General Joseph Aoun'un Cumhurbaşkanı seçilmesi ve İsrail'in yeni savunma stratejisi, Hizbullah'ın tehdidi ve mevcut durumun kırılganlığına ilişkin endişeler arasında güney Lübnan'daki ateşkesin uygulanmasına yeniden odaklanılmasına neden oldu.
YDH- El-Ahbar’ın bildirdiğine göre, İsrail işgal ordusu yeni bir savunma stratejisini gözden geçirirken ateşkes konusu, uygulanabilirliği ve verilen taahhütler diğer gelişmelerle, özellikle de İsrail ile ilgili olanlarla iç içe geçmiş durumda.
Söz konusu strateji, 7 Ekim operasyonuna benzer saldırıları önlemeyi amaçlayan güvenlik tampon bölgeleri oluşturmak için düşman topraklarına ilerlemeyi içeriyor.
Bu bağlamda Maariv gazetesi Boaz Golani'nin İsrail'i korumaya yönelik stratejik fikirleri tartıştığı ve Ze'ev Jabotinsky'nin Yahudi devletinin güvenliğini sağlamanın tek yolu olarak askeri gücü vurgulayan Demir Duvar doktrinine atıfta bulunduğu bir makale yayınladı.
Makalede önümüzdeki on yılda güvenliği sağlamak için savaş araçlarına, teknolojiye ve insani gelişime önemli yatırımlar yapılması gerektiği vurgulanıyor:
“Ze'ev Jabotinsky'nin Siyonist hareketin hayalini gerçekleştirme ve İsrail topraklarında bir Yahudi devleti kurma yollarına ilişkin doktrinini açıkladığı Demir Duvar ile ilgili temel makalesini yayınlamasından yaklaşık 100 yıl sonra… Jabotinsky, Arapların Yahudilerin burada bir devlet kurma hakkını kabul etmelerini sağlayacak tek yolun askeri güç -Demir Duvar- olduğunu anlayan ilk kişiydi. Ben-Gurion gibi liderler ise bir devletin barışçıl yollarla kurulabileceğine inanıyordu. Ancak 7 Ekim'le birlikte bir uyanış geldi ve İsrail, içinde bulunduğu sertleşmiş ortamda varlığını sürdürebilmek için devasa bir demir duvar inşa etmek ve kurmak zorunda kaldı.”
Önümüzdeki yılların savunma bütçesiyle ilgili tartışmalara da değinilen makalede, “bu konuda alınacak kararlar İsrail'in demir duvarının önümüzdeki on yılda nasıl görüneceğini belirleyecek. Bu duvarın beklentileri karşılayabilmesi için savaş araçlarına, teknolojik kabiliyetlere ve insan gelişimine büyük yatırım yapılması gerekecek. Yapay zekâ, uzaydaki askeri yetenekler, lazer silahları ve benzerlerinin çağında, bazen bir tampon bölgeyi ele geçirmek ve sürdürmek eski moda bir düşünceyi temsil ediyor gibi görünse de aslında tam tersi doğrudur çünkü Gazze savaşından çıkardığımız hayati temellerden biri, karşı taraf bizi güç kullanarak yenemeyeceğini tam olarak kabul etmediği sürece sınırlarımızın gerisinde acil alanlar yaratma ihtiyacıdır.” denildi.
‘Hizbullah tehdidi ortada’
“Güvenlik” hareketinin kurucusu ve güvenlik kurumunun eski askeri yardımcısı yedek Tuğgeneral Amir Avivi Kanal 7'ye verdiği son röportajda Hizbullah'ın yarattığı tehdidi ve süregelen çatışmayı ele aldı.
Avivi şunları söyledi:
“Her şey kendi bağlamına oturtulmalı. İsrail ordusu, Hizbullah'ın İsrail'e saldırmak için hazırladığı tüm alanın tamamen yok edildiği Lübnan'daki kasabaların ön cephesinde yer alıyor ve ordu buraları yok etmeye devam ediyor. Hizbullah Lübnan'ın içindedir ve aslında 7 Ekim'dekine benzer bir kara harekâtı düzenleyemez.”
‘’Ateşkesin devam etmeyeceği, çatışmaların, füzelerin ve insansız hava araçlarının geri döneceği ve belki de bir hücrenin sızmaya ve hatları geçmeye çalışacağı ihtimalini göz önünde bulundurmalıyız ve ordu da bunu yapıyor. 7 Ekim senaryosu yeni değil ancak devletin kuzeyde yaşayanlardan evlerine dönmelerini istememesinin nedeni, durumun hala kırılgan ve tamamen istikrarsız olması ve ateşkesin devam edip etmeyeceğinin ya da Hizbullah'ın genel sekreteri de dahil olmak üzere mevcut liderliğine yönelik yeni bir çatışma ve suikast turuna girmek zorunda kalıp kalmayacağımızın belli olmamasıdır. Durumu değerlendirmek zor” diye ekledi.
Avivi ayrıca kuzey sakinlerinin evlerine dönmesini engelleyen mevcut durumun kırılganlığına ve yeni bir çatışma ve Hizbullah liderlerine yönelik suikast potansiyeline dikkat çekti.
Şunları da ekliyor:
“Şu anda Suriye-Lübnan sınırında çatışmalar görüyoruz ve Sünni milisler provokasyonlar gerçekleştiriyor ve olayların nasıl gelişeceğini görmek için beklemeliyiz.”
Avivi bağlamın önemini vurgulayarak İsrail ordusunun Lübnan'da ön saflarda yer aldığını ve Hizbullah'ın saldırı için hazırladığı alanları sistematik olarak imha ettiğini belirtti.
Avivi ateşkesin devam etmemesi ve çatışmaların, füze saldırılarının ve insansız hava araçlarının saldırılarının yeniden başlaması ihtimalinin altını çizdi.
Avivi’nin açıklamaları şu sözlerle sürdü:
“Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım kendi sesinden İsrail'in saldırılarına devam etmesi ve ateşkesi ihlal etmesi halinde Hizbullah'ın karşılık verebileceğini söyledi. Uyanık ve hazırlıklı olmalıyız. İsrail ordusu Lübnan ordusunun konuşlanmasını yakından takip ediyor ve İsrail ordusunun Nakura'dan ayrıldığını ve Lübnan ordusunun oraya girdiğini gördük. Lübnan ordusu anlaşmanın gerektirdiği şekilde konuşlanmakta zorlanıyor ve bu konuşlanma planlanandan daha yavaş gerçekleşiyor ancak Lübnan ordusunun girdiği ve militanların girmesinin engellendiği yerlerde anlaşmaya uygun olarak yeniden konuşlanma gerçekleşiyor. İsrail ordusu bu durumun ne kadar süreceğine dair büyük umutlar beslemiyor ve savaşa geri dönmek ve bazı bölgeleri kontrol altına almak zorunda kalabileceğinin farkında. İsrail açıkça kararlaştırılanın altmış günlük süre değil, Hizbullah'ın güney Lübnan'dan çekilmesi, altyapısının kaldırılması ve Lübnan ordusunun konuşlandırılması olduğunu söylüyor. Bu gerçekleşmediği sürece İsrail ordusu Lübnan'da kalacak ve oradan ayrılsa bile İsrail ordusu anlaşmayı tüm Lübnan'da uygulayacağız diyor. Hizbullah'ın denizden, karadan ya da havadan gücünü arttırmaya yönelik her türlü girişimine karşılık verilecek ve İsrail ordusu Hizbullah'a saldırma özgürlüğüne sahip olacaktır.”
Aviv, ‘’İsrail ordusunun bugün yaptığı ve geçmişte yapmadığı şeylerden biri de sınır çitinin kuzeyindeki cepte mevziler kurmaktır” dedi ve son olarak şunları söyledi:
“İsrail ordusu, son metreye kadar uluslararası sınırda ve birçok yerde sınır çitinin ötesinde olduğunu söylüyor, bu da İsrail yerleşimleri ile Lübnan arasında bir tampon bölge sağlıyor, böylece İsrail ordusu geri çekildiğinde bile çitin ötesinde büyük bir bölümde kalacak ve yerleşimleri Lübnan'dan ayıracak.”