İsrail’in Suriye’deki saldırıları, yalnızca askeri hedeflere yönelik bir operasyon olarak değil, daha geniş stratejik hedeflerin bir parçası. Antuan Lahd'ın Güney Lübnan Ordusu’na benzer bir yapıdan, Suriye’nin yeniden yapılanmasındaki kontrol çabalarına kadar pek çok boyut gündemde.
YDH - Siyonist rejimin Suriye’ye yönelik son saldırıları, askeri operasyonların ötesine geçen çok boyutlu bir stratejinin parçası.
Lübnanlı gazeteci Ali Cezzini, X (eski adıyla Twitter) hesabında yaptığı değerlendirmede, İsrail’in bu saldırılarla hem Suriye’nin mevcut ve gelecekteki stratejik kapasitesini yok etmeyi hem de derin politik hedeflere ulaşmayı amaçladığını belirtti.
İsrail’in kara harekâtının nihai hedeflerini öngörmek zor olsa da Cezzini’ye göre birincil amaçlardan biri Suriye’nin güneyinde bir “güvenlik kuşağı” oluşturmak.
Bu yapının, Güney Lübnan’da Antuan Lahd komutasındaki Güney Lübnan Ordusu’na benzer bir şekilde kurgulanabileceği ifade ediliyor.
Güney Lübnan Ordusu, İsrail’in 1982’de Lübnan’ı işgal ettiği dönemde, Saad Haddad tarafından kurulan ve daha sonra Antuan Lahd’ın liderliğinde faaliyet gösteren İsrail işbirlikçisi milis gücüydü.
Siyonist rejim, bu orduyu 2000 yılına kadar Lübnan’daki varlığını sürdürmek için kullanmıştı.
Benzer bir yapının Suriye’de oluşturulma ihtimali, Suudi Arabistan ve Ürdün destekli bazı grupların güneydeki varlığıyla da güçleniyor.
Ayrıca İsrail’in Süveyda bölgesine ulaşma çabaları ve Başbakan Benyamin Netanyahu’nun Dürzîler ve diğer azınlık grupları hedef alan söylemleri, bu stratejiyi destekler nitelikte.
İsrail’in bir diğer hedefi ise, Suriye’deki yeni yönetimlerin elindeki stratejik kartları ellerinden almak.
Bu durum, Suriye’nin yeniden inşası ve İsrail ile ilişkilerin gelecekteki düzenlenmesi üzerindeki etkileri nedeniyle önem taşıyor.
Rejim, bu sürecin geciktirilmesinin kendi çıkarlarına zarar vereceği konusunda ısrarcı bir tutum sergiliyor.
Cezzini’nin değerlendirmesine göre, Heyet Tahrir eş-Şam’ın (HTŞ) İsrail’in bu adımlarına yönelik sessizliği dikkat çekici.
Bu durum ya gizli bir anlaşmanın sonucu ya da HTŞ’nin kendi iktidarını pekiştirmek için zaman kazanmaya çalışması olarak değerlendiriliyor.
İsrail’in HTŞ üzerindeki baskısını artırarak bu gruptan tavizler koparmayı hedeflediği iddia ediliyor.
Şam'da kurulan yeni hükümet ise İsrail ile doğrudan bir çatışmaya girmekten kaçınıyor. Hükümetin mevcut önceliği, iç istikrarı sağlamak ve yeniden inşa çalışmalarını sürdürmek. Fakat bu sessizlik, İsrail’in baskılarını artırarak bölgedeki denklemleri kendi lehine değiştirme çabalarını hızlandırıyor.
Muhtemel senaryolar
Cezzini, Suriye’deki gelişmeler için üç temel senaryo öngörüyor:
1) HTŞ normalleşmeyi kabul ederse: Bu durumda Suriye, federal bir yapıya dönüşebilir. Kürtler doğuda kendi bölgelerinde güç kazanırken, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin etkisiyle yeni bir hükümet kurulabilir. İsrail, Golan Tepelerinden vazgeçmeden bölgeden çekilebilir ve Suriye ekonomik bağımlılık yoluyla dışa bağımlı hale gelir.
2) HTŞ normalleşmeyi reddederse: İsrail, güneydeki işgalini sürdürürken yerel milis güçleri kurmaya devam eder. Suriye Demokratik Güçleri (SDG), petrol kaynaklarını kontrol ederek Suriye’nin ekonomik toparlanmasını engeller. Türkiye’nin SDG’ye yönelik operasyonları ise sınırlı bir etki yaratır çünkü SDG, ABD ve İsrail tarafından korunuyor.
3) İsrail ile çatışma başlarsa: Bu senaryonun şu an için düşük bir ihtimal olduğu ifade ediliyor. Şam yönetiminin önceliği toparlanma ve yeniden inşa sürecine odaklanmak. Ancak İsrail, muhtemel bir normalleşme sürecini hızlandırmak için baskılarını artırabilir.