İsrail rejimi, ABD'nin doğrudan askeri desteğiyle Gazze'ye karşı şiddetli bir soykırım sürdürmesinin yanında, gazetecilere yönelik son kırk yılın en ölümcül cinayetlerini gerçekleştirdi.
YDH- 11 Kasım 2024 Cumartesi, İsrail'in Filistinlilere başlattığı soykırımının 400. günü.
Press TV'ye göre, İsrail, gazeteci cinayetlerini cezasız bırakma konusunda Haiti'den sonra dünyanın en kötü ikinci suçlusu.
Press TV, geçen yılın Ekim ayından bu yana Gazze'de öldürülen gazetecilerin gerçek sayısının 185'ten fazla olduğunu kaydetti.
Gazetecileri Koruma Komitesi tarafından belgelendiği üzere, geçtiğimiz yıl dünya genelinde tüm gazetecilerin ve medya çalışanlarının yüzde 70'i öldürüldü.
Komitenin raporlarına göre, sayıları yüzleri aşan gazetecilerin hedef alınarak İsrail tarafından öldürülmesi tesadüfi değil, planlı.
Basın Özgürlüğü Vakfı'na göre, İsrail rejiminin ABD'den doğrudan askeri yardım alarak Gazze'ye yönelik yıkıcı soykırımını başlatmasından bu yana, gazeteciler için son kırk yılın en ölümcül cinayetleri işlendi.
İsrail'in kasıtlı ve hedefli bir şekilde gazetecileri öldürmesi ve basını 'öldürerek' susturmaya çalıştırması, medya özgürlüğüne yönelik savunulamaz ve çirkin bir saldırı olarak kabul ediliyor.
Basın Özgürlüğü Vakfı, “Rakamların ötesinde, savaşı takip eden geri kalan gazeteciler için hayal bile edilemeyecek insani acıların hikayeleri var: yıkım, yerinden edilme, kalıcı sakatlık ve sevdiklerini, arkadaşlarını ve meslektaşlarını kaybetme. Hayatta kalabilecek ya da kaçabilecek kadar şanslı olanlar için ise psikolojik travma hala devam ediyor” diye bildirdi.
Gözlemciler, ''üzerinde ‘Basın’ yazan bir kask ve kurşun geçirmez yelek giymenin artık İsrail'den koruma sağlamadığını, aksine özellikle gazetecileri hedef haline getirdiğini'' söylüyor.
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü tarafından yapılan bir değerlendirme, İsrail'in ifade özgürlüğü üzerindeki baskısı hakkında (yerel apartheid yanlısı İsrail lobi grupları için) rahatsız edici gerçekleri ortaya koyuyor:
“İsrail'in askeri sansürü altında, çeşitli güvenlik konularında haber yapmak yetkililerin önceden onayını gerektirmektedir. Sivil hakaret davalarının yanı sıra gazeteciler cezai hakaret ve 'kamu görevlisine hakaret' ile de suçlanabiliyor. Bilgi edinme özgürlüğü yasası var, ancak uygulanması bazen zor olabiliyor.”
Gazetecileri Koruma Komitesi Kurulu Başkanı Jodie Ginsberg, el-Cezire'ye verdiği demeçte, İsrail'in “gazetecileri öldürenleri soruşturmaya ya da cezalandırmaya kararlı olmadığını... İsrail'in gazetecileri gazeteci oldukları için kasıtlı olarak hedef aldığını” söyledi.
Ginsberg, bazı vakalarda İsrail'in cinayetleri duyurduğunu ve kanıt olmaksızın muhabirlerin “terörist” olduğunu iddia ettiğini söyledi.
Yakın zamanda üç Lübnanlı gazetecinin öldürülmesi gibi diğer vakalarda ise bölgede başka hiçbir şey olmadığı için hedef alındıkları açıktı.
Bu gerçekler çok iyi bilinmesine ve belgelenmesine rağmen, küresel medya kuruluşlarının ve ifade özgürlüğünün “koruyucularının” İsrail'in cezasız kalması konusunda büyük ölçüde sessiz kalması gariptir.
Son BM toplantıları kapsamında, 1967'den Bu Yana İşgal Altındaki Filistin Topraklarında İnsan Haklarının Durumu Özel Raportörü Francesca Albanese çok önemli bir brifing verdi.
“Bugün yaşananlar teknoloji, silahlar ve cezasızlık nedeniyle çok daha şiddetli” diyen Albanese, İsrail'in Birleşmiş Milletler'den uzaklaştırılması çağrısında bulundu.
Toplantıda soykırımın önlenmesi, savaş suçu işleyenlerin sorumlu tutulması ve Filistin'deki hukuksuz işgalin sona erdirilmesi için uluslararası yasal sorumluluklar ele alındı.
Uluslararası toplumun Gazze'de yaşananları bir soykırım olarak tanıması ve İsrail'in daha büyük planlarının farkında olması gerektiği konusunda ısrar etti.
Filistinlilerin yaşadıklarının sadece savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçlar olmadığını, “tüm hayatları boyunca bunları yaşadıklarını” belirtti.
Mevcut durum farklı çünkü İsrail savaş sisi altında Filistinlilerin on yıllar önce başlayan zorla yerinden edilmesini hızlandırdı.
“Huysuz bir basın, inatçı bir basın, her yerde bulunan bir basın, ifade özgürlüğü ve halkın bilgi edinme hakkı gibi daha da yüce değerleri korumak için otorite sahiplerine katlanmak zorundadır.” —Yargıç Murray Gurfein, Pentagon Belgeleri davası, 19 Haziran 1971