Heyet Tahrir eş-Şam’ın sözcüsü Ubeyde Arnavut, kısa süre önce verdiği bir mülakatta Suriye'de devam eden çatışma ortamında örgütün önceliklerini ve gelecek planlarını ele aldı.
YDH- Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) örgütünün sözcüsü Ubeyde Arnavut, Britanya merkezli medya kuruluşu Channel 4’ün Dış İlişkiler muhabiri Paraic O’Brien’ın sorularını cevapladı.
Sözcünün yakın zamanda verdiği bu röportajda ‘’örgütün devrim aşamasından yeni bir döneme geçişi’’, Şam'daki mevcut güç dinamikleri ve Suriye'nin geleceğine ilişkin planlar gözlemlendi.
El-Kaide’nin uzantısı olan HTŞ’nin sözcüsü, ‘’Suriye'nin egemenliğine saygı gösterilmesinin, geçmişte yaşanan zulümlerin ele alınmasının ve tüm toplumların güvenliğinin sağlanmasının önemini’’ vurgularken, ‘’HTŞ'nin aşırılık yanlısı gruplarla geçmişteki bağlantılarına mesafe koyduğunu’’ iddia ediyor.
Channel 4’ün HTŞ Sözcüsü Ubeyde Arnavut ile gerçekleştirdiği röportajın tamamını aşağıdan okuyabilirsiniz.
‘İsrail’in saldırıları önceliğimiz değil’
O’Brien (O): HTŞ'nin ne olduğunu ve neyi temsil ettiğini açıklayabilir misiniz?
Arnavut (A): HTŞ, Devrimi sürdürmeye ve baskıcı Esed rejimini yıkmaya odaklanmış bir örgüttü. Çeşitli gruplardan oluşan daha geniş Suriye Devrimi'nin bir parçasıydı. Ancak biz Heyet Tarir eş-Şam'ı artık geçilmiş bir aşama olarak görüyoruz. Şu anda o aşamadan yeni bir döneme geçiş yapıyoruz.
O: Şu anda Şam'da kim liderlik yapıyor?
A: Suriye Devrimi önemli bir zafer elde etti. Daha dün, iktidarın devrini kolaylaştırmak ve geçiş yönetimi aşamasını başlatmak üzere hem Devrim Bakanları hem de devrik rejimin bakanlarıyla bir toplantı gerçekleştirdik. Bu aşamanın üç ay sürmesi ve ardından yeni bir hükümetin kurulması bekleniyor.
O: Seçimlerin ne zaman yapılacağına dair bir zaman çizelgeniz var mı?
A: Şu anda yeni hükümetin kurulmasından önceki üç aylık ara dönemdeyiz. Gerekli adımlar üzerinde aktif olarak çalışıyoruz, ancak bu hükümetin nasıl yapılandırılacağına ilişkin ayrıntıları tartışmak için henüz erken. Şu anki odak noktamız Suriye'nin kurumlarını yeniden canlandırmak.
O: İsrail'in son hava saldırıları hakkındaki düşüncelerinizi paylaşabilir misiniz? Şu ana kadar 300'den fazla olay gördük.
A: Bizim önceliğimiz güvenliği ve hizmetleri yeniden tesis etmek, kurumlarda sivil yaşamı canlandırmak ve yeni kurtarılmış şehirlerin bakımını yapmaktır. Fırınları, elektriği, suyu ve iletişimi yeniden tesis etmek için günlük yaşamın pek çok acil parçası vardır, bu nedenle önceliğimiz bu hizmetleri insanlara sunmaktır.
O: İsrail’in saldırılarının önceliğiniz olmadığını anlıyorum ama İsrail'in bu ülkedeki 300 tesisi vurması hakkında dürüstçe söyleyecek bir şeyiniz olmadığını mı söylüyorsunuz?
A: Hiç şüpheniz olmasın. Herkesin yeni Suriye'nin egemenliğine saygı göstermesini istiyoruz, bu nokta bizim için çok önemli.
O: Dün Sednaya Hapishanesi’ni ziyaret ettik ve binlerce kişinin öldürüldüğü, binlercesinin işkence gördüğü vahşet hikayelerini dinledik. Ölen ya da kaybolanların aileleri için adaleti nasıl sağlamayı planlıyorsunuz?
A: Her şeyden önce medya Suriye'de yaşanan trajediye dikkat çekmelidir. Hapishanelerimiz, binlerce Suriyelinin hayal bile edilemeyecek şekillerde acı çektiği ve işkence nedeniyle öldüğü karanlık ve kanlı yerler olmuştur. Bu mağdurlar için yasal kanallar ve insan hakları örgütleri aracılığıyla adalet arayışına girmeye, işkence gören ve ölenlerin ailelerinin haklarının iade edilmesini sağlamaya kararlıyız. Bu kötü şöhretli Suriye hapishaneleri kalıcı olarak kapatılacak ve Esed'in suç rejiminin korkunç bir hatırlatıcısı ve Beşşar Esed ile Suriye halkına işkence edilmesine yardımcı olanlar için kalıcı bir leke olarak hizmet edecektir.
O: Esed rejiminden tam olarak nasıl hesap soracağınıza dair bir planınız var mı?
A: Evet. Yaklaşımımız, uluslararası standartlara ve yasalara uygun bir çerçeve oluşturmak için en iyi hukuk ve insan hakları uzmanlarıyla işbirliği yapmayı içeriyor. Tanıklıklar, belgeler ve diğer kanıt türlerini kullanarak Esed rejimini yargılamayı hedefliyoruz.
O: Dün Sednaya cezaevinden dolayı Alevi toplumuna yönelik ciddi bir öfke patlaması yaşandı. Alevilere ve diğer azınlık gruplarına güvenlikleri konusunda ne gibi güvenceler verebilirsiniz?
A: Hıristiyanlar, Kürtler, Dürziler ve diğerleri de dahil olmak üzere tüm topluluklara güven vermek için kamuoyuna açıklamalar yaptık. Alevi toplumuna da etnik köken, ırk ya da mezhep temelli herhangi bir hedef göstermeden korkmamaları gerektiğini ilettik. Birçok acı hatırayı yeniden canlandıran Suriye halkının çektiği acılarla derin bir empati kurarken, proaktif tedbirler alıyoruz. Bir yandan Alevi toplumuna güvence verirken diğer yandan baskıya maruz kalanlara devrimin artık zafer kazandığını ve yeni bir intikam aşamasına girmek istemediğimizi söylemek için birkaç adım atıyoruz.
O: Çoğulculuğun ve azınlıkları korumanın öneminden bahsediyorsunuz ancak HTŞ ve el-Kaide ile bağlantıları konusunda bilinen bir geçmiş var. Uluslararası toplumun örgütünüzün gerçekten değiştiğine inanmasını nasıl beklersiniz?
A: Örgütümüz Üçüncü Yol'u temsil ediyor; biz ne el-Kaide ne de IŞİD'iz. Bunun yerine ulusal devrimci bir yolu temsil ediyoruz. Her ne kadar Batı'da bazıları bizi şiddetle ün salmış ve Suriye Devrimi'ne olumsuz bir ışık tutan IŞİD'in karanlık imajıyla ilişkilendirse de gerçek şu ki Suriye Devrimi temelde bir adalet ve kurtuluş hareketidir. Tüm Suriye'yi özgürleştirmeyi amaçlayan bir harekettir. Bu vizyona bağlıyız ve devlet inşası, kurumlar ve yönetişime odaklanan yeni bir dönemin planları üzerinde aktif olarak çalışıyoruz.
Haleb’in işgali 7 Ekim’e benziyor mu?
Mike and Sofia Segal Foundation tarafından fonlanan Center for Peace Communications’ın Ubeyde Arnavut ile gerçekleştirdiği bir diğer röportajda, HTŞ sözcüsü Haleb işgali sırasında Hamas gibi herhangi bir saldırıda bulunmadıklarını vurgulayarak sivillerin korunması ve hizmetlerin yeniden sağlanması konusundaki kararlılıklarını vurguladı.
Uluslararası gazetecileri durumu doğrulamaya davet eden sözcü, kentte işlerin hızla yeniden başladığının altını çizdi.
Röportajın devamı şöyle:
Röportör: Haleb'in işgali 7 Ekim'de yaşananlara benziyor mu?
Arnavut: Herhangi birine saldırdığımızı kanıtlayan herhangi bir görüntü sunması için herkese meydan okuyorum. Operasyon komutanlığından gelen talimatlar açıktı: Kimseye zarar verilmeyecek. Her zaman Haleb sakinlerinin yanındaydık. Onlara güven verdik ve güvenliklerini sağladık.
Devrimcilere ateş açmayan, evlerinde kalan ya da teslim olan tüm rejim askerlerinin güvenliğini sağladık. Bunun için uluslararası kanalların, muhabirlerin ve gazetecilerin getirilmesi gerektiğine inanıyorum.
Herhangi bir sınır kapısından şehre girişlerini kolaylaştırmaya hazırız. Dünyanın her yerinden gazetecilerle ilişkilerimiz iyi. Haleb halkının bugün nasıl yaşadığını kendi gözleriyle görsünler. Haleb'deki dükkanların %60'ından fazlası yeniden çalışmaya başladı ve bugün işler çok iyi.
Hizmetler kademeli ve hızlı bir şekilde geri dönecektir. Talimatlarımız çok açık olduğu için herhangi bir saldırganlık söz konusu değildir. Yakından takip ettiğimiz ve süratle ele alacağımız bazı münferit vakalar olabilir. Dükkanlara karşı işlenen bazı suçlar ya da işyerlerine zorla girme gibi olaylar yaşanmış olabilir.
Bazı hırsızlıklar meydana geliyor, ancak yanlış izlenim vermemek için bunları sürekli olarak izliyoruz.
Biz ütopyacı değiliz; gerçekçi olan için çabalıyoruz. Böyle şeyler oluyor ama bu genel bir eğilim değil ve tüm sorunları mümkün olduğunca hızlı bir şekilde ele alıyoruz.
Bugün güvenlik güçleri ve İçişleri Bakanlığı hırsızlık vakalarını kontrol altına almak üzere çok sayıda personel görevlendirmiştir. Haleb'de halkla bir araya geldiğimizde minnettarlıklarını ifade ettiler.
Kendilerini güvende hissedebilmeleri için geceleri güvenlik görevlileri ve devriyeler sağlamamızı istediler, biz de sağlayacağımıza dair güvence verdik. İçişleri Bakanlığı ve Güvenlik İdaresi en kısa zamanda bu devriyelere başlayacaktır.