İran’ın nükleer programı konusundaki uluslararası tartışmaların diplomatik çözüm çabalarıyla yeniden gündeme geldiği bir dönemde İslam Devrimi Lideri'nin danışmanı Ali Laricani sürece dair açıklamalarda bulundu.

YDH- İslam Devrimi Lideri'nin danışmanı Ali Laricani, İran’ın nükleer programına ilişkin yürütülen uluslararası müzakerelerin hukuki bir temele değil, siyasi bir zemine dayandığını belirterek, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) sürece dair daha açık bir tutum sergilemiş olması durumunda bu görüşmelere ihtiyaç duyulmayacağını söyledi.
Tahran’daki bir üniversitede 3 Mayıs Cumartesi günü düzenlenen Öğretmenler Günü anma töreninde konuşan Laricani, İran’ın nükleer teknolojiye yönelik yaklaşımının barışçıl amaçlara dayandığını vurguladı.
Ülkesinin, uluslararası yükümlülüklere ve nükleer çerçeve anlaşmalarına sadık kaldığını ifade eden Laricani, buna rağmen Batılı ülkelerin bu meşru pozisyonu dikkate almak yerine siyasi baskı yöntemlerine başvurduğunu söyledi.
Laricani, nükleer meseleye dair yürütülen müzakerelerin doğası gereği ne olumlu ne de olumsuz olduğunu; asıl değerlendirmenin, bu görüşmelerin İran’ın ulusal çıkarlarına hizmet edip etmediği üzerinden yapılması gerektiğini belirtti:
“Müzakereler, eğer ülkenin çıkarlarını korumuyorsa, onların sürdürülmesi için herhangi bir gerekçe yoktur.’’
Konuşmasında, ABD öncülüğündeki Batılı ülkelerin İran’a uyguladığı yaptırımlara da değinen Laricani, bu yaptırımların yalnızca nükleer faaliyetlerle sınırlı kalmadığını, İran’ın devrim öncesi dönemde ABD’nin etkisi altında bir “uydu devlet” olduğu süreçten itibaren devam ettiğini belirtti.
Devrim sonrasında ülkenin bağımsızlık çizgisine girmesiyle birlikte, Washington yönetiminin İran’a yönelik baskıcı politikalarını artırdığını kaydetti.
İran halkının dış baskılar karşısındaki duruşuna da değinen Laricani, “İran milleti köklü bir medeniyete sahiptir ve bu nedenle dışarıdan gelen baskılara teslim olmayacaktır,” dedi.
Laricani ayrıca, İran ile ABD arasında dolaylı olarak sürdürülen müzakerelerin seyrinin, uluslararası konjonktürdeki gelişmelere, özellikle de tarafların göstereceği rasyonalite ve adalet anlayışına bağlı olarak değişebileceğini sözlerine ekledi.