İran’la savaş yeniden mi başlıyor?

img
İran’la savaş yeniden mi başlıyor? YDH

"Artık mesele yalnızca Washington’un mühimmat ve istihbarat desteği sağlaması değil; hava savunma sistemlerinin ötesine geçen, doğrudan katılıma dayalı bir işbirliği hedefleniyor."




YDH - İran ile İsrail arasında savaşın yeniden patlak verebileceği yönündeki söylemler artıyor. El-Ahbar gazetesinin genel yayın yönetmeni İbrahim el-Emin'e göre Tahran, Batı’nın “azami baskı” stratejisini sürdürdüğünü düşünüyor ve savunmasını güçlendirmeye odaklanıyor. İsrail’de ise Liberman ve Netanyahu’nun açıklamaları savaş atmosferini tırmandırırken, ordu ve güvenlik kurumları bunu dengelemeye çalışıyor.

Bir siyasetçi, üst düzey bir İranlı yetkiliye İsrail’le savaşın yeniden başlaması ihtimalinin ne kadar ciddi olduğunu sorduğunda, yetkili açık ifadelerle yanıt verdi:

“Savaştan bittiğinden söz eden kim? Savaş bitmedi, yalnızca bir ateşkes var. Yeniden başlamasına engel hiçbir şey yok. Bu nedenle İran, böyle bir tehdide karşı yapılması gereken her şeyi yapıyor. On iki günlük savaşın getirdiği deneyimden yararlandık; çünkü asıl hedef devletin tüm liderliğini ortadan kaldırmak ve rejimi devirmekti. Ne Amerika’nın ne de İsrail’in bu hedeften vazgeçtiğini söyleyen biri var.”

Bu sözler, Amerika ve Avrupa’daki müttefiklerinin İran’a yönelik “azami baskı” politikasını yeniden devreye soktuğu bir dönemde geldi.

Buna karşılık İran’ın stratejisi, Amerikalılarla müzakerenin bu aşamada yararsız olduğu fikrine dayanıyor. Üstelik Avrupa’nın yaptırımlara katılması, Tahran’ın gözünde, küresel ittifakın hâlâ aynı düşünce biçimini sürdürdüğünü kanıtladı.

Dolayısıyla İran’daki tartışmalar artık “Batı’yla nasıl ilişki kurulmalı” ekseninden çıkıp, devletin siyasi, ekonomik ve askeri gücünü nasıl pekiştireceğine odaklandı. İran’da bugün yürüyen tüm tartışmalar, fiilen süren bir savaşa karşı ülkenin dayanıklılığını artırma yollarıyla sınırlı.

Bu atmosferde, İsrail tarafında da yeni bir çatışma olasılığını dışlamayan açıklamalar ve analizler arttı.

Eski Savunma Bakanı Avigdor Liberman’ın sözleri, yalnızca İsrail kamuoyunda değil, genel atmosferde de yankı yarattı.

Özellikle Başbakan Benyamin Netanyahu’nun da “İran tehdidi” etrafında yeni bir anlatı inşa etmeye başlaması, Amerikalılar ve Avrupalılar nezdinde İran’a karşı daha sert bir tutumun zeminini hazırlamaya yönelik bir hamle olarak değerlendirildi.

Liberman, Reşet Bet radyosuna verdiği röportajda “İran’la bir sonraki savaş turu yaklaşıyor” dedi ve İsraillilere “hazırlıklı bölgelerden fazla uzaklaşmayın” tavsiyesinde bulundu. Yahudi bayramları öncesinde yaptığı benzer uyarıları yineleyince, üst düzey bir güvenlik yetkilisi onu sert biçimde eleştirdi:

“Liberman, uzayda ana gemisinden kopmuş bir cisim gibi, tüm iletişimlerden ve bilgilerden yalıtılmış biçimde dolaşıyor ve kargaşaya yol açan konuşmalar yapıyor. İran meselesi üzerinden kamuoyunu korkutarak dikkat çekmeye çalışması, muhalefet liderleri arasındaki rekabet bağlamında üzücü ve aynı zamanda kaygı verici.”

Liberman daha sonra sosyal medyada yayımladığı bir paylaşımda da şunları yazdı:

“İran’la savaş harika bir başlangıç yaptı ve fena sayılmayacak sonuçlar elde etti, ancak görev tamamlanmadı. İranlıları zayıf bir halde bıraktık; bu, en tehlikeli durumdur. O günden bu yana yaşananlar, konuyu bilen sorumlu bir insanın uykusunu kaçırmalı.”

Mesele yalnızca Liberman’ın sözleriyle sınırlı kalmadı. Netanyahu’nun Amerikalı siyonist medya mensubu Ben Shapiro’ya verdiği röportaj da İsrail’in genel yönelimini net biçimde ortaya koydu.

Gazze’de yaşananlara değinen Netanyahu, “Hamas henüz tamamen yok edilmedi. Hizbullah, Suriye ve Husiler ağır darbeler aldı, ama tam zafere ulaşmamız için önümüzde hâlâ görevler var” dedi.

Batı’nın desteğini sürdürmeye büyük önem veren ve özellikle Amerikan kamuoyunun desteğini kaybetmemeye çalışan Netanyahu, bu kez İran hakkında farklı bir dille konuştu:

“İran, kıtalararası nükleer füzeler geliştirerek şehirlerinizi tehdit etmeye çalışıyor. 8 bin kilometre menzilli füzeler üzerinde çalışıyorlar. Buna 3 bin kilometre daha ekleyin, hedeflerine New York, Washington, Boston, Miami ve hatta Trump’ın malikanesinin bulunduğu Mar-a-Lago’yu dahil edecekler. ‘Amerika’ya ölüm’ sloganları atanların hedefinde kim olmak ister?”

Liberman’ın açıklamalarıyla ardından gelen Netanyahu’nun sözleri İsrail’de geniş yankı uyandırdı. Bunun üzerine askeri ve güvenlik kurumları “İran’la savaş tehlikesine dair söylemleri azaltmak” amacıyla harekete geçti.

Yedioth Ahronoth gazetesinden gazeteci Ron Ben-Yishai, “Şu anda güvenlik kurumları İran’ın İsrail’e yönelik bir saldırı hazırlığında olduğuna dair hiçbir belirti görmüyor” diye yazdı.

Yazıya göre, “İsrail de şu an İran’a saldırmayı ya da askeri çatışmaya girmeyi planlamıyor.” Ancak gazete, Liberman’ın sözlerinin tümüyle asılsız olmadığını belirtti:

“İran, hava savunma sistemini yeniden inşa etmeye ve modern, hassas balistik füze üretim altyapısını kurmaya büyük çaba harcıyor.”

Yine de tüm taraflar için açık olan şu: İsrail’in şu an yürüttüğü “açık savaşlar” stratejisinin ardındaki düşünce, büyük çaplı çatışmalar için hâlâ fırsat bulunduğu inancına dayanıyor.

Netanyahu’nun İran’la ilgili açıklamaları röportajında yumuşatılmış biçimde dile getirilse de, ABD’nin Lübnan ve Suriye özel temsilcisi Tom Barrack’ın aktardıkları bu yaklaşımın özünü daha çıplak biçimde ortaya koydu.

Barrack, birden fazla röportajında “İsrail sınır tanımıyor; tehdit gördüğü her yeri, istediği zaman vurur” dedi.

Barrack, Tel Aviv’de Netanyahu’yla yaptığı bir görüşmeden aktardığı şu ifadeyi de paylaştı:

“İsrail, görevini tamamladığına inanmıyor. Hizbullah’a, Hamas’a ve Husilere yapılan operasyonlar, yılanın başının kesilmesiyle, yani Tahran’daki rejimin vurulmasıyla tamamlanacak.”

Bugün de İsrail’in savaş stratejisinin merkezinde istihbarat faaliyetleri yer alıyor. Ancak bu kez tabloya kibir ve aşırı özgüvenin de karıştığı görülüyor.

Batı’yla benzeri görülmemiş bir işbirliğinden yararlanan İsrail, İran’a karşı “uzaktan savaş” fikrini ciddi biçimde gündemde tutuyor. Bunun anlamı, hedef bankasını yeniden doldurarak İran’a veya Lübnan’a çok daha yıkıcı saldırılar düzenleme hazırlığı içinde olması.

Ancak İsrail’in net biçimde anladığı bir gerçek var: İran ya da Lübnan’la yaşanacak olası bir savaş, Amerika'nın açık ortaklığı olmadan yürütülemez.

Artık mesele yalnızca Washington’un mühimmat ve istihbarat desteği sağlaması değil; hava savunma sistemlerinin ötesine geçen, doğrudan katılıma dayalı bir işbirliği hedefleniyor.

İsrail’in bu yönde kurduğu anlatı, savaşın yalnızca İsrail’in değil, “Amerika’nın çıkarlarını korumak” amacıyla yürütüleceğini iddia ediyor.

Çeviri: YDH