«Hizbullah'ın Golani Tugayını küçük düşürerek Netanyahu'yu ordusunun “nefes alabilmesi” için geçici bir ateşkese zorlamasının ardından Culani bunu telafi etmek için devreye girdi.»
YDH- İran merkezli Press TV web sitesinden Iraklı gazeteci Vesam Bahrani’nin kaleme aldığı analiz, Batılı güçler ile Orta Doğu'daki tekfirci teröristlerin iç içe geçmişliğini emperyalist ve Siyonist gündemlerle uyumlulukları perspektifinden inceliyor. Suriye'deki çatışmada dış müdahalenin, aşırılık yanlısı ideolojilerin ve medya manipülasyonunun karmaşık etkileşiminin altını çizen Bahrani, dış güçlerin bölgeyi istikrarsızlaştırmak için ekstremist vahşileri nasıl kullandığını ve anlatıyı kendi jeopolitik çıkarlarına hizmet edecek şekilde nasıl çerçevelediğini örnekliyor. En nihayetinde, Suriye hükümeti ve müttefiklerinin, özellikle Filistin direnişine ve bölgesel istikrara olan bağlılıklarıyla, bu planlı zorluklar karşısında yaptıkları önemli fedakârlıkları ortaya koyuyor.
Batıda Akdeniz, kuzeyde Türkiye, doğu ve güneydoğuda Irak, güneyde Ürdün, güneybatıda Filistin ve Lübnan ile çevrili olan Batı Asya ülkesi büyük bir stratejik öneme sahiptir. Bu ülke aynı zamanda yıllar önce savaşı yoğunlaştıran ve yıkıcı amaçları olan daha geniş ve daha zararlı bir gündemi zorlamayı amaçlayan ilk başarılı sosyal medya propaganda kampanyasını da yaşadı.
Bunlar arasında İslam'ın en büyük iki mezhebi olan Şii ve Sünnileri bölme, Direniş Ekseni'ne zarar verme ve özellikle Lübnan İslami Direnişi – Hizbullah’ın imajını zedeleme girişimleri de vardı.
2011 yılında Arap Baharı, halkın meşru kaygıları halının altına süpürülerek hızla bir Terör Sonbaharı'na dönüştü. Irak Başbakanı Nuri el-Maliki'nin ABD askerlerini Irak'tan kovduğu dönemdi.
Sahada Amerikan postalına ihtiyaç kalmaması ABD’nin işine yaradı zira Amerikalılar tabutlar içinde geri dönüyorlardı. Ancak bölgede hiçbir asker üs de yoktu, bu ABD hegemonyası için bir endişeydi; özellikle de kukla rejimler birbiri ardına devrilirken…
Peki Arap Baharı planlandığı gibi gitseydi iktidara kim gelecekti? Amerika'dan ve onun Siyonist vekilinden nefret eden ve Filistin davasına sempati duyan liderler. İşte bu nedenle İslam Devrimi Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamenei bunun bir Arap Baharı değil, İslami Uyanış olduğunu ifade etmiştir.
ABD, İslam'dan sapan aşırılık yanlısı tekfirci unsurlardan yararlandı.
Arap Baharı'nı sahadaki tekfirci postallarla terörize etti.
NATO destekli askeri darbeler de birçok ülkeyi kasıp kavurdu, insanların hayallerini ellerinden aldı.
Suriye her zaman birincil hedefti zira bu Arap ülkesi Direniş Ekseni'nin kalbinin attığı yerdir.
Tekfirci teröristlerin Batı'daki hapishanelerden oldukça dikkat çekici bir şekilde kurtulan temsilcilerine, mümkün olduğunca çok sayıda gencin beynini yıkamak için Batı'nın ana akım medyasında konuşmaları için platformlar sağlandı: Temelde bir askere alma planı.
Suriye'nin Dera ve Humus kentlerinde düzenlenen barışçıl protestoların sosyal medyada yer alan görüntülerinde protestoculara ateş açıldığı görülüyor. Pek çoklarının kafası karışıyordu. Güvenlik güçleri, eğer iç meseleleri varsa barışçıl gösteri yapma hakkına sahip olan protestoculara neden ateş açıyordu ki?
Aralarında İngiltere'nin eski Büyükelçisi Peter Ford'un da bulunduğu, savaştan önce Suriye'de bulunanlar, bu kadar farklı etnik ve dini grubun bir arada barış ve uyum içinde nasıl yaşayabildiğinin ilk elden örneklerine tanık oldular.
Dera ve Humus'ta gerçekte olan şey, Fars Körfezi krallıklarının (kendileri de tahttan indirilme ihtimalini dehşetle izleyen) sosyal medya videolarını manipüle etmek ve sanki Suriye güvenlik güçleri protestocuları vurup öldürüyormuş gibi göstermek için büyük ölçüde finanse ettiği bir kampanyaydı. Ama öyle değildi. Bu durum kısa bir süre sonra önde gelen aktivistlerden bazıları ve daha sonra da araştırmacı gazeteciler tarafından belgelenmiştir.
Yine de olan olmuştu. Dünyanın dört bir yanından yüzlerce olmasa da on binlerce tekfirci terörist, Suriye Arap Ordusu'na karşı savaşmak üzere kimi sınır kapılarından Suriye'ye geçmişti bile.
CIA bu teröristleri eğitme, silahlandırma ve finanse etme programına komşu Ürdün'de başladı, Siyonist rejim yaralı militanları tedavi etmek için işgal altındaki Golan'da bir sahra hastanesi kurdu. Gelgelelim hiç kimse IŞİD teröristlerinin en iyi ABD yapımı Toyotaları nereden aldıklarına bir cevap bulamadı!
Suriye hükümeti ve halkı, Filistin'in ve Filistin direnişinin yanında durdukları için daha rahat ve kolay bir yaşamı feda ettiler. Hizbullah da öyle. Silahlarının birçoğu Lübnan'ı korumak ve Filistin'e yardım etmek için müttefik Suriye tarafından sağlandı.
Hizbullah, her Şii Müslüman'ın kalbinde özel bir yeri olan Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in torunu Seyyide Zeyneb'in türbesi, Şam'ın dış mahallelerinde saldırıya uğradığında, bir iç savaştan kaçınmak için Suriye'deki tekfirci teröristlere karşı mücadeleye girdi.
Hizbullah Siyonist rejime karşı mücadelesinde terör gruplarını yenmeyi ve savaşın harap ettiği Arap ülkesinde barış ve huzuru yeniden tesis etmeyi amaçladı. Hizbullah aleyhindeki sahte sosyal medya propagandası, Suriye'deki savaşın küresel bir Şii-Sünni mezhep sorunu gibi gösterilmesinde önemli bir rol oynuyordu.
Bu teröristlerin Siyonistler ve işbirlikçileri tarafından desteklenmediğine dair şüphesi olan herkes son olayları değerlendirmeli.
Geçtiğimiz hafta Hizbullah'ın Siyonist rejime dayattığı ateşkes, tekfirci militanların 2017'den bu yana Suriye'nin Haleb kentine yönelik en büyük terör saldırısıyla aynı zamana denk geldi. Eskiden el-Kaide olarak bilinen ve tek farkı isim değişikliği olan Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ), yıllardır kuzeybatı İdlib kentinde yuvalanmıştı.
Yaşayan ve hafızalardaki tüm terör liderlerine bağlılık yemini etmiş olan HTŞ lideri Ebu Muhammed Culani, geçtiğimiz hafta sınırdan İdlib'e geçen gelişmiş askeri teçhizatın yanı sıra büyük bir savaşçı konvoyuyla ödüllendirildi.
Fars Körfezi medyasında hala yaygın bir şekilde dolaşan uydurma “Hizbullah'ın Suriye'deki suçları”, Hizbullah'a ve tüm Direniş Ekseni'ne saldırmak için bir araç olarak hizmet etmeye devam ediyor.
Hizbullah'ın Güney Lübnan sınırında Siyonist Golani Tugayını küçük düşürerek İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'yu ordusunun “nefes alabilmesi” için geçici bir ateşkese zorlamasının ardından Culani, Golani'nin yenilgisini telafi etmek için devreye girdi.
Amaç Suriye'de yeniden kargaşa yaratmak ve Hizbullah'a herhangi bir askeri malzemenin ulaşmasını engellemek; bu Netanyahu tarafından açıkça ifade edildi.
ABD, Siyonist, Fars Körfezi ve bölgedeki NATO üyesi kimi ülkelerin Suriye'yi istikrarsızlaştırma planı daha önce nasıl bozguna uğradıysa, aynısı yine olacaktır. Bu Suriye 2011'deki Suriye değil.
Daha önce Suriye'ye yardım eden Direniş Ekseni, bu yabancı teröristlerle başa çıkma konusunda büyük bir deneyim kazanmıştır. Haleb'in 2017'de HTŞ öncülüğündeki gruplardan kurtarılması, IŞİD'in ve diğer kafa kesen grupların yenilgisini gören İranlı askeri danışmanlar da dahil olmak üzere cesur adamlar aracılığıyla Suriye'deki savaşın yörüngesini değiştirdi.
Sadece Irak direnişi, gerektiğinde Suriye'ye girmek üzere 40 bin savaşçısını hazır tutuyor. HTŞ çok uzun süre kalırsa bu sayı iki katına çıkar.
Bu tekfirci vahşilerin Siyonistler ve işbirlikçileri için nasıl çalıştığını anlamak için belki de en önemli detay şu: Gazze'de neredeyse 14 ay süren soykırım sırasında İsrail rejimine tek bir kurşun bile sıkmadılar. Tarihlerinde bir kez olsun İsrail’e kurşun sıkmış değiller.
Bir taraf en iyi liderlerini ve en yüksek komutanlarını Filistin için feda ederken, diğer taraf Suriye'deki Müslümanları öldürmeye ve Siyonist rejimi korumaya kararlı.
Çeviri: YDH