İsrail ile İran arasında 12 gün süren çatışmalar sona ermiş olsa da her iki tarafın yetkilileri ve uluslararası analistler, mevcut durumun daha geniş çaplı ve kanlı bir savaşın başlangıcı olabileceği konusunda hemfikir.

YDH - İsrail ile İran arasında on iki gün süren savaş sona ermesine rağmen, birçok yetkili ve analist savaşın henüz bitmediğini ve topyekun bir çatışma riskinin arttığını belirtiyor.
İsrail rejimi, bu dönemi İran'ı zayıflatmak ve bölgesel denklemi yeniden kurmak için tarihi bir fırsat olarak görürken, Tahran ise hayatta kalma ve caydırıcılığını yeniden tesis etme arayışında.
Eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Giora Eiland, durumun ciddiyetini, "Bence ilerleyen yıllarda bu savaşı İran’la birinci savaş olarak adlandıracağız çünkü İran’la yeni bir savaş ya da savaşların çıkması neredeyse kesin," sözleriyle ortaya koydu.
"Tehdit ortadan kalkmadı"
İsrail Ulusal Güvenlik Enstitüsünden Raz Tsimet, "İran’la mücadelenin sona ermediğini hatırlatmak gerek. İsrail ve ABD’nin saldırıları, İran’ın nükleer tehdidine geçici bir yanıt getirebilir ancak İran İslam Cumhuriyeti’nin tüm tehditlerini bertaraf etmeye yetmez," değerlendirmesinde bulundu.
Tsimet, İsrail'in "ulusal güvenliği" için uzun vadeli çözümün Tahran'daki rejimin değişmesiyle sağlanabileceğini yazdı.
Askeri İstihbarat Dairesinin eski başkanı Tamir Hayman da, "Uzun vadede tehdit ortadan kalkmadı. Rejim değişmediği sürece İran, İsrail için tehdit olmayı sürdürecek gibi görünüyor. Savaş sonrası İran daha zayıf ama daha az tehlikeli değil." diye konuştu.
Brookings Enstitüsü Başkan Yardımcısı Susan Maloney ise İran'ın son yirmi yılda hiç olmadığı kadar zayıf ve yalnız olduğunu belirterek, "İran yere düştü ama hâlâ yenilmiş değil." uyarısında bulundu.
Foreign Policy dergisine yazan Trita Parsi de yıl bitmeden iki ülke arasında çok daha kanlı yeni bir savaşın patlak vereceğini öngördü.
The Wall Street Journal gazetesi, Netanyahu’nun Temmuz 2025’te Başkan Trump’la yaptığı görüşmede, nükleer ve balistik füze tesislerinin yeniden inşasını engellemek için İsrail’in askeri harekat düzenleyeceğini söylediğini bildirdi.
İran Genelkurmay Başkanlığı ise yeni bir saldırının "yıkıcı bir yanıt" doğuracağını duyurdu. Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Ali Laricani de İran'ın savaş haliyle ateşkes arasında bir dönemde yaşadığını ifade etti.
İsrail'in hedefleri: Rejim değişikliği ve bölgesel hakimiyet
ABD destekli saldırısıyla İsrail, İran'ın nükleer altyapısını, santrifüjlerini, zenginleştirilmiş uranyum stoklarını ve önde gelen bilim insanlarını hedef aldı.
İsrail Ulusal Güvenlik Enstitüsünde hazırlanan bir çalışmada, İran'a yönelik siyasi ve ekonomik baskının sürdürülmesi gerektiği ifade edildi.
Çalışmada, İran Devrim Lideri Ayetullah Ali Hamenei ve üst düzey liderlerin öldürülmesine yönelik askeri operasyon, rejim değişikliğine açık grupların desteklenmesi ve etnik azınlıkların ayrılıkçı eğilimlerinin körüklenmesi gibi seçenekler tartışılıyor.
İran'ın karşı hamleleri: Hayatta kalma ve caydırıcılık
İranlı yetkililer, saldırılara rağmen stratejik hedeflerinden vazgeçmediklerini vurguluyor. Eski Dışişleri Bakanı Kemal Harazi, Kasım 2024'te, "Varoluşsal bir tehdit oluşursa, İran nükleer doktrinini değiştirecek. Silah üretme kabiliyetimiz var," demişti.
İran'ın mevcut öncelikleri; rejimin ayakta kalmasını sağlamak, caydırıcılık için nükleer programı sürdürmek ve balistik füze kapasitesini geliştirmek olarak öne çıkıyor.
Tahran, yaşanan istihbarat zafiyetlerinin ardından savunma kararlarını merkezileştirmek amacıyla Ali Laricani'yi Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı olarak atadı ve "Ulusal Savunma Konseyi" kurdu.
Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ve Savunma Bakanı Aziz Nasırzade'nin Moskova ve Pekin'e yaptığı ziyaretler, İran'ın Rusya ve Çin ile savunma alanında daha fazla koordinasyon arayışında olduğunu ve yeni silah alımlarının gündemde olduğunu gösteriyor.