"Trump'ın vaatleri, uygulanabilir bir stratejiye dayalı değil; bu nedenle İsrail de Trump’ın hangi adımları atacağını öngörmekte zorlanıyor."
YDH - Donald Trump’ın dönüşü, İsrail'de özellikle sağcı ve faşist kanatlarda sevinçle karşılanırken, İsrailli uzmanlar Trump’ın "öngörülemez" politikalarından kaygılı. Trump’ın İsrail'in İran'a karşı çıkarlarını destekleyici adımlar atması bekleniyor ama bu politikalar, İran’ın nükleer faaliyetlerini hızlandırma riskini taşıyor. El-Ahbar yazarı Yahya Dabuk, İsrail ile Suudi Arabistan gibi bölgesel müttefikler arasındaki ilişkilerin de Trump döneminde şekilleneceğine dikkat çekiyor. Ayrıca yazara göre Trump'ın dönüşü İsrail'deki sağcı yönetimin iç politikalarında daha baskıcı reformlara yeşil ışık yakabilir. Fakat Trump’ın vaatleri stratejik bir plana dayanmadığı için İsrail, bu hamlelerin etkilerini öngörmekte zorlanıyor.
Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşü, Tel Aviv’de henüz net yanıtları olmayan pek çok soruyu gündeme getiriyor.
Trump’ın bu dönüşü özellikle İsrail’in sağcı ve faşist eğilimli iktidar kanadında büyük bir coşkuya yol açtı; “mükemmel aday” olarak gördükleri Trump’ın kazancını kutlamakta hiç vakit kaybetmediler.
Fakat, İsrailli uzmanlar ve İbrani araştırma merkezleri bir miktar temkinli davranıyor. Zira Trump, “ne istediği ve ne yapacağı öngörülemeyen, bencil bir kişilik” olarak görülüyor. Buna rağmen, bu ihtiyatın İsrail’in faşist iktidar tabakasında pek yankı bulmadığı gözlemleniyor.
Önümüzdeki dönemde Tel Aviv’de tartışılan en önemli sorulardan biri, belki de en az ilgi çeken konu: Trump görevi devralmadan önce, ABD'nin İsrail’in şu an yürüttüğü savaşa nasıl yaklaşacağı sorusu.
Trump’ın başkanlığı devralacağı 20 Ocak tarihine kadar, mevcut Biden yönetiminin karar alma konusunda eli kolu bağlı olacak.
Bu noktada, Biden yönetimi gerçekten de “topal ördek” mi olacak?
İsrail’in endişelerinden biri de Biden’ın, görev süresinin kalan iki ayında, seçim öncesinde üzerindeki baskıdan kurtulmuş olarak bir miras bırakmaya çalışması.
Orta Doğu ile ilgili olarak, Biden’ın savaşı sona erdirmeye dönük baskıcı adımlar atması, hatta daha önce kullanmaktan kaçındığı bazı araçları devreye sokması muhtemel görünüyor.
İşte tam da bu nedenle, bazı önde gelen İsrailli yazarlar, Trump’ın zaferi üzerine yapılan kutlamaların ve zafer ilanlarının erken olabileceğinden endişe ediyor.
Trump’ın ne yapmayı planladığına dair, Tel Aviv’deki araştırma merkezleri tarafından yayımlanan çok sayıda analiz ve yorum dikkat çekiyor.
Çoğu analiz, Trump’ın başkanlığının İsrail’in çıkarlarına daha uygun olacağını öngörse de bu beklentiye tümüyle bel bağlamanın İsrail açısından riskli olabileceği konusunda uyarılarda bulunuyor.
Trump’ın eylemlerinin öngörülemez oluşu ve her şeyi şahsi kazanç ve kayıp ölçüsünde değerlendirmesi, Tel Aviv’in ondan beklentilerini daha dikkatli şekillendirmesi gerektiğini gösteriyor.
Yine de Trump’ın atacağı adımların doğrudan “rejime” zarar vermeyeceği, ancak sağcı ve faşist ideolojilere sahip bazı İsrailli figürler üzerinde olumsuz etkiler doğurabileceği belirtiliyor.
Bu noktada, Tel Aviv’in Trump ile herhangi bir çatışmaya girmek istemediği son derece bariz. Bu nedenle, İbrani araştırma merkezlerinin yayımladığı analizlerde, İsrail’in resmi kanallarının şimdiden Trump yönetimindeki yetkililerle irtibata geçip, Trump’ın yaklaşım ve eğilimlerine uygun hareket etmeleri gerektiği vurgulanıyor.
"Trump, görevi devraldıktan sonra bu savaşı yönetmek ve sona erdirme sorumluluğunu üstlenmek zorunda mı kalacak, yoksa savaş ondan önce sona mı erecek?"
Böylece, muhtemel bir yanlış anlaşılmanın önüne geçilmesi ve İsrail’in, özellikle de mevcut sağcı liderlerinin, Trump yönetimi ile başa çıkamayacakları bir krizle karşı karşıya kalmasının engellenmesi hedefleniyor.
Genel anlamda, Trump’ın başkanlığı boyunca İsrail ile ilgili dikkate alması gereken üç ana mesele var. Bu meselelerde Trump, İsrail’in çıkarlarına uygun adımlar atmak isteyecektir ama bu süreçte pek çok soru işareti de gündeme gelebilir.
Birincisi: Trump’ın İran’ı tecrit etme ve ülkeye zarar verme yönünde adımlar atacağı netleşmiş durumda. Ancak, tahminler Trump’ın İran’la topyekûn bir savaşa yol açmaktan çekineceğini gösteriyor.
Bu da İsrail’in, Trump’ın “onayıyla” İran’a karşı düşmanca bir tutum sergileyip doğrudan bir savaş başlatmasını beklememesi gerektiği anlamına geliyor.
Trump’ın İran’a karşı izleyeceği yöntem, ilk döneminde olduğu gibi “maksimum baskı” politikasını devreye sokmak olacak. Bu politika, tıpkı ilk döneminde İran ekonomisinin çok ciddi bir krize sürüklendiği gibi, İran’ı uluslararası arenada tecrit etmeyi amaçlayacak.
İsrail bakış açısına göre bu politika, ülke için hem bir fırsat hem de bir tehdit niteliğinde. Bu strateji, özellikle finansal yaptırımlar yoluyla İran’ın mali kaynaklarını kesme konusunda İsrail’in teorik olarak güvenebileceği bir baskı unsuru oluşturuyor.
Fakat, aynı zamanda bu tür yaptırımlar İran’ı nükleer silah üretimi kapasitesine doğru daha fazla “ileri gitmeye” itebilir.
Trump’ın ilk döneminde, uygulanan yaptırımlar İran’ı uranyum zenginleştirme oranını yükseltmeye sevk etmiş ve bu oran nükleer silah üretimi için gereken seviyeye tehlikeli derecede yaklaşmıştı.
İkincisi: İsrail’i ilgilendiren bir diğer konu ise, ABD’nin müttefikleri arasındaki bölgesel düzenlemeler, yani İsrail ve Körfez ülkeleri, başta Suudi Arabistan arasındaki ilişkiler.
Trump, Biden’ın başaramadığını başarabilecek mi? Riyad, Trump’ın baskısından çekinerek, onun taleplerini kabul edip İsrail liderliğindeki bölgesel ittifaka tam anlamıyla katılacak mı, yoksa kendi taleplerinde ısrarcı mı olacak?
Suudi Arabistan’ın özellikle ABD ile savunma anlaşması ve nükleer kapasite edinme talepleri dikkat çekiyor. Ancak bu talepler artık Suudi Arabistan açısından tek başına yeterli değil; zira Filistin topraklarında yaşanan olaylar, bu konuda yeni bir bakış açısı gerektiriyor.
Dolayısıyla bu konu, daha önceki meseleyle de bağlantılı hale geliyor: Savaşın sona erdirilmesi, Filistinlilere yönelik “ekonomik jestler” yapılması ve Filistin sorununa bir çözüm sunulması, en azından bölgesel düzenlemelerin bir parçası olarak değerlendirilmek zorunda.
Trump’ın yeni döneminin başında üzerinde çalışacağı tahmin edilen bu düzenlemelerde, Filistin meselesine dönük adımlar atılması artık kaçınılmaz bir şart haline gelmiş durumda.
İsrail’in geleceğe dair endişelerinin üçüncü büyük başlığı, Netanyahu ve koalisyonunun yönetimde gerçekleştirmek istediği değişiklikler.
Bu değişiklikler, muhalifleri tarafından "demokrasiye karşı bir darbe" olarak tanımlanıyor.
Sağcılardan solculara, tüm İsrailliler arasında ortak bir kanaat var: Trump, savaş öncesinde dondurulmuş olan bu "reformlar" konusunda daha hoşgörülü bir tavır sergileyecek.
İsrail’deki söz konusu “darbenin” ilk hamlelerinin dondurulmasında bu hoşgörü eksikliği büyük rol oynamıştı.
Ancak Trump’ın göreve gelmesi, bu değişiklik çabalarının yeniden canlanmasına yol açabilir; tabii eğer bu durum ABD'den İsrail hükümetine dönük olumsuz tepkiler doğurmazsa.
Peki, pek çok cepheli savaşın akıbeti ne olacak? En muhtemel cevap, belirsizlik. Trump, görevi devraldıktan sonra bu savaşı yönetmek ve sona erdirme sorumluluğunu üstlenmek zorunda mı kalacak, yoksa savaş ondan önce sona mı erecek? Bu soru son derece makul bir soru olarak ortada duruyor.
Belki de Trump, savaşı Beyaz Saray’a varmadan önce sona erdirilmiş bulmayı umuyordur. Trump’ın savaşı bitirme sözü, Biden yönetimini eleştirme ve onun kabiliyetlerini sorgulama amacı taşıyordu.
Trump, "Başkanlık koltuğunda ben olsaydım bu savaş çıkmazdı," iddiasını ortaya atarken, aynı zamanda Biden’ın bu konuda yetersiz olduğunu öne sürüyor.
Trump’ın bu sözü, onun Biden’ın başaramadığı şeyleri gerçekleştireceği mesajını vermekle birlikte, “Rakibimin yaptığının tersini yapacağım,” yaklaşımının bir yansıması olarak da değerlendiriliyor; belirli bir stratejik veya politik plan üzerine kurulu değil.
Sonuç olarak, tüm ihtimaller ve senaryolar masada; ancak hangisinin daha muhtemel olduğu konusunda net bir değerlendirme yapmak zor.
İsrail, savaşı ve bölgedeki gelişmeleri Trump’ın hamlelerini bekleyerek izlerken, bazı kesimler şimdiden Trump’ın getireceği zaferlere övgüler diziyor.
Fakat Trump’ın gerçekten ne yapacağı veya vaatlerini nasıl gerçekleştireceği konusunda kesin bir tahmin yok.
Vaatleri, uygulanabilir bir stratejiye dayalı değil; bu nedenle İsrail de Trump’ın hangi adımları atacağını öngörmekte zorlanıyor.
Çeviri: YDH