İran, nasıl bir karşılık vermeyi düşünüyor?

img
İran, nasıl bir karşılık vermeyi düşünüyor? YDH

"Elbette İran, Amerika ve İsrail'in düşünce yapısının, bu savaşta iki taraf arasındaki operasyonel işbirliğini sürdüreceğini biliyor. Ancak İran, kendisini karmaşık ve son derece çetrefilli bir karşılık gerektiren çok katmanlı bir soruyla karşı karşıya buluyor."




YDH - ABD'nin saldırısının ardından İran, duygusal bir tepki vermek yerine stratejik bir karşılık planlıyor. El-Ahbar gazetesi genel yayın yönetmeni İbrahim el-Emin'in değerlendirmesine göre Tahran, misilleme kararını vermeden önce saldırının nasıl gerçekleştiğini, verilen hasarı ve bölgesel aktörlerin rolünü detaylıca değerlendiriyor. Verilecek karşılığın, ABD'nin bölgedeki askeri varlığından nükleer politikanın geleceğine kadar geniş bir yelpazeyi kapsaması ve İran'ın siyasi konumunu yeniden şekillendirmesi bekleniyor.

Pekala, birçok kişinin beklediği şey gerçekleşti. Amerika, İran'ı bombaladı ve Washington ile Tel Aviv arasında Tahran'a saldırma konusunda varılan anlaşma anından itibaren planlananları hayata geçirdi. Peki ya sonra?

Kamuoyu önünde Amerikalılar, yanlarına Avrupa ve İsrail'i de alarak İran'ın nükleer projesinin tehlikelerinden bahsetmeye devam edecek, ardından da füze programının oluşturduğu tehdidin ortadan kaldırılması gerektiğini ekleyeceklerdir.

İsrail ise bu tehdidi ortadan kaldırmak için çalıştığını öne sürerek İran'a yönelik saldırganlığını meşrulaştırmaya devam edecektir.

İran ise İsrail'i vurmayı sürdürecek. Gözlemcilerin ve kamuoyunun, İran'ın vereceği karşılığın etkinliği ve sürdürülebilirliğine ilişkin sorularının cevabını ise yalnızca sahadaki gelişmeler verecektir. Kaldı ki dünyada İsraillilerden daha endişeli kimse bulunmuyor. Zira İsrailliler, halka sonu belirsiz zor zamanlar yaşatan füzelerle nasıl başa çıkacaklarını bilmiyor.

Ancak herkes, İran'ın Amerikan saldırısına vereceği karşılığı sormaya devam edecek. Tahran, siyasi bir duruşla veya somut adımlarla bir açıklama yapana kadar bu gibi durumlarda tahminlere yer yoktur. Fakat İran'ın başkentiyle temas hâlindeki kaynakların aktardığına göre, karar alıcının masasında, nihai kararı vermeden önce net cevaplar gerektiren bir dizi soru bulunuyor:

Birincisi, Amerikan saldırısı nasıl gerçekleşti? Saldırıyı gerçekleştiren Amerikan kuvvetleri, ABD toprakları dışındaki ülkelerde bulunan kara veya deniz üslerini kullandı mı?

İkincisi, Amerikan uçakları İran'a giderken hangi askeri ve güvenlik rotasını izledi? Bölge ülkelerinden, izinli ya da izinsiz, ne tür bir destek aldı? Amerikan kuvvetleri, İsrail dışında başka ülkelerden herhangi bir lojistik veya istihbarat desteği aldı mı? Washington, bir başka ülkenin topraklarını, yetkililerinin onayı olmasa dahi kullandı mı?

Üçüncüsü, Amerikan veya İsrail propagandalarından uzak bir şekilde, zararın türünü ve niteliğini belirleyen hassas bir rapora duyulan ihtiyaçla birlikte, Amerikan hava saldırılarının yol açtığı hasarın boyutu nedir? Bu hasar, nükleer programı temelden sekteye uğratacak türden mi?

Dördüncüsü, Amerikan saldırganlığının ardından İsrail'in saldırılarının niteliği ne olacak? Düşman hangi hedeflere yönelecek?

Temas hâlindeki kaynaklar, bu sorulara verilecek net cevapların İran'ın sonraki tercihinde merkezi bir rol oynayacağını da belirtiyor. Zira Tahran, pozisyonunu sadece saldırıya göre değil, bu askeri eylemin siyasi sonuçlarına göre de değerlendiriyor. Mevcut koşullar altında bir ateşkese, ateşkes çağrısına veya diyalog davetine olumlu yanıt vermenin mümkün olmayacağını biliyor.

Bu nedenle İran, Amerikan saldırısına farklı türden bir karşılık arayışında gibi görünüyor. İran'ın, ABD'nin eski Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'ye suikast düzenlediğinde olduğu gibi duygusal veya tepkisel davranacağını düşünenler yanılıyor.

Aksine Tahran, şu an yaşananların ABD ve Batı ile doğrudan bir çatışma olduğunun ve mücadelenin artık sadece İsrail ile sınırlı kalmadığının farkında.

Bu da verilecek herhangi bir İran karşılığının, gelecekteki herhangi bir diyalog veya uzlaşı formülü karşısında İran'ın siyasi konumunu yeniden düzenlemek amacıyla stratejik boyutu dikkate alması gerektiği anlamına geliyor.

Bu atmosferde İran, kendisini sadece Amerikan askeri saldırısına değil, aynı zamanda bu saldırganlığa zemin hazırlayan genel çerçeveye ve bu işe bulaşan uluslararası taraflara da cevap vermek veya karşılık vermek zorunda bulacaktır. Bu durum, İran'daki karar alıcının, aşağıdaki hususları dikkate alan bir karşılık çerçevesi sunmasını gerektiriyor:

Birincisi, İran, nükleer programla ilgili yeni bir strateji ilan edecek mi? Nükleer silaha sahip olma konusunda bir tavır almak zorunda mı, değil mi?

İkincisi, İran, bundan sonra Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ile nasıl bir ilişki yürütecek? İlişkisini kesecek mi, yoksa teftiş ekipleriyle veya hatta kurallarıyla farklı türden bir ilişki mi kuracak?

Özellikle Amerika'nın saldırısına zemin hazırlamada yardımcı bir taraf olarak ortaya çıktıktan sonra, İran kendisini bu ajansla şeffaf bir ilişki yürütmek zorunda hissedecek mi? İran, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması'na bağlı kalmaya devam edecek mi?

Üçüncüsü, İran, komşu bölgelerdeki ve hatta bir bütün olarak Batı Asya'daki Amerikan askeri varlığına nasıl yaklaşacak?

Büyük Amerikan üslerinin bulunduğu komşu Arap ülkeleriyle ilişkilerini güçlendirmeye özen gösterse de bu savaşın İran'a verdiği zarar, onu Amerikan stratejik çıkarlarına karşı adımlar atmaya itebilir.

Bu da Basra Körfezi, Hürmüz Boğazı ve bölge denizlerindeki uluslararası ticari seyrüseferin akıbeti hakkında soruyu gündeme getiriyor.

Yukarıda anlatılanlar, bizi bir ön sonuca götürüyor: İran, Amerikalılarla yeni başlayan çatışma ile İsrail'le olan açık savaşı birbirinden ayırabilecek bir konumda.

Elbette İran, Amerika ve İsrail'in düşünce yapısının, bu savaşta iki taraf arasındaki operasyonel işbirliğini sürdüreceğini biliyor. Ancak İran, kendisini karmaşık ve son derece çetrefilli bir karşılık gerektiren çok katmanlı bir soruyla karşı karşıya buluyor.

Tüm bu yaşananlardaki en önemli husus, İran'ın bu Amerikan saldırısı karşısında sessiz kalma ihtimalidir.

Bu sorunun, Tahran'ın karşılıksız kalmayacağını söyleyen mantıklı bir ön cevabı var. Fakat daha da önemlisi, İran, yeni durumun seçilmiş operasyonlarla ilgili olmadığını biliyor. Zira savaş devam ediyor ve Amerika ile İsrail geri adım atmadıkça durması da öngörülmüyor!

Çeviri: YDH