Lübnanlı dahi müzisyen, besteci ve yazar Ziyad Rahbani, 70 yaşında hayatını kaybetti. Sanatçı Feyruz'un oğlu olan ve son yıllarını sağlık sorunları nedeniyle gözlerden uzak geçiren Rahbani, bölünmüş Lübnan'da üzerinde ittifak edilen ender şahsiyetlerden biri olarak görülüyordu.

YDH - Arap kamuoyu, Lübnan'ın derin ayrışmalar yaşadığı dönemde üzerinde ittifak kurabildiği ender şahsiyetlerden birine belki de son kez veda ediyor.
Müzisyen Ziyad Asi Rahbani (1956-2025), efsanevi sanatçı Feyruz'un oğlu, 70 yaşında hayata gözlerini yumdu.
Rahbani, son yıllarda kötüleşen sağlık durumu nedeniyle gözlerden uzak yaşamayı tercih etmişti.
Ziyad Rahbani'nin kaderi, sadece Rahbani ailesinin mirasını sürdürmek değildi. Ziyad, erken yaşta kendi özgün yolunu çizmeyi seçmişti.
Dostum Allah adlı kitabında, hem toplumsal hem de siyasi otoriteye karşı en derin isyanın ve en net sözün temsilcisi oldu.
Ancak Feyruz ve Asi'nin oğlu, ailesinden devraldığı muazzam müzik mirasını taşımayı da unutmadı; bu mirası kendine has bir üslupla yeniden harmanlayarak yaratıcılık, ironi, umutsuzluk ve kararlı duruşu bir arada barındıran özgün bir müzikal kimlik ortaya koydu.
Rahbani geleneğinde zarif bir kopuş
Ziyad, sanat dünyasına henüz 17 yaşındayken en geniş kapısından girdi. Babasının hastalık nedeniyle sahnelerden uzak kaldığı dönemde annesi için bestelediği "Sa'aluni en-Nas" (Halimi Sordular) şarkısıyla adını duyurdu. O andan itibaren ismi, yaratıcılıkla özdeşleşti.
Ziyad Rahbani, caz müziğine Doğu ruhunu aşıladı ve bu türün kendi ve neslinin fikirlerini ifade etme gücüne inandı. Kalıplara boyun eğmedi; Doğu ile Batı'yı, eski ile günceli birleştirerek sadece Ziyad'a benzeyen bir ses yarattı. Feyruz'dan Macide er-Rumi ve Latife'ye kadar pek çok yıldıza şarkılar yazsa da merhum Josef Sakr ile kurduğu sanatsal ortaklık, kariyerinin alametifarikası olarak kaldı.
Tiyatrosuyla bir kuşağı etkiledi
Tiyatro sahnesinde yazdı, yönetti, yapımcılığını üstlendi ve Lübnan'ın kolektif şuurunun parçası haline gelen eserlerde roller aldı.
Oyunları savaşın acıları ve etkileri, ihmal edilmiş sınıflar ve yöneten siyasi sistemin sefaleti üzerine canlı anlatılar sunuyordu. Tiyatro tecrübesi, gençler arasında geniş yankı buldu ve bütün bir sanatçı ve yazar kuşağını derinden etkiledi.
Sinema, radyo ve gazetecilikte de iz bıraktı
Pek çok Lübnan filmi için müzikler besteledi. Bunların en ünlüsü, Randa Şahal'ın yönettiği ve kendisinin de "Ziyad" rolünde oynadığı "Tayyara mın Varak" (2003) filmiydi. Radyoculukta ise iç savaş döneminde Lübnan'ın Sesi radyosundaki programlarla unutulmaz izler bıraktı. Hiciv dolu serileri, hem seçkinleri hem de siyasetçileri hedef alıyordu.
Gazetecilik alanında ise el-Ahbar gazetesindeki köşesiyle varlığını hissettirdi. Cesurca yazan, keskin ve aynı zamanda nüktedan bir dille imzasını atan Rahbani, parmağını daima yaranın üzerine basıyordu.
Siyasi duruşu: Adaletten yana, işgale karşı
Siyasi olarak Ziyad, ne hakkında yazdığı ne de ayrıntılarını yaşadığı iç savaştan hiçbir zaman kopmadı.
Açıkça Lübnan soluna dahil oldu, yoksulların ve ötekileştirilenlerin yanında saf tuttu. Sosyalizmi akademik bir kuram olarak değil, adalet için bir duruş olarak gördü. İsrail işgaline karşı direnişi bir kurtuluş projesi olarak desteklerken, anın gerektirdiği durumlarda eleştirel mesafesini korudu.
Son on yılda kamusal alandaki sesi azalsa da hiç sönmedi. Zaman zaman verdiği mülakatlar, katıldığı radyo programları ve canlı müzik dinletileriyle ortaya çıktı. Bu görünümlerinde Lübnan'ın halinden duyduğu hayal kırıklığını dile getirirken, kısmi çekilmesine rağmen beste yapmaya ve yazmaya devam ettiğine işaret etti. Çoklu çöküşlerin yaşandığı bir çağda Ziyad, vasatlığa teslim olmayan son insanlardan biri olarak kaldı.