"Aynı hükümet, Suriye topraklarına yönelik günlük İsrail saldırıları ve geniş topraklarının işgaline karşı hiçbir şey yapmıyor."

YDH - Lübnan-Suriye sınırında, Suriyeli kaçakçıların öldürülmesinin ardından başlayan olaylar, Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) rejimi unsurlarının saldırılarıyla tırmandı. HTŞ'nin Savunma Bakanlığı'nın olaya müdahil olması ve takviye birlikler göndermesiyle gerilim arttı. Lübnan ordusu da sınır bölgesine takviye kuvvetler sevk ederek karşılık verirken, diplomatik girişimler de başlatıldı. Çatışmalar sonucunda her iki tarafta da can kayıpları ve yaralanmalar yaşanırken, bölge halkı yerinden edildi. El-Ahbar yazarı Vefik Kansuh, sınırda yaşananların kısa bir kronolojisini sunuyor.
Lübnan-Suriye sınırında dün ilan edilen ateşkesin, Savunma Bakanı Mişel Mensi'nin Suriyeli mevkidaşı Murhef Ebu Kasra ile yaptığı telefon görüşmesinin ardından uzun süre dayanıp dayanmayacağı net değil.
Bunun çeşitli nedenleri var. İlk olarak, Suriye tarafında sahada bulunan grupların net bir otoritesi yok. Bu durum, Suriyeli irtibat subayının Lübnan güvenlik kurumlarıyla iletişiminin kesilmesinin ardından son iki günde doğrulandı.
Buna ek olarak, bu ikinci tur. İlki, eski Suriye rejiminin düşüşü ve Suriye devletinin egemenliği altındaki bölgelerde yağmalanan mülklerinde yaşayan on binlerce Lübnanlının yerinden edilmesi, ayrıca kuzey Bekaa'ya doğru yerinden edilen ve köyleri ile kasabaları yakılan on binlerce Suriyeli Şiinin yerinden edilmesi sonrasında yaşanmıştı.
Dolayısıyla, başka turların yaşanması ihtimal dışı değil. Özellikle bu bölge, Hizbullah'ın on yıldan uzun süre önce Suriye savaşına müdahalesi ve Humus kırsalındaki Kuseyr kentinin kurtarılmasıyla önemi artan stratejik bir düğüm noktası olarak kabul ediliyor.
Kuseyr'in kurtarılması, Humus'tan Trablusşam'a uzanacak İslam emirliği kurma projesini sekteye uğratmıştı.
Buna ek olarak, İsrail'in Lübnan'a dönük savaşının sonuçlarından sonra ortaya çıkan yeni durum, bu bölgede daimî bir gerginlik unsuru yaratmayı, Amerikalıların ve müttefiklerinin direnişe karşı izlediği baskı politikasının bir parçası olarak Amerika ve İsrail'in ihtiyacı haline getiriyor.
Bu durum, Suriye'nin direnişe silah veya para tedarikinde bir geçiş yolu olmasına izin vermeyeceğini açıkça ilan eden yeni hükümetin projesiyle örtüşüyor.
Aynı hükümet, Suriye topraklarına yönelik günlük İsrail saldırıları ve geniş topraklarının işgaline karşı hiçbir şey yapmıyor.
Bunlara ek olarak, bu olaylar Suriye kıyısındaki katliamlardan sonra geliyor ve iki olay arasındaki bağlantı hakkında pek çok soru işareti yaratıyor.
Tüm bunları doğrulayan şey ise, son olayların üç Suriyeli kaçakçının öldürüldüğü münferit bir olayla başlaması ve özellikle üç kaçakçının katilinin tutuklandığı duyurulduktan sonra siyasi temaslar yoluyla çözülebilecek olmasıydı.
Fakat HTŞ'nin Savunma Bakanlığı'nın ölüleri kendi unsurları olarak benimsemesi ve sınıra büyük takviyeler göndermesiyle durum hızla gelişti.
Aynı zamanda, el-Arabiya ve el-Cezire kanalları Hizbullah'a karşı kışkırtma yaparak, Hizbullah'ı Suriye topraklarına girmekle suçladı.
Bunu, Kuseyr kasabası ve civar köylerini hedef alan ve pazar gecesi iftardan sonra başlayıp dün şafak vaktine kadar süren rastgele topçu ve füze bombardımanı izledi.
Bu bombardıman sonucunda dört yaşındaki bir kız çocuğunun da aralarında bulunduğu bir kişi şehit oldu ve on kişi yaralandı. Sınır kasabasının çoğu sakini yerinden edildi.
Dünden beri şafak vaktinden bu yana süren temkinli sessizliğin ardından, Suriyeli silahlı gruplar dün akşam saat 17.00 civarında şiddetli bombardımana yeniden başladı ve ilk çatışma yerinden uzakta bulunan Huş es-Seyyid Ali kasabasına sürpriz bir saldırı düzenledi.
Gruplar, kasabanın Lübnanlıların yaşadığı Suriye kısmını kontrol altına almayı başardı.
Ayrıca Lübnan kısmının bir bölümüne girdi ve kasabadaki devlet okulunu yaklaşık bir kilometre geçti.
Fakat grupların silahlı unsurları, dün çatışmaya güçlü bir şekilde giren ordunun ateşi altında geri çekilmek zorunda kaldı. Silahlı unsurların büyük kayıplar verdiği bildirildi.
Lübnan Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre, Lübnan sınır köylerine yönelik şiddetli bombardıman sonucunda altı kişi şehit oldu ve 42 kişi yaralandı.
Lübnan ordusu açıklama yayımlayarak, "Suriye topraklarından bazı merkezlerinin hedef alınmasının ardından özel birliklerden oluşan takviye kuvvetlerini Hermel bölgesine sevk ettiğini ve konuşlandırılan askeri birliklerin Lübnan topraklarına dönük saldırıları durdurmak için atış sektörleri içindeki hedeflere ateş açtığını" duyurdu.
Suriye ordusu ve silahlı grupların Suriye sınırında takviye birlikler göndermeye devam etmesiyle birlikte gece boyunca temkinli bir sessizlik hâkim oldu.
Buna karşılık, Dokuzuncu Tugay'dan (Baalbek'te konuşlu), Hava İndirme Alayı'ndan 3 bölük ve Sınır Alayı'ndan (İkinci Tugay) takviye birlikler gönderildi.
Edinilen bilgilere göre, Meclis Başkanı Nebih Berri'nin başlattığı temaslar dün hızlandı. Dosya, Bakanlar Kurulu'nun gündemine de girdi.
Cumhurbaşkanı Jozef Aun, doğu ve kuzeydoğu sınırlarında yaşananların "devam edemeyeceğini ve devam etmesine izin vermeyeceklerini" belirterek, açılan ateşe karşılık verilmesi için ordu komutanlığına talimat verdiğini söyledi.
Bununla beraber, Brüksel'de "Suriye'nin geleceğini destekleme" konferansına katılmak üzere bulunan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci'den, sorunu "en kısa sürede ve iki devletin egemenliğini garanti edecek ve durumun kötüleşmesini önleyecek şekilde" çözmek için Suriye heyetiyle iletişime geçmesini istediğini aktardı.
Gerçekten de Recci, Suriyeli mevkidaşı Esad eş-Şeybani ile görüştü ve temasları sürdürme konusunda anlaştılar.
Enformasyon Bakanı Pol Markos ise Lübnan ordusunun "Suriye tarafından gelen her türlü ateşe, mermiler susana kadar karşılık vereceğini" vurgulayarak, "olayların ilk olarak önceki gün üç Suriyeli kaçakçının öldürülmesiyle başladığını" belirtti.
Çeviri: YDH