Siyonist rejim ile Lübnan arasında 60 günlük ateşkesin ikinci ayında, İsrail ordusunun sınır kasabalarında ve güneyde derinlemesine ilerleyişi endişeleri artırıyor. Yarun'da yaşanan sivil katliam ve askeri hareketlilik, ateşkesi bozma potansiyelini gündeme getirirken, Lübnan hükümeti ABD ile işbirliği yaparak İsrail'in ilerleyişine karşı baskı uygulamaya başladı.
YDH - İsrail'in Lübnan ile yaptığı 60 günlük ateşkesin ikinci ayında, ateşkesi bozacak bir çöküş noktasına ulaşma korkuları artmaya başladı.
Bu endişeler, rejim ordusunun sınır kenarındaki kenar köylerinde ve güneyde birkaç kilometre içeriye uzak bölgelerde gerçekleştirdiği adımlarla birlikte yükseliyor.
Siyonist rejim, saldırılarına devam etme kararı alırsa, direnişin sessizliğini bozmasının kaçınılmaz olduğunu söylemeye başladı.
İsrail, ateşkes süresince her dakikayı kendine lehine çevirmek için kullanmaya çalışıyor. Bu amaçla, İsrail ordusunun Lübnan topraklarındaki ilerlemesini genişleterek, en son dünden bu yana sınırla Filistin arasındaki yaklaşık 8 kilometre uzaklıktaki Vadi el-Huceyr girdi.
Ayrıca, güneyde 60'tan fazla kasabayı işgal etmeye devam ediyor ve saldırılarını Bekaa'ya kadar genişleterek, savaş sırasında başaramadığı bir izole bölge kurma hazırlıklarını sürdürüyor.
Buna rağmen, anlaşmaya bağlılığını sürdüren direniş güçleri, Lübnan’ın kendini savunma hakkıyla ilgili anlaşmada belirtilenlerin uygulanmasında gecikmeyeceği mesajlarını ilgili mercilere iletmeye başladı.
Güneydeki mevcut güçlerin İsrail'e karşı yeterince tepki gösterememesi durumunda, Lübnan hükümeti ABD ile iletişime geçerek İsrail’in Vadi el-Huceyr çekilmesi için baskı uyguladı. Bu durum, İsrail'in neden bölgeye girdiği ve ardından neden geri çekildiği sorularını gündeme getiriyor.
İşgal güçlerinin Vadi el-Huceyr çekilmesinin ertesi günü, Lübnan ordusundan bir güç, Huceyr'den Saluki Vadisi'ne kadar olan yol boyunca, Kantara ve Kasr al-Kuseyr kasabalarına doğru devriyeler gerçekleştirdi.
El-Ahbar gazetesine konuşan bir kaynağa göre, devriyeler "düşman askerlerinin geçtiğimiz perşembe sabahı bölgelere yayılmış olan tüm cephelerden çekilip çekilmediğini ve mühürledikleri yan yolları yeniden açmayı" hedefliyordu.
Fakat ana hedef, "düşmanın bölgeye yerleşip yerleşmediğini veya direniş için herhangi bir donanım veya tuzak kurup kurmadığını ortaya çıkarmaktı".
Onlarca İsrail askeri farklı bölgelere yayıldı ve on saatten fazla çalıştı. Çekilmelerinin ardından, uzaktan direniş için bir askeri tesis patlatıldı.
Kaynak, işgalci güçlerin direnişin askeri kalelerinden biri olan vadiye tekrar ilerleyebileceğini de göz ardı etmiyor.
İsrail’in Huceyr'e yaptığı ilerleme, Temmuz 2006 saldırısından bu yana ilk kez gerçekleşti ve bazıları için önümüzdeki dönemde beklenen gerginliği artıracak bir "prova" oluşturdu.
Rejimin güney Lübnan'da kalma niyetini ilan etmesiyle, iki kuvvet, ilki Tayyiba Projesi doğrultusunda Kasr al-Kuseyr ve Kantara'ya inerek Huceyr'e doğru ilerlerken, ikincisi Tlus'tan Saluki'ye yöneldi. Geçen perşembe sabahı araçlar ilerlediğinde, Kasr el-Kuseyr, Kantara, Deyr Sariyan ve Kasr kasabaları insanlarla doluydu.
Bu durum, yerel halkın Frun ve Ganduriye gibi karşı kasabalara doğru göç etmesine yol açtı. Dün sabah itibariyle, yerinden edilenlerin sınırlı bir şekilde geri dönmesi kaydedildi.
İşgalci güçler, vadi boyunca kaldıkları süre boyunca Lübnan ordusundan ve birliklerden herhangi bir tepki almadı; sadece iletişim fanları ve protesto beyanları bulundu. Günlük programlarına paralel olarak İsrail Bakura, Bustan, Yarun, Kefr Kila'da bombardımanlar gerçekleştirdi ve Yarun ile Ayta eş-Şaab'a top atışı kaydedildi.
İşgalci güçler, iki gün önce Vadi el-Huceyr bir restoranda esir aldıkları Suriyeli çalışanlar Tahir Rimi ve Ahmed emin'i serbest bıraktı ve onları Hula sınırındaki Abad bölgesinde serbest bıraktı.