Gazze Şehri ve çevresini kapsayan bölgede en az yarım milyon kişi ciddi yetersiz beslenme ve ölüm riskiyle karşı karşıya bulunurken, kalan iki milyon kişinin de ciddi açlık çektiği kaydedildi. Mayıs–Temmuz döneminde aşırı açlık yaşayan ailelerin oranı Gazze Şehri’nde iki ila üç katına çıktı; son üç ayda akut yetersiz beslenme nedeniyle çocuklarda ciddi artış görüldü. Kıtlığın Eylül ayı sonuna kadar Gazze’nin diğer bölgelerine yayılması bekleniyor.
YDH- Birleşmiş Milletler’in kıtlık krizlerini izleyen küresel uzman grubu, Gazze Şehri ve çevresinde resmen kıtlık yaşandığını duyurdu.
Kuşatma altındaki bölge, Orta Doğu’da kıtlık çeken ilk yer ve küresel çapta dördüncü vaka olarak kayıtlara geçti.
Entegre Gıda Güvenliği Evre Sınıflandırması (IPC) raporuna göre, Gazze’deki kıtlık tamamen insan yapımı olarak nitelendirildi ve durdurulup tersine çevrilebileceği vurgulandı.
Raporda kıtlığın başlıca nedenleri arasında çatışmaların yoğunlaşması, İsrail’in yardımlara uyguladığı kısıtlamalar, sağlık ve sanitasyon sistemlerinin çökmesi, yerel tarımın tahribatı ve artan iç göç sayıları yer alıyor.
BM İnsani İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Tom Fletcher, Cenevre’de düzenlediği basın toplantısında, Gazze’deki kıtlığın tamamen önlenebilir olduğunu belirterek İsrail’i sınır ötesi gıda yardımının engellenmesiyle suçladı. Fletcher, “Bu, kolektif bir utanç anı ve hepimizi derinden endişelendirmeli” ifadelerini kullandı.
UNICEF de Gazze’deki çocukların hayatta kalmak için ciddi zorluklarla karşı karşıya olduğunu açıkladı. Kurum temsilcisi, “Gazze’de her dört çocuktan biri, ölümcül seviye olan şiddetli yetersiz beslenmeden muzdarip. Temiz su eksikliği ve sağlık sisteminin çökmesi nedeniyle ishal bile ölüm nedeni olabiliyor” dedi.
Dünya Gıda Programı (FAO), Gazze’deki durumun “kıtlık için en kötü senaryo” olduğunu belirterek, IPC raporunun bağımsız uzmanlarca doğrulandığını vurguladı.
Buna karşın İsrail, BM raporlarını ve Gazze’den gelen kanıtları reddederek durumun iyileştiğini öne sürdü.
İşgal başbakanı Benyamin Netanyahu, BM raporunu “açık bir yalan” olarak nitelendirdi ve İsrail’in açlık politikası izlemediğini savundu.
