"Ulusal kimliğimizin bu bilincine sahip olmak, her milis üyesine kendimizi, topraklarımızı, evlerimizi, ailelerimizi, tarih ve coğrafyamızı savunma motivasyonu kazandırıyor."
YDH - Ria Evelyn’in Red Spark dergisi için yaptığı mülakatta Armando Urgelles, Bolivarcı Milislerin üyelerinin artışını ABD’nin askeri yığınağına bağlayarak milislerin sömürgecilik karşıtı direniş ve Simón Bolívar geleneğine dayanan ideolojik kökenini vurguluyor. Milisler yerel CLAP ağlarına bağlı birimler, Bütüncül Savunma Halk Birimleri ve mahalle/seçim düzeyindeki Bütüncül Savunma Halk Tabanları (IDPB) olmak üzere üç kademede örgütleniyor; IDPB komutanları Ulusal Bolivarcı Silahlı Kuvvetler tarafından atanıyor. Urgelles, milislerin Venezuela’nın petrol, maden ve su gibi stratejik kaynaklarını korumaya hazır ve kararlı olduğunu, gerektiğinde silahlı direnişi ve lojistik desteği sürdüreceklerini belirtiyor.
ABD’nin artan askeri yığınağı, Venezuelalıların kitlesel biçimde Bolivarcı Milis’e katılmasına yol açtı. Bu mülakatta, Red Spark dergisinden Ria Evelyn, gönüllü birliklerin kökenlerini, yapısını ve mevcut tehditlerle yüzleşmek için düzenli silahlı kuvvetlerle işbirliğini milis üyesi Armando Urgelles ile ele alıyor.
Milislerin ideolojik temeli nedir?
Milislerimizin ideolojik temeli, sömürgecilik karşıtı mücadeleye dayanıyor. On altıncı yüzyıldaki İspanyol istilasına karşı direnişe, yerli halklar öncülük etti. Yerli halklarımızın toplumsal örgütlenme biçimi, tek bir şefe bağlı hiyerarşik piramit yapısında değildi; pek çok şefimiz vardı.
Bu nedenle İspanyol sömürgeciler, bir piramidin başını öldürerek toplumumuzun tüm sosyal, siyasi ve askeri yapısını ortadan kaldıramayacaklarını fark ettiler.
Şeflerimiz, Büyük Kızılderili önderleri Büyük Cacique Guaicaipuro ve Büyük Cacia Uriquia dâhil olmak üzere, kurtuluş hareketlerini örgütlediler ve bu hareketler bağımsızlık dönemine kadar sürdü.
Daha sonra bize en tanınmış kahramanlarımızı veren bir dönem başladı: Kurtarıcı Simón Bolívar ve Francisco de Miranda. Bu iki isim, bağımsızlığın öncüleriydi ve Pan-Amerika düşüncesinin ideologlarıydı.
Onların öncülüğünde 19. yüzyılda İspanyol egemenliğinden kurtuluş süreci başladı; direnişin halkın kendisinden oluşan genel milisler aracılığıyla yürütülmesi fikrini benimsediler.
Başlangıçta bu milislerin çoğunluğu beyaz Creolelerden oluşuyordu; ancak bağımsızlık savaşı derinleştikçe, halkın tamamı ayrım gözetmeksizin birleşti ve acımasız kraliyetçi kuvvetleri yenilgiye uğrattı.
Bolívar ve halk milisleri, bölgemizin kurtuluşunu Carabobo Muharebesi’nde kazandıkları kesin zaferle sağladı. Kurtarıcı, tam bağımsızlık ve egemenliği güvence altına almak için İspanyollardan tüm bölgenin kurtarılması gerektiğine karar verdi ve harekâtı güneye taşıdı.
İspanyol İmparatorluğu’na karşı savaşta nüfusumuzun üçte ikisi hayatını kaybetti. Aynı zamanda 1859–1863 yılları arasındaki köylü ayaklanmasına önderlik eden Ezequiel Zamorana’yı da anmak gerekir.
Bu özgürleştirici örneklerden ilhamla, Komutan Hugo Rafael Chávez, iktidara geldiğinde bize Amerikalıların dayattığı askeri doktrinin yerine, Bolivarcı modeli getirmeyi amaçladı.
Bu model, 1999 Anayasası’nda yer aldı. Venezuela’nın farklı bölgelerinde toplumsal örgütlenmelerin özerk olmasını, fakat her birinin toplam toprak savunmasını sağlayacak ortak bir savunma stratejisiyle bütünleşmesini öngörüyor.
Anayasamızın 322’inci maddesi, devletin ulusal güvenliğin teminatı olduğunu belirtir. Ancak aynı zamanda, savunmanın devlet ile sivil toplum arasında paylaşılan bir sorumluluk olduğunu da hükme bağlar. Bu toprak parçasında yer alan ister özel ister kamu kuruluşu olsun, her kurum ülkeyi savunmakla yükümlüdür.
326’ıncı madde ise, ulusun savunmasında askeri ve sivil nüfusun ortak sorumluluğunu tanımlar. Bu sorumluluk yalnızca askeri alanda değil; siyasi, iktisadi, toplumsal, kültürel, coğrafi ve çevresel alanlarda da geçerlidir.
Halkımız bu alanların tümünde -tabii ki askeri alanda da- ulusu, egemenliğimizi, bağımsızlığımızı ve özgürlüğümüzü koruyacak biçimde hazırlıklı olmalıdır.
Bu anlayış, milise devrimci ve yurtsever bir ideolojik eğitim kazandırır ve moralimizi daima yüksek tutar.
Bizler, yerli direniş önderlerimizin, Kurtarıcı Simón Bolívar’ın, General Francisco de Miranda’nın ve Zamorana’nın tarihsel köklerinden beslenerek ayağa kalkmamız ve ilerlememiz gerektiğini biliyoruz.
Milisler nasıl örgütleniyor?
Milisler, ülke topraklarının bütünüyle savunulmasını sağlamak için üç düzeyde örgütleniyor. İlk olarak yerel düzeyde, Yerel Arz ve Üretim Komitesi (CLAP) ağlarının bölgesel yöntemini kullanıyoruz. CLAP ağı, bu ekonomik ablukaya ve kuşatmaya maruz kaldığımız dönemde, ihtiyaç sahibi her ailenin gıda paketlerine ulaşmasını garanti eden bir sistemdir. Bu düzeydeki yerel birimler daha sonra bir araya gelerek Bütüncül Savunma Halk Birimlerini oluşturur.
Son olarak bu Halk Birimleri birleşerek, mahalle ve seçim çevreleri düzeyinde örgütlenen Bütüncül Savunma Halk Tabanlarını (IDPB) meydana getirir.
Milise katılmak isteyen herkes, görev yapacağı IDPB’nin komutanıyla görüşmelidir. Bu birimlerin komutanları, Ulusal Bolivarcı Silahlı Kuvvetler tarafından görevlendirilir. Böylece halk ile ordu arasındaki birliğin somut biçimde nasıl işlediğini görebilirsiniz.
Her hafta, devrimci ve yurtsever bir eğitim programına katılıyoruz. Bu programda hem kuramsal dersler hem de siyasi eğitim yer alıyor; tarihimiz, köklerimiz, mücadelemiz hakkında bilgi ediniyoruz. Ulusal kimliğimizin bu bilincine sahip olmak, her milis üyesine kendimizi, topraklarımızı, evlerimizi, ailelerimizi, tarih ve coğrafyamızı savunma motivasyonu kazandırıyor.
Bolivarcı Silahlı Kuvvetler ile sivil milisler arasındaki ilişki nedir?
Armando: Mevcut ilişki tamamen birlik ruhuna dayanıyor. Sivil-askeri birlik, profesyonel Bolivarcı Silahlı Kuvvetlerin -ordu, hava kuvvetleri ya da donanmadan mezun yüksek rütbeli subayların- Bolivarcı Milis ile kusursuz biçimde bütünleştiği bir yapıdır.
Düşmana karşı savunma ve direniş stratejileri geliştirebilmek için kurulan bu ilişki uyumlu, kardeşçe bir ilişkidir. Burjuvazinin hâkim olduğu ülkelerde olduğu gibi, halkın çıkarlarına karşı duran, işgalci bir güç olarak hareket eden bir ordu anlayışı bizde yoktur.
Milisler, Venezuela’yı bir saldırıya karşı savunmak için nasıl hazırlanıyor?
On sekiz yaşını geçmiş her erkek ve kadın Venezuela milisinin bir üyesi olabilir. Son dönemde sayımız olağanüstü biçimde arttı; iki aydan kısa sürede dört milyondan dokuz milyona ulaştık. Peki, nasıl oldu da dört milyon insan zaten milislerin içindeydi? Çünkü milisler, Venezuela’da Bolivarcı Devrim süreciyle yaşadığımız derin dönüşümlerde hayati bir rol oynadı. İnsanlar, yeni, dayanışmacı, barışsever bir toplum kurma arzusuyla gönüllü olarak katılıyor.
Son zamanlarda ise, Donald Trump’ın egemenliğimiz ve bağımsızlığımız aleyhindeki tehditleri karşısında, Venezuela’yı uyuşturucu kaçakçılığıyla haksız biçimde suçlayan bir dizi temelsiz iddia nedeniyle büyümemiz çok daha hızlı oldu.
Biz biliyoruz ki kokainin en büyük üreticisi ve ihracatçısı Kolombiya’dır; ayrıca fentanil, başta Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve Meksika’da bulunan ilaç şirketlerinin yüksek teknolojili, yasal laboratuvarlarında üretilmektedir.
Venezuela’nın, kapitalist sistemin işlemesi için hayati önemde çok sayıda kritik ve stratejik minerale sahip olması tesadüf değil. Dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip olduğumuz herkesçe biliniyor. Bu toprakların altında yaklaşık dört yüz milyar varil petrol bulunuyor; deniz yetki alanlarımızda henüz tam olarak hesaplanmamış rezervler hariç.
Bunun yanında devasa altın, bakır ve koltan rezervlerimiz var. Tatlı su kaynaklarımız, ırmaklarımız, dünyanın en büyük tatlı su rezervlerinden biri, biyolojik çeşitliliğimiz ve verimli topraklarımız var. Venezuela, stratejik coğrafi öneme sahip bir ülke. Sahip olduğumuz kaynaklar, mevcut kapitalist sistemin sürmesi için vazgeçilmezdir.
Bu tehdit karşısında, milislerimiz hazırlıklıdır ve moralimiz son derece yüksektir. Milisler, sivil görevler için nasıl hazırsa, aynı şekilde sürekli savaş stratejik kavramına göre de hazırlıklıdır.
Direnişin, silahlanmış halkın ve silahlı mücadelenin tüm direniş çabalarına maddi ve lojistik destek sağlamanın zorunluluğunu anlıyoruz. Sürekli olarak devrimci direnişin taktik yöntemleri üzerine eğitim alıyoruz; farklı muharebe disiplinlerinde eğitim görerek diğer savaşçılarla uyum içinde hareket etmeyi öğreniyoruz.
Milisler, Venezuela’nın egemenliğini ihlal etmeye yönelik her türlü girişime karşı koymak için her tür manevrayı gerçekleştirebilecek şekilde hazırlanmış, örgütlenmiş ve eğitilmiştir.
Biz vatanımızı savunacağız. Gerekirse elli yıl, hatta yüz yıl direniriz; elimizde ne varsa onunla direniriz. Yurdumuzu hiçbir emperyalist güce teslim etmeyeceğiz.
Çeviri: YDH