ABD Başkanı Donald Trump, görüşmenin dolaysız olduğunu iddia ediyor. Çünkü, İran’ı tehditle korkutarak masaya oturtan ABD başkanı anlatısına ihtiyacı var.
Amerika ile İran arasında 12 Nisan’daki Umman görüşmesi içeriğinden ve sonuçlarından önce niteliği ve şekli bakımından önem taşıyor.
1- ABD ve İran, Umman’da bir ‘müzakere’ mi yoksa bir ‘toplantı’ mı yapacak?
2- Görüşmeler ‘doğrudan’ mı olacak ‘dolaylı’ mı olacak?
Bu hususlar, görüşmenin içeriğini ve sonuçlarını kestirmek bakımından önemli.
‘Müzakere’, tarafların uzlaştığı bir gündemle aralarındaki sorunu çözmek için yaptığı görüşme olarak tanımlanabilir. Bu durumda Umman’daki toplantının bir müzakere olarak adlandırılabilmesi zor.
Çünkü uzlaşılmış bir gündem yok; Trump’ın tehditleri, İran’ın ise öncekinden daha ileri adımları ve talepleri var.
Basına yansıyan açıklamalardan anlaşıldığına göre ABD rejimi, İran’dan nükleer programına ve bölgesel müttefikleriyle ilişkilerine son vermesini istiyor.
İran ise nükleer alanda bir anlaşma yapmaya hazır olduğunu; ancak Obama döneminde yapılan anlaşmaya dönmeyeceğini vurguluyor.
O anlaşmada İran, uranyum zenginleştirmesini %8 ile sınırlandırmayı kabul etmişti. Trump’ın tek taraflı çekilmesiyle anlaşmanın bozulması sayesinde İran, şimdi %60 zenginleştirme yapıyor.
Dolayısıyla eski anlaşmaya dönmenin, nükleer programa son vermenin ve bölgesel müttefiklerle ilişkileri kesmenin görüşme konusu bile olamayacağı açık.
‘Müzakere’ değil ‘toplantı’
Tarafların bu pozisyonu ve talepleri dikkate alındığında, Umman’daki görüşmeyi ‘müzakere’ saymak imkansız.
Bu Yüzden de ABD rejimi yetkilileri, yarın Umman’da yapılacak olan şeyin ‘negotiation’ (yani müzakere) değil, ‘meeting’ (yani toplantı) olacağını açıkladı.
Peki ‘müzakere’ olmayacaksa taraflar neden toplanıyor?
ABD rejimi, özellikle de Suriye’nin düşmesinden sonra İran’ın zayıfladığını düşünüyor ve İran’a diz çöktürüp İsrail’in güvenliğini garanti etmeye çalışıyor. Bu yüzden de askeri tehditler eşliğinde şartlar dayatıyor.
Yani Trump, aslında poker oynuyor. Elinin çok güçlü olduğu izlenimini verip İran’ın oyundan çekilmesini sağlamaya ve en zahmetsiz şekilde kazanmaya çalışıyor.
İran’da hükümet-devlet çatışması
Adı ister ‘doğrudan müzakere’ isterse ‘dolaylı görüşme’ olsun bu, ABD için bir başarı. Çünkü İran, sonuçta Amerika’nın zorbaca tehditlerinden dolayı görüşmeyi reddetmiyor ve masaya oturmayı kabul ediyor.
Bununla birlikte mevcut söylemine ve şartlarına rağmen ABD’yle dolaylı görüşmeyi kabul etmek İran açısından bir geri adım olmakla birlikte aynı zamanda bir gereklilik.
Devrim liderinin açıklamaları ile hükümetin davranışları arasındaki çelişki, bu gerekliliğin sebebini ortaya koyuyor.
Devrim Lideri Ayetullah Hamenei, şubat ayında yaptığı açıklamada ABD ile müzakere yapmanın “akıllıca ve onurluca” olmadığını belirtmiş ve bu yargısını da daha önce yapılan müzakerelerden ve anlaşmadan edinilen “tecrübe” ile delillendirmişti.[1]
Ancak İran hükümeti, ABD ile görüşmede ısrarcı oldu. Devrim lideri de iç kamuoyunun baskısına daha fazla direnemeyip ‘dolaylı görüşmeye’ onay verdi.
İran’da devleti temsil eden Devrim Lideri ile hükümeti temsil eden siyasal iktidar arasında ilk defa çelişki yaşanmıyor.
Geçmiş hükümetler döneminde de birçok kez gerilimler yaşanmış; bazen hükümet, bazen de devrim lideri geri adım atmak zorunda kalmıştı.
Suriye konusu
İran’da hükümet ile devlet arasındaki çatışmanın tipik bir örneği geçmişte Suriye konusunda yaşanmıştı.
Ruhani hükümeti ve özellikle de Cevad Zarif, Suriye ve Yemen konusunda General Kasım Süleymani ile çatışmış ve onu Amerika ile anlaşma çabalarını baltalamakla suçlamıştı.
General Kasım Süleymani, Halep’ten Irak sınırına kadar Suriye’nin orta ve doğu kesimlerini temizledikten sonra 2018’de İdlib’i de temizlemek için hazırlık yapmış; ancak Putin ve Erdoğan’ın Soçi mutabakatlarıyla İran devre dışı bırakılmış ve İdlib korunmuştu.
2018’de İran’ın Suriye’de devre dışı bırakılmasından memnuniyet duyan Ruhani ve Zarif, şimdi Suriye’nin düşmesini o dönemde izlemeye çalıştıkları politikanın “doğruluğunun” bir kanıtı olarak sunuyor.
Onlara göre eğer o dönemde Ayetullah Hamenei ve Kasım Süleymani izin verseydi, kendileri Amerikalılarla anlaşmaya daha kolay varabilirdi!
Reformcuların devletle siyasal çelişkileri
İran’daki reformcu hükümetlere göre Devrim Lideri Ayetullah Hamenei ve Devrim Muhafızları, devlet üzerindeki egemenliklerini sürdürebilmek için İran’ın dünyayla normalleşmesini engelliyor.
Reformculara göre onların hükümetleri, ülkeyi dünyayla normalleştirmeye çalışırken Devrim Lideri ve ordu, sürekli savaş ve gerilim politikaları ile buna izin vermiyor.
Örneğin tüm Arap ve İslam ülkeleri İsrail’i tanıyıp onunla ilişkiler kurmaya çalışırken İran, İsrail’in varlığını reddederek bölgede yalnızlaşıyor.
İran’ın tüm sorunları, İsrail’den kaynaklanıyor; İran mevcut politikasıyla sadece Batılıların değil, Arap ve İslam ülkelerinin de düşmanlığını kazanıyor.
Reformculara göre İran hem içerideki ekonomik sorunlardan hem de uluslararası yalnızlaştırmalardan ancak Amerika ile kapsamlı bir anlaşma yaparak kurtulabilir.
Rusya ve Çin, İran’ın Amerika ile çatışmasından fayda sağlıyor. İran, ABD ile anlaşırsa Rusya ve Çin ile daha güçlü pozisyonda ilişki kurabilir.
Dolayısıyla şu an Rusya ve Çin’le ilişkilerin geliştirilmesi, İran’ı Amerika ile anlaşma zemininden daha da uzaklaştıracağı için zararlı!
İran, yıllarca Suriye’yi savunarak kendini hem uluslararası alanda hem de bölgede yalnızlaştırdı. Şu an Suriye de düştüğüne göre artık Direniş Ekseni ısrarını sürdürmenin anlamı yok. Bir an önce Amerika ile normalleşmek gerekir.
Pizişkiyan hükümeti
Pizişkiyan hükümeti, İran siyasetinde neoliberal sola tekabül eden ‘Reformcular’ ile Haşimi Rafsancani’nin liderlik ettiği neoliberal sağın koalisyonu.
Ayetullah Hamenei’nin 1989 yılına kadar olan cumhurbaşkanlığı dönemi ile Ahmedinejad’ın birinci dönemi ve İbrahim Reisi’nin kısa süren hükümeti istisna edilirse İran’ı hep reformcular ve Rafsancani ekolü yönetti.
Ancak ülkede şikayet konusu olan uygulamalar sebebiyle hükümetler değil, ‘devrim veya nizam’ diye adlandırılan devlet (özelde ise devrim lideri ve devrim muhafızları) suçlanıyor. Çünkü hükümetlere göre yaptıkları kendilerine ait, yapamadıklarından ise ‘kendilerine izin vermeyenler’ sorumlu.
Mesud Pizişkiyan liderliğindeki mevcut hükümet, hem toplumsal taban hem de politikaları bakımından Amerika ile anlaşma yapan Hasan Ruhani hükümetinin devamı sayılıyor.
Ruhani hükümeti, İran’daki tüm sorunların Amerika ile müzakere ve anlaşma yapılarak çözülebileceğine inanıyordu.
O hükümetin Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, şimdi Pizişkiyan hükümetinin dış politikasına yön veriyor.
Pizişkiyan hükümetinin dolaylı ortakları olan ‘oligarklar’ savaş tehditleri arttıkça döviz kurlarını manipüle ediyor. Doların yükselmesinin yarattığı ekonomik baskı ve hükümetin siyasi iradesi, baskın geliyor.
Sonuçta da Devrim Lideri Ayetullah Hamenei ile Devrim Muhafızlarının değil, neoliberal hükümetlerin dediği oluyor.
İran’daki mevcut hükümet ve paydaşları, ‘Direniş Ekseni’nin İran için bir yük olduğuna inanıyor. Onlara göre İran Filistin meselesinde hatta bizatihi Filistinlilerden bile Filistinci davranıyor.
Devrim, içeride de yalnızlaşıyor
İran’da Direniş Ekseni’nin bir yük olarak görülmesi ve Batı ile normalleşme, sadece siyasi grupların savunduğu görüşler değil. Bu siyasi gruplar, sermayedar ortakları ve sahip oldukları sınırsız medya gücü sayesinde ciddi bir söylem üstünlüğüne sahip.
Medyadaki söylem üstünlüğü, onların görüşlerinin kamuoyunda daha fazla etkili olmasını sağlıyor.
Son seçimlerdeki propaganda kampanyaları sırasında reformcu olmayan adayların dahi (Said Celili istisna) ekonomi politikalarında neoliberalizmi dış politikada da nükleer anlaşmayı vurgulaması ve Direniş Ekseni’ni gündeme bile almaması halkın eğiliminin hangi yönde olduğuna dair fikir vermişti.
Doğrudan müzakere mi dolaylı görüşme mi?
12 Nisan’daki Umman görüşmesinin diğer bir önemli tarafı, görüşmenin nasıl yapılacağı ile ilgili.
ABD Başkanı Donald Trump, görüşmenin dolaysız olduğunu iddia ediyor. Çünkü, İran’ı tehditle korkutarak masaya oturtan ABD başkanı anlatısına ihtiyacı var.
İran tarafı doğrudan görüşmeyi reddediyor; çünkü Amerikan rejimi bir müzakere teklifi sunmuyor; zorbaca tehditler savuruyor.
Dolayısıyla nükleer programını durdur, bölgedeki müttefiklerinle ilişkilerine son ver, füze menzilini İsrail’e kadar uzatma yoksa sana saldırı yaparım şeklindeki bir tehdidin müzakere edilebilecek bir yanı yok.
Ancak Tahran muhtemel bir savaş öncesinde hem iç kamuoyuna hem de uluslararası topluma suçlama bahanesi vermemek için ‘dolaylı görüşmeyi’ gerekli gördü.
Öte yandan dolaylı görüşme, Amerikan rejimine İran’ın oyundan çekilme niyeti olmadığı ve kartları açmaya hazır olduğu mesajını verebilmek için iyi bir fırsat olabilir.
Sonuç
İsrail’in eski ABD büyükelçisi Mike Herzog’a göre Trump’ın İran’dan nükleer programını tamamen durdurması talebinin arkasında Netanyahu var. Ancak bu, İran’ın kabul edebileceği bir talep değil. Ayrıca İran, nükleer silah yapmaya karar vermesi halinde şu an elindeki zenginleştirilmiş uranyum miktarıyla bir hafta içinde 17 tane nükleer başlık üretebilir.[2]
Trump, İran’ı masadan çekilmeye zorlamak için şimdiye kadar ima ettiği tehditleri hayata geçirir, yani oyunu sona erdirmek için kartlarını açabilir.
Trump’ın kartları, İran’ın çeşitli nükleer tesislerine tek başına veya İsrail rejimini kullanarak saldırı yapmak veya çeşitli yetkilileri hedef almakla sınırlı. Teknik olarak bunlar mümkün; ama oyunu sona erdirecek sonuçlar üretebileceği çok şüpheli.
NPT’den çekilmek, Uluslararası atom Enerjisi ajansı müfettişlerini sınır dışı etmek,[3] İsrail’e atacağı füze sayısını 200 ile sınırlandırmamak, bölgedeki tüm ABD üslerini vurmak, Hürmüz Boğazı’nı ve Bab el-Mendeb Boğazını kapatmak da oyunu sona erdirme kararı verdiğinde İran’ın açabileceği kartlar.
13-14 Nisan ve 1 Ekim’de İsrail’e yağan füzeler, İran’ın kartlarının da teknik açıdan son derece mümkün olduğunu gösteriyor.
[1] YDH, 6 Şubat 2025, Ayetullah Hamenei’den İran hükümetine ve Trump’a tokat
[2] Jerusalem Post, 11 Nisan 2025, 'The real reason for Netanyahu's US visit was Iran,' says former Israeli ambassador to US haberin Türkçesi için bkz. YDH, 11 Nisan 2025, Netanyahu’nun ziyareti İran gölgesinde gerçekleşti
[3] YDH, 10 Nisan 2025, Şemhani: Dış tehditler sürerse UAEK ile işbirliğini keseriz