Lübnan'da Suudi nüfuzu

img
Lübnan'da Suudi nüfuzu YDH

Lübnan merkezli el-Hanadık portalının yayımladığı rapora göre, Suudi Arabistan, Hizbullah'ı zayıflatmak ve İran'ın bölgesel etkisini kırmak amacıyla Lübnan siyasetine kapsamlı müdahalede bulunuyor. Rapor, Riyad'ın siyasi ittifaklar, ekonomik baskı, medya kampanyaları ve seçimlere müdahale gibi yöntemler kullandığını, ABD'nin ise stratejik çıkarları doğrultusunda bu duruma göz yumduğunu belirtiyor.




YDH - Lübnan merkezli el-Hanadık portalı tarafından yayımlanan kapsamlı rapora göre, Suudi Arabistan, bölgesel rakibi İran ile olan mücadelesinin önemli cephelerinden biri olarak gördüğü Lübnan'da siyasi, askeri ve toplumsal nüfuzunu artırmak amacıyla derinlemesine müdahale programı yürütüyor.

Rapor, Riyad'ın bu müdahaleyi Lübnan'ın küçük boyutuna rağmen stratejik önemi nedeniyle özel kaynak ve dikkat ayırarak sürdürdüğünü belirtiyor.

Temel hedef: Hizbullah'ı zayıflatmak ve tecrit etmek

El-Hanadık'ın analizine göre, Suudi Arabistan'ın Lübnan'daki müdahalesinin ana güdüsü, Hizbullah'ın siyasi, askeri ve halk nezdindeki gücünü zayıflatarak hem ülke içinde hem de bölgesel olarak tecrit etmek. Bu strateji kapsamında Riyad'ın çeşitli yöntemler kullandığı vurgulanıyor.

Suudi Arabistan, Semir Caca liderliğindeki Lübnan Kuvvetleri gibi Hizbullah'a muhalif Hristiyan ve Sünni siyasi gruplara, figürlere ve medya kuruluşlarına aktif destek sağlıyor. Lübnan ordusunun kapasitesini artırarak Hizbullah'a karşı dengeleyici bir güç oluşturmayı hedefliyor.

Bununla beraber Lübnan'ın içinde bulunduğu ağır ekonomik kriz, Suudi Arabistan için önemli bir baskı aracı olarak kullanılıyor. Riyad'ın, ekonomik yardımları veya yatırımları belirli siyasi "reform" şartlarına bağlayarak, özellikle Hizbullah'ın etki alanını daraltmayı amaçladığı belirtiliyor.

Ayrıca Suudi Arabistan destekli medya kuruluşları aracılığıyla Hizbullah'ı yıpratmaya yönelik yoğun kampanyalar yürütülüyor. Bu kampanyalarla Hizbullah'ın imajının zedelenmesi ve halk desteğinin azaltılması hedefleniyor.

Rapor, Suudi Arabistan'ın parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimleri ile hükümet kurma süreçlerine doğrudan müdahil olduğuna da işaret ediyor.

Ayrıca, yerel ve belediye seçimleri gibi daha alt düzeydeki süreçlere bile müdahale ederek, aday belirlemeden ittifakların kurulmasına kadar birçok aşamada etkili olmaya çalıştığı ifade ediliyor.

Bu detaylı müdahalenin, Lübnan'ın toplumsal dokusuna nüfuz etme ve Suudi çıkarlarıyla uyumlu yerel yönetimler oluşturma amacı taşıdığı belirtiliyor.

Riyad'ın, Lübnan'daki siyasi ve mezhepsel dengeleri koruduğu savunulan Taif Anlaşması'nın önemine sıkça vurgu yaparak, Hizbullah'ın tek taraflı hakimiyet kurmasını engellemeye çalıştığı aktarılıyor.

ABD'nin rolü ne?

Öte yandan Rapor, ABD'nin Suudi Arabistan'ın Lübnan'daki bu aktif rolüne neden alan açtığını da inceliyor.

Washington ve Riyad'ın, Hizbullah ve İran'ın bölgesel nüfuzunu sınırlama konusunda ortak stratejik hedeflere sahip olduğu belirtiliyor.

ABD'nin İsrail, Suriye ve Irak gibi daha öncelikli gördüğü bölgesel krizlere odaklanması ve Suudi Arabistan ile olan geniş kapsamlı stratejik ilişkisini (enerji, güvenlik vb.) koruma isteği, Lübnan konusunda Riyad'a daha fazla hareket alanı tanınmasına yol açıyor.

Rapora göre ABD, Suudi müdahalesinin bazı olumsuz yanları olsa bile, ortak hedefe hizmet ettiği sürece bunu tolere edebiliyor.

El-Hanadık portalı, Suudi Arabistan'ın Lübnan'daki müdahalesinin gelecek dönemde de yüksek seviyede devam edeceğini öngörüyor.

Özellikle 2026'da yapılması planlanan parlamento seçimlerinin Riyad için kritik önem taşıyacağı ve bu süreçte müdahalenin yoğunlaşacağı tahmin ediliyor.

Ekonomik baskıların, Hizbullah karşıtı güçlere verilen desteğin ve medya kampanyalarının sürmesi bekleniyor.

Ancak rapor, bu müdahalenin Lübnan için ciddi riskler taşıdığına dikkat çekiyor. Suudi Arabistan'ın politikalarının, ülkedeki siyasi kutuplaşmayı ve mezhepsel gerilimleri artırabileceği, ekonomik krizi derinleştirebileceği ve genel istikrarsızlığı körükleyebileceği uyarısında bulunuluyor.

Raporda, Suudi müdahalesinin Lübnan'ı daha da kırılgan hâle getirebileceği ve dış aktörlerin nüfuz mücadelesi alanı olmaktan çıkaramayacağı sonucuna varılıyor.