Dolarizasyon, planlı bir siyasi tercih değil; gerçekliğin zorladığı toplumsal bir uzlaşmadır. Lübnan, Irak ve hatta Ekvador gibi ülkeler, Suriye’den önce aynı yola girmiş ve hükümetler fiyatları dengelemek, enflasyonu frenlemek amacıyla doları fiilen benimsemişti. Fakat Suriye örneğini özgün kılan parasal kurumların büyük ölçüde işlevsiz hâle gelmesi.
YDH- El-Ahbar yazarlarından Ramazan el-Hakim, Suriye’de yaşanan ekonomik dönüşümün sessiz ama köklü bir biçimde “dolarizasyona” evrilmekte olduğuna dikkat çektiği yazısında, bu dönüşümün yalnızca finansal bir olgu değil, aynı zamanda siyasal egemenlik, toplumsal sınıf yapısı ve ulusal kimlik açısından da belirleyici hale geldiğini gözler önüne seriyor. Sorunun “döviz tercihi” değil, devletin ekonomik kaderini belirleme gücünün elinden kayması olduğunun altını çizen el-Hakim'e göre, bir ülke kendi parasını basamıyor ve para politikasını yönetemiyorsa, ekonomik istikrarı da kendi ellerinde tutamaz. Çözüm olarak el-Hakim, mevcut koşullar altında kısmi veya aşamalı dolarizasyonun en gerçekçi geçici çözüm olabileceğini ifade ediyor.
Emin, Şam’ın Ebu Rummane semtindeki bir cep telefonu mağazasının önünde, almayı düşündüğü telefonun fiyat etiketine bakarken tereddüt içindeydi. Kararsızlığı model veya renk seçimiyle ilgili değildi; mesele, ödemeyi hangi para birimiyle yapacağıydı: Suriye Lirası mı, yoksa Amerikan Doları mı? Satıcıdan her iki para birimindeki fiyatı isteyince, yapılan basit bir hesaplama fiyatlandırmada kullanılan döviz kurunun resmi orandan daha düşük olduğunu ortaya çıkardı.
Emin, 100 ila 150 bin Suriye Lirası arasında değişen “teorik” bir kayıptan kaçınmak için ödemesini dolar üzerinden yapmayı tercih etti.
Bu küçük gibi görünen paradoks, ülkede derin bir dönüşümün sembolü. Suriye, vatandaşlarına —önceki rejim döneminde olduğu gibi yasal yaptırımlar olmaksızın— dolar alıp satma izni verdiğinden beri, küçük işletmelerden gayrimenkul sektörüne, hatta kamu ihalelerine kadar hemen her ekonomik işlemde hızla tam bir dolarizasyona doğru sürükleniyor.
Yerel para birimine duyulan güvenin kaybolması ve döviz kurlarındaki sürekli dalgalanma, Suriye Lirası’nı, doların egemen olduğu bir piyasada yalnızca sembolik bir araç hâline getirdi.
Yabancı para kaynaklarının evrimi
Rejimin çöküşünden önce ülkenin döviz kaynakları sınırlı ve belirgindi: resmi ve gayriresmî havaleler, konsolosluk gelirleri, askerlik bedelleri, turizm kazançları ve düşük seviyedeki ihracat. Resmî olmayan tahminlere göre, o dönemde Merkez Bankası’nın yıllık dolar girdisi en iyi ihtimalle 3 ila 4 milyar doları geçmiyordu.
Ancak son dönemdeki siyasi ve ekonomik sarsıntılar, bu denklemi temelden değiştirdi. Yurt dışından gelen para transferlerinin artması likiditeye geçici bir nefes aldırırken, geçiş hükümetinin konsolosluk ücretlerini askıya alması ve askerlik ödeneklerini kaldırmasıyla iki önemli gelir kaleminde sert düşüş yaşandı.
Aynı zamanda, iç üretimin azalması ve nakliye ile sigorta maliyetlerinin yükselmesi ihracatı ciddi biçimde geriletti.
Geçiş döneminin ilk aylarında ise beklenmedik bir gelişme yaşandı: Eski rejimin denetimi dışında kalan kuzey bölgelerinden binlerce kişi, yanlarında yüklü miktarda dolar taşıyarak ülkeye girdi. Bu ani giriş, piyasada döviz arzını geçici olarak artırdı ve sahte bir istikrar görüntüsü oluşturdu.
Ancak asıl soru hâlâ ortada: Bu para akışı döviz kurunu gerçekten istikrara kavuşturabilir mi, yoksa istikrarsızlığın yeniden patlak vermesinden önce yaşanan kısa süreli bir yükseliş mi?
Güvence ile korku arasında
Suriye’deki birkaç özel bankanın kurucuları arasında yer alan bir bankacılık uzmanına göre, piyasada hâlâ yüksek miktarda döviz dolaşımı mevcut ve yakın vadede büyük bir kur çöküşü beklenmiyor.
Ancak bu iyimser tablo, başka bir gerçeği gizlemiyor: Toplumsal belirsizlik ve siyasal güvensizlik, birçok Suriyeliyi birikimlerini yurt dışına aktarmaya veya komşu ülkelerdeki bankalara taşımaya yöneltiyor.
Bu durum, doların bir bölümünün yerel döngüden çekilmesine, yani piyasada dolara olan talebin yeniden artmasına yol açıyor.
Bu eğilim devam ederse, ülke arz-talep dengesinde yeni bir kriz döngüsüne girebilir. Bu da kaçınılmaz olarak liranın değerinin daha da erimesine ve dolarizasyonun artık geri döndürülemez bir ekonomik gerçeklik hâline gelmesine neden olacaktır.
“Suriye Ticaret Bankası”nın eski bir yetkilisine göre, kriz öncesinde günlük piyasa döviz hacmi yaklaşık 15 milyon dolardı; bugün bu hacmin nasıl daraldığı, sistemin kırılganlığını açık biçimde gösteriyor.
Ulusal para birimine güvenin çöküşü
Dolarizasyon, çökmüş ekonomiler için yeni bir olgu değil. Lübnan, Irak ve hatta Ekvador gibi ülkeler, Suriye’den önce aynı yola girmiş ve hükümetler fiyatları dengelemek, enflasyonu frenlemek amacıyla doları fiilen benimsemişti.
Fakat Suriye örneğini özgün kılan, uzun süren savaşın ve idari çöküşün ardından parasal kurumların büyük ölçüde işlevsiz hâle gelmesidir. Dolayısıyla dolarizasyon, planlı bir siyasi tercih değil; gerçekliğin zorladığı toplumsal bir uzlaşmadır.
Kısa vadede piyasa sakinliğine katkı sağlasa da, ülkeyi ekonomik egemenliğin en temel aracından —kendi para birimini basma ve para politikasını belirleme gücünden— mahrum bırakmaktadır.
Orta vadede dolarizasyon, özellikle yeniden yapılanma sürecinde ağır bir daralma riskini beraberinde getiriyor. Geçiş hükümeti, kamu harcamalarını para politikası yoluyla finanse edemeyeceğinden zorunlu kemer sıkma dönemine girmek zorunda kalabilir.
Dolar likiditesi kırsal ve yoksul bölgelerde daha da sınırlı olacağı için, bu durum gelir uçurumunu derinleştirebilir; dolar sahipleri ile yerel para üzerinden yaşayanlar arasında yeni bir sınıfsal ayrışma yaratabilir.
Uzun vadede ise doların kalıcı hâle gelmesi, herhangi bir yeni ulusal para birimine güveni yeniden tesis etmeyi güçleştirecektir. Tüccarlar, yatırımcılar ve tüketiciler doların istikrarına alıştıkça, ne kadar güçlü bir siyasi destekle kurulursa kurulsun, yeni bir yerel para birimine dönüş giderek zorlaşacaktır. Bu süreç, sahte dolar trafiği ve yasadışı döviz piyasalarının da yaygınlaşması riskini artırmaktadır.
Geçici bir para politikasına doğru
Mevcut koşullar altında en gerçekçi seçenek, kademeli ve kısmi bir dolarizasyon sürecidir. Dış ticaret, gayrimenkul ve ithalat gibi belirli sektörlerde doların veya diğer yabancı para birimlerinin kullanımına izin verilirken; maaşlar, vergiler ve kamu bütçeleri için geçici bir ulusal para biriminin korunması, hem istikrar hem de asgari finansal egemenlik açısından bir denge sağlayabilir.
Bu bağlamda bağımsız bir “geçiş dönemi para otoritesi”nin kurulması hayati önem taşır. Bu kurumun görevi, finansal sisteme güveni yeniden inşa etmek ve siyasi istikrar sağlandığında yeni bir ulusal para biriminin tedavüle girmesi için takvim oluşturmaktır.
Dolarizasyon, bir kurtuluş değil, çöküşle yapılmış bir ateşkestir. Suriye ekonomisine kısa vadede nefes aldırabilir, enflasyonu sınırlayabilir; fakat süresiz devam ederse kalıcı bir yük hâline gelir.
Nihayetinde ülkenin kaderini, kendi denetimi dışındaki para politikalarına bağlayarak ekonomik bağımsızlığın son halkasını da kırar.
Çeviri: YDH