İsrail işgal rejimi, aralarında kadınlar ve çocukların da bulunduğu 10 binden fazla Filistinliyi rehin tutmaya devam ediyor. İnsan hakları raporları, işgal toplama kamplarında işkence ve sağlık ihmaline dair ciddi iddiaları gündeme taşıyor.
YDH- İşgal altındaki Filistin’in güneyinde yer alan Nakab’daki bir İsrail toplama kampında Filistinli rehinelere yönelik aşağılayıcı muameleyi ortaya koyan görüntüler sızdırıldı.
Yayılan görüntülerin ortaya koyduğuna göre, Filistinli rehinelere Nakab Çölü’ndeki Ketziot toplama kampında İsrailli güvenlik görevlileri tarafından kötü muamele ve işkence yapıldığı, esirlerin ise ağır ve aşağılayıcı şartlar altında tutulduğu belirtiliyor.
İsrail’in önde gelen haber sitelerinden Kikar Hashabat, büyük çaplı bir belgelemeye yer verdi. Belgelerde, kampın içinden şiddetli aramalar ve Filistinli rehinelere yönelik aşağılayıcı muameleleri gösteren çarpıcı fotoğraflar yer alıyor.

Siteye göre, İsrailli fotoğrafçı Chaim Goldberg, Şubat 2025’te İsrail’in en büyük cezaevi olan “Ketziot”a girerek, “Filistinli tutukluların yaşamını” gözler önüne seren kareleri yakalamayı başardı.
Yayınlanan fotoğraflar, bazı Filistinli rehinelerin zor koşullar altında tutulduğunu gözler önüne seriyor. Rehinelerin yere oturmuş ya da elleri bağlı hâlde görülmesi, maruz kaldıkları sert muameleyi açıkça ortaya koyuyor.

Fotoğraflar, rehinelerin dar alanlarda tutulduğunu ve arama işlemlerinin sıkılaştırıldığını gözler önüne seriyor; bu da insan onurunu zedeleyen bir yaşam koşulunu ortaya koyuyor. Rapora göre, görüntüleri paylaşılan bazı rehineler, son yapılan esir takası anlaşması kapsamında serbest bırakıldı.
Raporda aynı bağlamda, İsrail yetkililerinin yakın zamanda toplama kampı içindeki Filistinli rehinelere ait fotoğraf ve videoların yayınlanmasına izin verdiği belirtildi.
23 Ekim’de İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, toplama kamplarındaki Filistinli rehinelerin durumunu gözler önüne sererken, onların en temel haklarından mahrum bırakılmalarıyla övündü.
Ben Gvir, “Ketziot” toplama kampında dar bir hücre önünde çekilen bir video karesinde görüldü. Pencereden içeriye işaret ederek, yerde oturan ve eğilmiş üç rehineyi gösterdi. Bu görüntüler, geniş çapta eleştirilere yol açtı.

İsrail, uluslararası hukuk açısından meşru bir egemenlik temeline sahip olmadığı için eylemlerini hukuk düzeni olarak nitelemek mümkün değil.
Dolayısıyla, bu yapının özgürlüğünü gasp ettiği kişileri “tutuklu” ya da “mahkum” olarak tanımlamak, fiili bir işgal gücünün keyfi alıkoyma pratiğine hukuki meşruiyet atfetmek anlamına geliyor.
Bu bağlamda, İsrail’in hapishane olarak tanımladığı mekânlar gerçekte sistematik rehine kamplarıdır ve burada tutulan kişiler esasında sivil rehinelerdir.