Islamic World Developments News Agency, IŞİD'in haftalık yayın organı el-Neba'da yer alan ve son gelişmeleri aşırılıkçı bir mercekten değerlendiren 6 başyazıyı bir araya getirdi.

YDH- IŞİD’in ideolojik ve stratejik perspektiflerini, Suriye’deki savaşın gidişatına dair nasıl bir bakış açısı geliştirdiğini ve bölgedeki güç dinamiklerine nasıl yaklaştığını analiz etmeyi amaçlayan Islamic World Developments (ISW), haftalık el-Naba gazetesinin farklı sayılarında yer alan 6 IŞİD başyazısı aracılığıyla IŞİD'in görüşlerini ele aldı. ISW’nin derlediği bu başyazılar, IŞİD’in, dünya görüşünün yalnızca askeri değil, aynı zamanda ideolojik ve politik düzeyde de ne denli radikal olduğunu gösteriyor.
SDG ve Amerikalılarla ilgili bazı inceleme raporlarına rağmen, IŞİD Suriye'deki yeni gelişmelerin başlangıcından bu yana Suriye'deki silahlı hareketlerini önemli ölçüde azalttı ancak özellikle haftalık el-Neba'nın başyazıları aracılığıyla Suriye'deki gelişmelere ilişkin görüşünü açıkça ifade etti. Bu makalede IŞİD'in Suriye'deki yeni gelişmelere bakışını haftalık el-Neba gazetesinin farklı sayılarında yer alan 6 IŞİD başyazısı üzerinden ele alacağız.
İncelenen başyazılar, Suriye’deki mevcut durumu, Esed rejimine karşı çıkan güçleri, uluslararası aktörlerin rolünü ve çatışmaları şekillendiren ideolojileri farklı perspektiflerden ele alıyor. Bu metinler, genellikle gelişmeleri aşırılıkçı bir bakış açısıyla değerlendirerek, cihatçı olmayan İslami hareketleri, uluslararası sisteme entegre olma eğiliminde olan devrimci grupları ve Türkiye ile İran gibi bölgesel güçleri eleştiriyor. Başyazılarda, IŞİD'in yöntemleri tek geçerli çözüm olarak sunuluyor ve diğer İslamcı gruplar cihat yolundan sapmakla suçlanıyor. Uluslararası ve bölgesel siyasete de odaklanan söz konusu yazılar, Türkiye, İran, ABD ve Rusya gibi ülkelerin Suriye'nin kaderini belirlemedeki rolünü inceliyor ve büyük güçlerin onayı olmadan Suriye'de köklü bir değişiklik olmayacağına inanıyor.
Ulusal devlet kavramına eleştiri
El-Neba gazetesinin 5 Aralık 2024 tarihli 472. sayısında yayımlanan ve sonrasında el-Batar Enstitüsü tarafından video formatında da paylaşılan "Özgür Suriye ve Esed'in Suriye'si" başlıklı ilk IŞİD başyazısı, Suriye'deki mevcut siyasi ve askeri durumu eleştirel bir perspektiften inceliyor.
Başyazıda, IŞİD, Suriye'nin iki karşıt anlatısını —"Özgür Suriye" ve "Esed'in Suriye'si"— karşılaştırıyor ve her iki anlatının da sadece mevcut güç yapılarındaki yüzeysel değişikliklere işaret ettiğini vurguluyor. En nihayetinde IŞİD, bu iki anlatının her birinin, temel yapısal bir dönüşümü yansıtmadığı ve esasen herhangi bir köklü değişimi temsil etmediği sonucuna ulaşıyor.
Başyazı, Esed'e karşı muhalefet güçleri arasında bir meşruiyet krizi olduğuna inanırken, Esed rejimi devrilirse, yerine geçecek hükümetin de Batılı ülkeler ve Türkiye'nin etkisi altında olacağını iddia ediyor: Aslında IŞİD, yeni Suriye yöneticilerinin saf bir İslami değil, ulusal veya demokratik bir hükümet aradığını düşünüyor.
Türkiye'yi iki cephede oynamakla suçlayan IŞİD’e göre, bir yandan ABD liderliğindeki IŞİD karşıtı koalisyona katılan Türkiye, diğer yandan da bazı muhalif gruplara rehberlik ediyor veya onları hoş görüyor. Türkiye'nin Suriye halkının çıkarlarından çok Ankara'nın güvenlik çıkarlarıyla daha uyumlu olan kuzey Suriye'de bir tampon bölge oluşturmaya çalıştığı belirtilen başyazıda el-Neba, Esed'e karşı muhalif gruplar arasındaki mücadelenin aslında Türkiye ile İran arasında bir vekalet rekabeti olduğunu ve Astana ve Doha gibi konferansların da bu güç rekabetinin sahnesi işlevi gördüğünü belirtiyor.
Yazıda, Esed rejimine karşı çıkan güçlerin uluslararası sistemle işbirliği yapmalarını eleştiren IŞİD, bu grupların Rusya ve ABD gibi küresel aktörlerle etkileşime girerek uzlaşma yoluna başvurduklarını ve "devlet kurma" çabası içinde olduklarını iddia ediyor, ayrıca, bu grupların "ulusal devlet" kavramını kabul etmeye çalıştığına vurgu yaparak bu durumu eleştiriyor.
IŞİD’in, kendisini diğer muhalif gruplardan ayırarak, tüm uluslararası güçlere karşı çıkan "saf" bir hareket olarak tanıttığı bu başyazıda, Esed rejimine karşı olan güçler aşırılıkçı bir perspektiften İslam düşmanlarıyla işbirliği yaparak ihanet ve uzlaşma içinde olmakla suçlanıyor. Buna karşın, IŞİD halifeliğini gerçek ve meşru bir alternatif olarak sunuyor.
Son olarak, yazı, Suriye'deki uluslararası sistemin onayladığı her türlü değişimin, aslında cehalet ve bağımlılığın sürekliliğinden başka bir sonuca yol açmayacağı ve bunun bir "sahte devrim" olduğuna inanıldığını vurguluyor.
Cihatçı hareketlerin dönüşümüne eleştiri
El-Neba gazetesinin 12 Aralık 2024 tarihli 473. sayısında yayımlanan ve başlığı "Ehlileştirme ve harekete katılım" olan başyazı, komplo teorileri ve vekalet savaşı perspektifine dayanan bir analiz sunuyor. Bu başyazıda, eski cihatçı güçlerin büyük devletlerin politikalarını uygulamak için bir araç haline geldiği öne sürülüyor.
Yazıda, cihatçılarla mücadele için yeni milisler yaratmaya gerek olmadığı, zira bazı eski cihatçı grupların artık dünya güçlerinin çıkarları doğrultusunda faaliyet gösterdiği iddia ediliyor. Taliban ve Suriye’deki "Kurtuluş Devleti", uluslararası güçlerin desteğiyle iktidara gelen örnekler olarak gösteriliyor. IŞİD, Esed rejiminin resmi olarak düşüşünün, dünya güçlerinin bu değişime uygun bir alternatif hazırladığı için ertelendiği görüşünde ve bu alternatifin şimdi hazır olduğunu vurguluyor.
IŞİD'in perspektifine göre, geçmişte cihatçı bir söylemle hareket eden Suriye'deki silahlı gruplar, artık İslam’ın düşmanlarıyla mücadele etmek yerine, İslam’a karşı savaşıyor ve Batı’nın yönetim modellerini benimsiyor.
Başyazı, uluslararası müzakerelere dayalı, laik ve Batı odaklı çerçevelerle "yeni bir Suriye" yaratma çabalarını sert bir şekilde eleştiriyor. IŞİD'e göre, bu "yeni hareketler", Müslümanlar için gerçek bir zafer değil, "Suriye devrimi"nin seyrini kontrol etmek ve değiştirmek amacıyla tasarlanmış bir programın sonucu.
Yazıda, IŞİD dışındaki tüm Suriye muhalefet gruplarının siyasi ve dini meşruiyeti sorgulanırken bu grupların sadece cihat yolunda ilerlememekle kalmadıkları, aynı zamanda dünya güçlerinin cihatçılığı kontrol etme aracı haline geldikleri ifade ediliyor.
Sonuç olarak, bu başyazı, yalnızca silahlı cihadın meşru ve kabul edilebilir bir yol olarak görüldüğü, aşırılıkçı bir bakış açısını yansıtarak, IŞİD'in propaganda stratejisinin bir parçası haline geliyor.
Medya ve siyasi dinamiklere yönelik eleştiri
El-Neba gazetesinin 19 Aralık 2024 tarihli 474. sayısında yayımlanan ve daha sonra el-Batar Enstitüsü tarafından video formatında da yayımlanan "Sednaya ve küresel ikiyüzlülük" başlıklı başyazı, Suriye'deki Sednaya hapishanesine yönelik küresel medyanın yaklaşımını eleştiren bir analiz sunuyor.
IŞİD, medyanın, Suriye rejiminin düşüşünden sonra Sednaya hapishanesindeki işkence ve zulmü gündeme almasını, ancak bu suçları yıllarca göz ardı etmiş olmalarını ikiyüzlü bir tutum olarak değerlendiriyor. Başyazıya göre, medya odaklanmasının arkasında iyi niyetin değil, uluslararası siyasetteki değişimlerin olduğu vurgulanmaktadır.
IŞİD, sadece Sednaya hapishanesinde değil, Lübnan, Ürdün, Türkiye, Mısır, Körfez ülkeleri, Irak ve Suriye'deki muhaliflerin denetimindeki bölgelerde de benzer insan hakları ihlallerinin yaşandığını belirtmektedir. Bu durumun küresel medya tarafından görmezden gelindiğine dikkat çekilmektedir.
El-Neba, medyanın ve uluslararası aktörlerin, bu bölgelerdeki tutuklulara yönelik insani kaygıdan ziyade, siyasi çıkarlar doğrultusunda hareket ettiklerini iddia etmektedir.
Bu bağlamda, IŞİD, Batı ve bazı bölgesel medya organlarını, insani trajedileri kendi siyasi hedefleri için istismar etmekle suçluyor. Başyazı, ayrıca el-Hol ve Guveyran kamplarındaki toplu tutuklamalara da dikkat çekiyor. IŞİD, bu kamplardaki durumun medyanın ilgisini çekmediğini, çünkü bu meselelerin sadece uluslararası siyasi çıkarlar tarafından şekillendirilen bir gündemle ilişkili olduğunu ileri sürüyor.
Sadece Sednaya’ya odaklanmanın gerçek bir adalet arzusundan ziyade uluslararası çıkarların ve değişen siyasi düşüncelerin bir sonucu olduğunu savunan makale, küresel medya ve bazı siyasi grupları, ikiyüzlülük ve ihanetle suçlamakta ve bu tutumun, belirli gruplara yönelik şiddeti meşrulaştırma çabası olduğunu belirtmektedir.
IŞİD, bu yaklaşımın, bölgedeki baskı ve zulmün daha geniş bir perspektiften ele alınmasını engellediğini ve tüm bunların daha derin bir uluslararası çıkar çatışmasının sonucu olduğunu vurguluyor. Başyazı, küresel medyanın, politik grupların ve silahlı güçlerin tutumlarını sert bir şekilde eleştirerek, bu aktörlerin sadece ideolojik ve duygusal bir çerçeve içinde değerlendirilmesine karşı çıkıyor.
‘’Roma’’ senaryolarına dayalı anlayışın eleştirisi
IŞİD, üç hafta boyunca başyazılarında doğrudan Suriye'nin mevcut durumuna odaklanırken, sonraki dokuz haftayı Afrika'daki faaliyetlerine, İran'ın Gilan eyaletinin başkenti Gorgan'da ve dünyanın çeşitli bölgelerinde yürütülen operasyonlara ayırdı.
2 Mart 2025 tarihinde yayımlanan ve el-Neba gazetesinin 483. sayısındaki başyazısı olan ‘’Yarın onlara ne olacak?’’ başlıklı başyazı, Suriye'ye yeniden odaklanmasa da, özellikle Suriye'deki gelişmeleri ve Muhammed bin Selman ile yapılan görüşmeleri dolaylı bir biçimde ele alıyor. Bu yazının esas olarak hedef kitlesinin, söz konusu görüşme üzerinden çıkarımlar yapıldığı ve içerik olarak cihat, azim, fedakarlık ve ahir zamanın sınavları gibi eleştiri ve görüşler etrafında şekillendiği söylenebilir.
IŞİD, kendi dünya görüşüne dayalı olarak, günümüz meselelerine kıyametvari bir bakış açısı getiren bu yazıda, İslam'dan sapma olarak değerlendirilen durumları, insanların rahatlık ve uzlaşma arayışını, mücadeleyi terk etmeyi eleştirerek kınıyor.
Batılı değerlerle yüzleşmekten kaçınan ve kişisel çıkarlarını ön planda tutanları hedef alarak, İslam tarihindeki fedakarlığın ve hakikat için ayağa kalkmanın uzlaşmadan daha değerli olduğunu vurgulayan başyazının merkezi meselelerinden biri, cihat yolunda fedakarlıkla elde edilecek zaferin, çatışmalardan kaçan ve barışçıl çözümler arayanlara karşı üstün geleceği fikri. Ayrıca, Batı'ya yönelik güçlü bir eleştiri içeren makale, kıyamet senaryoları ve "Roma" (Batı) ile yapılacak nihai yüzleşmeyi teşvik ediyor.
Yazı, IŞİD'in perspektifinde, sadece şiddet ve çatışma yoluyla kazanılabilecek bir zaferin meşru olduğu bir dünyanın resmini çiziyor. Sonuç olarak, IŞİD'in aşırı ve ideolojik bakış açılarını pekiştirerek, savaş ve fedakarlıkla ilgili kendi inançlarını savunmakta ve diğer tüm barışçıl yaklaşımları reddetmektedir.
Ulusal birlik ve toplumsal barış eleştirisi
13 Mart 2025 tarihinde yayımlanan el-Neba gazetesinin 486. sayısındaki başyazı, Suriye'nin Sahil bölgesindeki gelişmeleri ve bu bölgedeki şiddetli çatışmaları ele almaktadır. ‘’Azınlığın ve mezhepçiliğin yıkımı’’ başlıklı bu makale, Suriye hükümetlerinin geçmişten günümüze uyguladığı "barışçıl bir arada yaşama", "ulusal birlik" ve "toplumsal barış" gibi ideallerin pratikte başarısız olduğuna vurgu yapmaktadır.
IŞİD, yeni Suriye rejiminin Alevileri "ulusal ortaklar" olarak kabul etme konusunda başarısız olduğunu ve Alevilerin, fırsat doğduğunda hükümetin askeri güçlerine karşı harekete geçtiklerini iddia etmektedir.
Başyazıda, IŞİD, "azınlıklar" kavramına güçlü bir şekilde karşı çıkmakta ve bu kavramın, Batı ve Yahudi unsurlarının İslam’a karşı olan düşmanlıklarını meşrulaştıran bir araç olarak görüldüğünü savunuyor. IŞİD’e göre, insanlar yalnızca iki kategoriye ayrılmalıdır: "Müslümanlar" ve "kâfirler"; etnik, ırksal veya ulusal kimlikler ise cahilce ve İslam dışı kabul ediiyor. Ayrıca, IŞİD, Fransa tarafından kurulan "Alevi devleti"nin, Suriye'deki Müslümanların zayıflığının başlıca sebeplerinden biri olduğunu öne sürüyor.
Bu bağlamda, Müftü Emin el-Hüseyni'nin Alevileri meşrulaştırmadaki rolü eleştiriliyor. IŞİD, yeni Suriye hükümetini "İslami ilkelere uymamak" ve Alevilerle birlikte yaşamaya yönelik çabalarından dolayı sert bir şekilde eleştiriyor. Makale, Suriye sorununun çözümüne dair aşırı bir perspektif sunmakta, yalnızca cihat yoluyla ve gayrimüslim azınlıklara karşı düşmanlıkla şekillenen saf bir İslami hükümet biçiminin meşru olduğunu savunmaktadır.
Bu yaklaşım, güçlü bir milliyetçilik karşıtlığı ve antidemokratik bir duruş sergileyerek, diğer İslami ve gayrimüslim grupların dışlanması gerektiğini ileri sürmektedir. Sonuç olarak başyazı, IŞİD’in ideolojik ve radikal bakış açısını pekiştiren, aşırı bir söylemi yansıtırken Suriye'deki mezhepçi ve etnik çatışmaların daha da tırmanmasını teşvik ediyor ve sadece İslamcı bir hükümetin varlığını savunmakta ısrar ediyor.
Colani’nin siyasi pragmatizmine eleştiri
13 Mart 2025 tarihinde yayımlanan el-Neba gazetesinin 488. sayısında yer alan "İki duvar arasında Colani" başlıklı başyazı, Colani liderliğindeki yeni Suriye rejiminin bölgesel dinamikler ve özellikle Siyonist rejimle olan ilişkilerini ele alıyor.
Makalede, IŞİD’in analizine göre, uluslararası aktörler Şam’daki yeni hükümeti resmen tanısa da, Siyonist rejimin İslamcı unsurlara karşı güvensizliğini sürdürdüğü belirtilmektedir. IŞİD, Siyonist rejimin, cihatçı olmayan bir yapıda bile, İslamcıların varlığını tehdit olarak gördüğünü ve bu nedenle iki seçenek arasında tereddüt ettiğini savunmaktadır: Birincisi, yeni Suriye hükümetiyle doğrudan askeri çatışma, ikincisi ise yeni hükümeti, Esad dönemindeki tampon devlet modeline benzer şekilde, kontrollü bir yönetim olarak kullanmak. Ancak, Siyonist rejim nihayetinde katı güvenlik politikaları nedeniyle ilk seçeneği tercih etmiş ve Güney Suriye’deki Dürzilerin rolünü güçlendirmeye yönelmiştir.
Siyonist rejimin eski sloganların aksine, yeni Suriye hükümetiyle ilişkileri normalleştirmeye çalıştığı ancak bu hükümetin bile İslamcı temelden uzaklaşan Colani gibi figürlere güvenmediği ifade edilen başyazıda, IŞİD, Arap hükümetlerinin İslam düşmanlarıyla işbirliğini eleştirerek, Siyonistlerle mücadelenin kaçınılmaz olduğunu vurguluyor ancak bu mücadelenin uluslararası normlar veya milliyetçi yasalar çerçevesinde değil, İslam hukukuna göre yapılması gerektiği görüşünü savunuyor.
Başyazı, Colani’yi ve liderliğindeki Heyet Tahrir eş-Şam’ı (HTŞ) ideolojik hedeflerinden saparak siyasi pragmatizme yönelmekle suçlamakta, bu grubun cihatçı ideolojiden uzaklaştığını ve siyasi çıkarlar uğruna düşmanlarıyla işbirliği yapma eğiliminde olduğunu belirtmektedir.
IŞİD, Siyonist rejiminin güvenlik politikalarının temelde şüpheye dayalı olduğuna ve İslamcılıktan sapmış gruplara bile güvenmediğine inanarak, bu durumun Siyonistlerin potansiyel tehditlere karşı uyguladıkları sert stratejilerinin bir yansıması olarak görülmektedir.
Makale, İsrail’in Lübnan’daki “Sınır Kuvvetleri” modelini Güney Suriye’deki Dürzi nüfusu üzerinden yeniden şekillendirmeye çalıştığını, bu grupların sınır bölgelerinde potansiyel tehditlere karşı bir güvenlik kalkanı olarak kullanılmaya yönelik geleneksel İsrail doktrinini sürdürdüğünü öne sürüyor.
IŞİD, bu bağlamda "ulusal güvenlik" ve "ulusal egemenlik" gibi modern politik terimlere karşı çıkarak, karar alma süreçlerinde tek ve yegane ölçütün İslam hukuku olması gerektiğini ideolojik bir bakış açısıyla savunuyor. En nihayetinde başyazı, Suriye’deki güç mücadelelerinin yanı sıra, bölgedeki mezhepçi, ideolojik ve uluslararası stratejilerin daha da karmaşıklaştığını ve IŞİD’in bölgesel aktörlere karşı ideolojik ve güvenlik odaklı eleştirilerini sürdürdüğünü gösteriyor.
Sonuç
IŞİD tarafından sunulan bu başyazılar, Suriye krizini her türlü müzakere veya siyasi çözümün ihanet ve dış güçlere boyun eğme olarak görüldüğü bir senaryo olarak tasvir ediyor.
IŞİD’in söylemi, kendisi dışındaki tüm muhalif hareketleri gayrimeşru kılarken İslami hedeflere ulaşmanın yalnızca bir yolunu meşru göstermeye çalışıyor: silahlı ve amansız cihat.