"Caca, kronik hezeyanlarının etkisiyle içinde gizlice arzuladığı şeyleri yüksek sesle dillendirmekten çekinmiyor ve bunları, krize çözüm önerisi olarak sunuyor."
YDH - Lübnan’daki Şiileri dışlama fikrini savunan Lübnan Kuvvetleri lideri Semir Caca, Şiilerin olmadığı bir devlet arzusu taşıdığını açıkça ifade etti. El-Ahbar yazarı Rala İbrahim'in, Lübnan meclisindeki kaynaklara dayanarak kaleme aldığı makaleye göre Caca, Hizbullah’ın silahsızlandırılması gerektiğini ve Şii vekiller olmadan meclis oturumları düzenlenebileceğini belirterek İsrail’in Lübnan’daki operasyonlarının bu hedeflerine ulaşmada katkı sağlayacağı sanrılarına kapıldı. Ancak, Dürzi, Sünni ve Hristiyan pek çok siyasi figür Caca’nın Lübnan’ın birliğini tehdit ettiği görüşünde.
Herhangi bir siyasi düşmanlıktan bağımsız olarak, Semir Caca'ya bir tebriği borç bilmek gerek.
Zira kronik hezeyanlarının etkisiyle içinde gizlice arzuladığı şeyleri yüksek sesle dillendirmekten çekinmiyor ve bunları, krize çözüm önerisi olarak sunuyor.
Önceki gün Caca, Şii mezhebine mensup insanların olmadığı bir devlet hayalini açıkça dile getirdi. Hatta elinde olsa, tüm Müslümanlardan, belki bazı Hristiyanlardan bile arındırılmış bir ülke tercih ederdi.
İşte Semir Caca budur; zaman ve mekândan azade olarak, Lübnan ya da bölge hangi yerel veya bölgesel siyasi koşullardan geçerse geçsin, kendisi hep aynı kişi olarak kalıyor.
Caca, bugünkü tavırlarıyla, İsrail'in verdiği "görevi tamamladığını" ve Hizbullah’tan tamamen kurtulmak için sadece biraz daha zamana ihtiyaç olduğunu düşünüyor; bu gerçekleştiğinde, ülkenin ona altın tepside sunulacağına inanıyor.
Lübnan Kuvvetleri lideri, bir kez daha olayların doğal seyrini zorlayarak acele ediyor; İsrail'in sahadaki durumu kendi lehine çözmesini dört gözle bekliyor ki o da siyasi arenada kazanç elde edebilsin.
Kendi uydurduğu yalanlara inanıyor ve sarayında Hizbullah’ın yok edilmesini sabırsızlıkla bekliyor.
İsrail'in "Lübnan’da 200 kilometrekareyi temizlediğini ve Hizbullah'ın hassas füzelerinin artık çok azaldığını, dolayısıyla İsrail için artık bir tehdit oluşturmadığını" savunan Siyonist anlatıyı tekrar ediyor.
Caca’nın "aldığı bilgilere" göre, İsrail ordusu "kara harekâtının ikinci, belki de üçüncü aşamasına geçerek Hizbullah’ı sınırlardan 30 km uzağa çekmeyi" hedefliyormuş, böylece füzeleri İsrail’e ulaşamayacak.
"Hekim", savaşın sahadaki kısmını İsrail’in halletmesine bel bağlıyor ve bu sırada Lübnan Kuvvetleri ve müttefikleri için iktidar yol haritasını hazırlıyor.
Bu haritada görevlerinden biri, Hizbullah'ı tüm Lübnan'da silahsızlandırmak ve silah bırakmadıkça onu hiçbir hükümete dahil etmemek.
Hatta bu konuda, ABD büyükelçisine bile taş çıkartacak bir noktada; zira Amerikalı büyükelçi "Hizbullah bitti" mesajını dostlarına gizlice iletirken, Caca açıkça Şiilerin "sonunun geldiğini" iddia ediyor.
Hatta, "Şii milletvekilleri olmadan bir cumhurbaşkanlığı seçimi oturumu düzenlenmesinde sakınca olmadığını" söylemekte bir beis görmüyor; zira anayasanın sadece "Müslümanlar ve Hristiyanlar arasında eşitlikten" bahsettiğini iddia ediyor.
Kalan diğer bileşenlerin kendi cebinde olduğunu, Hristiyanların kendisini cumhurbaşkanı olarak kabul edeceğini ve Dürzi veya Sünni kesimden ciddi bir muhalefet gelmeyeceğini varsayıyor.
Fakat Caca’nın hedefi sadece Hizbullah’ı yok etmekle sınırlı değil. Siyasi sistemi kökünden değiştirmeyi, Şiileri tecrit etmeyi ve uluslararası kararları uygulamayı hızlandırmak istiyor; hatta bu kararlar "biraz egemenliğe zarar verse" bile, ki kendisi bunu bir mülakatında açıkça ifade etmişti.
Hatta bazı Lübnanlılara, tüm bu çabalarının onların güvenliğini sağlamak için olduğunu söylüyor.
Fakat Dürzi, Sünni ve Hristiyan kesimlerden pek çok çevreden, onun ülke iç barışını tehdit eden projeler düşündüğüne dair eleştiriler gelmesine rağmen, Caca bu eleştirileri ciddiye almıyor gibi görünüyor.
Berri, Caca'nın "tavsiyelerini" görmezden geliyor; Özgür Yurtsever Hareket, Hizbullah ile anlaşmazlığın bütün bir mezhebi tecrit etmek anlamına gelmediğini vurguluyor.
Bazıları Semir Caca’nın açıklamalarının büyük bir tartışmayı tetikleyeceğini düşünse de Meclis Başkanı Nebih Berri’nin Caca’nın Hizbullah’ı silahsızlandırma ve Şii vekiller olmadan meclis oturumu düzenleme "tavsiyelerine" yorum yapmaktan kaçınması dikkat çekti.
Öte yandan Özgür Yurtsever Hareket'e yakın kaynaklar, Caca'nın sözlerini "sanrı" olarak nitelendirerek, "Hizbullah ile anlaşmazlık, tüm bir mezhebi dışlamak anlamına gelmez. Biz Hristiyanlar olarak her mücadelemizde 'misak' [uzlaşı] ilkesini savunurken, başkalarına da kendimize kabul etmediğimiz şeylerin yapılmasını kabul etmeyiz," dedi.
İlerici Sosyalist Partisi’nden (İSP) üst düzey bir kaynak ise, "Caca bu konuda Dürzilerin görüşünü aldı mı, yoksa onları da kendisinin yönetip onlar adına karar verebileceğini mi sanıyor?" sorusunu sordu.
Kaynak, "Partimiz, tüm mezheplerin katılımı olmadan yapılacak herhangi bir meclis oturumuna katılmayı veya eksik bir hükümete girmeyi kabul edemez" dedi ve ekledi:
"Şii vekiller olmadan bir meclis oturumu düzenlemeye kim çağrı yapacak? Hem de meclis başkanı Berri iken, Caca’nın hezeyanları artık tüm sınırları aşmış mı yoksa?"
Ketaib Partisi (Falanjist Parti), Caca'nın açıklamalarına yorum yapmaktan kaçınırken, partiye yakın kaynaklar "bizim duruşumuzun Maarab’ın (Caca’nın liderliğindeki bölge) tutumundan farklı olduğunu" vurguladı.
Aynı şekilde, milletvekili Eşref Rifi de Caca'nın açıklamalarına yorum yapmadı.
Hizbullah’a karşı en sert tutum sergileyen isimlerden biri olarak bilinen milletvekili Mark Dou ise, "tüm bileşenlerin katılacağı bir cumhurbaşkanlığı seçimi oturumunda yer almayı tercih ederim" dedi.
Ayrıca el-Ahbar gazetesine yaptığı açıklamada "kutuplaştırıcı söylemleri" eleştirerek, "Ülkeyi kurtarmak ve gerçek bir ortaklık sağlamak için sabır ve akıl gereklidir," dedi.
Milletvekili Yasin Yasin ise, "milli dayanışmayı güçlendiren, safları birleştiren ve ayrışmaya yol açabilecek her şeyden uzak duran kapsayıcı bir söylemin" önemini vurguladı.
Cumhurbaşkanlığı seçimine dair görüşlerini aşan açıklamasında Yasin, "Şii bileşene [hem mezhepsel hem de siyasi olarak] 'sonu gelmiş' muamelesi yapılmasının ve düşmanın benimsediği 'böl ve yönet' ilkesinin normalleştirilmesinin, ülkenin tehlikede olduğu bir dönemde Lübnan’ın birliğine fayda sağlamayacağını" ifade etti.
Milletvekili İlyas Cerade ise, "seçilecek cumhurbaşkanının çoğunluğun güvenini kazanması ve tüm taraflara güven vermesi gerektiği" şeklindeki ilkesel duruşunu teyit etti.
Bu tavrın, "Lübnan'ı savunma meselesini sahiplenme ve herkesin zarar göreceği bir yıkım savaşına karşı ulusal bir rol oynama" bağlamında olduğunu söyleyerek, "Aksi yönde düşünenler aldanıyor," ifadesini kullandı.
Milletvekili Halime Kakur da cumhurbaşkanlığı seçimi konusundaki tutumunu hatırlatarak, "siyasi kararların uzlaşı yoluyla alınmasına" karşı olduğunu dile getirdi.
Fakat, Caca’nın bu dönemdeki tavrının "ülkenin düşmana karşı birleşmeye ihtiyaç duyduğu bir zamanda fitneyi körükleyeceği" için endişe verici olduğunu söyledi ve Caca’ya şu soruyu yöneltti
"Misak ilkesiyle her bileşenin eşit haklara sahip olması gerektiğini savunan tutumundan geri dönmene ne sebep oldu?"
Sinyora ve Caca: Kimyaları 'tutmuyor'
Hizbullah’a karşı net bir mücadele yürütme amacı taşıyan siyasi toplantılarda "etkili bir Sünni temsili sağlama" çabasında olan Lübnan Kuvvetleri lideri Semir Caca, önde gelen Sünni figürleri yanına çekmeye çalışıyor.
Bu girişim, Mustakbel Hareketi ile kopukluk devam ederken ve Sünni milletvekilleriyle iyi ilişkiler bulunmazken gerçekleşiyor.
Bu bağlamda, Caca, eski Başbakan Fuad Sinyora’yı Maarab’da düzenlenen "ittifak" toplantısına katılmaya ikna etmeye çalıştı.
Ancak Caca, Sinyora’yı toplantıya katılmaya ikna etmek için çaba harcamaktan kaçınmasa da eski başbakanın artık siyasi denklemlerde ciddi bir ağırlığa sahip olmadığına inanıyor. Hatta, Caca’nın Sinyora hakkında kişisel olarak kırıcı yorumlar yaptığı iddia ediliyor.
Sinyora’ya yakın eski bir milletvekili, Sinyora’nın "mutabakatın olmadığı bilinen toplantılara katılma ilkesini reddettiğini" belirterek, Caca’nın Lübnan’da barışçıl bir geçiş sürecini yönetebilecek doğru kişi olduğuna ikna olmadığını söyledi.
Aynı milletvekili, "Sinyora, Hizbullah’a muhalif olan çeşitli Lübnanlı ve yabancı kaynaklardan bazı şeyler duydu; fakat Lübnanlıların İsrail’in Lübnan veya Filistin’de işlediği suçların yanında duramayacağını açıkça ifade etti," dedi.
Bununla beraber, Sinyora’nın dış güçlere, sahadaki durumun Hizbullah’ın sonunun geldiğini göstermediğini ve hiçbir Lübnanlı tarafın, dünyanın bile başaramadığı bir şeyi Hizbullah’a karşı yapmaya teşvik edilmemesi gerektiğini belirttiğini aktardı.
Eski milletvekili, Sinyora’nın "bazı Hristiyan liderlerin, özellikle de Caca’nın, yönetim sistemini değiştirme arzusundan endişe duyduğunu" ve bu değişikliğin metinlerde yapılmasa bile fiili uygulamalarla gerçekleştirilmek istendiğini dile getirdi.
Ayrıca, yeni dönemde başbakanlık pozisyonu için adı geçen bazı isimlerin, bu zihniyete sahip olanların Taif Anlaşması’nı zayıflatmak istediklerine işaret ettiğini belirtti.
Çeviri: Emre Köse