Yaşadığı “hayal kırıklı” nedeniyle, Gazze'den sorumlu siyasi danışman yardımcılığı görevinden temmuz ayında istifa eden ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, Washington'un Filistin konusunda “İsrailliler ne isterse onu” yaptığını vurguladı.
YDH- ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Gazze'den sorumlu siyasi danışman yardımcılığı görevinden Temmuz ayında istifa eden Mike Casey, The Guardian'a verdiği demeçte ABD yönetiminin, İsrail'in kuşatma altındaki bölgeye yönelik acımasız saldırılarına ilişkin günlük bilgilendirmelerini dikkate almadığını söyledi.
Casey Guardian'a verdiği demeçte, “Bu konuda daha fazla bilgi sahibi oldukça, durumun ne kadar kötü olduğunu fark etmekten kaçınamıyorsunuz” dedi.
“Ölü çocuklar hakkında yazmaktan çok yoruldum” diyen Casey şöyle devam etti: “Sürekli olarak Washington'a bu çocukların gerçekten öldüğünü kanıtlamak zorunda kalmak ve sonra hiçbir şey olmadığını izlemek!”
“Gazze hakkında günlük raporlar” yazdıklarını söyleyen ABD’li diplomat, meslektaşlarının, Gazze ile ilgili raporlara para ekleseler bile kimsenin bunları okumayacağı konusunda şaka yaptıklarını da aktardı.
ABD ordusunda Irak'ta da görev yapmış olan Casey, kendisinin ve meslektaşlarının Gazze'nin yeniden inşası için kapsamlı stratejiler geliştirdiklerini ancak bunların sistematik olarak reddedildiğini belirtti.
İster raporlar ister Washington'daki toplantılar yoluyla olsun, sunulan her önerinin aynı yanıtla karşılaştığını vurgulayan Casey şöyle dedi: “Ortaya attığımız her fikir karşısında [Biden yönetimi] 'İsraillilerin başka bir fikri var' diyordu.”
İsrail'in, Gazze'yi yerel aşiretlerin yönetmesini içeren önerilerinin sadece pratik değil, aynı zamanda kasıtlı olarak yıkıcı bir düşünce olduğunu söyleyen Casey, “Bunun neden işe yaramayacağını açıklayan çok sayıda rapor ve telgraf yazdık” dedi ve “Gazze'yi savaş ağalarının yönetmesi bizim çıkarımıza değil.” diye ekledi.
Casey, Trump görevden ayrıldığında, başlangıçta Biden yönetiminin “daha dengeli” bir yaklaşımı temsil edeceğini umduğunu ancak bunun yerine her fırsatta “hayal kırıklığına” uğradığını söyledi.
Casey özellikle, savaşın başlangıcına yakın bir zamanda, bir aydan kısa bir süre içinde yaklaşık 8.300 kişinin öldüğü tahmin edilen ve kendisinin de belgelediği kayıp sayılarını Joe Biden'ın açıkça sorguladığı zaman “can sıkıcı” bir an yaşadığını belirtti.
“Raporları yazan bendim,” diyen Casey, “Eğer bunları göz ardı edecekseniz benim bunları yazmamın ne anlamı var?” diye devam etti.
Casey, ABD'nin İsrailli yetkililerle müzakerelerde elindeki kozu kullanmasının, Malezya, Çin ve Pakistan'daki önceki diplomatik görevlerinde gördüklerinden tamamen farklı olduğunu belirtti.
“Malezya'da işbirliği yapmazsanız yaptırıma maruz kalabilirdiniz. Pakistan'da ise eğitim programlarını durdurabilir, bazı yardımları kesebiliriz” diyen Casey, “Ama İsrailliler için durum tamamen farklı. Onlar sadece müzakereleri uzatmak zorundalar ve biz de eninde sonunda onların istediklerini kabul edeceğiz.” dedi.
The Guardian, Casey'nin Temmuz ayında ayrılmasına kadar Filistinlilerin, Beyaz Saray'ın Ekim ayına kadar İsrail'e yıl boyunca 17,9 milyar dolarlık askeri yardım yapma yönündeki rekor kıran yeşil ışığına kıyasla, toplamda yaklaşık sadece 674 milyon dolarlık ABD yardımı aldığına dikkat çekti.
Biden, bu yılki 1.2 milyar dolarlık federal ödenek paketinin bir parçası olarak bölgedeki Filistinli mültecileri destekleyen Unrwa'nın finansmanına bir yıllık yasaklama getirdi, ancak ayrı bir kuruluş olan Unrwa USA için finansman yeniden başladı.
Gazete, Casey’in, ABD dış politikasının çeşitli kademelerinde görev alan ve “hayal kırıklığı ve hüsran” yaşayan tek kariyer çalışanı olmadığını vurguladı. Geçtiğimiz yıl Dışişleri Bakanlığı'nda, aralarında siyasi-askeri işler direktörü Josh Paul, İsrail-Filistin işlerinden sorumlu bakan yardımcısı Andrew Miller, dış ilişkiler sorumlusu Annelle Sheline ve diplomat Hala Rharrit'in de bulunduğu yüksek profilli istifalar yaşandığına dikkat çekti.
The Guardian, Casey'nin istifasında göze çarpan şeyin, çatışmayla olan yakınlığının ve doğrudan politika analizinin boyutu ve kamuoyu önünde bir istifayı içermeyen sessiz çıkışı olduğunu belirtti.
Casey, “Amerikalı bir diplomat olmaya devam etmekten çok utanıyordum,” dedi. “Başka bir göreve gidemeyeceğimi ve işlevimi yerine getiremeyeceğimi biliyordum.” diye ekledi.
Orta Doğu meseleleriyle ilgilenen bazı analistlere göre, yönetimin, yetkililerin istifa etmesine yol açan yaklaşımı, “durgunluğu bakımından istisnai bir işlevsizlik düzeyine” ulaştı.
Yönetim yetkilileriyle sık sık bir araya gelen ve onlara danışmanlık yapan Orta Doğu Enstitüsü'nün Filistin ve İsrail-Filistin meseleleri programı direktörü Khaled Elgindy, “Aylardır ateşkes hakkında konuşmak için bir araya geliyorduk,” dedi ve şöyle devam etti: “Beni en çok etkileyen şey aslında ne kadar az hareket etmiş olduklarıydı. Onları her gördüğümüzde, bu dikkat çekiciydi. İğnede neredeyse hiç kıpırdama yoktu.”
Washington DC Arap Merkezi Filistin/İsrail Programı Başkanı Yusuf Müneyyir de insani yardımların ele alınışı hakkında “daha önce hiç görmediğimiz kadar düşük bir seviyeye ulaştı” dedi.
Müneyyir, ABD yönetiminin bu insani yardım aracını “zaman kazanmak ve bir şeyler yapmaya çalıştıklarını göstererek kendi tabanları arasındaki gerginliği dağıtmak amacıyla kasıtlı olarak kullandığı” hesaplanmış bir strateji olarak tanımladı.
The Guardian, sızdırılan bir mektuba göre ABD’nin ekim ayında, İsrail'e Gazze'ye en az 350 tır dolusu insani yardım gönderilmesini talep eden 30 günlük bir ültimatom gönderdiğini iddia etti. Fakat açık taleplere ve yardım seviyelerinin kriterlerin çok altına düşmesine rağmen Biden yönetiminin, sınırlı ilerleme gördüğü için süre sona erdiğinde silah anlaşmalarını sınırlamayacağını açıkladığı bildirildi.
Mercy Corps ve diğer yardım kuruluşlarından gelen son veriler Gazze'deki insani krizin hâlâ temel insani ihtiyaç seviyesinin altında seyrettiğini ve savaş öncesi günde ortalama 500 kamyon giren Gazze'ye bugün sadece günlük 65 yardım kamyonunun girdiğini ortaya koyuyor.
ABD'nin Filistinlilere yönelik stratejisinde sistemik bir başarısızlık olduğunu vurgulayan eski diplomat sözlerinin sonunda şunu söyledi: “Filistin konusunda bir politikamız yok. Biz sadece İsrailliler ne yapmamızı istiyorsa onu yapıyoruz.”