İsrail, güney Suriye'de nüfus sayımında ısrar ediyor

img
İsrail, güney Suriye'de nüfus sayımında ısrar ediyor YDH

Suriye'nin İsrail işgali altındaki bölgelerinde artan nüfus sayımı faaliyetleri, yerli halk arasında kalıcı işgal ve demografik değişim endişelerini tetikliyor. İsrail'in, özellikle Kuneytra ve Deraa'daki tampon bölgelerde nüfus bilgilerine ulaşma çabası, bölge sakinleri tarafından toprakların ele geçirilmesi ve yerleşim yerlerinin inşa edilmesi gibi olası senaryolarla ilişkilendiriliyor.




YDH - Suriye'de hükümetin düşmesinden sonra İsrail'in işgal ettiği köylerden kaynaklar, işgal güçlerinin yürüttüğü nüfus sayımı operasyonunun Kuneytra vilayetindeki "tampon bölge" köyleri ve yakınlarındaki köylere odaklandığını ortaya koyuyor.

Bölge sakinlerinin, İsrail devriyeleri tarafından tekrarlanan sorulara yanıt vermemesi ve köy muhtarlarının nüfus sayımı bilgisi vermeyi reddetmesi üzerine, işgal yetkilileri Rafid, Esbah, Aşşe, Hürriye, Hamidiye, Samadaniye ve Sayda el-Colan köylerinin muhtarlarını, aileler ve nüfuslarıyla ilgili sahip oldukları kayıtların kopyalarını teslim etmeye zorladı.

İşgalci rejim yetkilileri, bu ısrarlı taleplerinde, bölgenin ihtiyaç duyduğu insani yardım miktarını, özellikle yakıt ve elektrik enerjisi açısından belirleme gerekliliğini gerekçe gösterdi.

Kaynaklara göre, söz konusu kayıtlar, eski rejim zamanında, Suriye'nin güney bölgesinde rejim düşmeden önce faaliyet gösteren kuruluşlar tarafından insani yardım sağlama sürecini düzenlemek amacıyla hazırlanmıştı.

Bu süreç, Suudi Arabistan hükümeti tarafından sağlanan yardımların Suriye Arap Kızılayı aracılığıyla dağıtılmasıyla rejim düştükten sonra da devam etti.

İsrail'in doğrudan işgal ettiği bölgenin ve çevresindeki köylerin nüfusunu öğrenme konusundaki ısrarı, bölge sakinleri arasında soru işaretleri ve korkulara yol açtı.

Bölge sakinleri, nüfus sayımının, "bölgenin yerlisi olmadıkları gerekçesiyle bazı sakinlerin zorla yerinden edilmesi"nin bir başlangıcı olabileceğini ve topraklarının sürdürülebilir bir şekilde işgal edilerek, 1967'den beri işgal altındaki Golan bölgelerinde Suriyelilerin yaşadığı deneyime benzer şekilde, "tampon bölge" sakinlerini azınlık haline getirecek sayıda İsrailli yerleşimcinin nakledileceği yerleşim yerleri inşa edilebileceğini düşünüyor.

El-Ahbar'a konuşan bölge sakinleri, İsrail'in nüfus sayımına gösterdiği ilginin, coğrafi olarak Golan'la bağlantılı ve Cubata el-Haşab kapısı ve Kuneytra vilayetindeki Kuneytra geçişi gibi kolay yollarla ulaşılabilen bölgelere odaklanmasıyla bu korkuların arttığını belirtiyor.

Aynı endişeler, Deraa vilayetindeki "tampon bölge" sakinleri, özellikle de "Yermuk Havzası" köyleri için de geçerli.

Fakat, bu bölgeyi işgal altındaki Suriye topraklarından ayıran engebeli dağlık alanlar, Kuneytra'daki herhangi bir yerleşim projesini İsrail'in hesaplarında "öncelikli" hale getiriyor.

Özellikle de böyle bir adım, Donald Trump'ın önceki döneminde Suriye'nin işgal altındaki Golan Tepeleri üzerindeki İsrail egemenliğini tanıyan ABD yönetimi tarafından onaylanabilir.

İşgal ordusu subayları, bir süredir İsrail varlığını kabul etmeleri için bölge sakinlerini cezbetmeye çalışıyor.

Bu çabalar, özellikle Mecdel Şems olmak üzere Suriye Golan'ında bulunan Dürzi köylerindeki yaşam koşullarına odaklanarak yürütülüyor.

Bu bağlamda, işgal altındaki köylerden aşiret kaynakları, İsrail subaylarının "ekonomik refah ve Golan köylerinde yüksek kalitede hizmetlerin mevcudiyetine odaklandıklarını" ve "sakinlerini barışçıl ve İsrail hükümetine karşı düşmanca olmayan" olarak tanımladıklarını, ayrıca "bazı Dürzi köyü sakinlerinin İsrail ordusuna katıldığını" belirttiklerini aktarıyor.

Ayrıca, bu subaylar, "ateşkes hattı" üzerinde yer alan ve çoğunluğu Dürzi olan Hadar kasabası ile Arap aşiretlerinin ve azımsanmayacak sayıda Çerkesin yaşadığı bölgeler arasında karşılaştırmalar yapıyor.

Örneğin, "Hadar'ın diğer köylerde olduğu gibi yoğun baskınlara tanık olmadığı ve İsrail güçlerine herhangi bir tehdit göstermedikleri için hiçbir sakininin tutuklanmadığı, aksine tampon bölgedeki diğer köy ve kasabalarda İsrail ordusnun ateşinde yaralananların olduğu, İsrail'e karşı protestolar sırasında veya yasak bölgelerin yakınında otlatma yaparken yakalananların olduğu ve çok sayıda gencin geçici olarak tutuklandığı, 10 kişinin ise işgal altındaki Golan'a nakledildikten sonra hâlâ kayıp olduğu" kaydediliyor.

Bölge sakinleri, İsrail'in bu yaklaşımlarının iki amacı olduğuna inanıyor: Birincisi, işgalin varlığını reddeden tutumlarını sürdürmeleri hâlinde hedef alma ve tutuklamaların devam edeceğine dair bir tür gözdağı vermek.

İkincisi ise, "kendisine bağlı köylerde İsrail'in varlığını kabul eden Dürzi unsuruyla bir ayrılık yaratmayı" hedeflemek.

Siyonist rejim yetkilileri, Suriye bölgelerinin işgalinin "güvenlik endişelerinin" yanı sıra Suriye'de iktidara gelen cihatçı örgütlerin İsrail için oluşturduğu "tehlike" nedeniyle gerçekleştiğini ifade ederken, Şam'daki Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) rejimi ise bu "tehlikeyi" oluşturma niyetinde olmadığını ve kendisine bağlı kontrol noktalarının İsrail'in herhangi bir saldırısına müdahale etmediğini defalarca dile getirdi.

İsrail'in Şeyh Dağı tepelerindeki varlığı, İsrail için bir güvenlik boyutu ve askeri üstünlük sağlamanın yanı sıra, Suriye ve Lübnan bölgelerini ortaya çıkararak "turistik tesislerin getirdiği ekonomik kazançları da beraberinde getiriyor.

Buna göre, gözlemciler el-Ahbar'a yaptıkları açıklamada, İsrail'i bölgenin demografik yapısını incelemeye iten şeyin, tanımlarına göre tehlike kaynaklarını belirlemek olduğunu ve bunun da yerel halkı gerçekliğe teslim olmaya ve bölgelerindeki İsrail varlığını kaçınılmaz bir kader olarak görmeye yardımcı olduğunu söyledi.

Kaynaklar, dolayısıyla kuşatma altına alındıktan sonra İsrail'le ekonomik ve güvenlik düzeylerinde iş birliğini kabul etmelerini sağladığını, bunun da askeri üsler inşa etmenin yanı sıra yerleşim projeleri kurmaya başlamasına ve Şam'ın güneyde olup bitenlere "seyirci" kalmasıyla işgal altındaki bölgelerdeki varlığını güçlendirmesine olanak tanıdığını dile getirdi..