Lübnanlı gazeteci Hasan İllaik, İsrail’in Suriye’de ve genel olarak Levant bölgesinde yürüttüğü politikaları eleştirerek, bunları geniş çaplı bir tehdit olarak gören ve Arap dünyasını bu duruma karşı harekete geçmeye çağıran bir söylem yayınladı.

YDH- Lübnanlı gazeteci Hasan İllaik, X platformunda yayımladığı gönderisinde, İsrail’in Suriye’de genişleyerek bir tampon bölge oluşturma çabasının, yalnızca Suriye’yi değil tüm Levant bölgesini (özellikle Lübnan’ı) tehdit eden büyük bir tehlike olduğunu ve bunun bir İsrail-Amerikan projesinin parçası olduğunu bildirdi.
Lübnanlı gazeteci, İsrail'in Suriye topraklarında genişlemeye yönelik planını ilhak sürecine dönüştüğü şeklinde yorumladı.
İllaik, İsrail’in, son meşru Cumhurbaşkanı Beşşar Esed yönetiminin devrilmesini fırsat olarak değerlendirdiği görüşünü dile getirdi:
‘’Şam'ın idari sınırlarından, batıda Suriye-Lübnan sınırının tepelerine, güneyde Suriye-Ürdün sınırına, doğuda Suriye-Irak sınırına kadar... Siyonistlerin Suriye'de ateşle dayatmayı planladıklarını ilan ettikleri tampon bölge işte budur. Bu olay, eski Cumhurbaşkanı Beşşar Esed rejiminin devrilmesinin ardından Suriye'deki silahların imha edilmesinin ardından yaşandı. Başlangıçta tampon bölge olarak çerçevelenen şey, artık gün geçtikçe İsrail kontrolü altındaki yeni bir bölgeye dönüşüyor.’’
İllaik, Suriye ve Lübnan’ın jeopolitik kaderinin birbirine sıkı sıkıya bağlı olduğunu vurguladı:
‘’Levant ülkelerinin haritalarını sarsan bu İsrail saldırganlığı, Lübnan topraklarındaki birçok yerde devam eden işgalin yanı sıra, Lübnan'daki yönetimin ve tüm siyasi güçlerin (bu tehlikeyi en iyi ifade eden kişi Velid Canbolat'tır) birinci önceliği olmalıdır; çünkü Suriye'de yaşananlar Lübnan'dan ayrılamaz. Bundan şüphe eden varsa en azından 1860'lardan bu yana tarihimize baksın, ondan yüzyıllar öncesine de gidebiliriz.’’
Irak’ın 2003’te ABD tarafından işgal edilmesi, bölgedeki güç dengelerini kökten değiştirmişti; bu tür tampon bölgeler, genellikle askeri ve stratejik amaçlarla oluşturuluyor.
Lübnanlı gazeteci bunun İsrail’in kontrolüne geçmekte olduğunu öne sürdü:
‘’İsrail, sahada batıda Nakura'dan doğuda Irak-Suriye sınırına kadar uzanan kesintisiz bir tampon bölge oluşturmayı amaçlıyor. Bu girişim son derece tehlikelidir; Camp David'den daha tehlikeli, Irak'ın işgalinden de daha az tehlikeli değil. Levant'taki mevcut yapıları havaya uçurmayı amaçlayan bir İsrail-Amerikan projesiyle karşı karşıyayız. Bu proje uygulanıyor, gizlice kurgulanan bir fikir veya komplo değil.’’
İsrail’in Suriye içindeki bazı muhalif gruplara veya unsurlara destek sağladığını öne süren İllaik, işgal rejiminin, Suriye’deki muhalifler veya belirli topluluklarla stratejik işbirliği yaparak bölgedeki etkisini artırdığını hatırlattı:
‘’Bu arada, yeni Suriye rejimi İsrail'in Suriye topraklarındaki tehlikeli genişlemesini büyük ölçüde görmezden geliyor ve bunun yerine Suriye nüfusunun bir kısmına yönelik baskıyı sürdürmeye odaklanıyor. Ve yeni rejim tarafından hedef alınan herkes için İsrail koruma sağlamaya hazır.’’
Hasan İllaik, bu noktada bir eylem çağrısında bulunarak, Arap dünyasının bu duruma karşı sessiz kalmaması gerektiğini savunuyor ve ''ne yapmalı'' sorusunu yöneltiyor.
‘’Peki ne yapmalıyız?’’
İsrail’in, bölgeyi mevcut ulusal sınırlarla değil, daha geniş jeopolitik çıkarlar çerçevesinde değerlendirdiğini savunan İllaik söylemini şöyle sürdürdü:
‘’En azından kısmen bazı Arap aktörler tarafından desteklenen İsrail-Amerikan projesi görmezden gelinemeyecek kadar tehlikeli. 105 yıl önce çizilen sınırlara ne kadar tutunursak tutunalım, İsrail bize parçalanma ve genişleme stratejisinin daha geniş kapsamı içinde sanki hepimiz tek bir ülkenin parçasıymışız gibi davranıyor. Tekrar soruyorum, temel soru şu: Bizler - yetkililer, güçler, partiler ve fertler- bugün Canbolat'ın haklı olarak Arap ulusal güvenliğini sabote etme projesi olarak tanımladığı bu projeye karşı ne yapmalıyız?’’