Direniş Ekseni stratejik yenilgiye mi uğradı?

img
Direniş Ekseni stratejik yenilgiye mi uğradı? YDH

Suriye’yi kaybetmekle Direniş Ekseni stratejik yenilgi mi aldı? Stratejik yenilgi ne demektir? Direniş Ekseni’nin stratejisi nedir?




YDH- YDH Genel Yayın Yönetmeni Alptekin Dursunoğlu, Aydınlık gazetesinden Yiğit Saner’in Suriye’deki son gelişmeler ve Direniş Ekseni’nin bu gelişmelerden nasıl etkilendiği ile ilgili sorularını cevapladı.

Alptekin Dursunoğlu, Aydınlık gazetesinde “Direniş Ekseni 2025: Uyum sağlamak ve fırsatları yakalamak” başlığıyla yayımlanan haberde şunları söyledi:  

Suriye'nin kaybedilmesinin Direniş Ekseni açısından bir siyasi yenilgi olduğundan hiç kuşku yok. Suriye, Lübnan ve Filistin direniş hareketlerine uzanan bir lojistik ikmal köprüsüydü. Bu köprüye şimdi İsrail'in vekil güçleri hakim oldu.

HTŞ lideri Colani, 16 Aralık’ta Amerikalı bir grup gazeteciye yaptığı açıklamada Suriye’de İsrail için oynayacakları rolü şöyle açıkladı: “İsrail’in artık kendisini koruma bahanesiyle Suriye’yi işgal etmesine gerek yok, zira Esed rejiminin devrilmesiyle Hizbullah ve İran destekli milislerin oluşturduğu tehdit de sona erdi.” 

HTŞ’nin Şam valisi Mahir Mervan da 27 Aralık’ta Amerikan NPR radyosuna verdiği demeçte İsrail’in Suriye’ye yaptığı saldırıları anlayışla karşıladıklarını belirterek üstlendikleri rolü şöyle açıkladı: "İsrail'in yeni hükümetten duyduğu endişeler anlaşılabilir; korku nedeniyle bazı askeri hamleler yaptılar, hatta stratejik tesislerimizi hedef aldılar. Bizim İsrail'le bir sorunumuz yok ve onların güvenliğini tehdit edecek hiçbir şeye karışmak istemiyoruz."

HTŞ liderlerinin yaptığı bu açıklamalar birer irade ve istikamet beyanıdır. Bölgede İsrail lehine bir rol almaya hazır olduklarının beyanıdır.

Peki Suriye’nin İsrail’in vekillerinin eline düşmesi, Direniş Ekseni açısından stratejik bir yenilgi midir? 

Bence hayır. Çünkü stratejik yenilgi, bir stratejinin artık uygulanamaz hale gelmesi demektir. Direniş Ekseni'nin stratejisi nedir? Bu soruyu cevaplarsak, stratejinin Suriye'nin kaybedilmesiyle ortadan kalkıp kalkmadığına yanıt verebiliriz. 

Direniş Ekseni'nin stratejisi bölgede Amerikan ve İsrail yayılmacılığının önünde bariyer olmak ve aşamalı olarak bu yayılmacılığı durdurmak ve geri püskürtmektir.

Bölgedeki Amerikan yayılmacılığı siyasidir. Elbette Amerika askeri üsleri ve silahlarıyla da bölgededir. Amerika tüm bölge ülkelerini İsrail liderliğinde bir düzenine teslim olmaya zorluyor. Amerika'nın bölge stratejisi ve kendine biçtiği rol budur. 

İsrail’in yayılmacılığı ise hem siyasi hem de fizikidir. İsrail normalleşmeler yoluyla bölge ülkelerine diz çöktürerek siyasi olarak yayılıyor. Toprak işgal ederek de fiziki olarak yayılıyor.

Direniş Ekseni’nin stratejik hedefi, bölgeyi Amerika ve İsrail için güvenliksiz bir yer haline getirmek ve böylece önce yayılmalarını durdurmak, sonra da aşamalı olarak varlıklarını azaltmaya ve nihayet bölgeyi terk etmeye zorlamaktır. 

ABD veya İsrail rejimi tek bir kapsamlı savaşla bölgeden sökülemeyeceği için Direniş Ekseni bu stratejik hedefini yıpratma savaşı stratejisiyle gerçekleştirmek istiyordu. 

Çünkü İsrail ile savaş demek, bütün bir kolektif Batı ile savaş demektir. Aksa Tufanı bize bunu çok net bir şekilde gösterdi. Amerika da aynı şekilde, tek bir kapsamlı savaşla bölgeden çıkarılamaz. 

Zira ABD'nin bölgedeki varlığı bölge ülkelerinin iradesiyle ilgili bir konu. Dolayısıyla Amerika'nın bölgedeki askeri varlığına savaş açtığınızda tüm bölge ülkelerine karşı savaş açmış oluyorsunuz.

Direniş Ekseni bölgede ve dünyadaki en yalnız ittifak sistemidir. Amerikan rejimiyle sorunlu hatta düşman ülkeler dahi, Direniş Ekseni’ne mesafeli hatta karşıdır. 

Direniş Ekseni bileşenlerine yönelik ‘İran'ın vekilleri’ ifadesi gerçekliği olmayan bir propagandadan ibarettir. 

Direniş Ekseni bileşenleri İran’ın vekilleri değil müttefikleridir. Zira onları var eden İran değil, Amerika ve İsrail saldırganlığı ve yayılmacılığıdır. Filistin direnişi, Lübnan direnişi, İran Devrimi'nden önce de de vardı İran onlardan desteğini çekse de var olacak. 

Ensarullah Hareketi, Hizbullah, Irak veya Filistin direnişi İran'dan emir almıyor destek alıyor. İran da onlara ortak idealler için destek veriyor. ABD ve İsrail yayılmacılığı sürdükçe bunlar, yarın İran bu desteğini kesse de var olmaya devam edecekler. 

Binyamin Netanyahu’nun Birleşmiş Milletler'de gösterdiği iki harita oldukça öğreticidir. İran, Irak, Suriye, Lübnan, Kuzey Yemen ve Filistin’i siyaha boyayan Netanhayu bunlardan şer ekseni diye söz etti. 

İsrail’le normalleşmiş olan ülkelerin ise Sünniliğini vurguladı yeşile boyanmış bu haritada ise Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Ürdün vb. gibi İsrail ile ilişkileri süren ülkeler yer alıyordu. 

Bu iki harita Direniş Ekseni’nin bölgedeki yalnızlığının resmiydi. Gazze'de dünyanın en vahşi soykırımı uygulanırken. Bölge ülkeleri İsrail ile ticaretini, istihbarat alışverişini ve siyasal ilişkilerini sürdürüyor. 

Direniş Ekseni bu gerçeklik karşısında gerçekçi bir strateji benimsedi bu da yıpratma savaşıyla Amerika'ya ve İsrail’e bölgedeki varlığını daha masraflı hale getirmekten başka bir şey değildi. 

ABD tek bir kapsamlı savaşla bölgeden çekilmez; ama bölgedeki varlığı, kendisi için daha masraflı hale gelirse bölgeden çekilir. Amerika’ya bölgedeki varlığını masraflı hale getirecek olan şey yıpratma savaşıdır. 

Bu ise uzun vadeli bir program gerektirir. Aynı şey İsrail için de geçerlidir. İsrail de tek bir savaşla ortadan kaldırılamaz. Çünkü onu ortadan kaldıracak savaşın tüm kolektif Batı’yı ortadan kaldıracak büyüklükte ve güçte olması gerekir.

General Kasım Süleymani bu yüzden İsrail’e karşı yavaş yavaş boğma stratejisi izledi. 

Direniş örgütleri ile İsrail'e karşı bir caydırıcılık denklemi oluşturarak, onun hareket özgürlüğünü kısıtlamak, bölgedeki varlığını masraflı hale getirmek, İsrail’i dışarıdan yerleşimci kabul edemeyecek duruma sokmak, gelen yerleşimcilere Filistin’i yaşanamaz hale getirmek dolayısıyla Filistin topraklarına dışarıdan Siyonist yerleşimci göçünü önlemek, bu stratejinin aşamalarıydı. 

Bu, uzun vadeli bir yıpratma savaşı stratejiydi; birkaç yılda veya kapsamlı bir savaşla ulaşılabilecek bir hedef değildi.

Fakat HAMAS, 7 Ekim saldırısıyla Direniş Ekseni'nin bu stratejisini bozdu. Direniş Ekseni kendini öngörmediği boyutta bir savaşın içerisinde buldu. Fakat bu benim stratejim değil diyerek Filistin direnişini kendi haline de yalnız bırakmadı.

Aksa Tufanı’nı kapsamlı savaşa dönüştürmeden, yıpratma savaşı seviyesinde tutarak Filistin direnişine destek verdi. İsrail’le Direniş Ekseni bileşenleri arasındaki savaş 27 Eylül’e kadar yıpratma savaşı düzeyinde sürdü. 

Ancak İsrail, Nasrallah'ı şehit ederek yıpratma savaşını kapsamlı savaşa dönüştürdü.

İsrail, Hizbullah’a karşı kapsamlı savaşında başarısız oldu ve bu yüzden de 27 Kasım’da ateşkes yaptı. Çünkü 1 Ekim'den 27 Kasım'a kadar tüm teknolojik üstünlüğüne rağmen Lübnan topraklarını işgal edemedi. 

İsrail rejiminin ateşkesi kabul ettiği gün, Colani'nin adamları saldırıya geçti ve 8 Aralık'ta Şam’a hakim oldu. 

Bu, Direniş Ekseni açısından büyük bir kayıp; ancak stratejisini imkansız hale getiren bir kayıp değil. Çünkü Direniş Ekseni'nin hala Amerikan ve İsrail yayılmacılığını önleyecek iradesi ve araçları var.

Peki bundan sonra Suriye’de Direniş Ekseni'ni ne bekliyor olabilir? 

Bu, Suriye'nin nasıl şekilleneceği ile alakalı bir durum. Suriye'nin önünde üç muhtemel gelecek var: 

Bilinen sınırları içinde üniter devlet olmak, federasyona dönüşmek ve parçalanmak. Bunlardan hangisi gerçekleşirse gerçekleşsin Suriye, artık çökmüş bir devlet; Batılıların tabiriyle ‘failed state’. 

8 Aralık’ta Suriye’de rejim çökmedi, bir devlet çöktü. Kurumsal altyapısını el-Kaide türevi örgütler, askeri altyapısını da İsrail yok etti. 

Çökmüş bir devlet, uluslararası ve bölgesel güçler için fırsatlar yaratabileceği gibi tehditler de yaratır. Yeni Suriye İsrail, Batı, Arap rejimleri ve Türkiye için fırsatlar yaratıyor olabilir. Ama bunların hepsi için aynı zamanda tehditler de yaratır. 

Aynı şey Direniş Ekseni için de geçerli. Suriye'nin kopmuş olması Direniş Ekseni için büyük bir tehdittir. Çökmüş devlete dönüşen Suriye diğer taraflara olduğu gibi Direniş Ekseni’ne de fırsatlar sunar.