İsrail'den beklenmedik sesler

img
İsrail'den beklenmedik sesler YDH

"Raporun yazarı, İsrail’e, Suriye’deki Fransız Mandası’nın çoğu döneminde var olan 'Dürzi devleti' fikrinden vazgeçmesini tavsiye ediyor."




YDH - İsrail'de bazı çevreler, Suriye'nin daimi işgalinin artık geçerli bir seçenek olmadığını düşünerek HTŞ rejimiyle dolaylı normalleşme stratejileri arayışına giriyor. Bu stratejiler, Suriye'deki geçici hükümetle diyalog kurarak, İsrail'in "güvenliğini" sağlama, Dürzilerle özel ilişkileri düzenleme ve Hizbullah ile İran'a karşı işbirliği yapmayı içeriyor. El-Ahbar yazarı Rim Hani'ye göre önerilen yeni ilişki çerçevesi, 1972 anlaşmasının yerine geçecek ve uluslararası denetim mekanizmalarını kapsayacak şekilde tasarlanırken, iktisadi işbirliği de gündeme geliyor.

İsrail, bölgedeki devam eden savaşında sürekli olarak reklamını yaptığı “başarılara” rağmen, görünüşe göre, genişleme hedeflerine komşu ülkelerin doğrudan işgal edilmesi yoluyla ulaşma olasılığına ikna olmuş değil.

Bu durum, pek çok İsrailli ve Batılı gözlemcinin, Suriye ve Lübnan gibi ülkelerle ilişkileri normalleştirmenin veya azınlıklar üzerinden oynayarak onları İsrail'in “kucağına” çekmenin, şu ana kadar ulaşılması zor hedefler arasında kaldığını vurgulamasına neden oluyor.

Bu bağlamda, özellikle Suriye ile ilgili olarak, Şam’daki yeni rejimin İsrail’in Suriye topraklarına yönelik saldırılarına göz yumması, İsrail ile Suriye’deki tüm farklı “taraflar” arasında “dolaylı bir normalleşme” ve “ikili ilişkiler için yeni bir çerçeve” oluşturulması yönünde bazı çağrıların ve planların ortaya çıkmasına katkıda bulundu.

Bu çerçevede, şu anda Washington Enstitüsü’nde Arap Politikaları Programı direktörlüğü görevini yürüten David Schenker gibi gözlemciler, İsrail’in komşu ülkelerle “sınır ötesi ortaklıklar kurmaya” devam ederek güvenliğini güçlendirmesinin “teşvik edilmesi” gerektiğini savunuyorlar.

Ancak Suriye’de İsrail adına “vekaleten hareket edecek yeni bir güç” oluşturma çabalarının, onlarca yıl önce “Güney Lübnan Ordusu”nun kurulmasını desteklediği zamanki gibi “akıllıca” bir karar olmayacağını belirtiyorlar.

Aynı kaynak, İsrail’in kuvvetlerini Gözlemci Güç (UNDOF) bölgesinin dışında konuşlandırmaya devam etmesi hâlinde, bunun “zamanla daha fazla aşırılığın ve terör tehditlerinin ortaya çıkmasını” teşvik edebileceğini ve “dolayısıyla İsrail güvenliğini ve Suriye istikrarını baltalayabileceğini” belirtiyor.

Özellikle de “Ahmed eş-Şaraa’nın (Ebu Muhammed el-Colani) İsrail ile çatışmaktan kaçınma niyetine dair önceki açıklamalarına rağmen, kuşatma altındaki hükümeti şu anda İsrail ordusunun yayılmasından şikayetçi” ve “işgale karşı savaşmak için (direniş) örgütlerinin oluşmaya başladığına” dair bilgiler mevcut.

Donald Trump döneminde Washington’ın Suriye’nin “kaos toprağı” olduğu gerekçesiyle “Suriye’ye müdahil olmama” niyetini ilan etmesine rağmen, ileri görüşlü isimler, Amerika'nın diplomatik müdahalesinin yokluğunda durumun “daha kaotik” hâle gelmesinin muhtemel olduğunu ve bunun “Trump’ın Orta Doğu’daki daha geniş siyasi önceliklerini”, özellikle de gergin İsrail-Türkiye ilişkilerini olumsuz etkileyeceğini savunuyorlar.

Zira Suriye’nin “Türk ve İsrail’in kalıcı nüfuzları arasında bölünmüş zayıf bir devlete” dönüşmesi durumunda, “Amerika Birleşik Devletleri’nin iki önemli müttefiki arasında sürekli bir sürtüşme ve çatışma” yeri hâline gelecek.

İsrail’in Suriye topraklarını “işgalinin” devam etmesinin faydasızlığına dair bir kanaatin oluşmasıyla birlikte, İsrail’de bazıları Tel Aviv ile Şam arasında “dolaylı” ilişkileri normalleştirme “stratejileri” ortaya atmaya başladı.

Bu bağlamda, Orta Doğu işleri yorumcusu ve uzmanı Ehud Yaari, yakın zamanda Washington Enstitüsü tarafından yayımlanan raporda, Suriye’de olası bir İsrail planının ana hatlarını açıklıyor.

Bu plan, temel olarak, oradaki geçici hükümetle “doğrudan bir diyalog” başlatmayı amaçlıyor.

Diyalogun hedefi, “sürekli çatışma hâlini etkili bir şekilde sona erdirecek ve İsrail’in Suriye Dürzileri ile (özel) ilişkisini kabul edecek” ikili ilişkiler için “yeni bir çerçeve” oluşturmak, Güney Suriye genelinde koordinasyonu sağlamak ve “Hizbullah” ve İran’a karşı işbirliği yapmak.

Raporun yazarı, İsrail’e, Suriye’deki Fransız Mandası’nın çoğu döneminde var olan “Dürzi devleti” fikrinden vazgeçmesini tavsiye ediyor.

Bunun çeşitli nedenleri var. Bunlardan biri, Kürtlerin, Washington’ın teşvikiyle, güçlerini yeni Suriye ordusuna entegre etmek için eş-Şaraa hükümetiyle bir anlaşma yapmayı başarmış olmaları.

Aynı kaynağa göre, en önemlisi, yerel yetkililerle yapılan görüşmeler ve Güney Suriye’deki gelişmelerin günlük olarak izlenmesi, pek çok Dürzinin, Şam'daki rejimle “farklı” bir ilişki kurma çabalarına rağmen, Suriye’nin bir parçası olarak kalmayı tercih ettiğini gösteriyor.

Bu farklı ilişki, merkeziyetsizlik ve otoriteye bağlı güvenlik güçlerinin ve diğer aygıtlarının varlığının sınırlandırılması temeline dayanıyor.

Aynı durum, İsrail’in Dürzi çoğunluklu bölgeleri ilhak etmesi fikri için de geçerli. Zira Dürzilerin “azınlığı” böyle bir seçeneğe ilgi gösterirken, büyük bir kısmı İsrail ile “daha yakın ve daha açık” ilişkileri destekliyor.

Colani'nin “önümüzdeki birkaç yıl içinde, hatta kalıcı olarak olmasa bile” İsrail ile çatışmaktan kaçınmayı arzuladığı açıkça görülürken ve İsrail’in “Golan Cephesi’nin istikrarında açık bir çıkarı” bulunurken, ileri görüşlü kişiye göre, ulaşılması gereken en önemli “taahhütler” arasında, İsrail’in Dürzileri veya Güney Suriye’deki diğer grupları “Şam’dan ayrılmaya” teşvik etmemeyi kabul etmesi yer alıyor.

Bunun karşılığında Colani rejimi, Dürzi toplumu ile İsrail arasındaki “özel ilişkileri” kabul etmeli. Bu ilişkiler “normalleşme” düzeyine yükselecek.

Ayrıca, “1972 Suriye-İsrail Ayrılma Anlaşması”, “kuvvet sayıları ve silah türleri üzerindeki kısıtlamaların kapsamını genişletecek” ve bir izleme ve koordinasyon mekanizması oluşturacak başka bir anlaşmayla değiştirilmeli.

Rapora göre, yeni anlaşmanın üçüncü tarafça denetlenmesi, ya Birleşmiş Milletler aracılığıyla ya da “Amerikan liderliğinde yeni bir örgüt” oluşturularak sağlanabilir.

Ayrıca, belirtilen tavsiyeler, Suriye’deki “silahlı Filistinli hücrelerin tasfiyesine” yardımcı olmak için istihbarat paylaşımının gerekliliğini vurguluyor.

Bu durum, Suriye rejimi tarafından hâlihazırda başlatılmış olsa da “daha fazla çaba” gerektiriyor.

Suriye-İsrail “iletişiminin” güçlendirilmesi gerekliliğine işaret eden aynı kaynak, İsrail’in “Sünni sınır vilayetlerindeki” faaliyetlerini, “çatışmayı” önlemek için yerel aşiretlerle koordine etmesi gerektiğini ve İran Devrim Muhafızları ve Hizbullah'ın Suriye’ye dönüşünü engellemek için işbirliği yapması gerektiğini ekliyor.

İsrailli uzman, Colani'nin Şebaa Çiftlikleri meselesini “Suriye toprağı olduğu” yönünde “kesinleştirmesinin”, “Hizbullah anlatısını” zayıflatmaya yardımcı olacağını ve “Lübnan-İsrail sınırının” çizilmesi konusunda yeniden gündeme gelen müzakereleri kolaylaştıracağını vurguluyor.

İktisadi sorunlara “çözüm” olarak İsrailli uzman, eski ABD Özel Temsilcisi Amos Hochstein’ın Ürdün üzerinden geçen “Arap doğalgaz hattı” planını yeniden canlandırmayı ve “İsrail'den Suriye’ye tedariki” tavsiye ediyor.

Çeviri: YDH