ABD-Çin: Stratejik su yolları rekabeti

img
ABD-Çin: Stratejik su yolları rekabeti YDH

ABD'nin küresel stratejik deniz geçiş yollarındaki kontrolünü sürdürmesinin önemine dair bir değerlendirme yapan Arthur Herman, bu geçiş noktalarının kontrolünün Çin'e geçmesinin Amerikan çıkarlarını ve küresel ekonomiyi tehdit edebileceğini iddia ediyor.




YDH- ABD merkezli dış politika ve uluslararası ilişkiler dergisi National Interest'teki ''Donald Trump'ın büyük stratejisinin beş anahtarı'' başlıklı analizin yazarı Arthur Herman, dünyadaki en önemli beş stratejik deniz geçiş noktasını sıralayarak –Panama Kanalı, Süveyş Kanalı, Babülmendep Boğazı, Malakka Boğazı ve Kuzeybatı Geçidi– bu bölgelerin Çin'e bırakılmasının Amerikan çıkarlarını ve küresel ekonomiyi tehdit edeceğini savunuyor.

Herman'a göre, ABD Başkanı Donald Trump’ın Kızıldeniz’deki Ensarullah saldırılarına karşı başlattığı Yemen'e müdahale kampanyası, küresel deniz ticaretinin kilit geçiş noktalarının kontrolünün ABD mi yoksa Çin tarafından mı sağlanacağı sorusunu yeniden gündeme taşıdı.

Analist ABD'nin söz konusu geçiş yolları üzerindeki kontrolünü kaybetmesinin, dünya ticareti ve güvenliği için ciddi riskler oluşturabileceğini iddia ediyor:

‘’ABD Donanması'nın, dünyanın polisi olma misyonunu terk etmiş olmasına rağmen, Kuzeybatı Geçidi gibi stratejik su yollarının kontrolünü göz ardı etmesi veya bu bölgeleri Çin ve Rusya gibi potansiyel düşmanlara bırakması, sadece Amerikan çıkarlarını değil, küresel ekonomiyi de ciddi şekilde tehdit edebilir.’’

Trump bir hafta önce Amerikan gemilerine Süveyş Kanalı'nın yanı sıra Panama Kanalı'na da serbest erişim hakkı verilmesi için baskı yapmaya başladığında bu konunun altı çizilmişti.

Trump’ın Süveyş Kanalı çıkışı, bazı çevrelerce kibirli ve yersiz bulunurken; eleştirmenler, ABD’nin bu kanalın ne inşasında ne de sahipliğinde yer aldığını vurguladı.

Herman, ''Trump'ın Süveyş çıkışının büyük stratejik planlamayı zekice kavradığını ortaya koyduğunu iddia ediyorum.'' diyerek, ABD'nin hem ticaretini korumak hem de Çin ile küresel rekabette bir adım önde olabilmek için hem ticari gemileri hem de donanması için denizdeki geçiş noktalarına hazır erişime sahip olması gerektiğini öne sürüyor.

Herman'a göre, Trump'ın düşüncesi, İngiliz Birinci Deniz Lordu John Jackie Fisher'in Birinci Dünya Savaşı'ndan önceki yıllarda Kraliyet Donanması ile birlikte Dover Boğazı ve Cebelitarık'tan Süveyş, Singapur ve Ümit Burnu'na kadar güvence altına aldığı “beş stratejik anahtar” listesini anımsatıyor.

''Amiral Jackie Fisher öleli bir asırdan fazla oldu ancak hayaleti ve ruhu Beyaz Saray'daki bir sonraki ulusal güvenlik toplantısında bir koltuğu hak ediyor.'' diyen Herman, bugün Fisher'ın bazı anahtarlarının (örneğin Dover ve Cebelitarık) diğerlerinden (örneğin Süveyş ve Singapur) daha az değerli olabileceğini ifade etti.

Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Örgütü'nün (UNCTAD) deniz yoluyla yapılan ticaretin, hacim bakımından küresel ticaretin yüzde 80’ini oluşturduğunu açıklamasının ardından, dünyanın en kritik deniz yollarının kontrolünün kimde olacağı sorusu yeniden stratejik önem kazandı.

Trump ve ABD için günümüzün beş “stratejik anahtarı” listesinin Panama Kanalı ile başlaması gerektiğini tavsiye eden Herman, şu anda bu okyanus ötesi geçidin, küresel ithalat-ihracat ticaretinin yüzde 5-6'sını gerçekleştirdiğini bildirdi.

ABD için ise bu rakam konteyner trafiğinin yüzde 40'ını oluşturuyor.

Aynı zamanda kanalın 2016'daki genişleme planı, orijinalinin yanında yepyeni ve modern bir Panama Kanalı yaratarak kanalın kapasitesini iki katına çıkardı.

Bu da kanalın ABD ve Latin Amerikalı komşuları için tedarik zincirleri ve dökme yüklerin taşınması açısından öneminin artacağı anlamına geliyor.

Herman ABD'nin, küresel deniz yollarına engelsiz erişimi sağlamak ve Çin’i bu noktalardan uzak tutmak zorunda olduğunu belirtiyor:

‘’Herhangi bir çatışma ya da kesinti durumunda, silahlı kuvvetlerimiz, özellikle de donanmamız müdahale etmek zorunda kalacağından, serbest erişimin -ve Çin çıkarlarının dışlanmasının- ABD için hayati bir stratejik hedef olmasının nedeni de budur.’’

Küresel ticaretin yüzde 12’si ile konteyner trafiğinin yüzde 30’unun geçtiği Süveyş Kanalı, ABD donanması açısından da hayati bir öneme sahip.

Her yıl yaklaşık 35 ila 45 gemiyle kanalı kullanan ABD donanması, İsrail gibi vekil güçlerine destek sağlama ve Akdeniz-Kızıldeniz hattında operasyon yürütme kapasitesini büyük ölçüde bu geçide olan sınırsız erişimine borçlu.

Ancak kanalın önemi, Babülmendep Boğazı gibi diğer stratejik noktaların güvenliğiyle doğrudan bağlantılı.

Kızıldeniz’i Aden Körfezi’ne bağlayan bu boğazda yaşanan güvenlik açıkları, Süveyş’in erişilebilirliğini anlamsız hale getirebiliyor.

''Dünya bu dersi Husi füze saldırıları ile zor yoldan öğrendi ve bu saldırıları atlatmak için nakliye trafiği tüm Afrika kıtasını dolaşmak zorunda kaldı. Bu geçit aynı zamanda Çin'in Cibuti'deki deniz üssüne de -Çin suları dışındaki en büyük üssü- rahatsız edici derecede yakın.'' diyen Herman coğrafi bütünlüğü olan stratejik geçitlerin birlikte güvence altına alınması gerektiğini vurguluyor.

Amerika'nın stratejik çıkarları, hem ticari erişimi korumak hem de Çin'in Hint Okyanusu'nun batı ucunda ve İran'da artan etkisini dengelemek için bölgedeki donanma varlığını sürdürmesini gerektiriyor.

ABD, bu hayati su yollarını güvence altına almak için İsrail, Suudi Arabistan ve Hindistan gibi vekillere sahip.

Ancak Amerikan liderliği eksik olduğunda, Afrika Boynuzu'nun Çin'in etkisi altına girmesi riski bulunuyor.

Çin’in ayrıca, Güney Çin Denizi ile Hint Okyanusu'nu birbirine bağlayan Malakka Boğazı'nda da stratejik bir ağırlığı var. Bu boğaz, başta Asya'ya yapılan petrol ve LNG sevkiyatları olmak üzere, küresel deniz taşımacılığının yaklaşık üçte birine ev sahipliği yapıyor. Ayrıca, Çin ve Japonya için de ekonomik açıdan kritik bir öneme sahip.

Herman ''Obama ve Biden yönetimleri boğazın önemini büyük ölçüde görmezden geldi ve Güney Çin Denizi'nin kontrolünü Çin'e devretti.'' diye yazıyor.

Baffin Adası'ndan Beaufort Denizi'ne kadar uzanan Kuzeybatı Geçidi, iklim değişikliği nedeniyle stratejik olarak daha önemli hale gelmiş beşinci anahtar geçiş yolu olarak öne çıkıyor.

900 mil uzunluğuyla, Süveyş Kanalı'ndan çok daha uzun olan bu rota, üç ila altı hafta sürebilen çeşitli geçiş seçenekleri sunuyor. Ancak bu uzun süreler ve buzlanma nedeniyle Kuzeybatı Geçidi, zamana duyarlı kargolar için uygun bir seçenek olmuyor.

Bununla birlikte, Kuzeybatı Geçidi'nin ekonomik önemi, bölgedeki jeopolitik konumunu geride bırakıyor.

Çin, Rusya, Kanada ve ABD'nin, bu geçiş yolundaki avantajlarını güçlendirebilmek için kıyılarında balistik füze savunma sistemleri kurma çabaları, geçidin stratejik önemini daha da artırıyor.

ABD'nin Grönland'ı satın alma planları da bu bölgedeki askeri varlığını güçlendirme isteğinin bir yansıması olarak dikkat çekiyor.