Lübnan ile 'yeni Suriye' arasında sınırlar yeniden çiziliyor

img
Lübnan ile 'yeni Suriye' arasında sınırlar yeniden çiziliyor YDH

"Yeni Suriye rejimi; sınır çizme dosyasını, bir yandan egemenliğin yeniden kazanıldığının ve önceki rejimin mirasından 'sembolik bir kopuşun' simgesi olarak kullanmayı, diğer yandan belki de bölgesel ve Batılı tarafların ve daha da ötesi işgalci Siyonist varlığın çıkarlarına hizmet eden gündemleri dayatmayı amaçlıyor."




YDH - El-Ahbar gazetesinde siyaset bilimci Saham Muhammed imzasıyla yayımlanan makale, Suriye'de Colani liderliğindeki yeni rejimin ortaya çıkmasıyla Lübnan-Suriye sınırlarının çizilmesi meselesinin yeniden gündeme geldiğini ele alıyor. Muhammed, bu hassas konunun tarihsel kökenlerine, bölgesel ve uluslararası aktörlerin (özellikle İsrail, ABD, Rusya ve İran) karmaşık çıkarlarına ve olası harita senaryolarına değiniyor. Sınır çiziminin Lübnan'ın egemenliği, Hizbullah'ın stratejik konumu ve bölgesel istikrar üzerindeki potansiyel etkileri vurgulanırken, sürecin dış müdahaleler ve güç siyaseti nedeniyle gerçek bir egemenlik uygulamasından ziyade yeni çatışmalara yol açabileceği uyarısı yapılıyor.

Bölgesel dönüşümün nadir yaşandığı bir anda, Şam'daki hızlı olayların önceki Suriye rejimini devirmesi ve Ebu Muhammed el-Colani (Ahmed eş-Şaraa) liderliğinde Suriye'nin geleceğini yeniden şekillendirmeye çalışan yeni bir "geçici" otorite getirmesinin ardından, Lübnan ile Suriye arasındaki sınırların çizilmesi meselesi yeniden gündeme geliyor.

Daha önce siyasi tabu veya ertelenmiş dosyalar arasında yer alan konular artık cesurca masaya yatırılıyor.

Ancak bu durum, meselenin çözüleceği anlamına gelmiyor, aksine daha da karmaşıklaşabileceğini gösteriyor.

Zira bu hassas dosya, yeni Suriye'nin kaderini ve zaten parçalanmış olan Lübnan'ın egemenliğini kollayan büyük bölgesel ve uluslararası güçlerin çıkarlarıyla kesişiyor.

Sınır meselesi: Yeni koşullarda eski bir mesele

Anlaşmazlığın kökleri, Fransa'nın Suriye ile Lübnan arasındaki sınırları muğlak bir şekilde çizdiği 1916 tarihli Sykes-Picot Anlaşması'na dayanıyor.

Bu durum, karmaşık coğrafi ve demografik iç içe geçmelere yol açtı; zira Lübnan ile Suriye arasındaki sınırlar hiçbir zaman nihai ve şeffaf bir şekilde çizilmedi.

Bağımsızlıktan bu yana iki ülke arasındaki ayrım çizgisi, kırılgan saha mutabakatları, aşiret ve mezhep temelli etkileşimlerle yönetildi ve özellikle Suriye'nin Lübnan'daki varlığı sırasında defalarca siyasi ve güvenlik baskı aracı olarak kullanıldı.

Suriye'nin 2005'te çekilmesinin ardından, bu çekilmeyi memnuniyetle karşılayan bazı Lübnanlı güçler sınırların çizilmesi yönünde baskı yapmaya çalıştı, ancak bölgesel siyasi direnişle karşılaştılar.

Bu direniş bazen "kardeşlik ilişkilerinin özelliği" adına, bazen de "sınırlarda konuşlanmış ve tüm anlaşmaları ihlal eden işgalci Siyonist varlığa karşı direniş" bahanesiyle gösterildi.

Bugün, yeni bir Suriye otoritesinin varlığıyla şu soru güçlü bir şekilde geri dönüyor: Sınırlar nihayet çizilecek mi? Yoksa sınırların çizilmesi yeni çatışmalara ve eski hesaplaşmalara mı kapı aralayacak?

Gizli görüşmeler... Gölgelerin ardında çizilen haritalar

Konuya vakıf diplomatik kaynaklara göre, yeni Suriye yönetiminden yetkililer ile etkili Lübnanlı şahsiyetler arasında, sessiz uluslararası arabuluculuklarla gayri resmi görüşmeler fiilen başladı.

Bu görüşmelerdeki en önemli dosya, mülteciler ve güvenlik koordinasyonu konularının yanı sıra, sınırların ilk kez resmi olarak çizilmesi meselesiydi.

Ancak endişe verici olan, Batılı araştırma merkezlerinde, özellikle Washington ve Tel Aviv'e yakın güvenlik çevrelerinde hazırlandığı söylenen ve Kaa, Arsel, Kuseyr gibi bölgeleri ve hatta Cebel eş-Şeyh (Hermon Dağı) eteklerini etkileyen hassas coğrafi değişiklikler içeren yeni haritalardan bahsedilmesi.

Bu haritaların bazılarının "teknik düzeltmeler" olarak sunulduğu, ancak gerçekte iki ülkedeki demografik ve siyasi dengeyi tehdit eden stratejik değişiklikler taşıdığı anlaşılıyor.

Yeni Suriye rejimi ise sınır çizme dosyasını, bir yandan egemenliğin yeniden kazanıldığının ve önceki rejimin mirasından "sembolik bir kopuşun" simgesi olarak kullanmayı, diğer yandan belki de bölgesel ve Batılı tarafların ve daha da ötesi işgalci Siyonist varlığın çıkarlarına hizmet eden gündemleri dayatmayı amaçlıyor.

Lübnan'da ise manzara bölünmüş durumda: Kimileri sınır çizmeyi uzun zamandır beklenen egemenlik gereği olarak görürken, kimileri de hattın direniş güçlerinin hareketini kısıtlayacak veya bölgeleri demografik ve stratejik derinliğinden yoksun bırakacak şekilde çizilebileceği konusunda uyarıyor.

İşgalci varlık hesapların merkezinde

Perde arkasındaki en aktif oyuncu işgalci Siyonist varlık. İsrail'in Lübnan-Suriye sınırlarında doğrudan taraf olmadığı doğru, ancak herhangi bir sınır çizimini, güvenlik çıkarlarına hizmet eden fiili bir durum yaratmak için stratejik bir fırsat olarak görüyor.

INSS (Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü) gibi İsrail araştırma merkezlerinin analizlerine göre, "Hizbullah'ın hareketini kısıtlayan ve Suriye'deki derinliğini zayıflatan bir sınır çizimi, İsrail'in temel hedefi".

Batılı karar alma mekanizmalarında dolaşan analizlere göre Tel Aviv, Hizbullah'ı Suriye derinliğinden "uzaklaştıran" ve Kefr Şuba tepeleri ile Şebaa Çiftlikleri üzerindeki kontrolünü, ya yasal olarak yeniden sınıflandırarak ya da dolaylı anlaşmalar yoluyla fiilen dondurarak sabitleştiren bir sınır çizimi yönünde baskı yapıyor.

İşgalci Siyonist varlığın emelleri, Doğu Akdeniz'deki doğalgaz dosyasıyla da bağlantılı; zira kara sınırlarının kontrol altına alınmasının, denizlerde daha fazla taviz verilmesine kapı aralayabileceğini düşünüyor.

Dolayısıyla, Batılı güçlerin himayesindeki herhangi yeni harita, işgalci varlığın Golan'dan Nakura kıyılarına kadar uzanan çıkar ağından ayrı düşünülemez.

Rusya izliyor... İran kaygılı

Batı kaynaklı bu ivmenin karşısında Rusya temkinli bir duruş sergiliyor ancak sahnede yok değil.

Önceki Suriye rejimine askeri ve siyasi yatırım yapan Moskova, sınır çiziminin bölgesel dengeyi yeniden şekillendirebilecek hassas bir an olduğunun farkında ve bu yüzden perde arkasından etki etmeye çalışıyor.

Rus kaynakları, Kremlin'in sınır çizme ilkesine karşı olmadığını ancak kendi çıkarlarını dışlayan veya danışılmadan haritalar üreten adımları reddettiğini belirtiyor. İran'ın tutumu ise daha endişeli.

Tahran için Lübnan ile Suriye arasındaki sınırlar sadece egemenlik meselesi değil, aynı zamanda bölgesel hareketi ve özellikle Hizbullah için stratejik bir can damarı.

Dolayısıyla, sınırların çizilmesi, direnişin "yumuşak bir şekilde boğulması" olarak yorumlanabilir ve doğrudan veya dolaylı bir tepkiyle karşılanabilir.

Yasal kılıf içinde egemenlik krizi

Görünüşte sınırların çizilmesi tamamen egemenlik uygulaması gibi dursa da, gerçekte bunun mükemmel bir müzakere aracı olduğu görülüyor.

Sınırıları kim çiziyor? Hangi amaçla? Hangi haritalarla? Ve hangi güç dengesi altında? Bu sorular, sınır çizmeyi idari değil, siyasi bir eylem haline getiriyor; güvenlik kontrolü, nüfuz alanlarının yeniden çizilmesi veya hatta tarihi hesaplaşmalar için kullanılabilir.

Birleşmiş Milletler Şartı'nda yer alan ilkeleri ve çeşitli anlaşmalarıyla uluslararası hukuk, uluslararası barış ve güvenliği sağlamak için komşu ülkeler arasında sınırların çizilmesini teşvik etse de, uluslararası veya bölgesel taraflarca gerçek bir iç mutabakat olmaksızın haritaların veya anlaşmaların dayatılması, sınır çizmeyi istikrar değil, hegemonyanın aracı haline getirir.

Uluslararası hukuk, herhangi bir sınır çiziminin Suriye ve Lübnan parlamentoları tarafından onaylanacak açık bir ikili anlaşma yoluyla yapılması gerektiğini kabul eder ki bu, en azından "yeni" Suriye'de şu anda mümkün görünmüyor.

Dolayısıyla, (bu dosyayla ilgili müzakere yürüttüğünü iddia eden) hiçbir Lübnanlı taraf, hükümetten (tam mutabakat sağlanmış) başlayıp Temsilciler Meclisi'ne (özellikle bu dosyayı okumak, takip etmek ve oylamadan ve ayrıntılarını onaylamadan önce karar vermekle görevli komisyonlar) kadar bilinen anayasal ve yasama kanallarından geçmeden herhangi bir haritayı veya sınır çizimiyle ilgili herhangi bir ayrıntıyı geçiremez.

Bu nedenle, milli mutabakat olmaksızın dış taraflarca dayatılan haritaların kullanılması egemenliğin ihlalidir ve süreci daha sonra yasal itirazlara maruz bırakır.

Ayrıca, işgalci Siyonist varlığın doğrudan taraf olmadığı bir sınır çizimine bariz müdahalesi, uluslararası hukuka göre gayrimeşru bir müdahaledir.

Çizgilerle değil, niyetlerle çizilen haritalar

Sızdırılan haritalar, perde arkası görüşmeler ve iç içe geçmiş çıkarlar arasında, Beşşar el-Esed hükümetinin düşüşünden sonra Lübnan ile Suriye arasındaki sınır çizme dosyasının karmaşık diplomatik ve istihbari çatışmaların arenası olacağı anlaşılıyor.

Bu dosyanın adil ve şeffaf bir sınır çizimiyle kapanması mı yazılacak, yoksa bölgeyi yeniden ateşe verecek yeni sınır çatışmalarına mı kapı aralayacak?

Lübnan ve Suriye bugün tarihi bir yol ayrımında. Aralarındaki sınırların çizilmesi, egemenliği tesis etme fırsatı olabileceği gibi, saflaşmaları ve bölünmeleri derinleştiren yeni bir çatlağa da yol açabilir.

Hassas dengeler ve her şeyi ihlal eden yoğun dış müdahaleler ışığında şu soruyu sormak zorunlu hale geliyor: Orta Doğu'daki küçük devletler sınırlarını özgür iradeleriyle çizebilirler mi, yoksa haritalar uzak başkentlerde çizilip sonra hukuk kılıfı altında mı dayatılıyor?

Cevap, görünüşe göre, coğrafyanın çizgilerinde değil, onları çizenlerin niyetlerinde yatıyor.

Çeviri: YDH