"Mevcut veriler normalleşmeyi dayatmaya izin vermiyor ve düşman liderliği, direnişin hala bu senaryoyu engelleme gücüne sahip olduğunu değerlendiriyor."

YDH - Siyonist rejimin Lübnan ile normalleşme çabaları tarihsel bir hedef olsa da, direniş hareketi bu planların önündeki en büyük engel olmaya devam ediyor. Son bölgesel değişimler ve savaşlar sonrası İsrail ve ABD bu hedefe yaklaşmak için yeni fırsatlar görüyor. Ancak el-Ahbar yazarı Ali Haydar'ın hatırlattığı üzere, direnişin ezilmesi şartına bağlı olan normalleşme planı, Hizbullah'ın en şiddetli saldırılara rağmen ayakta kalmasıyla gerçekleşmesi zor bir hayal. Siyonist rejim yetkililerin kendileri bile şu anda normalleşmenin mümkün olmadığını kabul ediyor.
Düşmanla normalleşme hedefinin İsrailli yetkililer tarafından ilan edilmesi ilk kez olmuyor
Bu, basit anlamda daha fazla hakimiyet kurmanın, direnişi atlatma ve onu iç çatışmaya sürükleme girişiminin bir giriş noktası.
İsrail'in stratejik bağlamında anlaşmalar, saldırganlığın başka araçlarla devamı; Filistin işgaline meşruiyet kazandırma ve Amerikan-Batı hegemonyasını pekiştiren ilişkiler ve ittifaklar kurma kapısı.
Lübnan ile normalleşme, İsrail varlığının kuruluşundan bu yana taşıdığı bir özlem. İsrail belgeleri, varlığın kuruluşundan önceki girişimleri ve planları detaylı şekilde açıklamıştı.
Ancak siyasi ve güvenlik gerçekleri, İsrail'in siyasi ve güvenlik karar mekanizmasını daha tehlikeli cephelere odaklanmaya zorladı ve bu seçeneği erteledi.
Bölgesel güç dengelerinin değişmesi ve Mısır'ın Camp David Anlaşması'yla cephe ülkeleri arasından çıkmasından sonra düşman, Lübnan'daki genişlemeci emellerini ve güvenlik-siyasi hedeflerini gerçekleştirmek için tarihi fırsatın doğduğunu gördü, 1982 işgaline girişti.
Bu işgal 17 Mayıs 1983 anlaşmasıyla sonuçlanmış, ancak direniş ve 6 Şubat 1984 başkaldırısıyla çöktü.
O zamandan beri direniş, Amerika ve İsrail'in, Lübnan'ı normalleşme tuzağına sürüklemeye yönelik planları karşısında aşılmaz bir set oldu ve olmaya devam ediyor.
İsrail Başbakanı Netanyahu daha önce defalarca, Hizbullah'ın varlığı sürdükçe Lübnan'la barışın sağlanamayacağını vurguladı.
Fakat son yerel ve bölgesel değişimler, İsrail ve Amerika'nın normalleşme hamlesine önemli bir ivme kazandırdı.
Özellikle direnişi hedef alan yıkıcı savaş, direnişin Suriye'deki stratejik derinliğini ve ana tedarik hattını kaybetmesi, yeni bölgesel güç dengelerinin oluşturulması ve Tel Aviv ile Washington'un bu alternatifi ilerletmeye hazır olduğunu düşündükleri Lübnan'da yeni bir otorite yaratılması bu ivmeyi artırdı.
Diğer taraftan, olumsuz değişimlere rağmen, bu plan güçlü bir engelle karşı karşıya. Zira direnişi ortadan kaldırma veya bu seviyede dayatmaları kabul ettirecek kadar zayıflatma girişimi başarısız oldu.
Başka bir deyişle, normalleşmenin gerçekleşmesi için direnişin ezilmesi gerekiyor. Bu ise, Lübnan'a karşı yürütülen en şiddetli İsrail savaşlarında bile gerçekleşmedi ve halkın kuc.aklaması sayesinde direnişin iç dengelerde göz ardı edilemeyecek bir güç olarak kalması nedeniyle gerçekleşmeyecek
En çarpıcı nokta, bu kısıtlamaların düşman liderliğinin de farkında olması. Bu nedenle Enerji Bakanı ve kabine üyesi Eli Kohen, şu anda Lübnan ile ilişkilerin normalleşmesi olasılığını reddetmiş ve "bundan bahsetmek için henüz erken" olduğunu belirtti.
Bu durum, düşmanın bu aşamada attığı adımların sadece hazırlık adımları olduğunu gösteriyor. Mevcut veriler normalleşmeyi dayatmaya izin vermiyor ve düşman liderliği, direnişin hala bu senaryoyu engelleme gücüne sahip olduğunu değerlendiriyor.
Dikkat çekici olan, Kohen'in, yeni bölgesel denklemlere rağmen, İran etkisiz hale getirilmeden Lübnan'a normalleşmeyi dayatmanın zor olacağını kabul etmesi.
Bu tutum, düşmanın bölgesel durum hakkındaki değerlendirmelerini ve işlerin hala çeşitli senaryolara açık olduğunu yansıtıyor.
Her halükârda, Washington ve Tel Aviv'in bu yöndeki çabaları son derece ciddi ama bu seçeneği engelleyebilecek birçok engel ve kısıtlama olduğunun da farkındalar.
Bu nedenle şu aşamada bu yönde pratik adımlar atma ve bunları farklı başlıklarla paketleme çabasındalar.
Ancak yerel ve bölgesel normalleşme ekseni, tüm akımları ve halk-siyasi bağlılıklarıyla direnişin kararlı duruşuyla takıntılı kalmaya devam edecektir.
Çeviri: YDH