İngiltere'de yüzlerce Filistin destekçisi için hızlandırılmış terör yargılaması planı

img
İngiltere'de yüzlerce Filistin destekçisi için hızlandırılmış terör yargılaması planı YDH

İngiltere'de, yasaklı protesto grubu Palestine Action'ı destekledikleri için terör suçlamasıyla yargılanan yüzlerce kişinin adil yargılanma hakkının tehlikede olduğu belirtildi. Avukatlar, mahkemelerin planladığı hızlandırılmış duruşma takviminin, sanıkların savunma yapmasını imkansız hale getireceği uyarısında bulundu.




YDH - Avukatlar, İngiltere'de yasaklanan protesto grubu Palestine Action’a (Filistin Eylemi) destek verdikleri gerekçesiyle terör suçlamasıyla yargılanan yüzlerce kişinin adil yargılanma hakkından mahrum bırakılabileceği konusunda uyarıda bulundu.

İşçi Partisi hükümeti, temmuz ayında İsrailli silah üreticisi Elbit Systems ile bağlantılı İngiltere’deki tesisleri hedef alan eylemleriyle bilinen doğrudan eylem ağı Palestine Action’ı “yasaklı örgüt” ilan etmişti.

Yasağın ardından bu karara karşı düzenlenen protestolarda yaklaşık 2 bin 100 kişi gözaltına alındı.

Middle East Eye (MEE) portalının haberine göre, gözaltına alınanlardan birçoğu emekli olan 170 kişi, “Soykırıma karşıyım, Palestine Action’ı destekliyorum” yazılı dövizler taşıdıkları gerekçesiyle Terör Yasası kapsamında suçlandı.

Mahkemelerin, beş sanığın birlikte yargılanacağı ve her duruşmanın yalnızca iki buçuk saat süreceği bir takvim belirlediği bildirildi.

Günde iki oturum halinde yapılacak duruşmaların 23 Mart 2026’da başlayacağı ve tüm sanıkların yargılanması halinde en az 400 duruşma gerekeceği ifade edildi.

Avukatlar: Adil yargılanma imkânsız hale geliyor

Avukat Laura O’Brien, MEE’ye yaptığı açıklamada, bu planın adil yargılanmayı “son derece zorlaştıracağını” söyledi.

Pek çok sanığın sınırlı adli yardım nedeniyle avukatsız olduğunu vurgulayan O’Brien, “Bu davaları yönetmenin son derece kısa görüşlü bir yolu. Görünüşe göre mahkemeler, sanıkların adil yargılanma hakkından ziyade zaman tasarrufunu önemsiyor” diye konuştu.

Geçen hafta yapılan dava yönetim duruşmasında bazı sanıklar, sıkıştırılmış takvimin savunmalarını sunmalarına engel olacağını dile getirdi.

Sulh Ceza Hakimi Michael Snow ise bu itirazları reddederek “sürenin yeterli olduğuna kanaat getirdiğini” belirtti.

Sanıklardan bazılarını temsil eden avukat Katie McFadden, müvekkillerinin “gerçekten endişeli” olduğunu söyledi.

McFadden, bir müvekkilinin yargı sürecini “mahkumiyetlerin mühürlendiği bir formalite” olarak tanımladığını aktardı.

Yasak kararına karşı hukuki mücadele sürüyor

Bu davaların seyrini etkileyebilecek ayrı bir hukuki mücadele de devam ediyor. Temyiz Mahkemesi geçen hafta, hükümetin Palestine Action kurucularından Huda Ammori’nin yasağa karşı yargı denetimi başvurusunu engelleme girişimini reddetti. Mahkeme ayrıca davaya iki ek itiraz gerekçesi eklenmesine de izin verdi.

O’Brien, mahkemelerin daha şimdiden bu kadar katı süre kısıtlamaları getirmesini “kaygı verici” olarak nitelendirdi ve “Özellikle avukatı olmayan sanıklara karşı küçümseyici bir tavır sergilendiği hissi veriyor” dedi.

Eski hükümet avukatı Tim Crosland ise MEE’ye yaptığı açıklamada, Terör Yasası’nın 13. maddesi uyarınca açılan davaların “bağlamın dikkatli şekilde incelenmesini” gerektirdiğini söyledi.

Crosland, “Etrafındaki koşullara baktığınızda bu hareketin esasen terör yasalarının yetki sınırlarını aşmasının ve Britanya’nın bir soykırıma ortak olmasının önüne geçmeyi amaçladığı açık” ifadesini kullandı.

Crosland, sanıklara “savunmalarını sunmak için yalnızca on dakika” verilmesinin, davaların siyasi ve hukuki arka planını tartışma imkânını ortadan kaldıracağını vurguladı.

Mahkeme sistemi üzerindeki benzeri görülmemiş baskı

McFadden, sıkıştırılmış takvimin ters etki yaratabileceğini, duruşmaların yarım kalması ve ertelenmesiyle daha uzun gecikmelere yol açabileceğini belirtti.

McFadden, “Duruşmalar kısmen görülebilir ve daha sonra başka bir tarihe ertelenebilir, ancak bu arada ciddi bir süre kaybı yaşanabilir” dedi.

Crosland da mahkemelerin “benzeri görülmemiş bir iş yüküyle” karşı karşıya olduğunu ifade etti ve “Sistem, daha önce hiç tecrübe etmediği bir yoğunlukla mücadele ediyor” diye konuştu.

Palestine Action’ın temmuz ayında yasaklanmasından bu yana Terör Yasası’nın 13. maddesi kapsamında yapılan suçlamaların sayısı, 2001’den bu yana geçen tüm ‘teröre karşı savaş’ dönemindeki toplam sayının dört katına ulaştı.

Bu yasa, Palestine Action’ı el-Kaide ve IŞİD gibi örgütlerle aynı hukuki kategoriye yerleştiriyor.

Eşitsiz yargılama ve olası temyiz endişesi

Duruşma takviminin sıkışıklığı, farklı sanıklar arasında çelişkili sonuçlara da yol açabilir. Örneğin, mart ayında görülecek davalarda oluşacak içtihat, mayıs ayındaki yargılamalar başlamadan önce bağlayıcılık kazanmayacak.

McFadden, “Gerçekçi olmak gerekirse bu tür davalar üç-dört gün sürmeli” dedi ve her dosyanın Sulh Ceza Mahkemesi’nde ayrı ayrı ele alınması gerektiğini vurguladı.

Terör Yasası’nın 13. maddesi kapsamındaki suçların, 12. maddeye göre daha hafif kabul edildiğini belirten McFadden, yine de mahkumiyet halinde altı aya kadar hapis cezası verilebileceğini söyledi.

McFadden, para cezasının daha uygun olacağını düşündüğünü ancak mahkemelerin “benzer protestoları caydırmak amacıyla” daha sert yaptırımlar uygulayabileceği endişesini dile getirdi. M

cFadden, sözlerini şöyle tamamladı:

“Yeni bir döneme girdik. Bana göre bu davalar en alt düzeyde kalmalı, ancak mahkemelerin caydırıcı bir yaklaşım benimseyeceğine dair ciddi kaygılar var.”