizlerin çoğunu okudum, yani her şeyden önce 2006'da gördüğümüzü göreceğimizi sanmıyorum. İsrail'in Lübnan'ı aynı şekilde işgal edebileceğini bile sanmıyorum.

Bir kara saldırısı düzenleyebileceğini sanmıyorum, kesinlikle o büyüklükte bir saldırı değil. Ve İsrail tamamen saldırgan bir pozisyonda olmayacaktır. İsrail, aynı zamanda savunma pozisyonunda da olacaktır zira Hizbullah İsrail içlerine de sızacak ve saldırılarda bulunacaktır. Dolayısıyla, savaşın genel stratejisi açısından çok farklı görünecek, Hizbullah açısından saldırgan bir savunma olacak. Sadece savunma olmayacak.

İkinci olarak, Hizbullah'ın artık tamamen konvansiyonelleştiği hakikati, artık hibrit bir güç bile değil. Burada askeri uzmanlarla konuştum ve ne düşündüklerini ben de merak ediyorum. Hizbullah gerilladan konvansiyonel orduya uzanan yelpazenin neresinde?

2006'daki gibi ortada bir yerde mi? "Hayır, aslında şu anda tam teşekküllü bir konvansiyonel güç. Ama tabii ki düzensiz silahlı kuvvetlerin bu tür yeteneklerine sahip. Bunları hala koruyor ve bu deneyime sahip".

Yani burada 100 binin üzerinde savaşçısı, bu sayının çok üzerinde, 150 binin üzerinde füze ve roketi olan çok daha sofistike bir askeri teşkilatlanmadan bahsediyoruz. Biliyorsunuz, 2006 yılında Hizbullah'ın sadece birkaç bin savaşçısı, çok daha az roketi, çok daha az sofistike füze ve roketleri vardı.

Temelde İran'ın sahip olduğu her şeye, İran'ın sahip olduğu tüm silahlara Hizbullah'ın da sahip olduğundan emin olabilirsiniz. Bildiğimiz bu. Hizbullah'ın kendi ürettiği şeyler bir yana, örneğin drone teknolojisi, artık kendi drone'larını üretiyorlar. Yani burada 2006'dakinden çok daha farklı bir askeri varlıktan bahsediyoruz.

Ve yine taktikler sadece savunmaya yönelik olmayacak. Saldırgan da olacaklar. Direniş Ekseni'nde savaşa katılmak için can atan ve Husiler (Yemen'deki) gibi yüz binlerce savaşçıyı Lübnan'a gönderme niyetlerini ilan eden diğer aktörleri hesaba katmıyorum bile.

Edindiğim tüm bilgilere göre bu durum İsrail devletinin çözülmesine yol açacaktır. Burada İsrail için 2006'daki gibi bir yenilgiden bahsetmiyoruz. Bu öyle bir yenilgi olur ki, aslında onun sonunu getirir.

Bu nedenle 'büyük savaştan' bahsettiğimizde, ki bu bir ’olur mu olmaz mı' meselesi değil, 'ne zaman' meselesidir, bu savaş gerçekleştiğinde, ki bu kaçınılmazdır, (Hizbullah) her zaman bunun bölgenin çehresini değiştirecek bir savaş olacağını söylemişti.

Yani burada kesinlikle Lübnan'ın büyük bir kısmının yıkımına yol açacak bir senaryodan bahsediyoruz; kimse bunu göz ardı etmiyor ya da küçümsemiyor. Fakat aynı zamanda İsrail'in de yıkımına yol açacak ve Lübnan'ın maddi anlamda yıkımına yol açacak olsa da, bu yıkım İsrail veya Siyonist rejimin çözülmesine yol açacağı gibi Lübnan devletinin çözülmesine yol açmayacaktır. Bence bu da bakış açılarından biri.

Jeremy Scahill: İsrail ve Lübnan arasında topyekûn bir savaş çıkmazsa, Direniş Ekseninin geleceği nasıl görünüyor? Bu eşi benzeri görülmemiş bir an. Arap ulus devletleri devreye girip 'Gazze, Batı Şeria ve Kudüs'teki Filistinlileri askeri olarak savunacağız' demiyor ama çok uluslu ve hem devlet hem de devlet dışı aktörleri içeren çok yönlü bir yanıt var. Bu Direniş Ekseni açısından gelecek nasıl görünüyor?

Emel Saad: Bu Direniş Ekseni'nin konsolidasyon aşaması. İlk olarak Suriye'de ortaya çıktığını söyleyebilirim, özellikle 2014'te, yani 2015'te zirveye ulaştı ama bugünkü kadar büyük değildi. Açıkçası Hamas'ı içermiyordu ve Husileri de içermiyordu.

Bugün ise devlet ve devlet dışı -bunlara devlet dışı demeli miyiz onu bile bilmiyorum- açısından çok daha geniş bir eksen söz konusu. Bunlar yarı devletler ve bazen de Husiler gibi sanal devletler şu anda Yemen'de.

Bence devlet dışı aktör demek yanlış olur. Bu konsolidasyon aşaması. Bu sava, esasında bu ittifakın ne kadar sıkı bir şekilde birbirine bağlı olduğunu, silah ve eğitim, silah transferi, askeri bilgi, silah üretimi, ne derseniz deyin, bir nevi test alanı oldu. Koordinasyon, hem taktiksel hem de stratejik.

Burada kök saldı. Dolayısıyla, sadece siyasi seçkinler ya da bu örgütlerin farklı orduları düzeyinde değil, aynı zamanda halk düzeyinde de, bu aktörlerin her birinin sahip olduğu kitlesel seçmenlerin neredeyse tamamen bu ittifakın arkasında olduğunu varsayarsak, safları arasındaki koordinasyon, işbirliği ve konsolidasyon düzeyinin daha da güçleneceğini varsayabiliriz. 

Dolayısıyla bu ittifakın daha da derinleşeceğini ve Batı ittifaklarından ya da şimdiye kadar bildiğimiz ittifaklardan nasıl önemli ölçüde ayrıldığını görmeye başlayacağımızı düşünüyorum. Bunu incelemek ve anlamak için kendi modeline, kendi teorik modeline ihtiyaç duyacak. Bu gerçekten de yeni bir paradigma.

Çeviri: YDH