Ölü Deniz'de ikinci bir 'Kerame' mi?

img
Ölü Deniz'de ikinci bir 'Kerame' mi? YDH

"Cibaliya kahramanlarının bugün İsrail’in 204. Tugay komutanını öldürmedeki başarısı, zaferin müjdecisi ve söylediklerimizin bir teyididir."




YDH - Rey el-Youm gazetesi genel yayın yönetmeni Abdülbari Atvan, Hasan Nasrullah ve Yahya Sinvar'ın şehadetinin ardından yeni, daha sert liderlerin göreve gelmesiyle intikamın direnişin en önemli hedefi haline geleceğini belirtiyor. Rejimin müzakereler yoluyla başarı elde edemeyeceğini ifade eden Atvan, direnişin kararlı ve cesur bir şekilde savaşmaya devam edeceğine işaret ediyor.

Hizbullah liderliğinin yeni sürprizleri büyük karşılaşma öncesindeki geçiş döneminde ne olacak? Cibaliya kahramanlarının İsrail ordusunun en üst düzey komutanlarını şehit Sinvar’ın intikamı için idam etmeleri ne anlama geliyor? Netanyahu neden evine dönemeyecek? Ölü Deniz'de ikinci bir Kerame mi bekliyoruz?

Hizbullah’ın yeni liderliği, savaşın ikinci aşamasına güçlü bir şekilde geçiş yapıyor gibi görünüyor. Son iki gün içinde Hayfa, Nahariye ve Safed’e yaklaşık 200 füze atılması ve bunun sonucunda 30 İsrail askerinin ölmesi ya da yaralanması, kent savaşına girilmesinin ve daha gelişmiş silahların, özellikle hassas güdümlü füzeler ve ileri teknoloji insansız hava araçlarının (İHA) kullanılmasının bir ön hazırlığı olabilir.

Bu adımlar, düşmana karşı yürütülen yıpratma savaşını genişleterek İsrail’in insan kayıplarını, maddi ve manevi zararlarını artırmaya yönelik stratejik bir hamle olarak değerlendirilebilir.

Bugün Lübnan İslami Direniş mücahitleri, işgal güçlerinin askeri üslerine, yerleşimlerine ve işgal altındaki el-Celil'deki yerleşimlerine saldırılar düzenledi. Aynı zamanda Lübnan sınırından İsrail ordusunun sızma girişimlerini engelledi. Bu, askeri strateji açısından dikkat çekici bir tırmanışı ve titizlikle planlanmış bir askeri harekatın parçası.

İsrail medyası bugün Safed şehri civarında gerçekleşen füze saldırıları sonucunda el-Celil bölgesinde büyük yangınların çıktığını itiraf etti. Bu yangınlar, 15 itfaiye ekibinin tüm çabalarına rağmen kontrol altına alınamadı.

Daha da önemlisi, bu saldırılar ve yol açtıkları yangınlar, binlerce İsrailli yerleşimcinin bölgeyi terk ederek güvenli bölgelere kaçmasına neden oldu.

Netanyahu'nun işgal altındaki kuzey Filistin’deki Yahudi yerleşimcileri geri getirme sözlerinin tam tersine, bu saldırılar yerleşimcilerin geri dönüşünü engelledi, hatta daha fazla kişinin bölgeyi terk etmesine yol açtı.

Ayrıca, İsrail hazinesinin her gün yarım milyar dolar kaybetmesine neden olan bu savaş, devam ettikçe bu mali kayıpların da süreceği anlamına geliyor.

Bugün İsrail Savunma Bakanı General Yoav Galant’ın yaptığı açıklamalar, tam anlamıyla bir ironiyi gözler önüne seriyor. Galant, "Düşmanı sadece yenmiyoruz, onu sınır boyunca yok ediyoruz.

Hizbullah’ın İsrail’e saldırı başlatmak için kullanmayı planladığı yerlerdeki üslerini yok ettik," diyerek İsrail ordusunun bu bölgelerde güçlü bir şekilde varlık gösterdiğini ve teröristleri ezdiğini öne sürmüştü.

Bu açıklamalar tam bir yalan ve şovdan ibaret. Eğer İsrail ordusu gerçekten Hizbullah güçlerini yok edip Lübnan sınırlarında kontrol sağladıysa, o zaman kim bir günde 200 füze atarak geniş alanlarda yangın çıkardı ve Netanyahu ile Gallant’ı yeraltında "savaş kabinesi" toplantısı yapmaya zorladı?

Netanyahu, Hayfa yakınlarındaki Kayserya’daki evinden, bir Lübnan İHA’sının saldırısı sonrasında kaçmak zorunda kaldı. Bu insansız hava aracını İsrail’in hava savunma sistemleri ve radarları tespit edemedi, dolayısıyla Netanyahu evine geri dönemiyor; korku ve dehşet içinde.

Peki Netanyahu, işgal altındaki kuzey Filistin'deki 150 bin yerleşimciyi evlerine geri döndürme sözünü nasıl yerine getirecek?

İsrail ordusunun şu anda Gazze Şeridi’nin kuzeyinde, özellikle Cibaliya ve Beyt Lahiya kentlerinde yürüttüğü imha savaşı, yaklaşık 500 şehidin ve çoğu çocuk olan yüzlerce yaralının olduğu bir katliama dönüştü.

Bu durum, bir zaferin göstergesi değil; aksine, tüm cephelerde İsrail'in yaşadığı yenilgilerin genişlediğinin bir kanıtı. Şehitler Hüsam Ebu Gazale ve Emir Kabas, şehit Mağribi kahraman Mahir el-Cazi’nin izinden giderek sınırı geçip iki İsrail askerini vurdu, bunlardan biri ağır yaralandı.

Bu cesur hamleyle, işgalciye karşı en uzun cephe olan Ürdün sınırını açtılar ve belki de yüzlerce, hatta binlerce Ürdünlü gencin, kanlarıyla Kerame destanını yazan babalarının izinden gitmesine zemin hazırladılar.

Irak İslami Direnişi’nin binlerce kararlı savaşçısı şu anda Suriye’ye ve Golan Cephesi’ne akın ediyor. Bu sırada işgal altındaki Golan Tepeleri’ndeki askeri birliklere ve üslerine yönelik roket ve insansız hava aracı (İHA) saldırıları da hız kesmeden devam ediyor.

Yemen, Gazze, Batı Şeria, Irak ve Güney Lübnan’daki direniş güçleri ise muhtemelen bir "sıfır saatini" bekliyor; o an geldiğinde, toplu füze ve İHA saldırıları başlatılacak. Bu tarihi gün, İsrail’in İran’a yönelik nükleer ve petrol tesislerini yok etmeye yönelik beklenen bir saldırısının başlangıcı olabilir.

Böyle bir saldırı gerçekleşirse, muhtemel karşılık tarihsel düşman İsrail açısından cehennemin kapılarını açacak şekilde sarsıcı olacaktır.

ABD Başkanı’nın özel temsilcisi Amos Hochstein’ın pazartesi günü Lübnan’a, İsrail Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın ise çarşamba günü Mısır’a gidecek olması, İsrail’i yaşadığı yenilgilerden kurtarma girişimi olarak okunabilir.

Bu diplomatik hamleler, bölgede Washington’un talimatları doğrultusunda hareket eden Arap müttefiklerin yardımıyla İsrail’i bu çıkmazdan çıkarmayı ve ateşkesi sağlamak için direniş liderlerine baskı yaparak İsrail’in taleplerini ve şartlarını kabul ettirmeyi hedefliyor.

Lübnan’da direnişin büyük lideri Seyyid Hasan Nasrullah ve Filistin’de mücahit Yahya Sinvar’ın şehadetinden sonra, Amerikalı ve İsrailli elçiler, direniş örgütlerinden en hafif tabirle derin bir nefretle karşılanacaklar.

Eğer geçen bir yıl içinde Kahire ve Beyrut’a yaptıkları 10’dan fazla ziyaret ve katliam savaşlarına ortaklık eden ülkelerinin himayesinde gerçekleşen müzakereler başarısızlıkla sonuçlandıysa, hele ki, daha sert ve kararlı yeni liderler intikamı en öncelikli hedefleri haline getirmişken, bu iki önemli liderin şehit edilmesinden sonra durum nasıl farklı olacak?

Direniş asla geri adım atmayacak ve gözünü kırpmayacak; İsrail’in kolunu kıracak ve nihayetinde kendi topraklarında cesurca ve kahramanca savaşmaya devam edecek.

Netanyahu ise bir fare gibi yeraltındaki sığınaklardan diğerine kaçarak saklanmaya devam edecek, ta ki tuzağa düşene kadar. Cibaliya kahramanlarının bugün İsrail’in 204. Tugay komutanını öldürmedeki başarısı, zaferin müjdecisi ve söylediklerimizin bir teyididir. Günler gelip geçecek ve hakikat ortaya çıkacak… Göreceğiz.

Çeviri: YDH