Batı medyasının 'antisemitizm' klişesi

img
Batı medyasının 'antisemitizm' klişesi YDH

Batı ve İsrail medyası anlatıları manipüle ederek Amsterdam'daki olayları korkunç bir antisemitik kriz olarak yansıtırken İsrail'in Gazze'deki acımasız eylemlerini mazur gösteriyor; bu ikiyüzlülük, Filistinlilerin yaşamlarını değersizleştiren ve İsrail'i hesap verebilirlikten koruyan kasıtlı bir önyargının altını çiziyor.




YDH- El-Meyadin'e göre, Amsterdam'daki olaylar, Batı ve İsrail medyası tarafından  “pogrom”,  “katliam”, “yeni bir Holokost”, bir “Yahudi avı” ve elbette “antisemitizm” olarak çerçevelendi.

El-Meyadin'e katkıda bulunan Aya Yusuf, bu durumu ''İsrailliler ne zaman hatalı olsa suç başkasının omuzlarına yükleniyor'' diye yorumluyor.

Bu arada, Gazze'den canlı yayınlanan kadın ve çocukların sistematik olarak öldürülmesi “hava saldırısı”, Filistinlilerin acımasızca dövülmesi ve kaçırılması “çatışma” olarak açıklanırken, tüm bu vahşetin faili olan İsrail'den doğrudan hiç bahsedilmedi.

ABD Başkanı Joe Biden Amsterdam'daki “antisemitik” sahneleri “aşağılık” ve “tarihin en karanlık anlarından bazılarına” dönüş olarak nitelendirdi.

AB Komiseri Ursula von der Leyen “Antisemitizmin Avrupa'da yeri yoktur” derken, Kanada Başbakanı Justin Trudeau da yaşananları “son derece rahatsız edici” ve “geçmişimizin en karanlık bölümlerinden bazılarını” hatırlatan sahneler olarak nitelendirdi.

Almanya Şansölyesi Olaf Scholz ise “İsrailli taraftarlara yönelik şiddet haberleri dayanılmaz. Yahudiler Avrupa'da kendilerini güvende hissetmelidir.” diye mevkidaşlarını tekrar ediyordu.

ABD merkezli Anti-Defamation League, çatışmanın zamanlaması ile 9-10 Kasım 1938'de Nazi Almanya'sında Nazi Partisi'nin Sturmabteilung (SA) ve Schutzstaffel (SS) paramiliter güçleri ile Hitler Gençliği ve Alman sivillerin katılımıyla Yahudilere karşı gerçekleştirilen ve Kasım pogromları olarak da adlandırılan Kristallnacht, yani Kırık Cam Gecesi'nin yıldönümü arasında paralellik kurdu. 

Gazze'de uzuvlar koparıldığında, çocukların kafaları kesildiğinde ve mülteci çadırları içinde insanlarla birlikte gece karanlığında yakıldığında aynı ahlaki öfke görülmüyor.

Amsterdam'daki olaylar sadece yaralanmalarla sonuçlanmasına rağmen, İsrail'in 43 binden fazla Filistinliyi öldürmesini hiçbir zaman soykırım olarak nitelendirmeyen aynı medya kuruluşları, anında Holokost döneminin kelime dağarcığına atladılar.

Arap karşıtı kışkırtmalarla alevlenen futbol holiganizmi olarak adlandırılabilecek olay, kısa sürede “antisemitik pogrom” olarak yeniden adlandırıldı.

Bu siyasi açıklamalar, kamuoyunu şekillendirmek isteyen medya tarafından daha da büyütülüyor.

Batı medyası ilk başta Amsterdam'daki şiddet olaylarından Filistin yanlısı protestocuların sorumlu olduğuna işaret etti.

Daha fazla kanıtın ortaya çıkmasının ardından, aynı medya kuruluşları hikayeyi değiştirerek, düzenleyerek ve yeniden yazarak nihayetinde “antisemitik” saldırılar anlatısını güçlendirdi.

Batı medyası İsraillilerin karıştığı olayları hemen kınamakta acele ederken, İsrail'in Gazze, Batı Şeria ve Lübnan'daki terörünü sürekli olarak görmezden geliyor.

BM İnsan Hakları Ofisi'nin raporları Gazze'deki kayıpların yaklaşık %70'inin kadın ve çocuklardan oluştuğunu gösteriyor ve uluslararası hukukun sistematik olarak ihlal edildiğini ortaya koyuyor.

Elbette bunlar ya tamamen görmezden geliniyor ya da aynı propaganda medya kuruluşlarının 7 Ekim'de kafası kesilen İsrailli bebekler ve toplu tecavüzlerle ilgili yalan haberler yaydığını bildiklerinden, Amsterdam'daki gibi olaylar için ayrılan öfke bir kenara bırakılarak ihtiyatlı bir şekilde haberleştiriliyor.

Dolayısıyla elimizde bu tür kayıtlar varken, gerçek gazeteciliğin kasıtlı olarak tehlikeye atıldığı bu haberlere neden inanıldığını merak etmemek elde değil.