İki devletli çözüm Liberal Siyonizmin en büyük aldatmacası

img
İki devletli çözüm Liberal Siyonizmin en büyük aldatmacası YDH

“İki devletli çözüm”, Gazze soykırımı ve İsrail’in apartheid rejimi olarak tanınmasına dair raporları görmezden gelen, modası geçmiş bir BM pozisyonu olup, bunu savunanlar genellikle Yahudi kolonisini meşrulaştırmaya çalışan liberal Siyonistlerdir.




YDH- Karşı-hegemonya üzerine çalışan Tim Anderson, Filistin’de de Yahudi ayrıcalığını barındırmayan, gerçekten eşitlikçi bir çözüm hedeflenmesi gerektiğini savunduğu makalesinde, ABD'nin sunduğu 'devlet' önerisi gibi modellerin, egemenlikten yoksun, sembolik “Filistin belediyesi” öneriler olduğunu belirtiyor. İsrail İşçi Partisi’nin tarihine de değinen Anderson, bu yapının liberal görünümüne rağmen terör ve toprak gaspıyla iç içe olduğuna dikkat çekiyor.

Son zamanlarda birçok Batılı siyasetçi ve medya yorumcusunun Gazze soykırımının açık destekçilerinden Netanyahu rejiminin zayıf eleştirmenlerine (sadece sert sözler, eylem yok) dönüşmesi tesadüf değil.

Elbette bu çakallar, Siyonist vahşetin dünya çapında reddedilmesi karşısında düşen güvenilirliklerini yeniden tesis etme kaygısı taşıyor; Filistin dayanışmasının ahlaki gücünü Yahudi sömürgeci ayrıcalığının pek çok yönünü koruyan tarihsel bir uzlaşmaya yönlendirmek isteyen Liberal Siyonistler tarafından da önleri açılıyor.

Kuzey Amerikalı Yahudilerin çoğu da dahil olmak üzere Liberal Siyonistler, ‘’daha iyi, daha nazik’’ bir sömürge rejimi hayallerini yok ettikleri için Netanyahu ve diğer açık faşist Siyonistlerden uzun zamandır nefret etmektedir. Çoğu hala 'iki devletli çözümden' bahsediyor.

Gazze'de iki yıldır süren soykırımdan, İsrail'in sistematik çocuk öldürme ve Gazze için 'nihai çözüm' konusundaki açık kararlılığından sonra neredeyse her şey bir ‘çözüm’ gibi görünebilir. Ancak bir Filistin devletinin tanınmasına yönelik herhangi bir adım atıldığında önemli tavizler hemen ortaya çıkar.

BM Özel Raportörü Francesca Albanese 2022 yılında şu uyarıda bulunmuştu:

“İsrail apartheidının ortadan kaldırılması... İsrail'in Filistinliler üzerindeki tahakkümü sorununu otomatik olarak çözmeyecek, işgal altındaki topraklar üzerinde kalıcı egemenliği yeniden tesis etmeyecek... ya da... Filistinlilerin siyasi isteklerini yerine getirmeyecektir”.

“İki devlet”, Gazze soykırımından çok önce İsrail’i bir apartheid rejimi ve dolayısıyla ortadan kaldırılması gereken bir insanlık suçu olarak damgalayan çok sayıda raporu dikkate alacak şekilde güncellenmemiş, köklü ancak modası geçmiş bir BM pozisyonudur. Mevcut soykırım katliamına yol açan şey apartheid'in derin ırkçılığıdır.

Netanyahu yarın devrilse ve tarihi Filistin'deki apartheid ortadan kaldırılsa bile, tarihi toprak hırsızlığı, milyonlarca mültecinin geri dönüş hakkı ve çok sayıda kitlesel cinayetle ilgili adalet soruları hakkında ne yapılacağı konusunda önemli zorluklar devam edecektir. Ve bu senaryoda, Yahudi sömürge ayrıcalığını destekleyen ve Anglo-Amerikan sponsorları tarafından desteklenen Liberal Siyonizm'in sesi çok önemli hale gelecektir.

2023'te yayınlanan Washington'dan Sonra Batı Asya kitabımda da savunduğum gibi, mevcut İsrail rejiminin çökmesi, özgür ve demokratik bir Filistin'e doğru temiz bir kopuşa değil, muhtemelen bu uzlaşmalar üzerine ikinci bir mücadele aşamasına yol açacaktır. Bu kötü uzlaşmaların sonuçlarını, büyük toprak ve ekonomik eşitsizlik sorunlarının devam ettiği diğer ırkçı devletlerin (Rodezya/Zimbabve, Namibya ve Güney Afrika) parçalanmasında gördük.

İsrail apartheidının yıkılması ve tek bir demokratik devletin kurulması değerli bir hedeftir ancak ayrıntılar da önemsiz değildir. Ocak 2020'de Trump kendi Filistin 'devleti' versiyonunu sundu ve –1980'lerde Apartheid Güney Afrika'sının Bantustan önerisi gibi– korkunçtu ve tüm Filistinli taraflarca reddedildi.

Bu 'Filistin devleti', Batı Şeria'da kalan, sömürgeleştirilmemiş topraklardan oluşan parçalı bir yamalı bohçaya sahip, egemen olmayan bir organdı –bugünkü Filistin Yönetimi'nden pek de farklı değil, aslında İsrail rejiminin bir belediyesi–.

Nelson Mandela'nın torunu Mandla Mandela, Bantustan benzeri bu 'iki devlet' önerisine karşı kampanya yürütmüş ve tek bir demokratik devlet çağrısında bulunmuştur.

Mandela, ahlaki bir otoriteyle, 'iki devlet' fikrinin “apartheid'ı gizlediğini ve geniş bir anti-apartheid hareketinin inşasını engellediğini” söylüyor.

'İki devletli çözüm' fikri, bir dizi BM kararı nedeniyle hala bir miktar uluslararası geçerliliğe sahip olsa da bunu bir ideal olarak savunanlar hem soykırım lekesinden hem de apartheid damgasından kaçarak Yahudi kolonisini meşrulaştırmak isteyen liberal Siyonistlerdir.

Liberal Siyonizm'in sorunu ana hedefinde yatmaktadır: soykırımcı Netanyahu versiyonundan uzaklaşarak ve onu kınayarak İsrail rüyasını kurtarmak. Bu kurtarma iki devletten, apartheid'in ortadan kaldırıldığı ancak 1967 sonrası işgal edilen toprakların bazı bölümlerinde özel Yahudi ayrıcalıklarının korunduğu tek bir demokratik devlete kadar her şeyi içerebilir.

Şu anda Netanyahu liderliğindeki İsrail hükümetine düpedüz faşist güçler hâkim, ancak bu Siyonizm'in her yerde aynı performansa döküldüğü anlamına gelmiyor. Liberal Siyonistler, doğal yuvaları olan ABD Demokrat Partisi'nde son dönemde yaşanan gerilemelere rağmen ABD'de oldukça etkili olmaya devam etmektedir.

Eski bir ABD'li diplomat, akademisyen ve BM ile Dünya Bankası danışmanı olan Jeffrey Sachs gibi Gazze'deki katliamı şiddetle ve açıkça eleştiren pek çok kişi de buna dahil.

Sachs son zamanlarda Netanyahu rejiminin işlediği suçların tutarlı ve güçlü bir muhalifi oldu. Netanyahu'nun “İsrail için mutlak bir felaket yarattığını” savunuyor ve 'iki devlet' kavramının barışa giden “tek uygulanabilir yol” olduğunu iddia ediyor.

Liberal Siyonistlerin bazı cesur direniş eylemleri bile var.

ABD'li iş insanı ve Ben & Jerry's dondurma şirketinin kurucu ortağı Ben Cohen, Siyonist vahşete karşı kampanya yürüttü. Kısa bir süre önce Washington'da İsrail'e yapılan askeri yardımı ve Gazze ablukasını protesto ederken tutuklandı.

Gelgelelim Ben de, 'daha güzel, daha nazik' bir İsrail’i koruyarak ’iki devlet' istiyor.

Benzer argümanlar, ABD/Ortadoğu Projesi'nin başkanı olan ve Netanyahu döneminden beri rejime yabancılaşmış Daniel Levy gibi eski İsrailli yetkililerden de geliyor. Levy, “bir yandan iki devletli çözümün giderek imkânsızlaştığı ve uygulanamaz hale geldiği, diğer yandan da iki devletli paradigmanın şaşırtıcı bir direnç gösterdiğine tanık olunduğu” şeklinde bir diyalektiği savunuyor.

Eski Ortodoks Siyonist Peter Beinart da liberal eleştirmenlere katıldı ve iki devlet kavramından uzaklaşarak Yahudi karakterli tek bir demokratik devleti desteklemeye başladı.

Beinart, “giderek artan sayıda Amerikalı Yahudi'nin bir Yahudi devleti fikrini reddettiğini” savunmaktadır.

Kendilerini hoşgörülü ve ırkçılık karşıtı olarak gören liberal Yahudiler, apartheid damgasından iğreniyor. Her ikisi de İsrail İşçi Partisi'nden olan iki eski İsrail Başbakanı Ehud Barak ve Ehud Olmert, iki devlet projesinin ortadan kalkması halinde, Güney Afrika yolundan ve apartheid'ın ortadan kaldırılmasından başka bir alternatif kalmayacağını savunmuşlardır.

İsrail İşçi Partisi, liderlerinin çoğu Siyonist terörizmin en kötü dönemlerine katılmış olsa da koloni içindeki liberal Siyonizmin geleneksel tabanıydı. Örneğin 1930'larda eski bir Hagana teröristi ve Nakba katliamları sırasında ordu komutanı olan Yigal Allon, 1969'da kısa bir süre İsrail Başbakanı oldu.  Allon'un 'Allon Planı' bölgede böl ve yönet politikasının yanı sıra 1967 savaşından sonra işgal edilen toprakların bir kısmının Arap kontrolüne geri verilmesini savunuyordu.

Buna karşılık, Likud'un danışmanı Oded Yinon tarafından savunulan 1982 tarihli 'Yinon Planı', tüm bölgeyi işgal etmek ve hakimiyet altına almak için daha kapsamlı bir stratejiydi.

FKÖ ile Oslo barış anlaşmalarını imzalayan İsrail İşçi Partisi Başbakanı İzak Rabin, Batı Şeria'daki 'yerleşimlerin' dondurulmasından söz etti ancak aynı yerleşimlerin altyapısına milyarlarca dolar yatırım yaparak genişlemelerine yol açtı.

Başka bir deyişle, her iki grup da genişleyen kolonizasyona başkanlık etti ancak Liberaller zaman zaman, İsrail rejiminin 'iki devletli çözüm' kapsamında daha fazla tanınması karşılığında zayıf, marjinalleştirilmiş bir Filistin devletini düşünebildi ve 1960'lardan bu yana tüm toprak hırsızlığını meşrulaştırdı.

Bununla birlikte, bu kalıntı 'iki devlet' politikasının çelişkilerinin farkına varan bazı liberal Siyonistler artık özel Yahudi kültürel özelliklerine sahip tek bir demokratik devlet versiyonundan bahsetmektedir.

Bunun belki de en gelişmiş versiyonu, bazı İsrailli liberal yazar ve avukatlar tarafından Filistinli işbirlikçilerle birlikte geliştirilen “Herkes için bir ülke: İki Devlet. Tek Vatan” projesi.

Haaretz'de çalışan eski bir İsrailli gazeteci olan Meron Rapoport'un başını çektiği bu proje, “her iki ulusun mensuplarının kendi kaderlerini tayin etme hakkına ve bu hakkı kullanma becerilerine zarar vermeden ortak vatanda seyahat etmelerine ve yaşamalarına olanak tanıyan” idealize edilmiş bir uzlaşma projesi.

Çakal Liberal Siyonistler, Gazze katliamından bu yana kitlesel olarak büyüyen Özgür Filistin hareketini nasıl ele geçireceklerine odaklanmış durumdalar. İki devlet efsanesinden vazgeçmek istemeyen bu liberal Siyonist mantık, “Filistin ulusal mücadelesinin nasıl yönlendirileceği sorusunun her zamanki gibi güncelliğini koruduğunu” savunuyor. Yani, Filistin'in “kurtuluşunu” yönetmek ve yönlendirmek istiyorlar.

Bu 'tek demokratik devlet' argümanları, Filistinli grupların –nehirden denize tüm vatandaşları için tek, laik demokratik bir devlet– ve Filistin direnişinin ana destekçileri olan İran'ın önerdiklerinden oldukça farklı.

İran İslam Devrimi Ayetullah Seyyid Ali Hamenei, tarihi Filistin topraklarında yaşayan ve bu topraklardan göç eden herkesin kendi geleceğini belirlemesi için bir referandum yapılmasını önermişti ve 2011 yılında tek demokratik devlet referandumu önerisini şu şekilde ortaya koymuştu:

“Müslüman ülkelerin orduları tarafından klasik bir savaş başlatılmasını, göçmen Yahudilerin denize dökülmesini ya da BM ve diğer uluslararası örgütler tarafından arabuluculuk yapılmasını önermiyoruz. Filistin ulusunun [katılımıyla] bir referandum yapılmasını öneriyoruz. Filistin ulusu da diğer tüm uluslar gibi kendi kaderini belirleme ve ülkenin yönetim sistemini seçme hakkına sahiptir.”

Filistin direnişi ve İsrail'in -çoğunlukla kendi eylemleri nedeniyle- artan uluslararası destek kaybı, demokratik bir Filistin için bastıran en güçlü kuvvetlerdir. Ancak nihai sonuca sadece Filistinliler karar vermeyecek; Netanyahu karşıtı liberal Siyonistler de bir rol oynayacak.

Netanyahu hükümeti düştüğünde, bundan sonra ne olursa olsun, toprak meselesi Filistin'de hala çok önemli olacaktır. Devam eden toprak gaspları, ev yıkımları ve mülk hırsızlığı Filistin halkını hem ekonomik hem de coğrafi olarak sınırlara itecek ve 'iki devletli' bir çözüm fikrinin saçmalığını da ortaya koyacak.

Özetle, apartheid ortadan kaldırılsa ya da bir Filistin devleti tanınsa bile, Liberal Siyonistler Anglo-Amerikanlar üzerindeki nüfuzlarını kullanarak Filistinli ve bölgesel Arap elitlerinin uyumlu unsurlarıyla bir 'anlaşma' yapacaklar.

Ortaya çıkan bu anlaşmanın (Güney Afrika, Namibya ve Zimbabwe'de olduğu gibi) 'yerleşimci haklarının' özel olarak korunmasını, Siyonist ayrıcalıkların pekiştirilmesini ve toprakların yeniden dağıtımının dondurulmasını içereceği neredeyse kesindir. Milyonlarca kişiyi etkileyen 'geri dönüş hakkı' da muhtemelen kısıtlanacaktır.

Dikkatli olmakta fayda var: Filistinlilerin temel haklarından ödün veren bir anlaşma şekilleniyor olabilir.

Çeviri: YDH