ABD'nin bölgedeki baskıları sürerken, Lübnan Cumhurbaşkanı'nın tutumu kafa karışıklığı yaratıyor. Başbakan Nevaf Selam, İsrail ile normalleşme sürecinde yer almayacağını açıkça belirtirken, Lübnan'ın dış ilişkilerindeki geleceğiyle ilgili müzakerelerde yeni bir döneme giriliyor.

YDH - Lübnan'daki kafa karışıklığı, ABD veya İsrail'den değil, ülkenin içinden kaynaklanıyor.
Mesele, ABD'nin Lübnan'a yönelik önerilerine karşı temel görüş ayrılıklarından doğuyor. Cumhurbaşkanı Jozef Aun'un seçilmesi ve Nevaf Selam'ın başbakan olarak atanmasıyla birlikte ortaya çıkan yeni denklemler, siyasi ve idari zeminde sağlam bir temele oturmuyor.
Daha da önemlisi, bu süreç devletin geleceğine dair bir uzlaşıyı içermiyor.
Lübnan'da yaşananlar, İsrail'in devam eden saldırganlığı sonucunda kendilerini galip gören güçler ile İsrail savaşının yerel bir bölümü olarak gördükleri iç soruna dahil olmak istemeyen güçler arasındaki "zorunluluk uzlaşmalarından" ibaret.
Lübnan'ın dış ilişkilerinin geleceğine dair müzakerelerde, yeni yönetim, Lübnan'ı farklı bir yöne taşıma hedefiyle siyasi ve idari adımlar atıyor. Bu durum, 2005'te Başbakan Refik Hariri'nin suikastının ardından yaşananları hatırlatıyor.
Ancak bu sefer, gücünü yalnızca dış destekten alan kurumlar ve şahsiyetler, Lübnan'ın yönünü değiştirmekte çıkarı olan güçler ve şahsiyetlerle ittifak kuruyor.
El-Ahbar gazetesine konuşan kaynaklar, Lübnan siyasi yönetiminin, ABD'nin komisyonlardaki temsil düzeyini askeri-siyasi seviyeye çıkarma önerisi karşısında "şaşkınlık ve çaresizlik" içinde olduğunu ifade etti.
Kaynaklar, Lübnan'ın bu öneriyi reddetmesi durumunda karşılaşabileceği sonuçlara dair endişeleri dile getirdi:
"ABD'den gelen mesajlar, bu bedelin İsrail'in askeri operasyonlarını tırmandırması olabileceğini gösteriyor. İsrail, Hizbullah'ı tamamen ortadan kaldırmayı ve iç siyasi denklemi değiştirmeyi hedefliyor."
Diğer yandan, Lübnanlı siyasi yetkililer, Washington ve Tel Aviv'in bu komisyonları kurma amacının, nihayetinde İsrail ile bir barış anlaşması imzalamak veya ilişkileri normalleştirmek olduğunu düşünüyor.
Yetkililer, "Bunun sonuçlarını Lübnan'da ne cumhurbaşkanlığı ne de hükümet düzeyinde kimse kaldıramaz," görüşünde.
El-Ahbar'ın ulaştığı bilgilere göre, Amerikalı yetkililer ile Lübnanlı yetkililer ve özellikle de üç başkan (Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı ve Başbakan) arasında bir dizi görüşme yapıldı.
Washington, üçlü komisyonlardaki siyasi temsilin kimse için sorun teşkil etmemesi gerektiğine inanıyor.
Ancak, Meclis Başkanı Nebih Berri'nin, Cumhurbaşkanı Jozef Aun ve Başbakan Navaf Selam ile yaptığı görüşmelerde, Hizbullah ile birlikte Lübnan'ı siyasi müzakerelere çekme girişimlerini reddettiklerini ve böyle bir şeye ortak olmayacaklarını açıkça belirtmesi, üç lider arasında doğrudan istişarelere yol açtı.
Aun ve Selam, Berri'nin bu tutumunu kapalı toplantılarda dile getirmekle kalmayıp, Suudi Arabistan gazetesi Şark el-Avsat'a yaptığı açıklamalarla kamuoyuna duyurmasına şaşırdı.
Bu durum üzerine Selam, hükümetteki çalışma arkadaşlarına ve cumhurbaşkanına yakın isimlere, normalleşmeyi amaçlayan siyasi bir müzakereye girmek istemediğini, bu seçeneğe kişisel olarak inanmadığını ve böyle büyük bir adımın hükümeti dağıtabileceğini, hükümetten ayrılacakların sadece Emel Hareketi ve Hizbullah bakanları olmayacağını iletti.
Cumhurbaşkanı Aun da büyük bir şaşkınlık yaşadığını ifade ediyor.
Durumun bu kadar kolay geçiştirilemeyeceğini düşünen Aun, Amerikalılardan Lübnan üzerindeki baskıyı durdurmalarını defalarca talep etti.
Şu ana kadar elde ettiği tek şey, Beyaz Saray'ın Amerikalı yetkililerin bu proje hakkında kamuoyunda veya geniş kapsamlı konuşmasını yasaklayan bir karar çıkarması oldu.
Amerikalılar ayrıca İsrail'den "Lübnan'daki müttefiklerimizi zor durumda bırakacak" açıklamalar yapmamasını istedi.
Fakat Aun, güneydeki güvenlik düzenlemelerinin İsrail'in istediği şekilde hayata geçirilemeyeceğinin farkında.
Bunun nedeni Hizbullah'ı memnun etmek değil, Washington'un İsrail'i beş noktadan çekilmeye, esirleri serbest bırakmaya ve sınır sorununu çözmeye zorlamak için hiçbir şey yapmaması ve bunun sonucunda Lübnan ordusunun halk nezdinde zor durumda kalacak olması.