Ürdün, ülkede saldırı planladığı iddiasıyla Müslüman Kardeşler'in faaliyetlerini resmen yasakladı. Kararın Suudi Arabistan, BAE ve İsrail'in koordineli baskısı sonucu alınmış olabileceği belirtilirken, örgütün siyasi kolu İslami Eylem Cephesi'nin merkezine de baskın düzenlendi. Yasaklama kararı, örgütün krallık için tarihsel önemine rağmen alındı.

YDH - Geçen hafta Ürdün yönetimi, Müslüman Kardeşler'in (İhvan) faaliyetlerini resmen yasaklama kararı aldı. Bu kararın, Müslüman Kardeşler üyelerinin ülkede saldırılar planladığı yönündeki suçlamaların ardından gelmesi ve Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve İsrail'in koordineli baskılarının bir sonucu olabileceği belirtiliyor.
Yasaklama duyurusundan bir hafta önce Ürdün güvenlik güçleri, silah ve patlayıcı madde bulundurdukları iddiasıyla 16 kişiyi gözaltına aldıklarını açıklamıştı.
Hükümet yanlısı medya kuruluşları ve güvenlik kurumlarıyla bağlantılı sosyal medya hesapları üzerinden Müslüman Kardeşler'e yönelik yoğun bir kampanya yürütülüyordu.
Gözaltıların ardından yapılan resmi açıklamaların tonu ve zamanlaması, gözlemciler tarafından örgüte karşı yürütülen siyasi kampanyanın zirvesi olarak yorumlandı.
Devlet medyası, hükümet sözcüsünün şüphelilerin "kaos çıkarmayı" planlayan Müslüman Kardeşler üyeleri olduğunu söylediğini aktardı.
Daha sonra, şüphelilerden sekizinin itirafları olduğu iddia edilen görüntüler yayınlandı; bu kişilerden altısı Müslüman Kardeşler üyesi olduklarını belirtti.
Gözaltına alınanlar henüz yargı önüne çıkarılmadan, İçişleri Bakanlığı Müslüman Kardeşler'i silah üretmek, stoklamak ve krallığı istikrarsızlaştırmayı planlamakla suçlayarak örgüte yönelik genel bir yasak ilan etti.
Bakanlık ayrıca, örgütle bağlantılı kurumlar hakkında soruşturma başlatıldığını ekledi.
Eş zamanlı olarak güvenlik güçleri, Müslüman Kardeşler'in siyasi kolu olan İslami Eylem Cephesi'nin (İEC) genel merkezine baskın düzenledi.
Middle East Eye (MEE) portalı bu adımı, İEC'nin lisansının tamamen iptal edilmesinin bir ön hazırlığı olarak değerlendirdi.
İEC, 31 milletvekiliyle Ürdün'deki en büyük muhalefet partisi konumunda bulunuyor ve geçen yılki seçimlerde oyların yaklaşık üçte birini alarak 1992'deki kuruluşundan bu yana en önemli seçim zaferini elde etmişti.
Müslüman Kardeşler, gözaltına alınan hücreyle ve iddia edilen komployla herhangi bir bağlantısı olduğunu reddetti.
Ancak örgütün, gözaltındakilerle dayanışma göstermek yerine onlardan tamamen uzak durması, kamuoyunda tepki çekti ve hükümetin kampanyasına karşı koyma kabiliyetini zayıflattı.
Gözaltındakiler de suçlamaları reddederek eylemlerinin yalnızca Gazze'ye destek amaçlı olduğunu iddia etmişti.
İçişleri Bakanı Mazen el-Faraya'nın 23 Nisan'da yasağı kamuoyuna teyit etmesi ve medya kuruluşlarını örgütün açıklamalarını yayımlamamaları veya üyeleriyle röportaj yapmamaları konusunda uyarmasının ardından, Kral Abdullah önceden duyurulmamış bir ziyaret için Suudi Arabistan'a giderek Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile görüştü.
Bu zamanlama, baskının arkasında Riyad'ın olduğu ve kampanyanın yakında İslami Eylem Cephesi'ni de kapsayarak yasa dışı ilan edilmesine kadar uzanabileceği yönündeki spekülasyonları artırdı.
Suudi Arabistan ve BAE, uzun süredir bölgede Müslüman Kardeşler'i zayıflatma çabalarına öncülük ediyor.
Her iki ülke de Mısır'da Müslüman Kardeşler liderliğindeki hükümetin 2013'te askeri darbeyle devrilmesini desteklemiş ve binlerce üyenin hapsedildiği baskı sürecine destek vermeye devam etmişti.
Bazı analistler, Ürdün'ün kampanyasının Suudi Arabistan, BAE ve İsrail'in koordineli baskısı altında yürütüldüğüne inanıyor.
Bu gerilim, Ürdün'de 18 aydan uzun süredir Hamas'ı desteklemek ve İsrail'in Gazze'deki savaşına karşı neredeyse her gün düzenlenen protestoların ardından geldi.
Gösteriler sık sık İsrail sınırına doğru yönelmiş ve Amman'daki İsrail büyükelçiliğini hedef almıştı.
MEE'ye konuşan ve isminin açıklanmasını istemeyen Ürdünlü bir gazeteci, yasağın zamanlamasının bölgesel diplomasiyle de ilgili olabileceğini söyledi.
Gazeteci, "Bu kampanya, ABD Başkanı Donald Trump'ın bölgeye yapacağı ziyaret öncesinde geliyor. Ürdün'ün, Trump'ı askıya alınan ABD yardımını yeniden başlatmaya ikna etmek için önleyici bir hamlesi olabilir," ifadesini kullandı.
Gazeteci ayrıca, "Suudi Arabistan ve BAE, Ürdün'de olup bitenlerden uzak değil ve Kral Abdullah'ın Prens Muhammed bin Selman ile görüşmesi bunu doğruluyor. Ürdün, Trump'ın askıya aldığı ABD yardımının kaybını telafi etmek için mali destek sağlama umuduyla Suudileri yatıştırmaya çalışıyor olabilir," diye ekledi.
Ürdün'deki birçok gözlemci, Müslüman Kardeşler'in 1946'da Ürdün devletinin kuruluşundan bu yana krallıkta istikrarın temel direklerinden biri olduğunu belirtiyor.
Örgütü siyasi hayattan çıkarmak komşu ülkeleri memnun etse de, seksen yıldır ülkenin siyasi sisteminin kilit bir parçası olduğu için iç istikrara yönelik tehdit oluşturuyor.
Müslüman Kardeşler, 1945'te Ürdün'de kurulmuş ve ilk merkezinin açılış törenine Kral I. Abdullah katılmıştı.
Örgüt, 1957'de siyasi partilerin feshedildiği dönemde bile muaf tutularak yasal faaliyetlerine devam etmişti.
Müslüman Kardeşler, monarşiyi devirme tehdidi oluşturan birçok ciddi kriz sırasında siyasi sistemi desteklemiş ve kralın yanında yer almıştı.
1957'de Süleyman en-Nabulsi hükümeti ve Ali Ebu Nuvar liderliğindeki Hür Subaylar hareketinin darbe girişimine karşı Kral Hüseyin'i desteklemişlerdi.
1970'te Ürdün ordusu ile Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) güçleri arasındaki ve "Kara Eylül" olarak bilinen çatışmada, milletvekili Salih el-Armuti'nin yakın zamanda mecliste yaptığı konuşmaya göre, Müslüman Kardeşler Filistin direniş güçlerinin yanında yer almasına rağmen silahlarını bırakarak Ürdün ordusuyla çatışmayı reddetmişti.
Örgüt ayrıca, 1989'daki Nisan Ayaklanması ve 1996'daki Ekmek Ayaklanması sırasında da krallığın yanında durmuştu.
Ancak mevcut durumda Ürdün'ün büyük bir siyasi dönüşüm geçirdiği ve siyasi yapının Müslüman Kardeşler'i bir yük olarak gördüğü anlaşılıyor.
Yönetimin, örgütü ortadan kaldırmanın Suudi Arabistan, BAE ve İsrail ile daha iyi ilişkilerin önünü açabileceğine ve Trump yönetimini Ürdün'e mali yardımı yeniden başlatmaya ikna edeceğine inandığı belirtiliyor.
MEE, Müslüman Kardeşler içinden birkaç isimle, bağımsız analistlerle ve gazetecilerle temasa geçtiğini ancak son kararname nedeniyle kimsenin yorum yapmaktan kaçındığını bildirdi.