"Belki de İsrail'i gerçekten endişelendiren şey, Yemen faktörünün sadece bir zarar kaynağından, İsrail'in stratejik karar alma süreçlerinde dikkate değer etkilere sahip bir aktöre dönüşebilmesi."

YDH - El-Ahbar gazetesi yazarı Yahya Dabuk, Yemen füzesinin Ben Gurion Havalimanı'nı vurmasının ardından İsrail'in Yemen'e yönelik olası politika değişikliğini ele alıyor. ABD saldırılarının bile Sanaa'yı caydıramadığı göz önüne alındığında, İsrail'in askeri tepkilerinin etkinliğini sorgulayan Dabuk'a göre Siyonist rejimin sert tutumu, acil ve kararlı bir eylemden ziyade iç kamuoyuna yönelik ve İran'a karşı taktiksel bir araç.
Yemen füzesinin İsrail ve Amerikan hava savunma sistemlerini delerek Ben Gurion Uluslararası Havalimanı'nda infilak etmesi ve uzun zamandır türünün ilk örneği olması sonrasında İsrail, Ensarullah'ın "kırmızı çizgileri" aştığı ve Yemen'den gelen saldırılara doğrudan askeri karşılık vermeme politikasının sona erdiği değerlendirmesini yaptı.
İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu misilleme sözü verdi, Savunma Bakanı Yisrael Katz da aynı şekilde karşılık vereceklerini belirterek "süregelen Yemen tehdidi" olarak tanımladıkları duruma karşı stratejik bir değişikliğe işaret etti.
Ancak kendini güçlü bir şekilde dayatan soru şu: Bu gerginlik, Yemen ile denklemi değiştirebilecek gerçek bir caydırıcılık stratejisini mi yansıtıyor? Yoksa Sanaa'daki hesapları karıştırmadan önce İsrail iç kamuoyuna yönelik sembolik bir tepki mi?
Aslında İsrail'in Yemen'e yönelik "politika değişikliği" ilan etmesi ve gelecekteki saldırılarla tehdit etmesi, görünüşte Yemen'den gelen tehditlerle başa çıkmada niteliksel bir değişim gibi duruyor, ancak gerçek bunun aksini söylüyor.
Zira altyapıyı, askeri mevzileri ve hatta sivil hedefleri hedef alan yoğun ve ivmelenen harekat kapsamında Yemen'e karşı neredeyse her gün hava saldırıları düzenleyen Amerika Birleşik Devletleri, Sanaa'yı gerek Kızıldeniz'de İsrail bağlantılı hedeflere karşı gerekse işgal altındaki Filistin içinde füze ve insansız hava aracı fırlatmaktan caydırmayı başaramadı.
İsrail'in gücüyle kıyaslanamayacak Amerikan gücü istenen caydırıcılığı sağlayamadıysa, İsrail'in Amerikalılarla koordineli ya da koordinasyonsuz ek saldırıları, güç ve irade dengelerini pek değiştirmeyecek.
Burada açık olan şu ki, amaç Sanaa'yı caydırmak ve tutumundan vazgeçirmek değil, Gazze Şeridi'ndeki savaş sırasında bile göreceli bir güvenlik duygusuna alışmış olan ancak bugün tehditlerin Yemen gibi uzak bölgeler de dahil olmak üzere her yönden geldiğini hisseden İsrail kamuoyunda güç ve kudret imajını yeniden inşa etmek.
Ayrıca askeri karşılık, bu karşılık sınırlı veya sembolik olsa bile, Tel Aviv'deki karar alıcıların bu duruma seyirci kalmadığı izlenimini vermektedir.
Fakat Netanyahu'nun, İsrail'in İran'a da "uygun zaman ve yerde" karşılık vereceği yönündeki tehdidini içeren konuşması, İsrail liderliğinin İslam Cumhuriyeti'ne karşı doğrudan adım atma konusundaki acziyetini derinden yansıtıyor.
Washington, Tahran ile yeni nükleer müzakereleri yeniden başlatmaya ve doğrudan gerilimden kaçınmaya çalışırken, İsrail Amerikalılarla koordinasyona bağlı görünüyor ve bağımsız hareket edemiyor.
Dolayısıyla İran'a yönelik sert söylem, tavrı ve tehditleri güçlendirmek, İran üzerindeki uluslararası baskıyı sürdürmek ve kamuoyunu ile uluslararası ortamı gelecekteki olası saldırılara hazırlamak için Yemen füzesini kullanan taktiksel bir araçtır ama yakın vadede hayata geçirilebilecek somut niyetleri ifade etmemektedir.
İsrail ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki ortak gelişmiş savunma teknolojisine rağmen Yemen füzesinin Ben Gurion Havalimanı sahasına düşmesi oldukça dikkat çekiciydi ve uzak menzilli, gelişmiş füze tehditleriyle başa çıkma kabiliyetinde gerçek zafiyetlerin olduğunu gösterdi.
Yemen'in bu başarısı, sınırlı da olsa, Sanaa'ya özellikle daha büyük sembolik ve ekonomik etkiler elde etmek amacıyla havalimanlarını ve hayati ekonomik merkezleri hedef alarak saldırılara devam etme ivmesi kazandırıyor.
Buna karşılık, İsrail güvenlik kurumları içinde, Yemen tehditleri karşısında tek başına askeri çözümün yeterli olmadığına dair bir kabul söz konusu; zira sürekli saldırılar kalıcı bir caydırıcılık yaratmıyor, aksine stratejik denklemleri değiştirmeden hasmı geçici olarak zayıflatabiliyor.
Bu anlayış, askeri saldırılarla iktisadi baskıyı ve hasımlara teşvikler veya siyasi alternatifler sunmayı birleştiren karma çözümler aranmasına yol açıyor.
Fakat Ensarullah örneğinde, Yemen'in Gazze'ye desteğini sürdürme konusundaki ısrarı ve Yemen tehlikesine karşı koymak için net bir eylem planı üzerinde bölgesel veya uluslararası bir fikir birliğinin bulunmaması nedeniyle, bu çözümler şu anda pek olası görünmüyor ve eğer varsa bile bunlara bel bağlamayı sınırlayan engeller bulunuyor.
Belki de İsrail'i gerçekten endişelendiren şey, Yemen faktörünün sadece bir zarar kaynağından, İsrail'in stratejik karar alma süreçlerinde dikkate değer etkilere sahip bir aktöre dönüşebilmesi.
Zira Yemen'in düzenlediği saldırıların sivil havacılığı sekteye uğratarak ekonomi üzerindeki doğrudan yansıması veya özellikle bir noktada çözüm bulmakla ilgilenecek olan Amerika Birleşik Devletleri üzerinde yatıştırma baskısı oluşturarak dolaylı yansıması, Yemen'i sadece bir yan cephe değil, gerçek bir stratejik faktör haline getirebilir.
Bu durum İsrail'i iki seçenekle karşı karşıya bırakıyor: Ya sonuçları garanti olmayan açık bir çatışma ya da tehdit önceliklerini yeniden gözden geçirme ve uzlaşmalar arama. Bu da Sanaa'ya, Gazze Şeridi'ne verdiği desteğin meyvelerini ve sonuçlarını verdiğini kanıtlıyor.
Çeviri: YDH