El-Ahbar gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim el-Emin, Cumhurbaşkanı Aun ile Başbakan Selam'ın, direnişin silahsızlandırılması kararıyla Taif Anlaşması'na karşı "darbe" yürürlüğe koyduğunu yazdı. El-Emin, bu adımın ülkeyi "patlama noktasına" sürüklediğini ve Lübnan'ın anayasal düzenini baltaladığını belirtti.

YDH - Lübnan'da yayımlanan el-Ahbar gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni İbrahim el-Emin, son bakanlar kurulu toplantısında alınan kararları değerlendirdiği makalesinde, Cumhurbaşkanı Jozef Aun ve Başbakan Nevaf Selam'ın "Taif Anlaşması'na karşı bir darbe yürürlüğe koyduğunu" ifade etti.
El-Emin, direnişin silahsızlandırılması yönündeki bu adımın, ülkeyi bilinçli olarak bir "patlama noktasına" sürükleme ve anayasal düzeni ortadan kaldırma girişimi olduğunu belirtti.
Mevcut Lübnan yönetiminin meşruiyetini halktan veya meclisten almadığını, bu nedenle kendisini yalnızca dış güçlere karşı sorumlu hissettiğini kaydeden el-Emin, şunları kaydetti:
"Bu yılın başından beri ortaya çıkan yeni iktidarın sahipleri, halkın rızasına, partilerin veya milletvekillerinin onayına ya da geleneksel seçim, görevlendirme veya şekillendirme mekanizmalarından herhangi birine ihtiyaç duymadı. Bu başkanlar, bakanlar, müdürler ve yetkililer, kendilerine dokunulmazlık ve bulundukları konuma gelmeleri için koruma sağlayan tarafın, onları sorgulama veya hesaba çekme hakkına sahip tek taraf olduğu temelinde hareket ediyorlar. Dolayısıyla, gerçekten korktukları tek şey dışarıdaki vasidir."
Aun, Washington ve Riyad ile ters düşmek istemiyor
Bakanlar kurulu toplantısındaki müzakereleri analiz eden el-Emin, Cumhurbaşkanı Aun ile Başbakan Selam arasında performans farkı olduğunu ancak sonucun değişmediğini vurguladı.
El-Emin, "Cumhurbaşkanı Aun, herkesi memnun edecek uzlaşmacı bir çözüm bulmaya çalışsa da gerçekler, Selam'ın toplantıdan önce söylediğini kanıtladı: Aun, Hizbullah ve Meclis Başkanı Nebih Berri'nin 'kırılmasına' yol açsa bile nihai karara varılmasını engelleyecek herhangi bir tavır almayacaktır," ifadelerini kullandı.
El-Emin, Aun'un Selam gibi ABD ve Suudi Arabistan ile karşı karşıya gelme niyetinde olmadığını, zira şahsen de silahsızlandırma fikrine karşı çıkmadığını belirtti.
Cumhurbaşkanına yakın kaynakların, Aun'un oturumu sonlandırmamasını "başbakan ile çatışmaya girmek istememesiyle" gerekçelendirdiğini aktaran el-Emin, "Ancak gerçek şu ki Aun, Selam'ın hatırına pek önem vermez. Asıl mesele, Washington veya Riyad ile sorun yaşamak istememesidir," değerlendirmesinde bulundu.
"1989'dan bu yana en tehlikeli komplo"
El-Emin, Başbakan Selam'ın ise hükümeti kurduğu andan itibaren tamamen dış vesayetin güdümüne girdiğini savundu.
El-Emin, "Hükümetini kurduğu andan itibaren tamamen diğer tarafa geçti. Tıpkı Ürdün kralı ve Ramallah yönetimi gibi, tamamen dış vesayet otoritesinin bir takipçisi haline geldi. Tek derdi Washington ve Riyad'ı memnun etmek değil, aynı zamanda direniş projesini baltalamak ve işgale karşı koyma fikrini yok etmek için kararlı adımlar atmaktır," diye yazdı.
Bu adımların, Lübnan'ın anayasal düzenini hedef aldığını belirten el-Emin, yaşananları "1989'dan bu yana en tehlikeli komplo" olarak nitelendirdi.
El-Emin, "Nevaf Selam'ın dün yaptığı ve cumhurbaşkanı ile diğer bakanların onayladığı şey, tek bir amaca hizmet ediyor: Lübnan'daki anayasal ve ulusal hayatın çerçevesini yıkmak," yorumunu yaptı.
El-Emin, bu kararların Lübnan'ı tehlikeli bir yola soktuğu uyarısında bulunarak şu ifadeleri kullandı:
"Washington ve Riyad'dan gelen bu teslimiyet belgesini onaylamak, ülkeyi kademeli de olsa bir patlama karesine itmeyi açıkça kabul etmektir. Belki de bu şahsiyetler, devam eden İsrail savaşı ve Beşar Esed yönetiminin devrilmesinden sonra Suriye'de yaşananların, direniş projesiyle sadece bir silah olarak değil, bir fikir, örgüt ve halk desteği olarak yüzleşmeleri için kendilerine bir kalkan veya destek sağlayacağı yanılgısına kapılıyorlar."