«Afrika uluslarının bir araya gelerek emperyalist diktayı reddetmesi tehdidi Batı'nın Sahel'deki gerilim stratejisini yeniden canlandırdı.»
YDH- Batı'nın bir sonraki stratejik hamlesi, Ukrayna'yı İsrail'e yaklaşımına benzer bir şekilde, özellikle Sahel'de olmak üzere emperyalist dünya düzenine meşru meydan okumalar teşkil eden bölgelerde kalkınmayı engellemek ve istikrarsızlık yaratmak için kullanmak olacaktır. El-Meyadin'de yer bulan analizin yazarı Hanna Eid, Ukrayna, ayrılıkçı güçler ve Sahel Devletleri İttifakı'nı (SDİ) içeren karmaşık bir jeopolitik durumun ana hatlarını çizerken, Ukrayna'nın eylemlerinin, Batılı sömürgeci çıkarlara karşı egemenliklerini savunan uluslara karşı devlet destekli bir terörizm biçimi olduğunu savunuyor. Eid, Sahel'deki mevcut durum ile Batı müdahalesinin tarihsel örnekleri arasında paralellikler kurarak, SDİ'nin birliği ve ilerlemesinin emperyalist güçlerin Soğuk Savaş taktiklerini anımsatan yeni bir gerilim stratejisini tetiklediğini öne sürüyor.
Gladio Operasyonu, CIA, Sicilya Mafyası ve Vatikan'ın İkinci Dünya Savaşı sonrasında istikrarsızlık yaratmak amacıyla İtalya'daki faşist grupları desteklediği tarihi bir programdır. Gladio adı, o dönemde Avrupa çapında benzer gizli faşist paramiliter gruplardan oluşan daha geniş bir ağı temsil ediyordu.
Gladio Operasyonu “gerilim stratejisi” adı verilen bir yöntem sayesinde başarıya ulaştı. Bu, sahte saldırılar ve şiddet yoluyla kaos yaratmak için toplumdaki sosyal, siyasi ve ekonomik çatışmaları kullanmayı içeriyordu. Sonuç olarak insanlar bu gizli birimlerin faaliyet gösterdiği bölgelerdeki sosyalist hükümetlere ve hareketlere güvenmemeye başladı. Gladio ayrıca Nazilerin ve İtalyan faşistlerinin savaştan sonra kaçmalarına yardımcı olan NATO rotalarından da yararlandı. Karl Marx bir keresinde tarihin önce bir trajedi sonra da bir komedi olarak tekerrür ettiğini söylemişti.
Buün Fransız hükümeti meşruiyet mücadelesi veriyor. Macron'un neoliberal politikaları, birçok kişi acı çekerken birkaç kişinin daha fazla zenginleşmesine yol açtı. Bu durum protestolara ve hem sol hem de sağ hareketlerin yükselişine neden oldu. Macron, seçimleri kazanan sol partilerin başbakan seçmesini engelliyor. Bunun yerine muhafazakar Michel Barnier'i yeni başbakan olarak atadı.
Öte yandan Fransa, Sahel Devletleri İttifakı Konfederasyonu'nu oluşturan bölgelerden (Mali, Burkina Faso ve Nijer) kovuldu. Afrika'daki dayanak noktasını kaybetmesi ve Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu'na bağlı devletlerin Sahel Devletleri İttifakı'na (SDİ) karşı askeri müdahalede bulunmasını sağlayamaması Paris'i Gladio tarzı gizli operasyonlara yöneltti. Tıpkı orijinal Gladio'da “Kurt Adamlar” gibi Nazi paramiliterlerinin kullanılması gibi, Fransızlar da Kiev'deki Banderite kliğinin yatırımlarının karşılığını vermesini umuyor.
Hem Paris hem de Kiev, Rusya'nın Afrika ile angajmanından korkuyor çünkü bu birkaç kritik gerçeğe işaret ediyor. Birincisi, Rusya izole edilmiş ya da ekonomik olarak istikrarsızlaştırılmış değil. Rusya'ya uygulanan yaptırımlar Moskova'nın Afrika ve Asya'daki diplomatik ve ticari ilişkilerini daha da genişletti. İkinci olarak, Fransız hükümeti sahadaki gerçeklerle yüzleşmeyi reddediyor.
Kamerunlu gazeteci Şaviyer Messatiyati'ye göre:
“Siyah köle ticaretine, sömürgeleştirmeye katılmış, ezilen halklar üzerinde egemenlik kuralları kurmuş bir ülke... Şimdi Fransa'ya Afrika ülkeleriyle tahakküme dayanmayan ilişkiler kurabileceğini söylemek mümkün değil. Bu nedenle Fransa, köle ticareti ya da sömürgecilik yapmayan ve Afrikalılara saygı duyan Rusya'nın Afrika'ya dönüşü konusunda bu kadar tedirgin.”
Geldiğimiz noktada, Ukrayna'dan gelen özel kuvvetler ve 'askeri eğitmenler', sivillere ve askeri üslere yönelik saldırılar gerçekleştirmeleri için Sahel Devletler İttifakı'ndaki ülkelerindeki ayrılıkçı ve el-Kaide bağlantılı unsurları desteklemektedir. Tüm bunlar, SDİ'yi istikrarsızlaştırma ve SDİ'yi emperyalizme ve emperyalist güçlerin emrindeki haydutlara karşı erken başarılara iten hükümet ile halk arasındaki bağı yok etme planının bir parçasıdır.
Muhafazakar Amerikan düşünce kuruluşu Jamestown Vakfı bunu açıkça yazıyor; belki de en azından 2014'ten beri Ukrayna'yı demokrasinin son feneri olarak lanse eden liberal meslektaşlarından daha az kaybedecek şeyleri olduğunu düşünüyorlar.
Ukrayna Savunma Bakanlığı GUR, ayrılıkçı isyancılara ve onların el-Kaide müttefiklerine eğitim, istihbarat, silah ve insansız hava aracı parçaları sağladığını açıkça itiraf etti. Ayrılıkçı güçlerin sözcüsü de Fransız ve Amerikan yardımının kendilerine ulaştığını kabul etti:
“Ukraynalılarla bağlantılarımız var... tıpkı diğer herkesle, Fransızlarla, Amerikalılarla ve diğerleriyle olduğu gibi”.
Bunun özeti, Ukrayna devletinin, Batı'nın sömürgeci diktasına karşı egemenliğini ilan etmiş bir ulusun topraklarında terörist saldırılara sponsorluk yapmasıdır. Batı Avrupa'nın büyük bir kısmının endüstriyel üretimlerinin büyük bir bölümünü Zelenskiy kliğini silahlandırmaya adamasının ardından Fransızların yatırımlarının karşılığını almak istediklerinden şüphe edilemez. Öyle görünüyor ki Zelenskiy'nin Ukrayna'nın bir başka İsrail olması vizyonu, dünya ölçeğinde birikimi koruma rolüne adım attıklarına göre gerçekleşiyor.
Emperyalist Batı için Batı Afrika'da egemen bir kalkınma peşinde koşan SDİ, güçlerinin azaldığına işaret etmekte ve aynı zamanda önemli bir uranyum, altın ve petrol kaynağını da kesmektedir. Sahel Devletler İttifakı halk desteğine de sahip olduğu ölçüde, emperyalistler bunu daha da büyük bir tehdit olarak görüyorlar çünkü propagandaları etkisini kaybediyor. Dolayısıyla Batı için bir sonraki mantıklı adım, Ukrayna'yı İsrail'i kullandıkları gibi kullanmak yani emperyalist dünya sistemine yönelik meşru tehditlerin ortaya çıktığı bölgeleri, bu örnekte Sahel'i, kalkındırmamak ve istikrarsızlaştırmak olacaktır.
Mali, Ukrayna'nın müdahalesi ve terörünün kanıtlarını BM genel kuruluna taşıdı ve sessizlikle karşılandı. Kısa bir süre sonra Mali, Ukrayna ile ilişkilerini kesti ve onu Nijer izledi. BM'de konuşan Nijer Dışişleri Bakanı Bakary Sangare, Batı'yı SDİ'yi istikrarsızlaştırma girişimlerinden dolayı kınadı ve SDİ'nin kendi topraklarının ve sahip oldukları maden zenginliğinin kontrolünü ele geçirmeleri nedeniyle emperyalistlerin küçümsediği nesneler haline geldiklerini savundu:
“Nijer bir kez daha bu düşmanca eylemleri şiddetle kınıyor ve terörizme verilen her türlü desteği, özellikle de Ukrayna'nın korkakça bir baskın gerçekleştiren terörist koalisyona verdiği aktif ve açık desteği reddediyor. Bu kaynaklar, ülkelerimizi istikrarsızlaştırmak amacıyla terörist grupları finanse eden ve silahlandıran Batılı güçlerin arzu nesnesi haline gelmiştir.”
Sahel Devletleri İttifakı'nın başarısı gerçekten de Batı için bir tehdittir ve emperyalist güçlerin ittifakı istikrarsızlaştırmak ve zayıflatmak için eski 'gerilim stratejilerine' dönmelerinin nedeni de budur. Burkina Faso 2022'de ülkesinin %60'ını el-Kaide'ye bağlı örgütlere kaptırmıştı ve şimdi SDİ'nin kaydettiği ilerlemelerle ülkesinin %70'ini kontrol ediyor.
Bu ancak Batılı birliklerin (özellikle Fransız ve Amerikan) bu ülkelerden atılmasından sonra gerçekleşti. SDİ, kendi halklarının aktif desteğini elinde tutuyor ve siyasi, ekonomik ve sosyal gelişimleri üzerinde güçlü bir egemenlik arayışında. Tıpkı İkinci Dünya Savaşı sonrası İtalya'nın komünist bir karaktere bürünmesi tehdidinin emperyalist güçler tarafından desteklenen bütün bir hile ve terörizm sistemini harekete geçirmesi gibi, şimdi de egemen Afrika uluslarının bir araya gelerek emperyalist diktayı reddetmesi tehdidi Batı'nın Sahel'deki gerilim stratejisini yeniden canlandırdı.
Çeviri: YDH