Savaştan Netanyahu ne kazanır, İsrail ne kaybeder?

img
Savaştan Netanyahu ne kazanır, İsrail ne kaybeder? YDH

Haaretz'den Dahlia Scheindlin İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun toparlanmasının neden Hizbullah'la başlayacak bölgesel bir savaşa bağlı olduğunu çözümlüyor.




YDH- Tel Aviv merkezli Century International'da araştırmacı olan Dahlia Scheindlin, Haaretz gazetesinde, yakın geçmişteki deneyimlere dayanan bir öngörü kaleme aldı. 

Dahlia Scheindlin'e göre, Gazze, İsrail rejimini aşağı çekerken Hizbullah ve geniş Orta Doğu ile olan ikinci cephe İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'yu yukarı çekiyor. 

Netanyahu'nun tüm toparlanması bölgesel tırmanışa bağlı görünüyor.

Netanyahu'nun partisi Likud 9 Ağustos'ta 7 Ekim'den bu yana ilk kez anketlerde en üst sıraya yükseldi.

Yoav Gallant'ın görevden alınmasına yönelik tartışmalı girişimin süresiz olarak askıya alınması ile beraber yeni bir çatışma cephesi tehdidinin belirmesi ışığında, iktidar koalisyonu içinde istikrar duygusu yeniden tesis edildi. 

Scheindlin'e göre, Lübnan'daki savaş ''sayesinde'' Benyamin Netanyahu ve ekibi muhtemelen siyasi elini güçlendirecek.

İsrailliler bölgesel bir savaş ihtimaline seviniyor mu? 

Haaretz'deki yazısında Scheindlin, medya ve basında yer alan içerikleri son olaylar ışığında gözlemliyor.

Maariv'in Cuma günü yayınladığı haftalık ankete göre İsraillilerin çoğunluğu (yüzde 60) daha geniş çaplı bir savaşa yol açsa bile Lübnan'a ciddi bir saldırı başlatılmasını destekliyor.

Likud'un anketlerde yeniden liderliği ele geçirdiği Ağustos ayı başında Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü tarafından yapılan bir ankette İsrail'in Hizbullah saldırılarına nasıl karşılık vermesi gerektiği soruldu. 

İsraillilerin sadece yüzde 44'ü bölgesel savaş riski yaratabilecek agresif eylemler ya da Güney Lübnan'ın yeniden işgal edilmesini -bir diğer agresif eylem- öneren iki seçenekten birini tercih etti.

Israel Hayom Pazartesi günü “Savaştan kaçış yok” başlıklı bir köşe yazısı yayınladı. 

''Ülkenin en büyük savaş kışkırtıcısı ilhakçılarından biri'' olan Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, aşırı sağcı Arutz 7'de ''nispeten ölçülü bir yorum'' yazdı. 

Scheindlin'e göre, Smotrich, ''daha çok Hizbullah'ın sivillerin roketatarlarına ev sahipliği yapmasını sağlamaya yönelik çirkin taktiklerine odaklandı ve Pazartesi günü bunları imha etmek için yapılacak büyük bombardımanı kutsadı.'' 

Bir değişiklik olarak, daha önce de söylemiş olmasına rağmen, fetih ya da işgal çağrısında bulunmadı.

Scheindlin, pek çok İsraillinin topyekûn bir bölgesel savaşın sonuçlarından endişe duyduğunu kaydetti.

Scheindlin, Temmuz ayında Filistin Politika ve Anket Araştırmaları Merkezi ve Tel Aviv Üniversitesi ile birlikte yürüttüğü İsrail-Filistin anketinde İsraillilere iki devletli çözümü destekleyip desteklemedikleri sorulduğunda, İsrailli Yahudilerin sadece yüzde 21'inin desteklediklerini söylediğini aktarıyor.

Ancak bölgesel gerginliğin tamamen tırmanması ya da iki devletli çözüm (daha fazla bölgesel normalleşmeyle birlikte) arasında bir seçim yapılması gerektiği söylendiğinde, yüzde 55 barış seçeneğini tercih etti - açıkça alternatiften endişe duyuyorlardı.

Scheindlin, Likud partisi ve Netanyahu yönetiminin anketlerde yukarılarda çıkmasını suikastlar ile yorumluyor; Scheindlin'e göre, ''suikastlar İsraillilerin güvende hissetmesini sağlıyor''

7 Ekim Hamas saldırısından sonra Netanyahu, partisi ve rejim altı ay boyunca sıkıntılı bir dönem geçirdi.

Ardından Nisan başında, İran'ın Kudüs Gücü komutanı Muhammed Rıza Zahedi'nin Şam'da İsrail tarafından öldürülmesinin hemen ardından İsrail içinde küçük bir toparlanma başladı.

Scheindlin, ''Suikastlar başka bir dönemin kıvılcımını enjekte ediyor.'' diyerek ''Suikastlar, İsraillilerin bir zamanlar sahip oldukları imajı yeniden canlandırıyor: Küçük, sert, akıllı ve kendini korumak için ölümcül, gerektiğinde en ileri istihbarat ve teknolojiyi kullanan.'' diye de ekliyor.

Tel Aviv merkezli araştırmacı Dahlia Scheindlin, bu savaşın büyük bir bölümünde ''çaresiz, dümensiz ve lidersiz hisseden'' İsraillilerin eski zamanlardaki "yüksek profilli cüretkâr suikastları hatırlayabilecekleri" tavsiyesinde bulunarak Yahya Ayyaş, Şeyh Ahmed Yasin, Abdülaziz el-Rantisi, Mahmud el-Mabhouh, İmad Muğniye isimlerini sıralıyor. 

Konuyla ilgili olarak, 17-18 Eylül Katliamları ardından Israel Hayom'da ''suikastların sahada askeri bir varlığı olmayan yönetimlerin göstergesi'' olduğuna işaret eden bir yazı yayımlanmıştı.

Israel Hayom, ''İstihbarata güvenemeyeceğimizi, caydırıcılığa güvenemeyeceğimizi, teknolojiye güvenemeyeceğimizi, yüksek ve müstahkem duvarlarımıza güvenemeyeceğimizi mümkün olan en acı şekilde öğrendik.'' diye vurgulamıştı.

İsrail ordusu Tuğgenerali Guy Hazut, geçen haftalarda yaptığı açıklamada İsrail'in otuz yıldır teknolojiye bel bağladığı 'uzaktan ateş' ile desteklenen savunmanın asla yeterli olamayacağını söylemişti.

İsrail geçmişe geri dönemez

Yazının devamında Dahlia Scheindlin, ''Geçmişteki ihtişama geri dönülemez'' diyerek yeni tırmanışın, Netanyahu'nun mevcut yönetimin bir başka kırmızı çizgisini aştığı düşünüldüğünde, ABD-İsrail ilişkilerine zarar verebileceğini öne sürüyor.

ABD seçimlerini kimin kazanacağına bağlı olarak ilişkilerin uzun vadede zarar görebileceğini belirtirken soykırımcı İsrail'e silahlanmayı asgari düzeyde kısıtlayan ülkelerin listesini sunuyor.

Listede, ''Almanya, Amerika Birleşik Devletleri (geciken silah sevkiyatı düşünüldüğünde), Birleşik Krallık, Hollanda, İtalya, Kanada'' gibi ülkeler sıralanıyor.

İsrail'in ''müttefiklerinin'' Gazze savaşı konusunda endişeli olduğu yazıda altı çizili bir şekilde sabitlenirken Scheindlin, ''Ya İsrail Güney Lübnan'ı işgal ederse?'' diye soruyor.

The Economist muhabiri Gregg Carlstrom kısa ve öz bir şekilde bu soruyu yanıtlıyor: 

“Tarih ve sağduyu, bize, bunun aptallık olacağını öğretiyor.”

Haaretz'deki yazı şu ihtarla sona eriyor: 

''İsrailliler bu kuzey savaşının Netanyahu'nun başarısızlıklarını silmesine izin verme eğilimine direnmelidir.''