İran, Hizbullah ve Yemen'deki Ensarullah'tan oluşan Direniş Ekseni, son dönemde hedef gözeterek işlenen cinayetler ve askeri eylemlerin ardından İsrail'e karşı koordineli bir misillemeye hazırlanırken Batı Asya'daki durum giderek daha istikrarsız bir hal alıyor.
YDH- The Cradle'daki makalenin yazarı Ali Rızık'a göre, İsrail'e karşı yaklaşan bir misilleme olasılığının yüksek olması söz konusuyken, Washington'un gerilimi daha da tırmandırmaktan kaçınmak için askeri angajmanını sınırlama eğiliminde görünmesi nedeniyle ABD'nin katılımı ve bölgesel istikrar üzerinde önemli etkileri olacağını gösteren makale, yaklaşan ABD seçimlerini çevreleyen dinamikler de göz önünde bulundurulduğunda ve İsrail'in Direniş Ekseni'nin eylemlerinin sonuçlarına yapayalnız katlanmak zorunda kalacağı bir senaryoya yol açabilir.
Bölgenin Direniş Ekseni, İsrail'in son dönemde gerçekleştirdiği bir dizi suikast ve saldırıya karşı misilleme yapmaya hazırlanırken Batı Asya bıçak sırtında duruyor.
İran, Hizbullah ve Yemen'in Ensarullah'a bağlı silahlı güçleri, Hamas'ın siyasi büro şefi İsmail Heniye'nin Tahran'da ve Hizbullah'ın üst düzey komutanı Fuad Şukur'ün Beyrut'un güneyinde hedef alınarak öldürülmesinin ardından işgal devletine ağır bir bedel ödetme sözü verdi.
Ayrıca İsrail, Sana'a'nın 19 Temmuz'da Tel Aviv'de gerçekleştirdiği başarılı 'Yafa' insansız hava aracı operasyonunun ardından Yemen'deki Hudeyde limanını bombaladı.
Lübnan direnişinden bir yetkili The Cradle'a yaptığı açıklamada "İran, Hizbullah ve Yemen'den aynı anda yanıt geleceğini" belirterek amacın "İsrail'e acı verici bir darbe indirmek olduğunu ve ayrı ayrı misillemeler yapılması halinde bunun başarılamayacağını" söyledi.
'Cepheler Birliği'nin uygulanması
ABD'li üst düzey yetkililere göre misilleme kesin ve birkaç saat içinde gerçekleşebilir. Axios'un dün yayınladığı bir haberde ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'in G7'deki mevkidaşlarını yanıtın önümüzdeki 24 saat içinde başlayabileceği konusunda bilgilendirdiği iddia ediliyor. Daha dün Ensarullah'ın siyasi büro üyesi Ali el-Kahum, İsrail'e cevabın sadece Tahran'dan gelmeyeceğini vurguladı:
''Savaşa olan bağlılığımızı, kararlılığımızı, farkındalığımızı, onurumuzu ve Filistin'in, ulusun davasının yanında durmaktan duyduğumuz gururu teyit ediyoruz.''
Şimdi kritik soru misillemenin kapsamı ve şiddetidir. Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, Tel Aviv'e acı verici ancak hesaplanmış bir darbe sözü verdi. Şukur'ün cenaze töreni sırasında Nasrallah İsrail'in sınırı aştığı uyarısında bulunarak, Hizbullah'ın 8 Ekim'den bu yana İsrail'e karşı yürüttüğü sınır ötesi operasyonlardan farklı olarak "gerçek ve iyi hesaplanmış bir karşılık" sözü verdi.
Demir Kubbe'nin dümdüz edilmesi
Konuyla ilgili bilgi sahibi olan diğer kaynaklar da yanıtın eşgüdümlü olabileceği konusunda hemfikir, yani aynı anda birden fazla cepheden misilleme yapılması muhtemel.
The Cradle'a böyle bir yaklaşımın İsrail'in birincil hava savunma sistemi olan Demir Kubbe'yi devre dışı bırakarak hızla yeniden silahlanmasını engelleyebileceğini söylüyorlar.
Hizbullah'ın önemli miktarda füze fırlatma kapasitesi ve Lübnan'ın potansiyel İsrail hedeflerine coğrafi yakınlığı göz önüne alındığında bunun başarılabilir olduğuna inanıyorlar.
Bu değerlendirmeler, tam ölçekli bir savaşın patlak vermesi halinde Demir Kubbe'nin Hizbullah'ın füze ve insansız hava aracı cephaneliği tarafından alt edilebileceği konusunda uyarıda bulunan ABD'li yetkililer tarafından yapılan değerlendirmelerle tutarlı görünmektedir.
Bu arada ABD'li üst düzey askeri yetkililer, Washington'un Hizbullah'la tek cepheli, tam ölçekli bir savaşta bile Tel Aviv'e yeterli koruma sağlayamayacağı konusunda uyarıda bulundular. ABD Genelkurmay Başkanı Charles Brown Haziran ayı sonunda basına yaptığı açıklamada bunu dile getirmiştir.
''Bizim bakış açımıza göre, kuvvetlerimizin bulunduğu yere, Lübnan ve İsrail arasındaki kısa mesafeye dayanarak, Nisan ayında Gerçek Vaat Operasyonu'nda yaptığımız gibi İsrail'i desteklememiz daha zor.''
Tel Aviv'e isteksiz ABD desteği
ABD ve müttefiklerinin, İsrail'in geçtiğimiz Nisan ayında konsolosluğuna düzenlediği saldırıya İran'ın verdiği yanıtı başarıyla engellediğine dair çok şey söylense de, İran'ın misilleme saldırıları sırasında hedef alınan tüm İsrail askeri üslerinin vurulması dikkat çekicidir.
Gerçek Söz Operasyonu daha çok Tahran'ın İsrail'in kendi çıkarlarına yönelik saldırganlığına artık müsamaha göstermeyeceğini gösteren bir mesaj niteliğindeydi.
Bölgedeki ABD askeri takviyeleri Lübnan'dan gelen füze ve insansız hava araçlarının önlenmesine yardımcı olabilirken, vasal devlet Ürdün de İran'ın misilleme saldırıları sırasında olduğu gibi bir rol oynayabilir. Ancak bu aynı zamanda ABD askeri varlıklarını ve ortaklarınınkini Direniş Ekseni için meşru hedefler haline getirir.
Eski Pentagon analisti Michael Maloof'un The Cradle'a açıkladığı gibi:
''Hizbullah muhtemelen bölgedeki İsrail hedeflerine yönelik füzelerin önlenmesinde rol alan ABD savaş gemilerini hedef alacaktır.''
Maloof, "2006'da olduğu gibi, ABD'nin müdahalesinin daha çok şu anda Lübnan'da bulunan ve ayrılmak isteyecek olan 86 bin Amerikalının tahliyesine odaklanacağını düşünüyorum" diye ekliyor.
Washington'un üst düzey askeri yetkilileri de Hizbullah'la daha geniş çaplı bir savaşın patlak vermesi halinde aktif bir saldırı rolüne girmeye kesinlikle karşı görünüyor. Bu duruş, ABD Genelkurmay Başkanı Charles Brown'ın Pentagon'un işgal devletini koruma konusundaki sınırlı istekliliğini gösteren açıklamalarıyla destekleniyor.
Washington'un İsrail'i savunma vaatlerinde olası bir saldırı eyleminden hiç bahsedilmemesi, Amerika'nın daha geniş çaplı bir savaştan kaçınma arzusunu yansıtıyor.
Uzmanlar, bölgesel tırmanıştan kaçınmanın önemini vurgulayan kamuoyu açıklamaları ve daha özel olarak dile getirilen ABD askeri hedeflerini misilleme saldırılarına karşı güvende tutma arzusu nedeniyle ABD'nin herhangi bir geniş çaplı savaşa ağır bir şekilde dahil olacağından şüphe duyuyor.
Askeri risk ve siyasi hesaplar
Brown'ın o sırada söylediği gibi, Washington'un ana mesajı şuydu:
''Lübnan'a yönelik herhangi bir operasyonun ikinci dereceden etkilerini, bunun nasıl sonuçlanabileceğini ve sadece bölgeyi değil, bölgedeki güçlerimizi de nasıl etkileyeceğini düşünmek.''
ABD'nin en üst düzey askeri yetkilisi ve Beyaz Saray'ın kıdemli askeri danışmanı olan general, son gelişmeler ışığında özel bir önem taşıyan bir mesaj veriyordu.
Brown, İsrail'in Lübnan'a yönelik başlattığı bir savaşın ABD askerlerini riske attığını söyleyerek aslında Pentagon'un üst düzey yetkililerinin daha geniş çaplı bir bölgesel savaşın ABD çıkarlarına yardımcı olmayacağını düşündüklerini ifade ediyordu.
Bu açıklamalar göz önünde bulundurulduğunda, görevden ayrılan Biden yönetiminin, Direniş Ekseni tarafından ne kadar acı verici bir darbe indirilirse indirilsin İsrail'i dizginlemesi -garanti olmaktan uzak olsa da- hala mümkün. Kasım ayında yapılacak ABD seçimleri de bölgesel bir yangını önleyebilecek bir diğer faktör. Maloof, "ABD'nin İsrail'e askeri olarak daha fazla müdahil olması, bu ay sonunda yapılacak Demokratik Kongre'de Chicago sokaklarında ayaklanmalara yol açacaktır" uyarısında bulunuyor.
Bu gerçekler, Washington'un Tel Aviv'i Direniş Ekseni'nin misillemesini ne kadar şiddetli olursa olsun sineye çekmeye zorlayabileceği bir senaryoya işaret ediyor.
Çeviri: YDH